Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi tarafından Ankara Şube ve genel merkez yöneticilerine iftar yemeği Ankara'da gerçekleştirildi
Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi tarafından Ankara Şube ve genel merkez yöneticilerine iftar yemeği Ankara'da gerçekleştirildi.
Başta Genel Başkanımız İsmail Koncuk olmak üzere tüm Sendikalarımızın Genel Başkanları, Genel Merkez Yöneticileri, Ankara Şube Başkanları ve Şube Yönetim Kurulu üyeleri iftar yemeğinde biraraya geldi.
Kuran tilaveti ile başlayan iftar programı okunan Akşam ezanının ardından oruçların açılmasıyla devam etti.
KONCUK: BU MÜCADELE ASLA VAZGEÇMEYECEĞİMİZ BİR MÜCADELEDİR
İftar yemeğinin ardından konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Genel Başkanımız İsmail Koncuk, davete katılan tüm davetlilere teşekkürlerini sunarak konuşmasına başladı. Koncuk, "Çok değerli misafirlerimiz hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Ramazanımız hayırlı ve uğurlu olsun. Nice Ramazanlara çocuklarımızla birlikte ulaşmayı yüce Allah'tan niyaz ediyorum. Allah Türkiye Kamu-Sen'e zeval vermesin. Sizlerin gayretiyle, emeğiyle, yürekli mücadelesiyle Türkiye Kamu-Sen Allaha şükürler olsun emin adımlarla yoluna devam ediyor. İnşallah bundan sonra da hızımızı kesmeden, motivasyonumuzda bir düşüklük olmadan bundan sonraki yıllarda da yolumuza devam edeceğiz. Bizler ve bizlerden sonrakiler bu milletin birliği ve bütünlüğü ve kamu görevlilerinin hak, hukuk ve menfaatleri için ortaya konulan bu mücadeleyi asla akamete uğratmadan devam ettirecektir. Ben Türkiye Kamu-Sen'in temellerini atan bu teşkilatta emeği ve alınteri olan bütün dost ve arkadaşlarımıza, hayatta olanlara Allah'tan uzun ömürler diliyorum. Rahmete erenlere Yüce Allah'tan rahmetler diliyorum. Allah onlardan gani gani razı olsun." dedi
"Gelecek günler, inşallah yarın bugünler daha iyiydi, daha beterini yaşıyoruz demeyeceğimiz günler olur" diyen Genel Başkanımız İsmail Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü, " Ancak daha beter günleri hem biz hem aziz milletimizin yaşamaması için her birimize Türkiye sevdalılarına büyük görevler düşüyor. O nedenle bu mücadele kutsal bir mücadeledir. O'nun için bu mücadele asla vazgeçmeyeceğimiz bir mücadeledir. Bu sebeple mücadelemizi bundan sonraki süreçte biraz daha yukarı kaldırmak mecburiyetimiz var. Genel Başkanlarımıza, Genel Merkez Yöneticilerimize, bu teşkilatın bel kemiği olan Şube Başkanları ve Yönetim kurulu üyelerine gerçekten büyük görevler düşüyor. Tüm teşkilat yöneticilerimizin bugüne kadar ortaya koydukları cesur,fedakarca mücadeleyi bundan sonra da ortaya koyacaklarından asla şüphemiz bulunmamaktadır." dedi.
KONCUK: BU ÜLKENİN NEREYE GİTTİĞİNİ HER BİR VATANDAŞIMIZA ANLATMALIYIZ
Seçimler yaklaştıkça birilerinin yeniden şehitlerimizi ve aziz hatıralarını istismar etmeye başladıklarının görüldüğünü ifade eden Genel Başkanımız İsmail Koncuk, "Bu ülkenin nereye gittiğini her bir vatandaşımıza anlatmak Türkiye Kamu-Sen'in görevidir" dedi. Koncuk, "Bakın ülkemizin artık bölünmeye koşar adım gittiği bir sır değil. Bunu açıkça gözlerimizin içine baka baka ve mütareke basınının televizyonlarında, kiralık sözde liboş aydınlar, açıklamalarında artık, ifade ediyorlar. Diyorlar ki, özerklikte ne var? Bu da bir yönetim şeklidir, açıkça ve utanmadan yüzleri dahi kızarmadan bu ülkenin bölünmesini millete televizyon kanallarında tavsiye etmeye başladılar. Bugünlerde bu ülkeyi yönetenler her ne hikmetse, Ramazan'ın verdiği uhrevi havadan olsa gerek, Şehitlerimiz üzerinden yine politika yapmaya başladılar. Bugün diyor ki bu ülkeyi yönetenler, şehitlerimiz bizim kutup yıldızımızdır. Şimdi siz evlatlarımızı katledenleri neredeyse kahraman ilan edeceksiniz. Lice'de sözde şehitlik açılışlarını neredeyse devlet gözetiminde yapacaksınız, ondan sonra çıkıp şehitlerimiz bizim kutup yıldızlarımızdır, onları incitecek hiçbir şeyi yapmayız diye bu milletin algısına, anlayışına hakaret edercesine laflar edeceksiniz. Bu kabul edilemez. Bu ülkenin nereye gittiğini, hangi tertiplerle karşı karşıya olduğunu milletin her bir ferdine anlatmak Türkiye Kamu-Sen mensuplarının, üyelerinin, yöneticilerinin görevleri arasındadır. Ben yapmazsam, biz yapmazsak, kimse bu görevi bu ülkede ifa etmez diyeceğiz. Bizim yapmamamız halinde, bu gerçekleri milletimize kimsenin anlatma ihtimali olmadığını bilerek hareket edeceğiz. Aksi takdirde hem bizim hem de evlatlarımızın geleceği elimizden gözümüzün içine baka baka alınır ve hiçbirşey yapamayız. O'nun için bu ülkenin her bir ferdin ülkemizin bölünmez bütünlüğü, milli birlik ve beraberliği konusunda, üzerine düşen görevi yapması bir mecburiyet haline gelmiştir" dedi.
KONCUK: 445 BİN ÜYEMİZİ TEMSİLEN O MASADA OLACAĞIZ
1 Ağustos'ta başlayacak Toplu Sözleşme sürecini de değerlendiren Genel Başkanımız İsmail Koncuk, malum sendikadan sendikacılık adına bir tavır beklemenin abesle iştigal olduğunu söyledi. Koncuk, "1 Ağustos tarihinden itibaren Toplu Sözleşme süreci yaşayacağız. Türkiye Kamu-Sen olarak bizde 445 bin üyemizi temsilen o masada olacağız. Diğerlerinin 10 yetkili sendikası varmış, onların 10 yetkili sendikası değil bin yetkili sendikası olsa onlardan sendikacılık adına bir tavır beklemek abesle iştigaldir. Yüreği olmayan insanların ve teşkilatların, teslim olmayı, misyonlarının, anlayışlarının merkezine koymuş sendikaların hem ülkemize hem kamu çalışanlarına vereceği hiçbir katkı yoktur. Kamu çalışanlarının iş güvencesi tehdit altında. Bakın Türkiye'de bir dönüşüm yapılmaya çalışılıyor. Bu işin Kamu çalışanlarını ilgilendiren bir başka boyutu da var. Eğer Türkiye'de bir federatif yapı oluşursa, herkes bilmeli ki, böyle bir yapıda, anladığımız anlamda devlet memurunun yeri yoktur. İş güvencesi olan, bir devlet memuru modeli, bir çalışan modeli özerk yapılarda yoktur. O nedenle, bu iktidar karşımıza sık sık birtakım tekliflerle geliyor. Sayın Başbakan ziyaretimizde bize ifade etti, "işçilerle devlet memurlarını bir potada eritsek, yeni bir çalışan modeli ortaya koysak nasıl olur diye?" Bizde "iş güvencemiz olacaksa her türlü modeli tartışırız" dedik ama burada esas mesele, iş güvencesiz bir çalışan modeli ortaya koymak, dert bu. Çünkü, düşündükleri o idari yapılanmada, özerk ya da federatif yapılanmada, merkezi hükümete bağlı olan devlet memuru yok, ne var? Burada taşeron elemanlar var, esnek istihdam var, part time çalışan, sözleşmeli çalışan var, ancak, devlet memuru yok. 2002 yılında taşeron firmalarda çalışanların toplam sayısı, sadece 15 bindi. Aradan geçen 10,5 yılda sayı 500 bine çıkmış. Bu sayıya, belediyelerde çalışan taşeron sayılarını eklediğinizde, sayı 1 milyon 67 bine ulaşıyor. Bu sayıya, özel sektörde çalışan taşeron elemanları dahil ettiğinizde 2,5 milyona ulaşıyor. Bunlar bu ülkenin evlatları, bunlar bizim çocuklarımız. Alenen, Türkiye'de bir sömürü çarkı 10 buçuk yıldır işletiliyor. Bu ülkenin evlatları, gözbebeklerimiz, ellerimizle okuttuğumuz, dişimizden tırnağımızdan artırarak, üniversiteye gönderdiğimiz bizim çocuklarımız, taşeron patronların semirmesi, büyümesi için kullanılıyor. Bu düzene, elbette, birilerinin hayır demesi lazım. Biz, Türkiye Kamu-Sen olarak bu düzene karşı duracağız. Teslim olmuş sendikal yapıların, altımızdan koltuklarımız Hükümet tarafından çekilir, diyen, sözde sendikaların bu mücadelede yeri olmadığını, hepimizin bilmesi lazım.İşte bu toplu sözleşmede tüm bunları dile getireceğiz. Ülkede insanlarımızın hangi alanda olursa olsun yaşadığı sıkıntı ve uğradığı hak ihlalleri bizi ilgilendirmeli. Bu toplu sözleşmede tüm bunları dile getireceğiz." dedi.
KONCUK:2014-2015 YILI İÇİN ZAM TALEBİMİZ 10+10 OLACAKTIR
Türkiye Kamu-Sen'in, 2014 ve 2015 yılı için, masada 10+10 zam isteyeceğinin altını çizen Genel Başkan, taleplere istenen karşılığın alınamaması halinde iş bırakma dahil her türlü eylemin meşru görüleceğini kaydetti. Koncuk, "Kamu çalışanlarının milli gelirden aldığı pay 2002 yılından bu yana 6.6 oranından 6.2'ye düşmüş. Bu düşüş 5.84 milyar TL ediyor. Bu da kamu çalışanlarına ayrılması gereken yıllık 5.84 milyar TL'nin başka çevrelere peşkeş çekilmesi demektir. Halbuki, Türkiye'de, bu ülkeyi yönetenlerin verdiği bilgiler doğruysa, kişi başına düşen milli gelir 10 bin 500 dolar. Yani 2002 yılında kişi başına düşen milli gelir 3 bin dolardan 10 bin 500 dolarlara çıkmış ama bizim milli gelirden payımız 6.6'dan 6.2'ye düşmüş. Herkesin milli geliri artacak, kamu çalışanlarının azalacak, bunu kabul etmek mümkün değil. Bu sebeple, masada Türkiye Kamu-Sen olarak 2014 yılı için 10+10, 2015 yılı için 10+10 zam talep edeceğiz. Elbette bu toplu pazarlık masasıdır. Bu toplu pazarlıkta bizim rakamlarımızda pazarlığa tabi rakamlardır. Bizim payımız bu kadar azalırken ve Ar-Ge merkezimizin yaptığı çalışmaya göre, kamu çalışanlarının son 10,5 yılda alım gücü 24.6 oranında azalırken kamu görevlilerine daha az bir zam verilmesi, eşyanın tabiatına aykırıdır. Eğer taleplerimize, arzu ettiğimiz seviyede cevap alamazsak, iş bırakma dahil her türlü eylemi meşru göreceğimizde buradan ifade etmek istiyorum. Elbette, bu meydan boş değil, bu meydanın boş olmadığını Türkiye Kamu-Sen defalarca muhataplarına gösterdi, ama gözlerindeki kara gözlükler, anti demokratik gözlükler sebebiyle, toplumsal tepkileri algılamaktan uzak bir iktidar anlayışı, karşımızda olduğu için kamu çalışanlarının ve toplumun diğer kesimlerinin ortaya koyduğu tepkileri, maalesef, görmezden geldiler." dedi.
KONCUK: ÖZNESİ OLMADIĞIMIZ HİÇBİRŞEYİN NESNESİ OLMAYIZ
Son dönemlerde yaşanan toplumsal tepkilere de değinen Koncuk, vatandaşları ötekileştirmenin kimseye bir fayda sağlamayacağının altını çizdi. Koncuk, "Bugün, sayın Başbakan Kastamonu'da konuştu, diyorki; tencere tava çalanlar varya diyor, gürültü kirliliği yapıyorlar. Bunlardan siz şikayetçi olacaksınız. Başbakan tencere tava çalanların demokratik tepkilerini anlamak ve bunun gereğini yapmak bir yana, tencere, tava çalanları onların komşularına şikayet ediyor. Yani komşunuzu şikayet edin, çevre kirliliğinden ceza almasını sağlayın diyor. Bu milleti ötekileştirdiler. Gezi parkı eylemlerini yaşadık. Elbette bu eylemleri çarpıtmaya çalışan guruplar da vardı ama bu eylemlerde AKP iktidarının 10,5 yıldır ortaya koyduğu yanlış politikaları eleştirmek için, ortaya çıkan, milyonlarca insan vardı. Kimse bu milyonlarca vatandaşımızın tepkisini yok sayamaz. Bunları terörist diye değerlendirme hakkına asla sahip değildir. Türkiye Kamu-Sen'in mensupları, 10,5 yıldır Türkiye Kamu-Sen'den istifa etmezsen, seni müdür yapmayız! Türkiye Kamu-Sen'den istifa etmezsen senin tayinin yapmayız, hemşireysen, doktorsan, sağlık çalışanıysan seni daha yüksek döner sermaye aldığın yerden alırız, daha düşük döner sermaya olan yere veririz, maaşın aylık 200 - 250 lira azalır demediler mi? Bunun adı nedir? Bunun adı ötekileştirmedir. Biz bu gezi eylemlerine fiilen katılmadık, çünkü dedik ki, "Biz öznesi olmadığımız hiçbirşeyin nesnesi olmayız" ama bu tepkileri de okuyamayan, sadece, kendi söylediklerini doğru kabul eden ve milleti benim adamım, bana teslim olan ve olmayan diye ikiye ayıran bir zihniyet bulunmaktadır. Elbette, bu zihniyete karşı tepkisiz kalınmamalı ve her türlü demokratik tepki ortaya konmalıdır. Bu ülkeyi yönetenler de bu tepkileri almalı ve görevini yapması gerekir. Kayseri mitinginde, bu ülkenin Başbakanı, bu eylemleri yapanlar, AKP iktidarını beğenmeyenler sizlere "bidon kafalı, makarnacı," dediler diye bu milleti birbirine düşürmek anlamına gelebilecek ifadelerde bulundu. Ülkenin her ferdi , siyasi anlayışı, ideolojisi, hayata bakışı ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak saygıyı haketmektedir. Hangi siyasi partiye oy verirse versin, ister benim anlayışımdan olsun, ister benim anlayışıma karşı olsun, biz her bir vatandaşımızın anlayışına saygı duymadığımız sürece, bu ülkenin demokrasiyle yönetildiğini asla iddia edemeyiz. Demokrasi hazım rejimidir, bizim gibi düşünmeyenleri hazmetmenin, kabul etmenin, saygı duymanın adının verildiği bir rejimdir. Bu ülkeye demokrasi ve fikir hürriyeti getirdiğinizi, ileri demokrasi getirdiğinizi ifade edeceksiniz ama sizin gibi düşünmeyen diğer insanları kötü insanlar olarak takdim edeceksiniz. Bu kabul edilemez. Bu yaklaşım, bu ülke insanlarını birbirine düşman etmek, hasım etmek anlamına gelir. İşte biz Türkiye Kamu-Sen olarak bu ülkenin her bir ferdine sahip çıkacağız. Yeterki, Türkiye Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğü, birliği ve beraberliği ortak paydasında buluşabilelim bir ve beraber olabilelim." dedi.
KONCUK: BU ÜLKENİN TÜRKİYE KAMU-SEN'E İHTİYACI VAR
Yaklaşan Genel Kurul sürecinide değerlendiren Genel Başkanımız İsmail Koncuk, bir ve beraber olup yolumuza devam edeceğiz derken, Türkiye'nin Türkiye Kamu-Sen'e ihtiyacı olduğunu söyledi. Koncuk, " Önümüzdeki aylarda Genel Kurul sürecine gireceğiz. Önce Şube Genel Kurullarımızı, daha sonra Genel Merkez Genel Kurullarını yapacağız ve 11-12 Nisan tarihlerinde de Türkiye Kamu-Sen Genel Kurulunu, Allah nasip ederse yapacağız. Genel Kurul sürecinin camiamıza, teşkilatımıza ve tüm milletimize hayırlı uğurlu olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum. Hangi hizmet kolunda olursak olalım, birbirimize kenetlenelim, bu ülkenin buna ihtiyacı var. Bizler birbirimizin tamamlayıcısı birer parçasıyız. Bir olacağız beraber olacağız. İftar yemeğimize katılan siz değerli misafirlerimize tekrar teşekkür ediyor, nice Ramazan aylarında birarada olmayı Allah nasip etsin diyor, bu mübarek ayın Türk ve İslam alemine hayırlı ve uğurlu olmasını Allah'tan niyaz ediyorum." diyerek sözlerini noktaladı.
Türkiye Kamu-Sen'in her yıl düzenlediği geleneksel iftar yemeğine, Genel Başkanımızla birlikte, Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, Türk Yerel Hizmet-Sen Genel Başkanı İlhan Koyuncu, Türk İmar-Sen Genel Başkanı Necati Alsancak, Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Celal Karapınar, Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, Türk Haber-Sen Genel Başkanı İsmail Karadavut, Türk Emekli-Sen Genel Başkanı Osman Özdemir, Genel Merkez Yöneticileri, Şube Başkanları, Şube Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda davetli katıldı.