Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı :Bircan Akyıldız, son yıllarda Türkiye'nin AB uğruna siyasi tarihinin ağır olduğu kadar, geleceği parlak olmayan dönemlerinden birini yaşadığını söyledi
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı :Bircan Akyıldız, son yıllarda Türkiye'nin AB uğruna siyasi tarihinin ağır olduğu kadar, geleceği parlak olmayan dönemlerinden birini yaşadığını söyledi.
Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi'nde yapılan basın toplantısı öncesi konuşmasına Irak'ta 5 güvenlik Türk görevlisinin pusuya düşürülerek katledilmesini şiddet ve nefretle kınadığını ifade ederek başlayan Bircan Akyıldız, " Bu görüntülerin ne anlama geldiğini biz çok iyi biliyoruz. Katiller eninde, sonunda hesap verecektir" dedi.
Özellikle 17Aralık tarihinin, Kıbrıs'ı sona ve Türkiye'yi karanlıklara götürecek yeni bir dönemin başlangıcı olacağını vurgulayan Akyıldız, "İşin en üzücü yanı ise bu toprakları kendisine vatan edinen, ancak ülkesine her türlü zorluğu yaşatmaktan çekinmeyen, ülkesiyle hesabı olan odakların bu işten büyük haz alarak adeta Türkiye'yi pazarlama yarışı içerisine girmeleridir. Tarih boyunca muhtelif vesilelerle Türkiye'nin, önüne ısıtılarak pek çok mesele konulmuş, bu meseleler Osmanlı Devleti'nin aleyhinde koz olarak kullanılmış bağımsızlığımız ve egemenliğimiz için mücadele etmek zorunda bırakılmıştır. 17 Aralık'la yattık, 17 Aralık'la kalktık. 17 Aralık'ta ne olacaksa hep bekledik. Ne olduğunu da hep beraber gördük. Sonuçta ortaya bir başka tarih çıktı. 3 Ekim 2005. Birileri bayram yaptı. Gazetelerde manşetler atıldı. Ama gelin görün ki geçen bu süre içerisinde gazetelerde atılan manşetler tamamen değişti. Bir gazete "Müzakere tarihi değil, Mütareke tarihi" başlığını atarken, bir başka gazete "Kıbrıs Rum Devletini Tanımak, Kıbrıs Türk'ünü azınlık olarak Rum'a teslim etmektir", yine bir diğer gazete "Özel statüyü reddettik, üçüncü yola razı olduk" başlıklarını atmıştır. Peki taslakta ne var dı? Biz ne istedik? Sonuç ne oldu?" şeklinde konuştu.
KIRMIZI ÇİZGİLER PEMBELEŞTİ
Taslakta AB, Türkiye'nin 1963 yılında imzaladığı ve iki taraf arasında ortaklık kuran Ankara Anlaşmasını birliğe yeni üye olan 10 ülkeyle genişletme kararını olumlu bulmuştur" ifadesine karşı siyasi iradenin Kıbrıs konusunun müzakerelere başlayabilmek için ön şart olamayacağını, bunun Kopenhag Kriterleri içinde yer almadığını açıkladığını hatırlatan Akyıldız, "Anlaşmanın imzalanmasının ise tanıma anlamına gelmeyeceğini vurguladı. Sonuçta ise Türkiye müzakere öncesi Ankara Anlaşması'nı genişletmeye hazır olduğunu teyit eder ifadesi taslağa eklendi. Yani 3 Ekim 2005 tarihine kadar Rumların dolaylı olarak tanınacağı sözlü beyan edilmiş oldu. Rumlar ise tanınma olmazsa müzakereleri veto edeceklerini açıkladı. Aynı taslakta serbest dolaşım ve imtiyazlı ortaklık konularında da Türkiye'nin aleyhine işleyecek sonuçlar ortaya çıktı. Peki siyasi iradenin Müzakerelerin hedefi tam üyelik olmalı, Türkiye'ye özel statü uygulanmamalı, sonuç bildirisinde Türkiye için AB hukukuna ters düşecek ifadeler yer almamalı, müzakere süreci sürdürülebilir olmalı ve müzakerelerin başlatılması hiçbir koşula bağlanmamalı, ucu açık müzakere olmamalı, kalıcı sınırlandırmalar getirilmemeli, özel statü kabul edilemez dediği kırmızı çizgilerimiz diye dillendirdiği çizgilere ne oldu? Verilen tavizlerle bu çizgiler yoksa pembe çizgilere mi dönüştü?" diye konuştu.
AB DAYATMASI
17 Aralık tarihinde siyasi iradenin çıktığı pazarda, yaptıkları pazarlıklar neticesinde aldıklarının neler olduklarını açıklamaları gerektiğini belirten Akyıldız sözlerini şöyle sürdürdü : "Bu tarih kendi aldıkları tarih mi yoksa AB'nin dayatmasıyla verdiği şartlı tarih midir? Öyle ise neyin pazarlığı yapılmıştır? Elbette Avrupa ülkeleri ve dünyadaki tüm ülkelerle entegrasyonda, karşılıklı iyi niyet çerçevesinde uzlaşmacı bir tavır sergilenmelidir. Ancak, bu ilişkiler sürdürülürken ülke çıkarları esas alınmalıdır. Oysa ki AB serüvenine baktığınızda tamamen teslimiyet politikaları izlenmekte, Kıbrıs Rum Kesimini tanıma noktasına dayanan dış politika değişikliklerine rağmen AB'nin ağladıkça bebeğe verilen biberon misali Türkiye'yi susturma yoluna gittiğini üzülerek takip etmekteyiz. Bugün maalesef Brüksel'de ağzına bir parmak bal çalınarak susturulmak istenen Türkiye'ye verilen balın tadının acı olduğunu ne yazık ki siyasi irade anlamakta güçlük çekmektedir" ..