GENEL BAŞKAN İSMAİL KONCUK BAŞÖRTÜSÜ İSTİSMARINI YAZDI
Anlaşılan başörtüsü istismar alanı olmaya devam edecek" />
GENEL BAŞKAN İSMAİL KONCUK BAŞÖRTÜSÜ İSTİSMARINI YAZDI Anlaşılan başörtüsü istismar alanı olmaya devam edecek GENEL BAŞKAN İSMAİL KONCUK BAŞÖRTÜSÜ İSTİSMARINI YAZDI Anlaşılan başörtüsü istismar alanı olmaya devam edecek. Birileri bu yasak kalksın diye eylem yaparken, diğerleri eğitimde dinsel ögelere hayır eylemleri yaparak varlıklarını başörtüsü üzerinden sürdürmeye devam edecekler. Öğrenci kıyafet yönetmeliğinde yapılan değişiklikle, imam hatiplerde okuyan kız öğrenciler ve seçmeli kuran dersinde başörtüsü yasağı kaldırılmıştı. Biz de bu uygulamanın yanlış olmadığını ifade etmiş, kamusal alanda da başörtüsü yasağının kaldırılmasını istemiştik. Samimiyet ile, istismar arasındaki farkı anlamak o kadar da zor olmasa gerek. Bugünlerde, başörtüsü yasağı kamusal alanda da kaldırılsın, eylemi yapan konfederasyonun genel başkanı, kendisini ziyaret eden ataması yapılmayan öğretmenlere, “Biz istediğimiz zaman Başbakanla görüşürüz, Başbakana ulaşmak gibi bir problemimiz yok.” Demişti. Bu ülkede her şeyin Başbakandan geçtiğini bilmeyen var mı, neden, görüşme probleminiz olmayan sayın Başbakanla görüşerek başörtüsü yasağının kaldırılmasını kendisine iletmiyorsunuz? Böyle bir yaklaşım, başörtüsünü istismar etmeye engeldir de, bu sebeple istismar yolunu aşındırmak daha karlı bir yol olarak değerlendirilmiştir. Bir başka tahmin de şu şekilde yapılabilir. Yakında memurların kıyafet yönetmeliği Hükümet tarafından değiştirilecektir. İşte o zaman bu muhteremler çıkıp “Biz istedik aldık.” diyerek, her zaman ki gibi ucuz kahramanlığa soyunacaklardır. Devlet memurları bu konfederasyonu çok yakından tanırlar. Bunların üyeleri dahi, bu sendikanın bir işe yaramayan, lüzumsuz işler sendikasını olduğunu bilirler ama bunların şerrinden emin olmak için, yanlarında görünmenin, daha faydacı bir yaklaşım olduğundan hareketle, mücadele etmek yerine, teslim olmayı tercih edenlerden olmuşlardır. Bunların memur hakları ile ilgili bir eylem yaptığını duyan varsa beri gelsin. Bunlar, Toplu Sözleşmede yaşanan rezalet sonuca rağmen dahi eylem yapmaktan kaçmış, kerhen iş bırakma eylemine destek vermek zorunda kalmamışlar mıydı? Sözleşmelilerin kadro talepleri ile ilgili bunları bir kere alanlarda gören var mıdır? Eş, sağlık, öğrenim özrü eylemlerinde bunlar neredeydi? Ataması yapılmayan yüzbinlerce gencimiz ısdırap için de iken, bir kere bunlar için alanlara indiler mi, eylemlerinde yanlarında bulundular mı? Bunlar ucuz kahramanlık yapacak bir alan gördüklerinde, istismar etmek için balıklama atlarlar. Diğer bir sendika da, eğitimde dinsel ögelere hayır, eylemleri yapmaya başladılar. Biri yüce dinimiz üzerinde sendikal rant sağlamaya çalışırken, diğeri de dini değerlerimize karşı durarak nemalanmaya çalışan iki farklı, ama esasen, aynı alanı istismara dayanan anlayış. Bu iki anlayışta da bir şey eksik. SAYGI. Biz Türkiye Kamu Sen olarak insana saygıyı merkeze alan bir sendikacılık anlayışı temsil ettiğimize inanıyoruz. Özel kanunu olan polis ve asker dışında, belli yaşa gelmiş hiçbir insana ne giyeceğini dayatmanın öncelikle bir insan hakkı ihlali olduğuna inanıyoruz. Bir insanın giyinme tarzı bizi rahatsız ediyorsa, insan özgürlüğüne bakış açımızı sorgulamamız, ne kadar demokrat olduğumuzu değerlendirmemiz gerekmektedir. Özgürlüğü sadece kendisi için isteyen insanlar, ancak başka insanlara nasıl giyinmesi gerektiğini dayatırlar. Bizim saçımıza, sakalımıza, bıyığımıza, eteğimizin, giyeceğimiz kıyafetin rengine bir şablon çizilmesi, bizi ne kadar rahatsız ediyorsa, başkalarının kıyafet hakkına bakış açımızın da aynı ölçüde olması gerekmez mi? Buradaki tek sınır toplumsal ahlak ve değerlerimiz olmalıdır. (Öğrencilere serbest kıyafet düzenlemesi konusundaki karşı duruşumuzun gerekçeleri daha önce açıklanarak, ekonomik, güvenlik, disiplin, derse motivasyonun azalması vb. problemler yaşanacağı açıklanmıştı.) O halde, bu iki sendika aynı anlayışla, başörtüsü arkasına sığınarak neleri gizlemeye çalışıyorlar sorgulamasını yapmamız, her akıl sahibinin yapması gerekendir. Biri, sendikal başarısızlığını, memurlar için tek bir hak eylemi yapmadığını, teslim olmuşluğunu, söz de bir sendika olduğunu başörtüsü arkasına saklamaya çalışarak, bir şey yapıyor görüntüsü vermek, diğeri ise henüz hafızalarımızdadır, PKK terör örgütü mensuplarının yaptığı açlık grevlerinde başı çeken, her açlık grevi eyleminde başrolde olanlar ise, bölücü faaliyetlerin ve terör örgütünün sivil uzantısı olduğunu gölgelemek için başörtüsü arkasına sığınmayı tek çare olarak görmektedirler. Ya ak ya da kara mı olmak şart mıdır? Üçüncü bir yol yok mudur? Bu ülkenin bu tartışmalarla daha kaç yılları heba edilecektir? Biz, Türkiye Kamu Sen olarak hem Atatürkçüyüz, hem de başörtüsü yasağının artık kaldırılmasından yanayız. Ne yüce dinimize saldıranlara ne de din bezirganlarına istismar alanı bırakmak bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Başörtüsüne karşı olanlar, imam hatiplere karşı duranlar, yüce dinimizden nemalanan istismarcıların, 28 Şubat sonrasında her alanda zirve yaptıklarını hala görmüyorlar mı, hala ülkenin nereye gittiğinden habersiz, kendi dar dünyalarında yaşamaya devam mı edecekler? Bu değerlerimizi kaşıyarak, hiç de hak etmediği yerde olanların sorumluluğu kimlerdedir? Siyasi görüşünüz, hayata bakış açınız ne olursa olsun, bu ülkede sahte kahramanlar oluşmasının bir parçası olmayın, sahte demokratlara, tatlı su özgürlükçülerine, sözde darbe karşıtlarına tepsi içinde yağlı börek sunmayın. Gerçek anlamda demokrat, gerçek anlamda insan haklarından yana olun, Atatürkçülüğün ise, millete karşı olmak değil, milletle beraber olmak, milletle beraber yürümek, milletin değerlerine saygı duymak olduğunu beyninize nakşedin. Baş örtüsünün ve yüce dinimizin arkasına sığınarak kendine yol açmaya, kendine başrol biçmeye çalışanlara da fırsat vermeyin, onlara istismar alanı yaratmayın. YETER ARTIK, BU ÜLKEYE BİRAZ HUZUR, MİLLETİMİZE BİRAZ SAYGI DİYORUZ.
Paylaş
twittle