Türkiye Kamu-Sen’in teşkilatları ve üyeleri ile buluştuğu istişare toplantıları büyük bir coşku ve heyecanla devam ediyor
Türkiye Kamu-Sen’in teşkilatları ve üyeleri ile buluştuğu istişare toplantıları büyük bir coşku ve heyecanla devam ediyor.
Çorum ve Amasya’daki teşkilatlarımız ve üyelerimizle buluşmak üzere yola çıkan Genel Başkan İsmail Koncuk ve sendikalarımızın Genel Başkanlarından Türk Büro-Sen Genel başkanı Fahrettin Yokuş, Türk İmar-Sen Genel Başkanı Necati Alsancak, Türk Haber-Sen Genel Başkanı Sedat Yılmaz, Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Mehmet Özer ve Türk Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Hasan Hüseyin Yılmaz’ın ilk durağı Çorum’un Sungurlu ilçesinde önceki gün intihar eden Öğretmen Ergülü Yıldız’ın baba ocağı oldu. Ailenin acısını paylaşan Genel Başkan İsmail Koncuk, Açığa alındığı için hayatına son veren Ergülü öğretmenin yaşadığı travmanın tüm Türkiye için bir ders niteliği taşıdığını belirtti. Türkiye Kamu-Sen’in en baştan beri, hukuk ve adalet içinde kalınması gerekliliği üzerine çağrılar yaptığını belirten Genel Başkan Koncuk, “Bu yaşanan elim olay bizleri derinden üzmüştür. Gencecik bir öğretmenimiz açığa alınmayı kendine ar etmiş ve hayatını sonlandırmıştır. Yaşanan ihraç ve açığa almalarda kurunun yanında yaş da yanmasın, çağrılarımızı defalarca tekrarladık. Yetkililer bu yaşanan üzücü hadise karşısında bir kez daha aklı selimle düşünmeli, hukuk ve adalete bağlı kalarak iyi bir soruşturma neticesinde bu kararları almalıdırlar. Ben tekrar Ergülü Yıldız öğretmenimize yüce Allah’tan rahmet diliyor, ailesi ve yakınlarına baş sağlığı diliyorum” dedi.
Bu ziyaretin ardından, istişare toplantılarımız çerçevesinde Çorum ve Amasya illerimizi ziyaret eden Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ile birlikte, Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri ve Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Türkiye Kamu-Sen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri ve Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, Türkiye Kamu-Sen Genel Mali Sekreteri ve Türk Yerel Hizmet-Sen Genel Başkanı İlhan Koyuncu, Türkiye Kamu-Sen Genel Eğitim Sekreteri ve Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Hazım Zeki Sergi, Türkiye Kamu-Sen Genel Toplu Sözleşme Sekreteri ve Türk İmar-Sen Genel Başkanı Necati Alsancak, Türkiye Kamu-Sen Genel Mevzuat Sekreteri ve Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Mehmet Özer, Türkiye Kamu-Sen Genel Basın Sekreteri ve Türk Haber-Sen Genel Başkanı Sedat Yılmaz, Türkiye Kamu-Sen Genel Dış İlişkiler Sekreteri ve Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, Türkiye Kamu-Sen Genel Sosyal İşler Sekreteri ve Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı Şerafeddin Deniz, Türk Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Hasan Hüseyin Yılmaz, Türk Emekli-Sen Genel Başkanı Osman Özdemir kamu çalışanları ile bir araya geldi.
Coşkulu bir biçimde gerçekleştirilen Çorum ve Amasya istişare toplantılarımızda, Genel Başkan İsmail Koncuk, ülke gündemi ve çalışma hayatına dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
KONCUK: DARA DÜŞEN BU ÜLKENİN VATANDAŞIDIR VE BİZLERE SAHİP ÇIKMAK DÜŞER
Sözlerine tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Türkiye Kamu-Sen Genel başkanı İsmail Koncuk, “Biz FETÖ’cü değiliz, yan yana durmadık, bunlarla yolumuz hiç kesişmedi. Biz bölücü de değiliz, vatanseveriz, biz Türkiye sevdalısıyız Allah’a şükürler olsun” dedi. Koncuk, “Sendikacılık esasen bugün ve yarın son derece önemli bir faaliyet haline geliyor ve gelecek. Geçmişten beri kamu üzerinde siyasilerin bilhassa mevcut iktidarın ciddi tasarrufları olduğunu biliyoruz. Memurlara bakış açıları çok net. Burada 2 milyon 600 bin memurun hangi ideolojiye sahip olurda olsun şapkayı önüne koyup “Biz ne olacağız, hükümetin, sayın Cumhurbaşkanının kamu çalışanlarla ve 657 ile ilgili söyledikleri belli, biz ne yağacağız demesi” gereklidir.
Türkiye’de, nasıl bir sendikal harekete ihtiyaç duyduğumuzu görmek durumundayız. Bugün Çorum ve Amasya’ya gelirken Sungurlu ilçesine uğradık. Orada 2 gün önce intihar eden Ergülü kardeşimizin ailesine baş sağlığı diledik. Büyük üzüntü duydum. O babanın 43 yaşına gelen 2 evladı olan çocuğunu bir hiç yüzünden kaybetmesi bizi çok üzdü. Bu acı tahayyül etmek mümkün değil. “İntihar sebebi ne dedim, açığa alınan bu kardeşimizin?” “Kaldıramadı” dedi babası. Hak etmediği bir muameleyle karşı karşıya kalmış. Devlet ve milletine hizmet eden bir kardeşimiz birdenbire bir hiç yüzünden açığa alınmış. Sendikası da sahip çıkmamış, dost dedikleri sırtını dönmüş. Bunları kaldıramamış. Elbette her kaldıramadığımız, her karşılaştığımız sıkıntı karşısında intihar edecek değiliz ama herkesin bizim gibi düşünmesi mümkün değil. Bu arkadaşımız dayanamamış. Tüm Türkiye’ye ye sesleniyorum, dara düşen kim olursa olsun, bu ülkenin vatandaşıdır ve bize sahip çıkmak düşer. Biz hakim ya da savcı değiliz, dün aynı masada yemek yediğimiz bir arkadaşımızın açığa alınması, ihraç edilmesi bizim ona sırtımızı dönme sonucumuzu doğurmamalıdır.
Bu açığa almalar, ihraçlar bizi üzüyor, içimizi acıtıyor. Bu kriterleri masaya koyup yeniden gözden geçirelim. Bu ülkede milli birlik ve beraberliğe dünden daha fazla ihtiyaç var. Gelin 15 Temmuz’u milat kabul edelim. Eline silah alıp milletin canına kast edenlerle uğraşalım. Birlik beraberlik önemli bir söylemdir ama bunun altının doldurulması gerekir. Bu kavrama ülkemizin ihtiyacı vardır. Türkiye Kamu-Sen’in mensupları yüzde yüz yerli ve millidir. Bu insanları karşınıza alarak birlik bütünlük sağlayamazsınız. Vatanseverlikte bizimle yarışacak yoktur. Biz Türkiye sevdalısıyız. Gelin bu ülkenin tüm insanlarını kucaklayın. Gelin yeni bir sayfa açalım.
AB diyor ki, “Sizde yargı bağımsızlığı yok” bende diyorum ki, “AB istediği için değil bu millet hak ettiği için yargı bağımsızlığını bu ülkede sağlayalım” insan hakları adalet Türk milletinin tarihi ile eş değer kavramlar. Biz bunları AB’den öğrenecek değiliz. Müslüman kanını sudan ucuz gören AB’den mi öğreneceğiz insan haklarını, adaleti, hukuku? Ancak, bu değerlere saygı duyduğumuzu tüm dünyaya öncelikle de insanlarımıza uygulamaları ile göstermeliyiz. Ülkemizin bu badireden kurutulması ancak yek vücut bir şekilde mümkün olur.
OHAL’ e güvenerek kantarın topunuzu kaçırmayın. Böyle şey olmaz. OHAL’in ilan gerekçeleri bellidir. OHAL, Türkiye’yi yönetmenin bir yolu olarak görülmemelidir. Mesela rektörlük seçimleri kaldırıldı. 3 yıl Profesörlük yapanlar rektör olacak. YÖK bazı kriterler açıkladı, derinlemesine bir kriter yok orada. Bu kriterleri konuşmak değerlendirmek lazım. Akademisyenlerin oyunu kaldırdınız. Diyorlar ki, “Bu rektörlük seçimleri üniversitelerde gruplaşmalara neden oluyor. O nedenle seçimleri kaldırdık” Bazı akademisyenler de bunu alkışlıyor. O zaman genel seçimleri de kaldıralım.
Peygamber efendimiz komşu hakkını öyle anlatıyor ki, çevresindekiler “Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı olarak ifade edecek diye düşündük” diyorlar. Siyasi saiklerle insanlarımıza düşman olacağız, neden? Çünkü açığa alınmış. Kim almış açığa, kim ihraç etmiş, bu tespitleri yapan kim? En son 22 Kasım’da bir KHK çıktı, 14 Ağustos’ta Afganistan’da şehit olan astsubay 22 Kasım’da çıkarılan bu KHK ile ihraç ediliyor. Böyle ciddiyetsiz bir çalışma. Ben şimdi böylesine ciddiyetsiz bir çalışmaya bakarak çevremdeki arkadaşıma sırtımı döneceğim, bu mudur insanlık? Türkiye Kamu-Sen olarak böyle bir anlayışı elimizin tersiyle iterek ayaklarımızın altına alıyoruz. Bu zulümdür. İlk günden beri bağırıyoruz, “Darbe yapanların cehenneme kadar yolu var, ne gerekiyorsa yapın ama Allah rızası için masum insanları tespit etmek için bir savunma hakkı verin” diyoruz. İnsanlar hayatının bir anında hatalar yapabilir. Bu anlayış Türkiye’de de adet haline gelmemeli. Yarın siyasi bir iktidarın düşman olduğu kurum ya da kuruluşlara para yatırmak, bir sendikaya üye olmak suç haline gelecekse biz ne yapacağız? Buna eyvallah mı etmeliyiz? Buna eyvallah etmiyoruz. biz FETÖ’cü değiliz, yan yana durmadık, yolumuz bunlarla kesişmedi. Biz bölücüde değiliz, vatanseveriz, biz Türkiye sevdalısıyız Allah’a şükürler olsun.
Biz diyoruz ki, “Hesap açmış kaldır at, sendika üyeliği var kaldır at. İnsanları kaldırıp atmak doğru mu? İnsan hakları, evrensel hukukta bunlar suç tanımına girmeyen şeylerdir. Bu böyle devam ederse ciddi endişeler duyuyorum, bir çok aile hak etmediği bir sonla karşı karşıya kalacak. Bu ülkede hiç bir yetkili, intihar eden kardeşimizle alakalı vicdan azabı duymuyor mu?” dedi.
KONCUK: BU YAŞANAN OLUMSUZLUKLARA BERABERCE ENGEL OLACAĞIZ
Kamuda ki ihraçlar ya da göreve iadelere ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Genel Başkan İsmail Koncuk, “Birkaç gün önce, 6007 kişi Milli Eğitim Bakanlığı’nda göreve iade edildi. Sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nda değil, diğer Bakanlıklara da soruyorum, “Neye göre bunları iade ediyor ya da ihraç ediyorsunuz?” dedi. Koncuk, “Birkaç gün önce, 6007 kişi Milli Eğitim Bakanlığı’nda göreve iade edildi. Elbette hepsi terör örgütü üyesi diyemeyiz. Çözüm sürecinin yaşandığı dönemlerde, terör örgütüne itibar verildiği günlerde doğu’da köylerde öğretmen olarak görev yapan gencecik kızlarımız, korkudan gitmiş o sendikaya üye olmuş. Onlar da atılmış. Gerçekten PKK ile ilintisi olan var ise kaldır at ama bu tespitleri doğru yapmak şartıyla bunlar yapılmalı. Ben Milli Eğitim Bakanı sayın İsmet Yılmaz’a “Neye göre bunları iade ettin? İade etmediğin, açıkta bekleyenleri ise neye göre iade etmedin?” Bunu izah edin. Sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nda değil, diğer Bakanlıklara da soruyorum, “Neye göre bunları yapıyorsunuz?”
Bylock kullanan bir insanı çekersin karşına “Şu telefondan buraya girmişsin, evinden internetten şu numaralı internetle bylock’a girmişsin” dersin ama bir çok insan adını bile bilmiyor bu uygulamanın. Bunu sorun diyoruz, başka bir şey demiyoruz. Bu insanları kaldırıp atmak doğru mu? Bir kedi yavrusunu bile kapı önüne koyarken düşünürken, bir insanı bu kadar kolay harcayamayız. Bu arkadaşlar suçunun ne olduğunu bilmeli. Suçlular zaten kendini savunamıyor ama suçlarını dahi bilmeyen bu insanları kamudan atmanın bir anlamı yok. Peki bu yaşadıklarımıza nasıl engel olacağız? Korkarak değil, doğruyu söyleyerek beraberce engel olacağız. Kimseye küfretmiyoruz, hakaret etmiyoruz ama yanlışları söylemek zorundayız. Türkiye Kamu-Sen bu mecburiyeti iliklerine kadar hisseden bir sendikadır. İşte hem kamuda yaşanan bu rezillikler, hem kamuda yaşatılmak istenen yeniden dizaynı yani memurluğu ve iş güvencesini kaldırmakla ilgili konularda bir duruş sergilememiz lazım” dedi.
KONCUK: SENDİKACILIK BU ÜLKEDE RENK OLSUN DİYEMİ YAPILIYOR?
657 sayılı Devlet Memurluğu Kanunu ve üzerinde yapılmak istenen değişikliklerde Genel Başkan İsmail Koncuk’un gündemindeydi. “Devlet memurluğunu kaldırmak kolay değil. Ne yapacaklar, arkadan dolaşma yöntemiyle bunu yapmaya çalışıyorlar. Mesela “Kamuda Performans Sistemi” gibi yeni sistemlerle” diyen Koncuk, “Önüne gelen 657 ile ilgili ahkam kesemez. 657’yi biz biliyoruz, nereleri değişmeli, onu da biz biliyoruz” dedi. Koncuk, “Yıllardır Türkiye Kamu-Sen olarak söylüyoruz “Anayasanın 128. Maddesi değişmeden devlet memurluğu kavramını ortadan kaldırmazsınız” diye. Sayın Cumhurbaşkanı da söylemeye başladı bunu son dönemlerde. Ne MHP ne de CHP’nin 128 maddeye ilişkin “Evet” diyeceğini sanmıyorum. Devlet memurluğunu kaldırmak kolay değil. Ne yapacaklar, arkadan dolaşma yöntemiyle bunu yapmaya çalışıyorlar. Mesela “Kamuda Performans Sistemi” gibi yeni sistemlerle. Kamuda demoklesin kılıcı gibi tepemizde sallanma anlayışını sergilemeye çalışacaklar. Buna da engel olacağız. Kafana göre not ver geleceklerini tehdit et, kusura bakma ona da engel olacağız.
Bu ülkenin en aydın kesimi devlet memurlarıdır. Sendikacılık bu ülkede renk olsun diye mi yapılıyor? 1992’den 2001 yılına kadar bu sendikanın yöneticileri büyük emekler verdiler. Bizler Kanarya Sevenler Derneği değiliz. Milletin ve memurların geleceği ile ilgili hakikatleri söylemek zorundayız. Yaptığımız çıkışlarla, savunduklarımızla, emeğimizle, gerçekleri dile getirmemizle 450 bin üyeyi mi hak ediyoruz? Ya da bazıları bu sendikacılıkla 1 milyon üyeyi hak ediyor mu? Bunları sorgulamak lazım. Yüce Allah Ayet-i Kerimesinde, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” diyor. Yani bilenler daha kıymetlidir ama işin başka bir tarafı daha var. Bilenlerin bilmeyenlere göre sorumluluğu daha fazladır. Bilmeyen bir insanla, okuyan aydın bir insanın sorumluluğu elbette bir olamaz. Gelin sendikacılığın gereğini hep birlikte yapalım. Adeta kokuşmuş bir düzen kuruluyor.
Bizi masada satanları cezalandıracağız. Bunu yapmazsak başımıza daha büyük belalar gelecektir. Bütün memurlara sesleniyorum, yandaşlık çözüm değil, doğruyu yapalım, doğruyu yapanlara destek vermek gibi bir yükümlülüğüz var. Sendikal tercihlerimizi yeniden değerlendirmenin zamanı geldi.
657’yi değiştirmek mi gerekiyor? Hodri meydan, gelin konuşalım. Sayın Davutoğlu Başbakanken, Çankaya Köşkünde bir toplantıya katıldım. Orada iş adamlarını temsil eden bir STK’nın Başkanı, “657 değişmeli” dedi. Sanki biz orada yokmuşuz gibi konuştu. Dedim ki, “Tamam ama sana ne? Sen iş adamısın, hayatında bir kez 657 sayılı DMK’yı okudun mu?” “Okudum” diyemiyor tabi. “Hayatında bir kez okumadığın bir kanunla ilgili 2 milyon 600 bin insanı ve onların ailelerini ilgilendiren bir konuda sen ahkam kesiyorsun” dedim. Sayın Cumhurbaşkanının gözüne girecekler ya, hepsi sıraya girmişler. Böyle mantık olmaz. Önüne gelen 657 ile ilgili ahkam kesemez. 657’yi biz biliyoruz, nereleri değişmeli, onu da biz biliyoruz. Bunlar sanıyorlar ki, “Devlet memurları ne yaparsa yapsın asla devletten atılamaz” böyle bir şey yok. Bizim iş güvencemiz yargı hakkından doğmaktadır. Diğer vatandaşlarımızın ne kadar yargı hakkı var ise, bizimde 657 sayılı DMK’dan doğan o kadar yargı hakkımız var. Sayın Bakanlar diyorlar ki, “657 köhnedi” tamam diyorum, köhneyen yerleri var, mesela ek gösterge rakamları köhnedi. Gelin ek göstergeleri 800 puan artıralım, var mısınız?
Mülakatla Türkiye’de ilk defa öğretmen ataması yapılıyor. Kamuda yarın sağlık çalışanları için de aynısı uygulanacak. Bu sistem genel bir hale geliyor. Ne aranacak burada, büyük oranda torpili olanlar atanacak. Bu yanlış bir düzendir. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak diyoruz ki, “Bu ülkede hangi siyasi iktidar olursa olsun, bu düzen böyle oldukça bir anlam ifade etmeyecek. Alın teri, bilgi, birikim, dişi ve tırnağı ile çabalayanların önüne kimse engel koyamasın” Biz bunu istiyoruz. Bu mülakat sistemiyle birlikte kimse artık çalışmayacak. Bu düzen nitelikli torpil dönemini başlatır. Bu sistemle birlikte, kimse KPSS’de 100 almak için çabalamayacak” dedi.
KONCUK: ALKIŞLARLA İMZALANAN TOPLU SÖZLEŞMENİN 21 MADDESİ HALA UYGULANMADI
“Alkışlarla imzalanan toplu sözleşmenin 21 maddesi hala uygulanmadı, biz dava açtık” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Kamu çalışanları meselenin idrakinde sağlam bir sendikal tercih ortaya koymalıdırlar” dedi. Koncuk, “Toplu sözleşmeyi imzalıyoruz, ben ayağa kalktım, salonu terk ettim. Sloganlar atıyorlar, alkışlar içerisinde, imzayı attılar. Ne oldu? Dava kazanan 4-C’liler 650-700 TL ödeme alıyorlardı bunu 114 TL’ye düşürdüler. Bir baktık aldığımız enflasyon farkı yüzde olan 1,8 uçmuş. 2 yıl önce imzalanan toplu sözleşme hükmünü değiştirmişler, çok bilmiş sendika başkanı da basmış imzayı. İşin acısı ne biliyor musunuz? Buna bütün kamu çalışanlarının isyan etmesi lazım. Yarım puanlık zam için kıyamet koparalım, bir yanlış imzayla, beceriksiz sendikanın öngörüsüzlüğüyle, her ay yüzde 1,8’lik zammı kaybedelim.
Alkışlarla imzalanan toplu sözleşmenin 21 maddesi hala uygulanmadı, biz dava açtık. Hani KİT’lerdeki ücret grupları 31.01.2016’ya kadar çalışama tamamlanacaktı. Aradan 11 ay çıktı ses yok. Toplu sözleşmede, “Kültür Bakanlığı çalışanlarının ekonomik durumları düzeltilecek” diye bir madde koymuşlar. Böyle bir madde olur mu? Süleyman Soylu çalışma Bakanıyken oturduk, konuştuk. Diyor ki, “Sayın Başkanım bu maddenin neyini uygulayalım? Zaten memurların zam oranı toplu sözleşmede belirlenmiyor mu? Bu madde ne?” O konfederasyonun temsilcisi de yanımda. “Biz bu maddeyi kültür hizmet kolundaki çalışanları adına bizimle ilgili bir şey yazında Kültür Bakanlığı çalışanlarına şunu elde ettik, diye kendimizi anlatalım” dedik diyor.
Şimdi kamu çalışanları bunu sormayacaklar mı? Problem olan sorgulamamaları. Kimse sormuyor, aldatan belli ama aldatanın yakasına yapışmıyorlar. Kamu çalışanları meselenin idrakinde sağlam bir sendikal tercih ortaya koymalıdırlar. Bu sadece bizim omuzlarımıza yüklenen bir sorumluluk değildir. Bunu beraberce anlatacağız. Eğer bunu üç beş kişinin sorumluluğuna bırakırsak başarıda o kadar olur.
Toplantılarımızı düzenleyen teşkilatlarımıza ve katılan tüm kıymetli misafirlerimize yürekten teşekkür ediyorum” diyerek sözlerini noktaladı.
ÖNDER KAHVECİ: KAMU ÇALIŞANLARININ TÜRKİYE KAMU-SEN’İN MÜCADELESİNE İHTİYACI VAR
Amasya istişare toplantısında Genel Başkan İsmail Koncuk’tan hemen önce kürsüye gelen Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri ve Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, kamu çalışanlarının Türkiye Kamu-Sen’in sendikal mücadelesine ihtiyaçları olduğunun altını çizdi. Kahveci, “Türkiye Kamu-Sen mücadelesinin üzerinden 24 yıllık bir süre geçti . Harcı koyanlar çok sağlam bir harç koymuştur. Hepsinden Allah razı olsun. O temeller sağlam atılmış ki, bugünlere taşındı bu mücadele. Her türlü eziyete rağmen, menfaat beklemeden gönülden fedakarca bizimle olan tüm üyelerimize teşekkür ediyorum. Kamu çalışanlarının Türkiye Kamu-Sen’in mücadelesine çok ihtiyacı var. Yaşananlara bakınca bizim nasıl bir sendikacılık yaptıklarımızı hep birlikte daha da net görüyoruz. Kamu çalışanları ihraç edilirken sendikacıyız diye ortada gezenlerin sesi çıkmıyor. Bırakın sendikacılığı bu bir insanlık vazifesidir. Çok şükür Türkiye Kamu-Sen’in hiçbir ferdi adaletsizlik karşısında sessiz kalmayacaklardır. Bizi kimse başkalarıyla karşılaştırmasın. Biz hak mücadelesi verirken diğer taraftan vatan, millet, bayrak diyeniz. Biz sendikacılık yapıyoruz, hem de adam gibi yapıyoruz. Arkadaşlarımızı yolda bırakmadık, satmadık. Bu mücadeleye verdiğiniz destek ve emek için hepinize teşekkür ediyorum. Cumhuriyetin ilk temellerinin atıldığı kenttir Amasya ve son derece önemlidir. Allah yolunuzu açık etsin, saygı ve sevgiler sunuyorum.” diyerek sözlerini tamamladı.