CUMHURİYETİMİZİN 83
CUMHURİYETİMİZİN 83. YILINI GURURLA KUTLUYORUZ
Mustafa Kemal Paşa, "Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır" düsturuyla, kendi doğum günü olarak kabul ettiği 19 Mayıs 1919'da bağımsızlık savaşının ilk kıvılcımını çakmış daha o günden "cumhuriyet" rejimini bu veciz sözleriyle dile getirmişti. Bu tarihten sonra başarıyla kazanılan savaşlarla emperyalist güçler yurdumuzdan bir bir çıkarılmış; 1923'de imzalanan Lozan Antlaşması'yla düşmanlar, yeni kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti'ni resmen tanımak mecburiyetinde kalmışlardır.
Başkomutan Mustafa Kemal'in askeri dahisinin Kahraman Türk askeriyle bir araya gelmesi savaş meydanlarından Anadolu'yu zaferle çıkartmıştı. Ancak bu süreçten sonraki en büyük savaş, üniter bir devlet olarak ayakta kalabilmekti. Bunu sağlayabilmek de ancak Türk kültür ve geleneklerine en uygun olan bir rejimle mümkün olabilirdi.
Nitekim, Gazi Mustafa Kemal, 28 Ekim gecesi Çankaya'da İsmet Paşa ve bazı kimseleri toplantıya çağırdı ve "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz" diyerek kararını açıkladı. Misafirlerin ayrılmasından sonra İsmet Paşa'yı alıkoydu ve birlikte, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda gerekli değişikliği sağlayacak önergeyi hazırladılar. Ertesi gün saat 10'da; parti grubunda yaptığı toplantıda, Mustafa Kemal Paşa, devlette istikrarlı bir sistemin bulunması gereğine işaret etti ve Cumhuriyeti ilan eden şu değişiklik önergesini okuttu:
"1) Türkiye Devleti'nin hukümet şekli Cumhuriyettir.
2) Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.
3) Türkiye Devleti, Hükümetin inkisam ettiği idare şubelerini İcra Ve-eri (Bakanlar Kurulu) vasıtasıyla idare eder."
Atatürk'ün bu önergesi, mecliste kabul olunmuş ve seneler önce kafasında tasarladığı devlet imajı, gerçekliğe bürünmüştü. Onun bu konudaki hissiyatını, 1 Mart 1924 tarihinde milletve-erine hitaben yaptığı konuşmasından görelim:
"Türkiye Büyük Millet Meclisinin Saygıdeğer Üyeleri!
Büyük Millet Meclisinin hayırlı ve bereketli elinin, Türk milletinin geleceğini yönetmeye başladığının beşinci senesini kutluyoruz. Bu vesileyle yüksek heyetinizi saygıyla selâmlarım.
Geçen sene Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin gerçek arzularına uygun olarak devlet şeklini Cumhuriyet olarak kararlaştırdı. Cumhuriyet yönetimi, ülkemizin en uzak köşesine kadar büyük bir heyecanla ulaştı, kabul gördü. Millet; cumhuriyetin Türk vatanını asırların kötü yönetiminden kurtaracak ve ülkeyi lâyık olduğu gelişme seviyesine ulaştıracak yegâne yönetim şekli olduğunu anladı. Millet, cumhuriyetin şu anda ve gelecekte her türlü tehlikeden korunmasını talep etmektedir. Milletin talebi, cumhuriyetin denenmiş, sınanmış ve olumlu sonuçları alınmış bütün esaslara bir an evvel ve tam anlamıyla geçilmesi şeklinde ifade edilebilir. Yüksek Meclisin büyük bir önem vererek uğraştığı teşkilâtı esasiyede (Anayasa'da), milletin talebini karşılamak hepimizin görevidir. Diğer taraftan, hükûmetin görevi, gelişmiş ve medenî yönetimin bütün gereklerini anlaşılır ve çok hızlı bir şekilde ülkemizin tamamında uygulamak, aksaklıkları gidererek geliştirmektir.Görevimizi, milletin arzularına uygun olarak yapabilmeyi bütün gönlümle temenni ederim."
Mustafa Kemal Atatürk, yukarıda da belirtildiği şekilde Cumhuriyet rejimini, vatan cidarları içinde milletimizin taleplerini en iyi karşılayan, ülkeyi çağdaş uygarlık seviyesine ulaştıran ve ülkeyi her türlü iç ve dış tehlikelerden koruyan bir unsur olarak görmektedir.
29 Ekim 1923'ten günümüze kadar geçen 83 sene milletimize göstermiştir ki; Türkiye Cumhuriyeti, iç ve dış oyunlara rağmen Atatürk'ün tanımladığı şekliyle emin adımlarla daima yükselmektedir. Türk milleti, Misak-i Milli sınırları dahilinde Türk vatanını yaşatacak, Türk birliğinin iri ve diri olmasını sağlayacak güç ve kuvvete sahiptir. Bu itibarla herkesin Cumhuriyet Bayramını kutlar; ülkemizin, daha nice senelere inançla ve başarıyla ulaşmasını temenni ederiz.