Eyleme; Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı Nazmi Güzel, Türk Haber-Sen Genel Başkanı İsmail Karadavut, Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Celal Karapınar, Türk Yerel Hizmet-Sen Genel Başkanı İyhan Koyuncu, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, Türk İmar-Sen Genel Başkanı Necati Alsancak, Türk Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Hasan Hüseyin Yılmaz, Türk Emekli-Sen Genel Başkanı Osman Özdemir, Türk Eğitim-Sen Genel Merkez Yöneticileri, Ankara Şubeleri ve çok sayıda üyemiz katıldı
Eyleme; Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı Nazmi Güzel, Türk Haber-Sen Genel Başkanı İsmail Karadavut, Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Celal Karapınar, Türk Yerel Hizmet-Sen Genel Başkanı İyhan Koyuncu, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, Türk İmar-Sen Genel Başkanı Necati Alsancak, Türk Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Hasan Hüseyin Yılmaz, Türk Emekli-Sen Genel Başkanı Osman Özdemir, Türk Eğitim-Sen Genel Merkez Yöneticileri, Ankara Şubeleri ve çok sayıda üyemiz katıldı.
Eylemde; “Harf Öğrettik, 40 Yıl Köle Olduk”, “Ek Ödeme Adaleti İstiyoruz”, “Ek Ödemeyi Ya Alacağız, Ya Alacağız”, “Emeğimizin Karşılığını İstiyoruz”, “Akademisyenleri Ne Zaman Hatırlayacaksınız?” “Bizi Utandıranları Yetiştirdiğimiz İçin Utanıyoruz”, “Bir Çılgın Proje de Öğretmenler İstiyor” dövizleri dikkat çekti.
Kamu Görevlilerinin Çoğu Ek Ödeme Düzenlemesine Dâhil Edilmedi
666 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile üst düzey bürokratların ücretlerinde yüksek oranlarda artış yapılmış buna karşın öğretmenler, profesörler, doçentler, yardımcı doçentler, araştırma görevlileri, Din Hizmetleri Sınıfındaki din görevlisi, Sağlık Hizmetleri Sınıfından hekim dışı sağlık personeli, KİT çalışanları, Kadastro çalışanları, Postacılar, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İş Kurumu gibi kurumlarda çalışanlar adeta unutulmuştu.
Türkiye Kamu-Sen Kamu Çalışanlarının Yanında
Bazı sözde konfederasyonlar, KHK ile yaratılan adaletsizliğe sessiz kalırken, her zaman olduğu gibi Türkiye Kamu-Sen yine kamu görevlilerinin haklarını savunmak için iş başında...
Tüm Türkiye çapında, ek ödemeden kaynaklı adaletsizliklerin giderilmesi, başta öğretmenlerimiz ve öğretim görevlilerimiz olmak üzere ek ödeme mağduru olan kamu görevlilerinin hakları için eylemlerimize başlamış bulunuyoruz.
Eşit işe eşit ücret, kamuda adalet gibi sloganlarla yürürlüğe konulan KHK, adaletten çok adaletsizlik doğurmuş, kamu görevlilerinin bir kısmının ele geçen ücretlerinde düşüşlere yol açmıştır.
Bu aksaklıkların giderilmesi, yapılan haksızlıkların telafisi, kazanılmış haklara dokunulmaması bizleri yönetenlerin öncelikli görevi olmalıdır. Olaylara bu açıdan yaklaşarak yetkilileri uyarmak, yaşanan adaletsizlikleri duyurmak için gerçekleştirdiğimiz eylemimizde ek ödemeden kaynaklı sorunları dile getirdik.
Türkiye Kamu-Sen’in kamu görevlilerinin sesi soluğu olduğu, varlıklarını sürdürmek için iktidarın koltuğunun altına sinenlerin, asıl dertlerinin hükümetin icraatlarına karşı yöneltilecek eleştirileri yumuşatmaktan öteye gitmediği, bunların kamu görevlilerinin haklarını korumak gibi bir kaygılarının olmadığı da bu yolla bir kez daha tescillendi.
Ek Ödeme Yeni Mağduriyetler Getirdi
Maliye Bakanlığı önünde kalabalığa hitap eden Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, eşit işe eşit ücret uygulamasının Türkiye Kamu-Sen’in talebi ile hayat bulduğunu belirtti. Ancak yapılan düzenlemelerin Konfederasyonumuzun bilgi ve görüşüne başvurulmadan adeta kaçırılarak gerçekleştirilmesi nedeniyle yeni adaletsizliklerin ortaya çıktığını söyleyen Koncuk, “nereye kaçırırsanız kaçırın karşınızda bizi bulacak; yaptığınız haksızlıkların hesabını mutlaka vereceksiniz!” dedi.
İsmail Koncuk, özellikle KHK’nın getirdiği ek ödeme kapsamı dışında tutulan öğretmen, öğretim görevlisi, din hizmetleri sınıfında görevli personel, hekim dışı sağlık personeli, KİT personeli, Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Gelir İdaresi, Türkiye İş Kurumu, TSK personeli, Emniyet personeli, Kadastro çalışanları, postacılar, gibi kamu görevlileri ile fazla mesai, döner sermaye, ikramiye ve tazminatları kesilerek ücretleri düşürülen personelin sorunları üzerinde durdu ve ek ödemeden kamu görevlilerinin yalnızca %40’ının faydalanacağını, kamu görevlilerinin %60’ının ise mağdur edildiğini beyan etti.
Böyle Adalet Olmaz
Bir müsteşarın maaşında 759 TL artış sağlanırken, bazı kurumlarda çalışan personelin aldığı üç kuruşluk ikramiye ve fazla mesai gibi ödemelerin kesilerek maaşlarının azaltılmasını eleştiren Koncuk, “böyle adalet olmaz” dedi.
“Adalet, devletin temeli olarak ancak varlığı da yokluğu da paylaşmakla tecelli edecektir. Bir kesimin ihya edilip bir başka kesimin ihmal edildiği bir sistemin adalet getirmesi mümkün değildir.” diyen Koncuk, aksaklıkların giderilmesi için bir an önce sendikalarla çalışmalar yapılması gerektiğini belirtti.
Ek Ödeme Emekliliğe Yansımayacak, Emeklilikte Maaşlar %60 Düşecek
Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmamasının da son derece yanlış bir uygulama olduğuna değinen İsmail Koncuk, “bu uygulama ile bir daire başkanının ücretinin yaklaşık %45’i, en düşük dereceli bir memurun ise maaşının yaklaşık %30’u emekli keseneği dışında bırakılmakta ve kamu görevlilerimiz emekliliklerinde %50 ile %60 arasında değişen oranlarda gelir kaybına uğratılmaktadır” dedi.
Bir Harf Öğretenler Kırk Yıl Köle Edildi
Özellikle öğretmen ve öğretim görevlilerinin ek ödemelerinin artırılmamasının, öğretmenlerimizi tamamen yoksulluğa ittiğini vurgulayan Koncuk, yıllardır ek ders gösterge rakamında hiçbir artışa gidilmediğini hatırlattı. “Geleceğimizin teminatı olan, çocuklarımızı ellerine teslim ettiğimiz öğretmenlerimize, öğretim görevlilerine yapılan bu ayrımcılık, siyasetin eğitime bakışını da ortaya koymuştur” diyen Genel Başkan, bu ülkenin çimentosu olan öğretmen, akademisyen ve diğer personelin, eşit işe eşit ücret düzenlemesinde yok sayılmasının kabul edilemez olduğunu belirtti.
Koncuk, “Zamlardan, artan enflasyondan, hayat pahalılığından etkilenen kesimlerin başında gelen öğretmenler, akademisyenler, din görevlileri, sağlık çalışanları, güvenlik personeli ne bu ülkenin kalkınmasından pay alabilmekte, ne de yapılan iyileştirmelerden faydalanabilmektedir. Özellikle öğrettiği her harf için kırk yıl köle olunası öğretmenlerimize ve öğretim görevlilerimize yapılan bu ayrımcılık ve adaletsizlik asla hoş görülemez.” dedi.
Öğretmenler En Düşük Maaş Alan Kamu Görevlileri Arasında Kaldılar
Bir öğretmen maaşının 1600 TL dolayında bırakılarak, kamudaki en düşük maaş seviyelerine getirildiğini belirten İsmail Koncuk, “üst düzey yöneticiler 759 TL ek ödeme alırken, 1 milyon 400 bin memurumuzun ek ödemelerinde hiç artış yapılmamasını, maaşlarının yerinde saymasını, yüzde 3’lük, yüzde 4’lük zam oranlarına mahkûm edilmesini protesto ediyoruz. Ayrıca çalışanlarının haklarını korumayan, onlar için hiçbir girişimde bulunmayan, hükümete baskı yapmayan kurumları ve sarı sendikaları da kınıyoruz.” dedi.
İsmail Koncuk, bir nesil yetiştirerek, değer biçilemeyecek bir mesleği icra edenlerin, emeklerine yapılan saygısızlığı ve öğretmenlik gibi kutsal bir mesleğin bu kadar hafife alınmasını da eleştirdi ve öğretmen ve öğretim görevlileri ile mağdur edilen diğer kamu görevlilerinin kendilerine yapılan bu haksızlığı asla unutmayacaklarını, hesabını mutlaka soracaklarını belirtti.
Adalet Olmadan Mutluluk Olmaz
“Adalet, devletin temeli olarak ancak varlığı da yokluğu da paylaşmakla tecelli edecektir. Bir kesimin ihya edilip bir başka kesimin ihmal edildiği bir sistemin adalet getirmesi mümkün değildir.” diyen Koncuk, bir kesime kepçeyle verilirken, bir kesimin rızklarının kesilmesinin adaletle bağdaşmayacağını söyledi.
Yapılacak düzenlemelerin muhataplarından kaçırılmadan, yasama, denetleme ve yargı sistemi işletilerek, ortak çalışmalar yapılarak hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Genel Başkan, “Gecikmiş adalet, adalet değildir. Bir an önce bu düzenleme ile ilgili aksaklıklar, bizlere danışılarak giderilmeli ve kamuda gerçek adalet sağlanmalıdır. Kamu görevlilerinin beklentilerine daha fazla geç kalınmadan cevap verilmelidir. Siyasilerin kamu çalışanlarını aldatmaya, karmaşık düzenlemelerle haklarını ellerinden almaya kalkışmasını kınıyoruz. Unutulmamalıdır ki; adalet, hakikatten; saadet, adaletten doğar. Yalan, zulüm ve adaletsizliğin olduğu yerde mutluluk tecelli etmez. Bugün öğretmenlerimiz mutsuzdur. Öğretim görevlilerimiz mutsuzdur. Araştırma görevlilerimiz, din görevlilerimiz, birçok kurum çalışanlarımız mutsuzdur” dedi.
Siyasetin en büyük ve asli görevinin adaleti ve mutluluğu sağlamak olduğunu belirten Koncuk, “Talebimiz; ne zulüm, ne merhamet! Yalnızca adalettir” diye konuştu.
İsmail Koncuk, konuşmasının sonunda öğretmenlerimizin öğretmenler gününü de kutladı.
Başbakan’a 500 Bin Dilekçe Gönderildi
İsmail Koncuk’un konuşmasının ardından Maliye Bakanlığı önünde toplanan yüzlerce Türkiye Kamu-Sen üyesi, yetkililerden adalet isterken; Türkiye’nin dört bir yanından getirilen 500 bin imzalı dilekçe de Başbakan’a iletilmek üzere kutuya bırakıldı.
Sonuç Alıncaya Kadar Eylem
Eylemlerimiz sonuç alınıncaya kadar Ankara’da her Çarşamba saat 12:30’da Maliye Bakanlığı önünde, illerde de Valilikler önünde devam edecek.
İsmail Koncuk Maliye Bakanlığı önünde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Türkiye Kamu-Sen olarak yıllardır kamuda ücret adaletinin sağlanmasını talep ediyoruz.
Herkesin bildiği gibi denge tazminatı, Türkiye Kamu-Sen’in mücadelesi sonucunda hayata geçirilmişti.
Şimdi ise 2008 yılında vardığımız mutabakat gereğince yapılan bir düzenleme ile karşı karşıyayız.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname de önceki örneklerinde olduğu gibi tek taraflı olarak, kapalı kapılar ardında, Türkiye Kamu-Sen’den kaçırılarak hazırlanmıştır.
Eşit işe eşit ücret uygulamasının fikir sahibi, talep sahibi ve takipçisi Türkiye Kamu-Sen’dir.
Nereye kaçırırsanız kaçırın karşınızda bizi bulacak; yaptığınız haksızlıkların hesabını mutlaka vereceksiniz!
Hükümetin, kamudaki ücret dengesizliğini ortadan kaldırmak için çıkardığını iddia ettiği bu KHK büyük eşitsizliklere yol açmıştır.
Bu düzenlemede, üst düzey yöneticilere yüksek, bazı devlet memurlarına da daha düşük oranlarda ek ödeme yapılırken; öğretmenlere, profesörlere, doçentlere, yardımcı doçentlere, araştırma görevlilerine, Din Hizmetleri Sınıfındaki din görevlisine, Sağlık Hizmetleri Sınıfından hekim dışı sağlık personeline, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye İş Kurumu gibi kurumlarda çalışanlara büyük haksızlıklar yapılmıştır.
Üstelik birçok kurumda fazla mesai, ikramiye, döner sermaye, tazminat gibi ödemelerin kaldırılması ve uzmanlıklarda merkez-taşra ayrımına gidilmesi, memurlarımızın maaşlarının düşmesine neden olmuştur.
Bugüne kadarki mücadelemizde hem benzer unvanlarda, benzer görevleri yürüten kamu görevlileri arasında, hem de en düşük ücret alanla en yüksek ücret alan kamu görevlileri ararsında ücret adaleti sağlanması gerektiğini savunduk.
Ücret adaletinin, unvan ve nitelik itibarı ile birbirine yakın olan kamu görevlileri arasındaki maaş farkının kapatılması; hiyerarşik sıralamada herkesin makul ölçülerde bir ücret alması ve en çok ücret alanla en düşük ücret alan arasındaki farkın kabul edilebilir seviyeye getirilmesi ile sağlanacağını belirttik.
Adalet, yalnızca eşitler arasında sağlanan bir denge değil, eşit olmayanların pastadan adil pay almasıyla ulaşılabilecek bir durumdur.
Ama bu KHK adaletin yanına bile yaklaşamamıştır.
Ücret adaleti, çok yönlü bir unsurdur ancak ilgili KHK ile farklı kurumlarda emsali bulunan unvanlarda çalışan kamu görevlilerinin maaşları eşitlenmiş, kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunu oluşturan öğretmen, din görevlisi, hekim dışı sağlık personeli, polis, subay, ast subay, profesör, doçent, yardımcı doçent, araştırma görevlisi, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Gümrük Teşkilatı çalışanları gibi birçok kamu görevlisi üvey evlat muamelesi görmüştür.
Ayrıca 399 sayılı KHK eki II sayılı cetvele tabi olarak çalışan personelin de ek ödeme oranları aynı kalmış, I sayılı cetvelde çalışan personelin ikramiyeleri kaldırılmış, bölge müdürü, başmüdür, müdür, müdür yardımcıları ile savunma uzmanları ve sivil savunma uzmanlarının ek tazminat oranları 5 puan ile 30 puan arasında azaltılmıştır.
Bununla birlikte bazı kurumlarda kontrolör, denetmen ve müdürlerin statüleri, değiştirilmiş, unvanları ellerinden alınmıştır.
Bu durum, büyük bir adaletsizlik doğurmakta ve kazanılmış haklardan geriye gidiş anlamı taşımaktadır.
Bu yolla, kamuda istihdam edilen personelin yaklaşık %60’ına hiçbir artış yapılmayarak bir mağduriyet doğurulduğu gibi öğretmen, öğretim görevlisi, profesör, din görevlileri, sağlık görevlileri gibi son derece önemli ve kutsal görevler ifa eden kamu çalışanları, en düşük maaş alan kesim haline getirilmiştir.
Bir müsteşarın ek ödeme miktarında 759 TL, genel müdür yardımcısının ek ödeme miktarında 722 TL artış yapılmıştır.
Bununla da yetinilmemiş, üst düzey kamu personelinin maaş ve tazminat sistemi değiştirilerek, ücretlerinde başkaca artışlara da gidilmiştir.
Diğer bazı personele de sınırlı da olsa getirilen artışlar memnuniyet verici olsa da, memurların büyük çoğunluğunun ek ödeme oranlarında ya hiç artış yapılmamış ya da ele geçen ücretleri düşmüştür.
Böylelikle bir öğretmenin maaşı 1600 TL dolayında bırakılarak, kamudaki en düşük maaş seviyelerine getirilmiştir.
Geleceğimizin teminatı olan, çocuklarımızı ellerine teslim ettiğimiz öğretmenlerimize, öğretim görevlilerine yapılan bu ayrımcılık, siyasetin eğitime bakışını da ortaya koymuştur.
Bu ülkenin çimentosu olan öğretmen, akademisyen ve diğer personelimizin eşit işe eşit ücret düzenlemesinde yok sayılması kabul edilemez.
Zamlardan, artan enflasyondan, hayat pahalılığından etkilenen kesimlerin başında gelen öğretmenler, akademisyenler, din görevlileri, sağlık çalışanları, güvenlik personeli ne bu ülkenin kalkınmasından pay alabilmekte, ne de yapılan iyileştirmelerden faydalanabilmektedir.
Yıllardır öğretmen ve akademisyen maaşlarında herhangi bir düzenleme yapılmadığı gibi, ek ders göstergelerinde de tek bir puan artış sağlanmamıştır.
Üst düzey yöneticiler 759 TL ek ödeme alırken, 1 milyon 400 bin memurumuzun ek ödemelerinde artış yapılmamasını, maaşlarının yerinde saymasını, yüzde 3’lük, yüzde 4’lük zam oranlarına mahkûm edilmesini protesto ediyoruz.
Ayrıca çalışanlarının haklarını korumayan, onlar için hiçbir girişimde bulunmayan, hükümete baskı yapmayan kurumları da kınıyoruz.
Bu durum Türkiye’nin dört bir yanında, ağır koşullarda, fedakârca çalışan kamu görevlilerimize vurulmuş bir darbedir.
Bu da yetmiyormuş gibi en yüksek artışlar, daire başkanı ve üstü unvanlara yapılmış; bu kesimde görev yapanların ücretlendirme sistemi değiştirilerek, düşük maaş alan memurlarla yüksek maaş alanlar arasındaki makas daha da açılmıştır.
Yani az alana az; çok alana çok artış yapılmıştır.
Toplu görüşmelerin başladığı 2002 yılında en yüksek maaşla en düşük maaş arasındaki fark 8,5 kat iken; mücadelemiz sonucunda, 2011 yılına gelindiğinde bu makas 4,2 kata kadar düşürülmüştü.
Bu Kanun Hükmünde Kararname ile bu makas yeniden 5,8 kata çıkarılmıştır.
Avrupa’da ortalama 2 ile 4 kat arasında değişen bu makasın, ısrarla açılmak istenmesindeki niyetin adilane olmadığını görüyoruz.
Kurumların teşkilat kanunlarında ve diğer farklı mevzuatlarda öngörülen ikramiye, tazminat, maktu fazla çalışma ücreti gibi ödemeler, KHK uyarınca sona erdirilmektedir.
Bu açıdan bakıldığında bazı unvanların ek ödeme oranlarında yüksek artışlar yapılmış gibi görülürken, aslında kesilen fazla mesai, ikramiye ve tazminat gibi ödemeler nedeniyle hak kaybı yaşanacak, ücret artışı ya hiç olmayacak ya da sınırlı kalacaktır.
Bir tarafta ücretlerinde hiç artış yapılmayan hatta ücretleri azaltılan kamu görevlileri bulunurken, diğer tarafta ücretleri yüksek oranlarda artacak kamu görevlilerinin varlığı, çalışma barışının bozulmasına yol açacak bir olumsuzluktur.
Bununla birlikte, ısrarla üzerinde durduğumuz, kamu görevlilerine yapılan tüm ödemelerin emekliliğe sayılması konusu da görmezden gelinmiştir.
Ek ödemelerden damga vergisi hariç hiçbir kesinti yapılmayacak olması, bu ödemelerin emekliliğe yansımayacağı ve kamu görevlilerimizin emekliliklerinde mağduriyet yaşayacağı anlamı taşımaktadır.
Kaldı ki, bu uygulama ile bir daire başkanının ücretinin yaklaşık %45’i, en düşük dereceli bir memurun ise maaşının yaklaşık %30’u emekli keseneği dışında bırakılmakta ve kamu görevlilerimiz emekliliklerinde, %50 ile %60 arasında değişen oranlarda gelir kaybına uğratılmaktadır.
Bütün bunların ötesinde
Görüldüğü üzere kamuda ücret adaletini sağlamak için hazırlandığı iddia edilen Kanun Hükmünde Kararname başta öğretmen, öğretim görevlileri, sağlık personeli, askerler ve Din Hizmetleri Sınıfında çalışanlar, fazla mesai, ikramiye ve tazminat ödemesi olanlar ve KİT’lerde çalışan personel olmak üzere, kamuda çalışanlar açısından yeni adaletsizlikler ve mağduriyetler doğurmuştur.
Adalet, devletin temeli olarak ancak varlığı da yokluğu da paylaşmakla tecelli edecektir.
Bir kesimin ihya edilip bir başka kesimin ihmal edildiği bir sistemin adalet getirmesi mümkün değildir.
Bir kesime kepçeyle verilirken, bir kesimin rızklarının kesilmesi asla adaletle bağdaşmaz.
Bunun için de yapılacak düzenlemelerin muhataplarından kaçırılmadan, yasama, denetleme ve yargı sistemi işletilerek, ortak çalışmalar yapılarak hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Gecikmiş adalet, adalet değildir.
Bir an önce bu düzenleme ile ilgili aksaklıklar, bizlere danışılarak giderilmeli ve kamuda gerçek adalet sağlanmalıdır.
Kamu görevlilerinin beklentilerine daha fazla geç kalınmadan cevap verilmelidir.
Özellikle öğrettiği her harf için kırk yıl köle olunası öğretmenlerimize ve öğretim görevlilerimize yapılan bu ayrımcılık ve adaletsizlik asla hoş görülemez.
Bir nesil yetiştirerek, değer biçilemeyecek bir mesleği icra edenlerin, emeklerine verilen değer bu olmamalı; öğretmenlik gibi kutsal bir meslek bu kadar hafife alınmamalıdır.
Başta öğretmen ve öğretim görevlilerimiz olmak üzere, kamu görevlileri kendilerine yapılan bu haksızlığı asla unutmayacak, hesabını mutlaka soracaktır.
Siyasilerin kamu çalışanlarını aldatmaya, karmaşık düzenlemelerle haklarını ellerinden almaya kalkışmasını kınıyoruz.
Unutulmamalıdır ki; adalet, hakikatten; saadet, adaletten doğar.
Yalan, zulüm ve adaletsizliğin olduğu yerde mutluluk tecelli etmez. Bugün öğretmenlerimiz mutsuzdur. Öğretim görevlilerimiz mutsuzdur. Araştırma görevlilerimiz, din görevlilerimiz, birçok kurum çalışanlarımız mutsuzdur.
Siyasetin en büyük ve asli görevi adaleti ve mutluluğu sağlamaktır.
Talebimiz; ne zulüm, ne merhamet! Yalnızca adalettir. Bu vesile ile tüm öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyor; hepinize saygılar sunuyorum.”