Vatandaşlarımızın sağlık ve sosyal güvenlik haklarını tek çatı altında toplayan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun hedefi, “Tüm çalışanlar arasında norm ve standart birliği sağlamak” olarak belirlenirken; norm ve standart birliği sağlamak adına, başta emekli aylığı bağlama oranlarının düşürülmesi olmak üzere birçok alanda kamu görevlilerinin hakları kısıtlanmış ancak emekli maaşına esas kazanç ve emekli ikramiyesi hesaplamasında temel alınan kıdem yılı açısından kamu görevlileri adına ortaya çıkan adaletsizlik giderilmemiştir
Vatandaşlarımızın sağlık ve sosyal güvenlik haklarını tek çatı altında toplayan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun hedefi, “Tüm çalışanlar arasında norm ve standart birliği sağlamak” olarak belirlenirken; norm ve standart birliği sağlamak adına, başta emekli aylığı bağlama oranlarının düşürülmesi olmak üzere birçok alanda kamu görevlilerinin hakları kısıtlanmış ancak emekli maaşına esas kazanç ve emekli ikramiyesi hesaplamasında temel alınan kıdem yılı açısından kamu görevlileri adına ortaya çıkan adaletsizlik giderilmemiştir.
Bilindiği üzere 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre istihdam edilen kamu görevlilerinin gelir kalemleri arasında bulunan ek ödeme, ek ders, döner sermaye gibi sair ödemeler, emekli keseneğine esas kazanç kapsamı dışında bırakılmakta; söz konusu ödemeler, emekli maaşı hesaplanırken dikkate alınmamaktadır.
Bu durum, kamu görevlilerinin çalışırken aldıkları maaşla emekliliklerinde alacakları maaş arasındaki makası büyük ölçüde açmaktadır. Bu nedenle birçok kamu görevlisi emekli olmaktan kaçınmakta, emekli olanlar ise düşük standartlarda, yoksulluk sınırında bir yaşama mahkûm edilmektedir.
Bununla birlikte kamu görevlilerinin emekli ikramiyelerinin hesaplanmasında dikkate alınan kıdem yılının, azami 30 ile sınırlı tutulması nedeniyle, 30 yılın üstünde hizmeti bulunan kamu görevlileri büyük bir haksızlığa uğramaktadır.
Emeklilik hakkında ortaya çıkan bu çelişki; aynı brüt ücreti alan bir işçi ile bir memur kıyaslandığında, emekli maaşında %15-%50; emekli ikramiyesinde ise %65-%100 arasında memurlar aleyhine bir durum yaratmıştır. İlgili Kanunla, statüleri, görev ve unvanları aynı olan iki memur arasında da göreve başlama tarihine bağlı olarak benzer bir ikili yapı oluşturulmuştur.
Ortaya çıkan bu adaletsizliğin giderilmesi, gerek Anayasanın 2. maddesinde vurgulanan “Sosyal Devlet” gerekse 10. maddesinde belirtilen “Kanun Önünde Eşitlik” ilkelerinin hayata geçirilmesi açısından da bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu nedenle kamu görevlilerinin çalışırken elde ettiği ücret ile emekli olduğu zaman alacağı maaş arasındaki uçurumu kapatmak, özellikle emekli kamu görevlilerini yoksulluk sınırında yaşamaktan kurtarmak amacıyla, memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile ek ödeme, döner sermaye ve ek ders gibi tüm ödemelerin emekli keseneğine dâhil edilip, ek göstergelerin de yükseltilerek yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi; kamu görevlilerinin emekli ikramiyesi hesaplanmasında öngörülen 30 yıl azami kıdem sınırlamasının kaldırılması, bu yolla her çalışanın eline geçen ücret ile orantılı emekli maaşı ve çalıştığı süre ile orantılı emekli ikramiyesi alması sağlanmalıdır.
Osman Özdemir
Türk Emekli-Sen Genel Başkanı