Türkiye Kamu-Sen yönetim kurulu üyeleri ile Türkiye Kamu-Sen üyelerinden oluşan yaklaşık 500 kişilik bir grup, Sözde Ermeni Soykırımı'nın inkarını suç sayan yasa tasarısını Fransa Büyükelçiliği önünde protesto etti
Türkiye Kamu-Sen yönetim kurulu üyeleri ile Türkiye Kamu-Sen üyelerinden oluşan yaklaşık 500 kişilik bir grup, Sözde Ermeni Soykırımı'nın inkarını suç sayan yasa tasarısını Fransa Büyükelçiliği önünde protesto etti.
Türkiye Kamu-Sen üyesi yaklaşık 500 kişi, 'Katil Fransa', 'Fransa şaşırma, sabrımızı taşırma' şeklinde sloganlar attılar.
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, yaptığı basın açıklamasıyla, Fransa'ya sert tepki gösterdi. Fransa'nın bilinç altındaki Türk düşmanlığını zaman zaman çeşitli vesilelerle dışarıya vurduğunu söyleyen Akyıldız, Türk Milleti'ni karalamaya ve 'soykırımcı' olarak göstermeye kimsenin hakkı olmadığını belirtti. Akyıldız, tasarının yasalaşması halinde ise Fransız mallarını boykot edileceğini bildirdi. sloganlar eşliğinde yapılan basın açıklamasının ardından Türkiye Kamu-Sen Yönetim Kurulu Üyeleri, insan hakları evrensel bildirgesinin ifade özgürlüğü ile ilgili maddelerinin yazılı olduğu dövizleri Büyükelçiliğin önüne bıraktılar.
Fransa'nın sözde Ermeni soykırımının inkarını suç sayan yasa tasarısını protesto gösterisinde konuşan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız'ın konuşmasını tam metni:
Ülkemiz etrafında olup bitenleri, milletimiz üzerine oynanan oyunları hepimiz görmekteyiz.
Yıllardan beri ülkemiz üzerine oynanan oyunları ve ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehlikeleri yetkililere ve kamuoyuna anlatmaya çalışmakta, bazı ülkelerin ve bazı çevrelerin devletimize ve milletimize karşı art niyetli olduklarını söylemekteyiz.
Ne yazık ki, bizlerin bu uyarıları çoğu zaman kulak arkası edilmekte, hatta bazı çevreler bizleri ve bizim gibi düşünenleri paranoyak olmakla suçlamaktadırlar.
Ancak her geçen an bizlerin ne derece haklı olduğunu ortaya koyacak gelişmelere sahne olmaktadır.
Son birkaç yıl içinde yaşadıklarımız, bizlerin paranoyak olmadığını, ancak bize paranoyak diyenlerin aslında kör olduklarını ortaya koymuştur.
Değerli basın mensupları;
Bazı gerçekler vardır ki, doğanın kanunudur.
Değiştiremezsiniz.
Bir çok Avrupa ülkesinin Türk Milleti'ne karşı önyargılı olduğu ve her fırsatta milletimizi küçük düşürmeye, köşeye sıkıştırmaya, bölmeye ve yok etmeye çalıştığı da değişmez bir gerçektir.
Bizler bu gerçeği ne kadar görmezden gelirsek gelelim, ne kadar dostluk elimizi tüm samimiyetimizle uzatırsak uzatalım, bu ülkelerin Türklere karşı olan tavırları asla değişmemektedir.
Bu ülkelerin dost gibi görünen yüzüne inanırsak her zaman zarar göreceğimiz bir kez daha ispat edilmiştir.
Bildiğiniz gibi Fransa'da "Ermeni soykırımı olmamıştır." diyenleri cezalandırmak amacıyla bir yasa tasarısı hazırlanmıştır.
Yıllardır dost diye tanımladığımız bir ülkenin böyle bir tutum içine girmesi ve ifade özgürlüğünü hiçe sayan bir kararla böyle bir tasarıyı meclis gündemine alması kabul edilemez bir durumdur.
Şeyh Sadi Şirazi, Gülistan adlı eserinde şöyle bir hikaye anlatır:
Akrebin bir tanesi bir nehrin öbür tarafına geçmek ister. Ancak suyun alıp onu götüreceği ve boğulacağını bildiği için suyun kenarında aşağı yukarı gezinip durmaktadır.
Bunu bir su kaplumbağası görür ve akrebe niçin bu şekilde gezdiğini sorar.
Akrep, karşı tarafa geçmek istediğini söyleyerek su kaplumbağasından kendisini karşıya geçirmesini rica eder.
Kaplumbağa bu ricayı kabul eder ve kıyıya yanaşarak akrebi sırtına alır.
Yüzerek nehirde ilerlemeye başlar. Nehrin ortalarına geldiğinde kaplumbağa tık tık diye bir ses duyar.
Bir de bakar ki akrep zehirli iğnesi ile kaplumbağaya vurup duruyor.
Kaplumbağa sorar:
"Ne oldu akrep kardeş? Ne yapıyorsun?" Akrep:
"Ne yapayım, fıtratımın gereğini yapıyorum.
Biliyorum her ne kadar sen bana büyük bir iyilik yapıyorsun ama ben, benim fıtratımda olan sokma isteğine dayanamadım.
Sana bir zarar da veremeyeceğimi biliyorum ama ben bana yakışanı yapmak zorundayım" der.
Değerli basın mensupları;
Yılan sokar, akrep zehirler, kurt parçalar.
Her canlı fıtratının gereğini yapar.
Kurda niçin koyunları parçalıyorsun, tilkiye niçin tavukları çalıyorsun diye kızılmaz.
Çünkü hepsi de yaratılışlarının gereğini yapmaktadır.
Ama çobana niçin koyunları korumadın; tavuk sahibine niçin gerekli tedbirleri almadın diye kızılır, çünkü onlar üzerlerine düşeni yapmamışlardır.
Bugün gelinen noktada Fransızların yaptığı da akrebin yaptığından başka bir şey değildir.
Bazı milletlerin fıtratlarının bir gereğidir, sokarlar.
Bu milletlerin tarihinde engizisyon mahkemeleri vardır.
Kendi düşüncesinde olmayanları yakmak vardır.
Dünya dönüyor dediği için insanları öldürmek vardır. Bu milletlerin tarihlerinde gerçekleri değiştiremedikleri zaman, gerçekleri söyleyenleri yok etmek vardır.
Bugün de; değiştiremeyecekleri bir tarihi gerçek karşılarında durmaktadır: Türkler asla Ermenilere soykırım yapmamışlardır.
Bu gerçeği değiştiremeyeceklerini bilenler, gerçekleri duymaya dahi tahammül edememektedirler.
Bu nedenle de böyle bir yasa tasarısını meclislerine kadar getirebilme bedbahtlığını göstermişlerdir.
Bu tasarı kabul edilmese bile Fransızların tarihine yeni bir kara leke olarak geçecektir.
Her fırsatta düşünce özgürlüğünden, ifade özgürlüğünden, bilime ve gerçeklere dayalı yaşamaktan dem vuran demokrasi havarileri, bugün yine asıllarına, yani akrepliğe dönmüşler ve milletimizi sokmak istemektedirler.
Bu nedenle bizlerin tetikte olması ve yetkililerin zamanında tedbir alması gerekmekteydi.
Bu tasarı bir yıl önce ilk gündeme geldiğinden beri yetkililerin hiçbir girişimde bulunmamış olmaları da ayrıca eleştirilecek bir durumdur.
Değerli basın mensupları,
"Sözde Ermeni soykırımının gerçek olmadığını kanıtlayan Türk tezi ifadelerinin yasaklanması" üzerine kurulan tasarıyı şiddetle reddediyoruz.
Fransız tarihçilerin de çeşitli kereler ifade ettiği gibi tarihin, bir parlamentonun politik oylarıyla ve Ermeni diasporasıyla değiştirilemeyeceği açıktır.
Şimdilerde Fransız Parlamentosunun bu son tasarısı ile Fransa'daki hiç kimse, "Türk tarafının bir katliam yapmadığını" iddia dahi edemeyecektir.
Fransızların bu kararlarının, İnsan Hakları Sözleşmesinin temelleriyle çeliştiği açıktır.
Zira, düşünce hürriyetini hiçe sayma ve tarihi gerçekleri saptırma suçlarını işleyen Fransa'ya en iyi cevabı "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" vermektedir.
Adı geçen beyannamenin 18inci maddesinde "Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü vardır" denilmektedir.
Yine 19uncu maddede "Herkesin görüş ve anlatım özgürlüğü hakkı vardır.
Bu hak, serbest görüş edinme ve herhangi bir yoldan ve hangi ülkede olursa olsun bilgi ve düşünceleri arama, alma ve yayma özgürlüğünü içerir" denilmektedir.
Bu tip suni ve politik nedenlerle Afrika'da bir zamanlar uyguladığınız kölelik politikasına benzer şekilde tarihi asla köleleştiremeyeceğinizi belirtmek isteriz.
Sayın Basın Mensupları,
Pek çok uluslararası tarihçinin de önceden belirttiği gibi savaş trajedisinde Fransız tasarısının aksi olarak o dönemlerde 523 bin Türk ve Müslüman insan hayatını kaybetmiştir.
1915'deki Hristiyan-Ermenilerini anarken, 1. Dünya Savaşının sonunda işgalci ordularla işbirliği yapan Ermeni kuvvetlerince katledilmiş 523 bin Türk ve Müslüman insanı hiç bahsetmeden yok saymayı ikiyüzlülük ve insanlık ayıbı olarak görüyoruz.
Ayrıca "katliam" yasal bir terim olarak bir suçu tanımlamaktadır.
Ne Uluslararası Adalet Divanı ne de Türkiye'deki diğer yetkili mahkemeler, Türkleri bu suçla suçlayamaz.
Yetkili bir mahkemenin kararı olmadan bir suçun, bir millete, bir gruba veya şahsa mâledilmesinin adı yalandır, iftiradır.
Bu nedenle Fransız meclisini, doğru adım atmaya çağırıyoruz.
Diyalog olmadan fikirlerin yasaklanması, Fransa'da "ilk iş kontratı" ve "göçmen olayları" gibi ancak olumsuz bir tepki oluşturabilir ve bu durum AB ruhu ile insanlığa aykırıdır.
Parlamento tarafından gerekli adımların atılmaması durumunda yakın gelecekte Fransa'nın bu tek-yanlı kararını sürekli olarak kınayacağımızı ve protesto edeceğimizi belirtmek isteriz.
Sayın basın mensupları,
Bugün, ülkemiz içindeki işbirlikçi birtakım sözüm ona aydınlardan da cesaret alarak bizim hakkımızda asılsız politik kararları, akıl almaz derecede Avrupa ve dünya siyasetine sokmaya çalışanlar, Azerbaycan'da Ermenilerce ve Cezayir'de Fransızlarca yapılan soykırımları görmek istememektedirler.
Sözde soykırım iddialarıyla Türkiye'yi suçlayan Ermenistan Başkanı Robert Koçaryan'ın direktifleri doğrultusunda Ermeni Askeri Kuvvetleri, Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinde coğrafi konumu itibariyle bölge için stratejik önemi olan Hocalı kentini ele geçirmek için 25 Şubat 1992 gecesi katliam gayesiyle bölgeye saldırmıştır.
Hocalı'nın işgali sonucu sivil, eli silahsız, Azerbaycan Türkleri çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından hunharca katledilmiştir.
Resmi verilere göre, o gece 613 kişi katledilmiştir.
Bunlardan 83 çocuk, 106 bayan acımasız yöntemlerle işkence yapılarak öldürülmüştür.
Ayrıca, 487 kişi ağır yaralanmış ve 1275 kişi ise rehin alınmıştır.
Beşte biri Ermeniler tarafından işgal altında bulunan Azerbaycan'da 1 milyondan fazla Azerbaycan Türkü asırlardır yaşadıkları Karabağ'dan zorunlu göç etmiştir.
Ermeniler, acımasızca sivil halkın gözlerini oymuş, kafataslarının derisini soymuş ve vücutlarının çeşitli organlarını keserek öldürmüştür.
Küçücük çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve insanlar diri diri toprağa gömülmüştür.
Birçoğunun da cesetleri yakılmıştır.
Kendini sütten çıkmış ak kaşık sanan Fransızlar ise tarihin karanlık sayfalarına, uzun süreli Afrika Katliamlarıyla geçmiştir.
Cezayir 1830'dan 1962'ye kadar yani toplam 132 yıl süreyle Fransa'nın işgalinde kalmıştır.
Bu süre içinde Cezayir halkı da kesintili olarak bağımsızlık savaşları vermiştir.
En şiddetli savaş ise 1954-1962 arasında gerçekleştirilen büyük bağımsızlık savaşıdır.
Bu süre içinde Fransız işgalciler bir buçuk milyon Cezayir'liyi hunharca katletmişlerdir.
Fransa, bu tarihlerde Gine, Kamerun, Gabon, Çad ve Benin gibi diğer Afrika ülkelerinde de benzer katliamlar gerçekleştirmiştir.
Öldürülenlerin sayısı belki farklıdır ama hepsinde de aynı vahşet ruhunun etkin olduğu görülür.
Değerli basın mensupları,
Yukarıda sözü geçen bu katliamlar, Ortaçağ'ın karanlık zihniyetiyle değil 20. yüzyılın yani modern çağın felsefesiyle, insan hakları, uluslararası hukuk gibi kavramların bütün dünya kamuoyunun literatürüne girdiği bir dönemde gerçekleştirilmiştir.
Hal böyle iken "iğneyi kendine, çuvaldızı ele batır" sözüne muhalefet edercesine diğer toplumların sözde savunuculuğunu yapan Fransa, olaylara yine Fransız kalmaktadır.
Bu zihniyet; nasıl ki aldığı mahkeme kararı ile dünyanın döndüğü gerçeğini gizleyemediyse, Türklerin Ermenilere soykırım yapmadığı gerçeğini de gizleyemeyecektir.
Fransız meclisinin sözde Ermeni Soykırımı iddialarını kabul etmesi durumunda Fransız patentli üretilen bütün malları almayacağız.
Fransız mallarının, Türkiye'ye girmemesi için de mücadele edeceğiz.
Ey Fransa! Bilesin ki; artık dost değiliz!