Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Kanal B’de yayınlanan Güncel programına katıldı" />
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Kanal B’de yayınlanan Güncel programına katıldı
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Kanal B’de yayınlanan Güncel programına katıldı. Sözlerine 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayarak başlayan Genel Başkan Koncuk şunları kaydetti: “Atatürk’ü hatırlamak, O’nun mücadelesinin ne anlama geldiğini genç nesillere tekrar tekrar anlatmak bugünlerde daha önemli hale geldi. Çünkü Türkiye’nin etrafında adeta bir ateş çemberi var. Irak ve Suriye’de bir ateş var ve Türkiye bu ateş çemberine çekilmek isteniyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni vatan yapmanın bedelinin 94 yıl önce nasıl ödendiğini genç nesillere, tüm vatandaşlarımıza, siyasetçilere, ülkeyi yönetenlere, iktidarıyla, muhalefetiyle anlatmak gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye sürekli tartışan, huzursuz, birbiriyle kavga eden bir görüntü içerisindedir. Neyi, nasıl çözeceğimizi tartışmak yerine, boş, ucunu bulmayacağımız tartışmalar yaşıyoruz. Bu boş tartışmalardan kurtulmamız gerekiyor. Etrafımız çok kötü şekilde sarılmış durumdadır. Bunları görmek durumundayız. Kimin siyasi iktidar olduğundan çok, bu ülkenin geleceğiyle ilgili kaygılar duymamız gerekiyor. Biliyorsunuz; Kerkük’te bir referandum yapıldı. Türkiye Kamu-Sen olarak bölücü referanduma karşı olduğumuzu ifade etmiştik. Ama Barzani sorumsuzca hareket etti. Bugün Barzani’nin düştüğü durum ortadadır ve bu herkese ders olmalıdır. Bu vesileyle Ulu Önder Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Ecdadımızın ciddi bedeller ödeyerek kurduğu bu aziz coğrafyayı evlatlarımıza sağlam bir şekilde teslim etmek hepimizin üzerine düşen milli bir görevdir. Nice 94 yıllar diliyorum.”
Öğretmenin üretimi insandır. Dolayısıyla çok somut değerlendirmelerle bu hizmeti, performansı ölçebilmeniz mümkün değil.
Genel Başkan İsmail Koncuk, öğretmenlere getirilmek istenen performans sistemi ile ilgili de önemli açıklamalar yaptı. Geçtiğimiz Haziran ayında bir strateji belgesi yayınlandığına dikkat çeken Koncuk, MEB’in bu belgede, ‘Biz öğretmenlerin performansını ölçeceğiz. Bu ölçtüğümüz performans üzerinden aldıkları puanları da yönetici atarken, ödül verirken kullanacağız’ diyor. ‘Hedef güzel görünüyor. Elbette öğretmenlerin performansı ölçülebilir’ diye düşünenler olabilir ancak performansın ölçülmesinde ciddi sıkıntılar olduğu düşünülmelidir” dedi.
Öğretmenliğin bir başka meslek grubuyla karşılaştırılamayacağını, aynı kefeye konulamayacağını söyleyen Koncuk, öğretmenin üretiminin insan olduğuna dikkati çekti. Koncuk, “Çok somut kıymet hükümleriyle bu hizmeti ölçebilmemiz, bu hizmetin, performansın ne kadar başarılı olduğunu anlamamız mümkün değildir. Her öğretmenin yaşadığı eğitim-öğretim ile ilgili şartlar birbirinden farklıdır. Her başarılı öğrenci son derece başarılı öğretmen tarafından yetiştiriliyor denilemez. Çünkü öğrenci başarısına etki eden faktörler vardır. Öğrenci başarısı öğretmen başarısıyla elbette ilgili ancak öğretmen başarısı bir parametredir. Çevre etkileri, aile yapısını, kültürel çevre, ekonomik şartları birlikte ele aldığımızda öğrenci başarısını değerlendirebiliriz. Bir örnek vermek istiyorum; Ağrı’nın bir ilçesindeki okulda öğretmenin görev yapma şartlarıyla, İstanbul’un Şişli ilçesindeki öğretmenin görev yapma şartlarını bir tutarsak hata yapmış oluruz” diye konuştu.
Siz öğretmeni öğrenci nazarında puanlandıran bir meslek mensubu haline getirirseniz, öğrenci de bunu dalga geçme şaka yapma aracı olarak görür.
Bu sistemde öğrenci ve velilerin öğretmenleri değerlendirmesini istendiğine de dikkat çeken Koncuk, bazı öğrencilerin sosyal medya hesapları üzerinden öğretmen performans değerlendirme sistemine yönelik yaptığı paylaşımlara dikkat çekti. Bu paylaşımlarda hakarete varan ifadeler olduğunu söyleyen Koncuk, tüm bu paylaşımlara Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a gönderdiğini bildirdi.
Genel Başkan, “Bakınız; internet ortamı içinde bir sistem açılmış. Veliler burada öğretmeni puanlıyor. Öğrenciler de T.C. kimlik numaralarıyla sisteme giriyor ve öğretmenleri değerlendiren notlar veriyor. 12 ilde pilot uygulama başlatıldı. Bugünlerde bazı öğrenci grupları sanal alemde kendi öğretmenleriyle ilgili hakarete varan paylaşımlar yapıyor. Tabi şunu belirteyim; bu öğrencilerin suçu değil. Siz rolleri karıştırırsanız, öğretmeni öğrenci nazarında puanlandırılan bir meslek mensubu haline getirirseniz, öğrenci de bunu dalga geçme ya da şaka yapma aracı olarak görür. Hatta bazıları öğretmenlerine ciddi hakaretler ediyor. Kimileri de ‘Hocam 100 ver, 100 vereyim’ diyor. Bu paylaşımların içinde çok ağır hakaretler de var. Bu paylaşımları, öğretmenlere yönelik ağır hakaretleri Milli Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz ve MEB bürokratlarına da gönderdim. Sayın Bakan’ın tüm bunlardan haberi olsun ki, nasıl bir performans değerlendirmesinin yapılmak üzere olduğunu fark etsin” dedi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın hatta Hükümetin bu konuda aklıselime ulaşması gerekir. Şu anda yol yakın. Geri dönülebilir.
Uygulamanın daha başlamadan sorunlara yol açtığını söyleyen Koncuk, yol yakınken geri dönülmesi çağrısı yaptı. Koncuk şunları kaydetti: “Milli Eğitim Bakanlığı’nın hatta Hükümetin bu konuda aklı selime ulaşması gerektiğini düşünüyorum. Şu anda yol yakın. Geri dönülebilir. Pilot uygulama talimatı verildi, birçok ilde uygulama başlamadı. Uygulama hayata geçmeden bu problemleri yaşamaya başladık. Performans değerlendirmesi yaygınlaştırıldığında öğretmenlerimizin öğrenci nazarında itibarlarının yok edildiğini göreceğiz. Böyle bir sonuç Türk milli eğitimine, öğrencilerimize nasıl bir fayda sağlayacak? Öğretmeni yerle yeksan ettik, velinin, öğrencinin değerlendirmesine terk ettik, nasıl bir tablo ortaya çıkacak?”
Öğretmenin öğretmene not vermesi, öğretmenin öğrenciye yazılı ve sözlüleri üzerinden not vermesine benzemez.
Öğretmenin öğretmeni değerlendirecek olmasını da eleştiren Koncuk, “Öğretmeni sadece öğrenci ve veli değerlendirmeyecek. Okul idarecisi ve öğretmen de değerlendirecek. Şöyle düşünmeliyiz: Benim sizi değerlendirmem için sizi çok yakından takip edebilmem lazım. Hatta takip etmem de yetmez. Sizi çok iyi tanısam dahi, ölçme ve değerlendirme dediğimiz olay ciddi bir bilgi birikimi ve donanım gerektirir. Siz bunu hangi yetkiyle yapacaksınız? Öğretmenin öğretmene not vermesi, öğretmenin öğrenciye yazılı ve sözlüleri üzerinden not vermesine benzemez” dedi.
MEB, öğretmenin performansını ölçeceğini söylüyor. Saldım çayıra mevlam kayıra anlayışı var. Böyle bir değerlendirmeden bizim anladığımız anlamda olumlu dönütleri almak mümkün değildir.
Hak etmeyen insanların okul yöneticisi yapıldığını da vurgulayan Koncuk, performans değerlendirme sisteminin facia olacağını ve bu uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğini belirtti. Genel Başkan açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye’de yönetici atama konusu gündemdeydi. Hak etmeyen insanlar okul müdürü, okul müdür yardımcısı, şube müdürü, ilçe milli eğitim müdürü yapıldı. Böyle bir ortamda öğretmenleri de suçlamayalım. Onlara da peşin yargıyla yaklaşmayı doğru bulmuyorum ama insani birtakım kaygılar ihtimal dahilindedir. Bütün bunları düşünmeliyiz. MEB, öğretmenin performansını ölçeceğini söylüyor. Saldım çayıra mevlam kayıra anlayışı var. Böyle bir değerlendirmeden bizim anladığımız anlamda olumlu dönütleri almak mümkün değildir. İnşallah MEB geri adım atar. Aksi taktirde performans değerlendirme sistemi facia olur.”
Performans sistemi bugün öğretmenlere yapılıyor, önümüzdeki günlerde 2 milyon 600 bin memurun performans değerlendirmesi söz konusu olabilecek.
Öğretmenlere getirilen performans değerlendirme sisteminin tüm memurları da ilgilendirdiğini söyleyen Koncuk, “Performans değerlendirme sistemi çok başarılı insanları küstürmekten başka bir işe yaramaz” dedi. Koncuk şunları kaydetti: “Memurların sicil notu uygulaması kaldırıldı. Güya bunu ikame etmeye çalışıyorlar ama böyle bir usulden anladığımız anlamda sağlıklı bir performans notu ortaya çıkmaz. Performans değerlendirme sistemi bugün öğretmenlere yapılıyor, önümüzdeki günlerde kamu yönetimi içinde değerlendiren bir husus olduğu için 2 milyon 600 bin memurun performans değerlendirmesi söz konusu olabilecek. Yönetmelik taslağı hazırlandı, biz buna da itiraz ettik.
Tüm bunları biz yapabilir miyiz? Türkiye’de adam kayırma ve torpil var mı? Almış başını gitmiş. Biz bu psikolojik ortamda performans notuyla öğretmenin, memurun başarısını tespit edeceğiz. Bundan sonuç elde edemeyiz. Eğer buna devam edersek, çok başarılı insanların başarısız not aldığını göreceğiz, dolayısıyla performans değerlendirme sistemi çok başarılı insanları küstürmekten başka bir işe yaramaz.”
Öğretmen Strateji Belgesiyle ilgili yönetmelikler yayınlandığında, pilot uygulamadan sonra asıl uygulamaya geçildiğinde elbette tüm bunlara dava açacağız. Hatta yüzbinlerce dava açılacak.
Türk Eğitim-Sen olarak performans değerlendirme sistemi ile ilgili eylem kararı aldıklarını hatırlatan Koncuk, Öğretmen Strateji Belgesine dava açılamayacağını, önümüzdeki günlerde konuyla ilgili yönetmelik yayınlandığında buna dava açacaklarını ifade etti. Genel Başkan şöyle konuştu: “Biz bir eylem kararı aldık. Şunu da belirtmek istiyorum, bazıları neden dava açılmıyor diye soruyor. Öğretmen Strateji Belgesine dava açılamaz. Bu belgede, ‘2 yıl içinde şu uygulamayı hayata geçirmeyi düşünüyorum’ diyor. Pilot uygulama olduğu için, pilot uygulamaya da dava açılamaz. Ama yarın Öğretmen Strateji Belgesiyle ilgili yönetmelikler yayınlandığında, pilot uygulamadan sonra asıl uygulamaya geçildiğinde elbette tüm bunlara dava açacağız. Hatta yüzbinlerce dava açılacak. Değerlendirme puanından memnun olmayan arkadaşlarımız dava açacak. Çünkü sübjektif değerlendirmeler sonucunda, bilgi birikimi donanımı olmayan insanlar tarafından verilecek puanlar olduğu için yargıdan döner. Biz MEB’i şimdiden uyarıyoruz. Bizim kimseye düşmanlığımız yok. Elbette MEB’in başarılı olmasını istiyoruz ama böylesine acayip işler yapan MEB’in başarısızlığa mahkum olduğunu da hep birlikte bugünden tespit etmek zor olmasa gerek.”
Geç kalınmış bir şey yok. Oturalım konuşalım, geri çeksinler. Başka bir yol bulalım. Aklıselim bir yol bulalım
Koncuk, bu uygulamanın 1 milyona yakın öğretmeni Hükümete düşman edeceğini belirtti. Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan ve diğer yetkilere seslenen Koncuk, bu uygulamadan hiçbir sonuç alınamayacağını söyledi ve uygulamanın geri çekmesini istedi. Koncuk konuyla ilgili tüm sendikaların eylem kararı aldığını da hatırlatarak, “Şu anda OHAL Yasası nedeniyle eylem yapamıyoruz. Şimdiye kadar MEB’in kapısına çoktan dayanmıştık. OHAL yarın bir gün kalkacak. İş bırakma eylemlerine kadar giden çok ciddi eylemlere bütün sendikalarca imza atacağımızın bilinmesi lazım ki şu anda tüm sendikalar eylem kararı aldı. Hatta yandaş sendika dahi eylem kararı almak zorunda kaldı. Bazı sendikalar performans değerlendirme yapmama kararı aldı, bir sendika da 100 tam puan vereceğini açıkladı. Tüm sendikalar farklı eylemde yapsalar, performans değerlendirme sistemine karşı tepki var. Aklı selimin galip geleceğini düşünüyorum. Aksi taktirde daha büyük rezaletleri yaşarız. Dost acı söyler. Uyarı görevimizi yapıyoruz. Geç kalınmış bir şey yok. Oturalım konuşalım, geri çeksinler. Başka bir yol bulalım. Aklıselim bir yol bulalım” dedi.
Siyasetçi meydanlarda söz veriyorsa, bunun tutulması gerekir. Şayet söz tutulmuyorsa, neden tutulmadığının da izahı gerekir.
Öğretmen atamaları ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Genel Başkan Koncuk, 10 bin ek atama sözünün yerine getirilmemesini eleştirdi. Koncuk şunları kaydetti: “Sayın Cumhurbaşkanı referandum sürecinde ‘Ağustosta 10 bin ek atama yapılacak’ demişti. Bu gençlerimiz de ‘Sayın Cumhurbaşkanı’nın mademki böyle bir taahhüttü var, Ağustosta 10 bin ek atama yapılmalıdır’ demişti. Elbette yapılmalıdır. Ancak Ağustos, Eylül, Ekim geçti, Cumhurbaşkanı tarafından referandum sürecinde verilen bu söz yerine getirilmedi. Gençlerimiz bu sözün tutulmasını bekliyor. Bu söz neden tutulmadı? Sayın Cumhurbaşkanı’na birileri yanlış bilgi verdiyse, hesabını da ödesin. Cumhurbaşkanı’na 16 Nisan sürecinde bu sözü verdiriyorsunuz. Dolayısıyla bu sözün tutulmasını sağlamak sizin görevinizdir. Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı bu sözün yerine getirilmesi adına ne yapıyor? Hiçbir şey yapmıyor. Maliye Bakanlığı ve MEB’in konuyla ilgili bir açıklamasını görmedik. Önümüzdeki Şubat’ta atama yapılacağı söyleniyor, ne kadar olacağı belli değil. Ama 10 bin atama sözü hala yerine getirilmedi. Gençlerimiz de ‘Bu sözü yerine getirin’ diyorlar. Doğru buluyorum. Siyasetçi meydanlarda söz veriyorsa, bunun tutulması gerekir. Şayet söz tutulmuyorsa, neden tutulmadığının da izahı gerekir. Bu sözü neden ve hangi şartlarda verdiniz? Bu sözün yerine getirilmemesinin gerekçeleri nelerdir? Gençleri ikna edin. Deyin ki, 10 bin atama sözü verdik, sözümüzü tutamadık. Şubatta 20 bin atama yapacaktık ama 30 bin, 40 bin yapacağız’ deyin. Bu gençleri mutlu edin. Şu anda 450 bin ataması yapılmayan öğretmen var.”
Elmas gibi eğitim sistemi hala TEOG modeli ortaya koyamadı.
Koncuk Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın, ‘Elmas gibi eğitim sistemimiz var’ sözlerini de eleştirerek, şöyle konuştu: “Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, ‘Bizim elmas gibi eğitim sitemimiz var’ dedi. Sayın Bakanın böyle güzel sözleri oluyor da, nasıl elmas gibi bir eğitim sistemimiz var? Elmas gibi eğitim sistemi hala TEOG’a alternatif bir modeli ortaya koyamadı. Elmas gibi eğitim sistemimiz olduğunu söylüyorsunuz ama TEOG’u beğenmediniz, üniversiteye giriş sistemini beğenmediniz. O halde nasıl elmas gibi eğitim sistemimiz oluyor? Eğitim sistemimizi dizayn eden sınavlardır bunlar. İkisini de beğenmiyorsunuz ama elmas gibi eğitim sitemimiz var diyorsunuz, sizin şu an anladığımız anlamda bir eğitim sisteminiz yok ki!”
Sınavsız bir model getirmek iddiasında olanlar, Türkiye’nin eğitim gerçeklerini bilmiyor demektir.
TEOG’un kaldırılması ve üniversiteye giriş sisteminde değişiklik yapılması ile ilgili açıklamalar da yapan Genel Başkan Koncuk, ortaöğretim ve üniversiteye giriş sisteminin değişebileceğini ancak bunların hangi gerekçeler ile değiştirilmek zorunda kalındığının kamuoyuna açıklanması gerektiğini bildirdi. Koncuk, “Biz de TEOG’un çok meraklısı değiliz. Ama bunlar çok kolay değişiklikler değil” dedi.
Koncuk sınavsız model getirme iddiasında olanların, Türkiye’nin gerçeklerini bilmediğini söyledi ve şöyle konuştu: “ ‘En iyi okul mahallemizdeki okuldur.’ deniliyor. Peki mahallemizde kaç tane okul var? Akademik lise eğitimi isteyenlerin tamamına hitap edecek sayıda bizim Anadolu lisemiz mi var? Yok. Fen lisemiz, sosyal bilimler lisemiz mi var? Bu da yok. O zaman ne yapacağız? Sınav şart. Sınavsız bir model getirmek iddiasında olanlar, Türkiye’nin eğitim gerçeklerini bilmiyor demektir.”
Sınavı kaldırma sözü önemli bir sözdür. Ama bunun gerçekleştirilmesi söylendiği kadar kolay bir durum değildir.
Koncuk, kamuoyuna yansıyan haberlere göre MEB’in Cumhurbaşkanı’na TEOG yerine dört alternatif model sunduğunu ancak hepsinin reddedildiğini hatırlatarak, Şimdi ise beşinci model üzerinde çalışıyorlar. Bilindiği gibi Sayın Cumhurbaşkanımız ‘TEOG kalksın’ dedi. Yani sınav kaldırılsın demek istiyor. Sınavı kaldırma sözü önemli bir sözdür. Ama bunun gerçekleştirilmesi söylendiği kadar kolay bir durum değildir” diye konuştu.
AKP iktidarı döneminde bütün genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürüldüğünü hatırlatan Koncuk, “Türkiye’de Anadolu lisesi sayısı sınavsız girmeyi karşılayacak oranda değil. Bu sayısal bir gerçektir. Dolayısıyla bir sınav olma mecburiyeti vardır” diye konuşu.
Sınavsız bir sistem ile bu işin altından kimse kalkamaz.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki TEOG’da rahatsızlığımız neydi? Eski Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı döneminde ‘sınavı kaldırıyoruz’ dediler. Biz de ‘TEOG da bir sınavdır’ Toplumu aldatmayın dedik. Yani TEOG’a itiraz etmedik, söyleme itiraz ettik.
TEOG aslında ortaöğretime entegre bir sistemdir. Öğrenciler birinci dönem 6 dersten sınava, ikinci dönem de yine 6 derste sınava giriyor. Yazılı sınavın bir tanesi tüm Türkiye’de ortak olarak yapılıyor. Bu şunu da beraberinde getiriyor: Öğrencilerin kendi okul derslerine önem vermesinin sonucunu da beraber getiriyordu. TEOG bu yönü ile güzel bir sistemdir. Ama şimdi TEOG kaldırılacak, sınavsız bir sistem gelecek. Sınavsız bir sistem olmaz. Sınavsız bir sistem ile bu işin altından kimse kalkamaz. Sayın Cumhurbaşkanı’na birileri yanlış bilgi mi verdi? Elbette Sayın Cumhurbaşkanı eğitim-öğretim ile ilgili konularda kanaatlerini ifade edecek ama hangi sebeplerle TEOG getirildi, bir kere bunu iyi ortaya koymamız lazım.
Sayın Bakanımız ‘Elmas gibi bir eğitim sistemimiz var.’ dedikten sonra bunlar başına geldi. Elmas gibi eğitim sistemi şu an tartışılır bir sistem haline getirildi. Şu hususa da dikkat çekmek istiyorum: Sınavsız eğitim sistemi denildi, en iyi okul mahallemizdeki okul denildi, çok güzel ben de katılıyorum. Ama mahallemizdeki okula herkes gönderdiği anda o zaman ders başına düşen öğrenci sayısında 30 sınırlamasını kaldıracaksınız. Bu kez 30 kişilik sınıf mevcudu 70 kişi olacak. Sınıf mevcudu 70 kişi olduğunda nasıl bir eğitim-öğretim yapacağımızın da herkesin düşünmesi gerekiyor. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Sayın Cumhurbaşkanı’nın ‘TEOG kaldırılsın’ sözünü gerçekleştirebilecek bir sınavsız bir model ortaya koyması şu an da çok zor görünüyor. Dolayısıyla bu konularda çok dikkatli davranılmalıdır.”
Bu yıl yeni sınav sistemini uygulamayın. Dereyi geçerken at değiştirmeyelim. Çocuklarımız 3 yıldır YGS, LYS’ye çalışıyor. 3 yıldır hazırlanan çocuğu ters köşeye yatırıyorsunuz.
Üniversiteye giriş sistemi ile ilgili tartışmalara da değinen Koncuk, bu yıl yeni sınav sistemini uygulamama çağrısında bulundu. “Dereyi geçerken at değiştirmeyelim” diyen Koncuk, bu konuda inat olmayacağını söyledi.
Koncuk şunları kaydetti: “Hala üniversite giriş sınavına giriş sistemini tartışıyoruz. YGS, LYS sisteminden neden vazgeçtiğimizi, -tıpkı TEOG’un kaldırılma gerekçelerini bilmediğimiz gibi- bilmiyoruz. Sayın YÖK Başkanı Yekta Saraç herkesi dinleyen, eleştirilere açık bir kişidir. Buradan kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum. Tarih öğretmenleri ile ilgili kamuoyundan gelen tepkileri gördü ve değerlendirdi. Ancak bu kez coğrafya, felsefe, fen bilimleri öğretmenleri bizim dersimiz kıymetsiz mi diye endişe içine girdiler.
Temel Yeterlilik Sınavı getirildi. Bu sınavda sadece Türkçe ve matematik sorulacak. Neden sadece Türkçe ve matematik sorulacağını anlamıyorum. Bizim iddiamız şu olmalıdır: Üniversiteye giriş sisteminin, ortaöğretime giriş sistemiyle yani müfredat ile entegre sistemler olması lazım. Lisedeki bir öğrenciye 10. sınıfta 2 saat, 11. sınıfta 2 saat felsefe dersi alacaksınız ama üniversiteye girişte felsefe sorusu sormayacaksanız. O zaman bu öğrenciye neden felsefe dersi aldığını anlatmak zorundasınız. Bu kez öğrenci, ‘Üniversiteye giriş sınavında işime yaramayacak ya da az soru çıkacak olan bir derse vakit ayırmak istemiyorum’ diyor. Çünkü üniversiteyi kazanmayı öğrenci hayatının devamı için çok önemli görüyor. Bu sorunu Temel Yeterlilik Sınavı ile çözebiliriz. Bu sınava sosyal bilimler, felsefe ve fen bilimlerini de dahil edebiliriz. Ya da madem eskiye dönüyoruz, tek sınav yapalım. Çocuklarımız aynı gün hem sabah hem öğleden sonra neden sınava girsin, buna gerek yok. Tek bir sınav yapalım, orada bu meseleyi halledelim. Eşit ağırlıkta da felsefe ve coğrafya sorulabilir.
Benim buradan tavsiyem şu olabilir: 35 yıllık bir öğretmen ve bu işlerle de çok uğraşan, kafa yoran bir insan olarak söylüyorum; bu yıl yeni sınav sistemini uygulamayın. Dereyi geçerken at değiştirmeyelim. Çocuklarımız 3 yıldır YGS, LYS’ye çalışıyor. 3 yıldır hazırlanan çocuğu ters köşeye yatırıyorsunuz. Bu yıl sistemi biraz daha tartışalım. Bu konuda inat olmaz, Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu konuları kabul edeceğini ben düşünüyorum. Çünkü meslek liseleri, İmam Hatip Liseleri de ciddi zarar görecek gibi görünüyor.”
Sizin döneminizde çok sayıda öğretmen emekli oldu, elbette öğretmen atayacaksınız. Sizin döneminizde okula giden öğrenci sayısı 15 milyondan 18 milyona çıktı. Elbette öğretmen atayacaksınız. Siz ne kadar öğretmen atadığınızdan çok, ne kadar öğretmen atayamadınız, buna bakın.
Ücretli öğretmen uygulamasına da tepki gösteren Koncuk, ücretli öğretmenlik meselesinin ataması yapılmayan öğretmen meselesiyle doğru orantılı olduğunu kaydetti. “Keşke elmas gibi sistemimiz olsa, bende bundan gurur duyduğumu söylesem” diyen Koncuk, eğitim-öğretim faaliyetlerinin bazı ilçelerde öğretmenlik formasyonu olmayan iki yıllık meslek yüksek okulu mezunları ile yürütüldüğüne dikkat çekti.
Koncuk şöyle konuştu: “Siz bırakın birçok ilde, ilçede, mahrumiyet bölgelerinde 4 yıllık fakülte mezunu atamayı, 2 yıllık meslek yüksek okulu mezunlarıyla eğitim-öğretim faaliyetini yürütüyorsunuz. Elinizde 450 bin işsiz, mutsuz, çaresiz bıraktığınız öğretmen var, bunları atamıyorsunuz ama öğretmen açığını öğretmenlik formasyonu olmayan iki yıllık meslek yüksek okulu mezunlarıyla gidermeye çalışıyorsunuz.
Şu kadar öğretmen ataması yaptık diyorlar. Sizin döneminizde çok sayıda öğretmen emekli oldu, elbette öğretmen atayacaksınız. Sizin döneminizde okula giden öğrenci sayısı 15 milyondan 18 milyona çıktı. Elbette öğretmen atayacaksınız. Siz ne kadar öğretmen atadığınızdan çok, ne kadar öğretmen atayamadınız, buna bakın. Siyasi öncelikle meseleyi ele almıyorum. 2002 yılına dönelim. 2002 yılında 72 bin ataması yapılmayan öğretmen vardı, bugün ataması yapılmayan öğretmen sayısı 450 bin. Sonra da ‘Şu kadar öğretmen atadık’ diyorlar. Geçin bunları. İşsiz gezen 450 bin sağlıkçı var. Kaç milyon gencimiz işsiz? Genç işsizliği en aza indirmek için hangi projeyi yaptınız? Yüzde 20’i aşan genç işsizliği konuşalım. Umutsuz bıraktıklarımıza bakalım. Bir ülkenin gençliğini, enerjisini, ülke kalkınması için kullanacağımıza, onları umutsuzluğa terk ediyoruz. Bu ülkeyi seviyorsak önce umutsuz bıraktığımız gençlerimizi seveceğiz. Önce kahve köşelerine terk ettiğimiz, çaresiz bıraktığımız, anne babasının 3 kuruşluk cep harçlığına muhtaç bıraktığımız gençlerimizi düşüneceğiz. Aksi taktirde Türkiye ile ilgili aydınlık bir gelecek çizemeyiz. Elbette terörle mücadele edeceğiz, meselelere milli bakacağız ama ülke gençliğinin de heba edilmemesi gerektiğini bileceğiz ve hangi projelerle genç işsizliğin önüne geçeceğimizi samimiyetle ortaya koyacağız. Bu her türlü siyasi anlayışın üzerindedir.”!
Taşeron sisteminin adam akıllı yollarla çözülmesi gerekir.
Genel Başkan İsmail Koncuk, 2002 yılında 20 bin olan taşeron çalışan sayısının bugün kamuda 750 bine, belediyeler ve özel sektörü de dahil ettiğimizde 2 milyonun üzerine çıktığını söyledi. Gençlerimizi tehdit eden taşeron sistemin de bir an önce kaldırılması gerektiğini de söyleyen Koncuk, “Taşeronlaşmada çok sağlam bir uygulama yapılacağına dair endişelerim var. Buradan testi kırılmadan ifade etmek istiyorum ki, adam gibi bir sistemle bu taşeron sistemini yok edelim. Çünkü taşeron sistem okumamış veya okumuş bütün evlatlarımızın geleceğini tehdit eden bir uygulamadır. Görevde yükselme hakkı olmayan, iş garantisi olmayan, kaderi patronun iki dudakları arasına terk edilmiş sömürülmeye göz yumulan genç nesil bu tehlike ile karşı karşıyadır. Bunu görmezden gelemeyiz. Taşeronlaşma meselesi, gençlerimiz yönünden Türkiye’nin en önemli problemlerindendir. Mutlaka çözülmesi gerekir. Sayın Davutoğlu döneminde bununla ilgili formül ortaya konuldu. Ancak o formül olmaması gereken bir formüldü. O formülden çözüm çıkmaz. Bunların adam akıllı yollarla çözülmesi gerekir. Sendikaların da bu çalışmalar içerisinde elini taşın altına soktuğu bir tartışma zemini yaratılmalıdır” dedi.
Türkiye’de çalışanlar çok çalışıyor. OECD ülkelerinin ortalamasından daha fazla çalışıyoruz. Ama buna rağmen daha az kazanıyoruz.
OECD ülkeleri ile ülkemizdeki çalışanlar arasındaki farka dikkat çeken Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi araştırmasına değinen Genel Başkan Koncuk, vergilere yapılan zamları da eleştirerek şunları söyledi. “Bizim hedefimiz OECD ve gelişmiş ülkelerdir. Dolaysıyla, çalışmalarımızı bu ülkelerin durumuna bakarak yapmamız lazım. Türkiye’de çalışanlar çok çalışıyor. OECD ülkelerinin ortalamasından daha fazla çalışıyoruz. Ama buna rağmen daha az kazanıyoruz. Memurların çok tatil yaptığı gibi bir anlayış hakim ülkemizde. Demek ki bizler OECD ülkelerinden daha fazla tatil yapmıyoruz. Yapılan bu araştırma net olarak bu gerçeği ortaya koydu. Türkiye’de çalışanların OECD ülkelerinin ortalamasının çok üstünde çalıştığı ama OECD ülkelerinde çalışanlar kadar bir gelire sahip olmadığı ortaya çıkıyor. Bütün bunların düzenlenmesi lazım.
Vatandaşlarımızın asgari geçim standartlarını düşündüğümüzde Türkiye’de asgari ücretin 1.400 lira civarında olduğu düşünülürse, yapılan bu zamlar, vatandaşlarımızın ekonomik gerçekleriyle uyuşmayan taban tabana zıt, halkı görmezden gelen bir anlayışla düzenlenmiş zamlardır.
Geçenlerde, devlet memurlarının fazla çalışma ücretlerine 14 kuruşluk bir artış yapıldı. Bunun yanında, MTV zammını yüzde 40 yapıyorlar, 2018 model araba alacak olanlara daha fazla vergi çıkıyor. Ancak, bu durumu çok basit gibi göstermeye çalışıyorlar. Sayın Maliye Bakanı ne var ki anlayışıyla ifade ederek ‘Yüzde 15 yapacaktık, yüzde 40 yaptık’ diyor. Memura emekliye maaş zammı verirken bin dereden su getireceksin, ama sabit ve dar gelirliden alırken adamın canını çıkaracaksın. Böyle bir mantık olmaz ki! Yeniden değerleme oranı üzerinden yapılıyordu vergi zamları, yeniden değerleme oranları da enflasyonun çok üzerinde olur. Bu da ayrı meseledir. Yüzde 15 neye göre? Memura mı yüzde 15 zam yaptınız. Memur ve emekliye 4+3,5 zam yapıyorlar. Ama buna rağmen yüzde 15 değerleme oranı belirliyorlar. Hatta onu da beğenmeyip’ Yüzde 15 yapacaktık, yüzde 40 yaptık, yüzde 50 yaptık’ diyorsunuz. Dalga mı geçiyorlar? Bugün benzine de afaki zam yapıldı. Böyle bir yaklaşım olmaz. Bu mantalite halkı düşünmeyen bir anlayıştır. Vatandaşlarımızın asgari geçim standartlarını, Türkiye’de asgari ücretin 1.400 lira civarında olduğunu düşündüğümüzde, yapılan bu zamlar, vatandaşlarımızın ekonomik gerçekleriyle uyuşmayan taban tabana zıt, halkı görmezden gelen bir anlayışla düzenlenmiş zamlardır. Halka rağmen siyaset olmaz. Uzun müddet bu yaklaşımlarla da halkı oyalayamayacaklarını herkesin bilmesi lazım. Emeklilerimizin hangi şartlarda yaşadıklarını, emeklilik bağlama oranlarının çağın gerisinde kaldığını, emekli olan insanların bir araba bile alamayacak bir ikramiye ile karşı karşıya kaldıklarını, emekli olduklarında aldıkları maaşın yarısına düşen bir maaşla yaşamak zorunda kaldıklarını artık bilmeleri lazım. Dolayısıyla toplum bu şartlarda yaşarken birileri sırça köşklerde benzine şu kadar zam yaptım, MTV vergisini yüzde 40 yaptım deme yapma hakkına sahip değildir. Eğer halk ile birlikte hareket edecekseniz bunu düşünmek zorundasınız.
Son olarak ihraçlar konusunda değinen Genel Başkan, “ Allah aşkına birileri talimat versin de bu insanların suçlusu suçsuzu adam gibi tespit edilsin. Bylockla ilgili çalışmalar yapılıyor ama kimse açıklama yapmıyor. Artık bu süreç hızlansın.” dedi.
GENEL BAŞKANIN AÇIKLAMALARI İÇİN TIKLAYINIZ.