Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türkiye Kamu-Sen Konya İstişare Toplantısına katıldı
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türkiye Kamu-Sen Konya İstişare Toplantısına katıldı. Toplantıya Türk Haber- Sen Genel Başkanı İsmail Karadavut, Türk Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Hasan Hüseyin Yılmaz, Türk Yerel Hizmet-Sen Genel Başkanı İlhan Koyuncu, Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Celal Karapınar, Türk İmar-Sen Genel Başkanı Necati Alsancak, Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı Nazmi Güzel, Türk Emekli-Sen Genel Başkanı Osman Özdemir, Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri Musa Akkaş, Türk Eğitim-Sen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkan Yardımcıları Ahmet Gümüş ve Kenan Ak, Türk Yerel Hizmet-Sen Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Yorulmaz, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikaların Konya Şube Başkanları, Şube Yönetim Kurulu Üyeleri ve İlçe Teşkilatları, İşyeri Temsilcileri ve üyeler katıldı.
PKK hiçbir söz verilmeden silah bırakmaya razı olmuş. Buna kargalar bile güler.
Bebek katilinin inşa edeceği Türkiye, Türk milleti için mezar olacak bir Türkiye değil midir?
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan toplantıda Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk katılımcılara hitaben bir konuşma yaptı. Abdurrahim Karkoç’un Kara Haber isimli şiirini okuyarak sözlerine başlayan Genel Başkan İsmail Koncuk, bu şiirin ülkemizin bulunduğu şartları özetlediğini söyledi.
Türkiye’nin ihanet süreciyle karşı karşıya olduğunu kaydeden Koncuk, devlet yönetiminden anlayanların bu süreci çözüm süreci olarak görmesinin söz konusu olamayacağını ifade etti. 35 bin insanımızı katleden, 10 bin Mehmetçiğimizi şehit eden bir terör örgütünün elebaşının Türkiye’de umut haline getirildiğini söyleyen Koncuk, “bebek katili milli kahraman ilan edilmek isteniyor” dedi.
Başbakan’ın ‘terör örgütüne verdiğimiz hiçbir sözümüz yok’ şeklindeki ifadesine de değinen Koncuk, “PKK, hiçbir söz verilmeden silah bırakmaya razı olmuş. Buna kargalar bile güler” diye konuştu. Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Siyasi görüşümüz, ideolojimiz ne olursa olsun, bu ülkenin ve evlatlarımızın geleceği için mutlaka sorumluluk almak zorundayız. Başbakan, PKK’ya verilmiş hiçbir sözlerinin olmadığını söylüyor ama bebek katili İmralı’dan ‘yeni bir Türkiye inşa ediyoruz’ diye bağırıyor. Hiç kimse de ‘sen kimsin ki yeni bir Türkiye inşa edeceksin’ demiyor. Yeni bir Türkiye inşa etmeye gerek var mı? Üstelik bebek katilinin inşa edeceği Türkiye, Türk milleti için mezar olacak bir Türkiye değil midir? Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti gibi beş bin yıllık tarihi olan bir devlet, aşiret devletinin bile yapmadığı hatayı yaparak, terör örgütü ile müzakere etmek ve Türkiye’nin yeniden inşası için masaya oturuyorsa, bu durum Türk milletinin her ferdi için utançtır. Bu utancı yaşatanlara yazıklar olsun, yuh olsun! Ben ihanet sürecini protesto etmek için her Türk vatandaşını evinde bayrak asmaya davet ediyorum. 20 Nisan’a kadar, 20 gün boyunca balkonlarımıza bayrağımızı asalım.”
Bazı basın mensuplarının bu süreçle ilgili vicdanlarını kiraladığını, kalemlerini sattığını belirten Koncuk, “Bu süreci çözüm süreci olarak yutturmak için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Ben bunları şiddetle kınıyorum” diye konuştu.
Bu ülkeyi yönetenler gerçekten kendi akılları ve vicdanlarıyla mı yoksa bir yerlerden aldıkları emir ve talimatlarla mı masaya oturdular, önce milletimize bunu açıklasınlar.
PKK’nın taşeron bir suç örgütü olduğunu bu nedenle devletin taşeron suç örgütü ile masaya oturup müzakere yaparak bir sonuç elde edemeyeceğini ifade eden Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Taşeron bir örgüt para karşılığı suç işleyen bir örgüttür. PKK, 50 milyar dolarlık para gücüne sahip olan bir terör örgütüdür. Bu örgüt, uyuşturucu ticaretinden silah kaçakçılığına kadar her tür illegal faaliyet içindedir. Siz 50 milyar dolara hükmeden bu örgüte hangi sözleri vermiş olmalısınız ki, örgüt 50 milyar dolar gelirden vazgeçecek, sizinle masaya oturacak ve silah bırakacak. Buna inanmak için çok saf olmak ve burnumuzun ucunu görmemek gerekir. Bu süreci yönetenler gerçekten kendi akılları ve vicdanlarıyla mı, yoksa bir yerlerden aldıkları emir ve talimatlarla mı masaya oturdular, önce milletimize bunu açıklasınlar. Eğer aziz milletimiz bu sürece safiyane ve saygıyla yaklaşırsa, herkes şunu bilmelidir ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti koşar adım bölünmeye gider. Bunu seyredenler de, buna onay verenler de alçaktır.”
İş güvencemize yönelik tehlikeyi bütün kamu görevlileri iliklerine kadar hissetmek ve bunun gereğini yapmak zorundadır. Bu bir keyfiyet değildir; tüm kamu çalışanları için mecburiyet haline gelmiştir.
Çalışma hayatıyla ilgili sorunlara da değinen Koncuk, “Yıllardır gerek şahsım, gerekse teşkilatlarımız kamu çalışanlarının iş güvencesinin tehdit altında olduğu konusunda uyarılarda bulunuyor. Tehlikeyi bütün kamu görevlileri iliklerine kadar hissetmek ve bunun gereğini yapmak zorundadır. Bu bir keyfiyet değildir; tüm kamu çalışanları için mecburiyet haline gelmiştir. Anayasa’nın 128. maddesi şu anda ‘Devletin asli ve sürekli işleri devlet memurları eliyle görülür’ şeklindedir. Bu madde devlet memurluğunu anlatan ve Anayasal güvence sağlayan bir maddedir. Anayasa Uzlaşma Komisyonuna iktidar partisi milletve-eri tarafından Anayasa’nın 128. maddesinin ‘Devletin işleri çalışanlar eliyle görülür’ şeklinde değiştirilmesi için teklif verildi. Anayasa’nın 128. Maddesi değişirse, buna bağlı olarak 657 sayılı DMK’da devlet memurluğu kavramı yok sayılacak ve iş güvencesi olmayan bir istihdam sistemi getirilecektir. Bugüne kadar iktidar tarafından bu konuda resmi açıklama yapılmadı, ta ki 28 Mart tarihine kadar. 28 Mart tarihinde yapılan toplantıda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ‘kamuda bulunan 4/A, 4/B, 4/C maddelerini tek bir istihdam şekli altında birleştirelim ama bunlara işçi mi, sözleşmeli mi, çalışan mı diyelim?’ diye sordu. İlk defa Hükümetin talebi resmi olarak önümüze sunuldu. Bakan ‘sizin de görüşlerinizi alacağız, sonra hayata geçireceğiz’ diyor. Ben de Bakana, ‘madem görüşlerimizi alıp sonra hayata geçireceksiniz, o zaman partinizin milletve-erinin Anayasa’nın 128. maddesinin değiştirilmesi için teklif neden verdi?’ diye soruyorum. Zira bu teklif yasalaştığında zaten devlet memurluğu tanımı ortadan kalkacak. Bütün kamu çalışanları kendisini bekleyen tehdidi çok iyi görmek ve tedbirini almak zorundadır. Siyasi erkin kafasında iş güvencesi ve kadrolu olmayan bir istihdam şekli var. Bunun adı esnek istihdamdır.”
Birtakım taşeron patronlar zengin olsun, iktidarın yandaşlarının cebi dolsun diye evlatlarımızın kanı emiliyor. Aziz milletimiz de bu çirkin senaryoyu seyrediyor.
Kamuda 2002 yılında taşeron firmalarda çalışan eleman sayısının sadece 15 bin iken, bugün 500 bin olduğunu, belediyeleri dahil ettiğimizde bu rakamın 1 milyon 67 bin, özel sektörü dahil ettiğimizde 2.5 milyona ulaştığını kaydeden Koncuk, oluşturulmak istenen sistemin hem kamu çalışanlarını hem de evlatlarımızın geleceğini tehdit ettiğini bildirdi. En kıymetli varlığımız olan evlatlarımızın topyekün sömürüldüğünü söyleyen Koncuk, “Birtakım taşeron patronlar zengin olsun, iktidarın yandaşlarının cebi dolsun diye evlatlarımızın kanı emiliyor. Aziz milletimiz de bu çirkin senaryoyu seyrediyor. Bizim çok iyi mücadele etmemiz lazım. Tüm kamu çalışanlarına Hz. Mevlana’nın şehrinden sesleniyorum: Tüm kazanılmış haklarımıza sahip çıkalım. Teslim olmuş sendikal anlayışları baş tacı yaptığınız sürece en önemli kazanımımız olan iş güvencemizi ve devlet memurluğu sıfatımızı kaybedeceğiz. Geleceğinize sahip çıkın. Mücadelenin adresi Türkiye Kamu-Sen’dir. Tüm çalışanları Türkiye Kamu-Sen çatısı altında mücadele etmeye davet ediyorum” dedi.
Her türlü güç ellerinde olmasına, istedikleri her kapının açılmasına rağmen Türkiye Kamu-Sen’in büyümesine engel olamadılar, başaramadılar, başaramayacaklar.
Son 10 yılda sendikal hayatta yaşanmayan rezalet kalmadığını ifade eden Koncuk, “Kamu çalışanlarının tehdit edildiğini ve baskı altına alınmaya çalışıldığını görüyoruz. Ama bu tehditlere karşı boyun bükmeden mücadele etmek lazım. Türkiye Kamu-Sen mensuplarını gerçekten kutluyorum. 10 yılda ahlaksızlığın daniskasını yaşadık ama boyun bükmedik. Utanç içindeki sözde sendikamsı yapıyı da sendikacılık adına, ahlaki değerlerimiz adına şiddetle kınıyorum. Her türlü güç ellerinde olmasına, istedikleri her kapının açılmasına rağmen Türkiye Kamu-Sen’in büyümesine engel olamadılar, başaramadılar, başaramayacaklar. Evlatlarımızın iyi şartlarda çalışması için Türkiye Kamu-Sen çatısı altında olmak zorundayız. Türkiye Kamu-Sen’in daha da güçlenerek yoluna devam etmesini diliyorum. Konfederasyonumuz tüm hizmet kollarında yetkili olmalıdır. Toplu sözleşme masasında yerimizi almak zorundayız. Aksi takdirde tüm kazanımlarımızı bir bir kaybetmemiz söz konusu olacak. Birlik ve beraberlik içinde, omuz omuza vererek mücadele etmeliyiz” diye konuştu.
Etnik kimliğimiz ne olursa olsun, biz Türk’üz. Arap, Çerkez, Kürt hepsi başımızın tacıdır ama ortak adımız Türk’tür ve Türk olarak kalacaktır.
Önümüzdeki süreçte Anayasa referandumuyla karşı karşıya kalacağımızı belirten Genel Başkan İsmail Koncuk kirli bir tezgahın sergilendiğini söyledi. Anayasa referandum paketinde devlet memurluğunun kaldırılması, Türklük tanımının değiştirilmesi, başkanlık sistemi ile birlikte başörtüsü konusunun da yer alacağını söyleyen Koncuk şöyle konuştu: “Anayasanın 128. maddesi değiştirilmek, devlet memurluğu tanımı ortadan kaldırılmak isteniyor. Anayasa paketinde bunun yanı sıra Anayasa’nın 66. maddesinin değiştirilmesi de yer alacak. Anayasa’nın 66. maddesi ‘Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür’ der. Bu tanımın değişmesi konusunda PKK’ya verilmiş sözler var. Ancak herkes bilmelidir ki; etnik kimliğimiz ne olursa olsun, biz Türk’üz. Arap, Çerkez, Kürt hepsi başımızın tacıdır ama ortak adımız Türk’tür ve Türk olarak kalacaktır.
Demokratik parlamenter sisteme sahip çıkmak milli bir vazife olarak görülmelidir.
Bu pakette başkanlık sistemi de yer alacak. Başkanlık sistemi sadece ABD’de başarıyla uygulandı, diğer tüm ülkelerde diktatörlükle sonuçlandı. Bu nedenle ülkemize en uygun sistem demokratik parlamenter sistemdir. Bakınız; bu ülkeyi yönetenler kuvvetler ayrılığı prensibinden rahatsız. Zaman zaman yasama, yürütme ve yargı bağımsızlığından rahatsız olduklarını ifade ediyorlar. Oysa siz bütün bu devlet gücünü başkanlık sistemi altında tek elde toplarsanız, bunun sonucu diktatörlük olacaktır. Dolayısıyla demokratik parlamenter sisteme sahip çıkmak milli bir vazife olarak görülmelidir. Öte yandan başkanlık sistemi ülkenin eyaletlere bölünmesi anlamını taşımaktadır. Bu sistem, eyalet sistemi ile birlikte yürür. Eyalet sistemi ise, özerk yapılar oluşturulması ve ülkenin bölünmesi sonucunu doğuracaktır.
Anayasa referandumunda sunulacak pakette devlet memurluğunun kaldırılması, Türklük tanımının kaldırılması, başkanlık sistemi yer alacak. Tüm bunlarla birlikte başörtüsü konusu da olacak. Bu durumda yardan mı geçeceğiz, serden mi geçeceğiz?
Tüm bunlarla birlikte Anayasa paketinde başörtüsü konusu da olacaktır. Türkiye Kamu-Sen olarak başörtüsünün kamusal alanda serbest bırakılmasını istiyoruz. Aziz milletimiz, dini ile işi arasında bir tercihe zorlanmamalı, bu zulüm sona ermeli ve çalışma hayatında kadınlarımızın önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Belli ahlaki çizgiler çerçevesinde kamuda kılık-kıyafet serbestliğini destekliyoruz. Ancak şunu da ifade ediyoruz ki; kamusal alanda başörtüsü serbestliği için Anayasa değişikliğine ihtiyaç bulunmamaktadır. Çünkü Anayasa’da başörtüsünü yasaklayan hiçbir hüküm yoktur. Serbest kıyafet ve başörtüsünü sadece kılık-kıyafet yönetmeliği yasaklamaktadır. Bu yönetmeliği değiştirirseniz serbest kıyafet ve başörtüsü önündeki tüm engeller kalkar. Buna rağmen iktidar partisinin milletve-eri başörtüsü sorununu Anayasa ile çözeceklerini söylüyor. Bu durumda Anayasa referandumunda sunulacak pakette devlet memurluğunun kaldırılması, Türklük tanımının kaldırılması, başkanlık sistemi yer alacak. Tüm bunlarla birlikte başörtüsü konusu da olacak. Bu durumda yardan mı geçeceğiz, serden mi geçeceğiz? Bu kirli tezgahı görmek ve bozmak zorundayız.
Türkiye Kamu-Sen’e atılan iftiralara da değinen Koncuk, şunları söyledi: “O kadar çok ahlaksızlıkla karşı karşıya kalıyoruz ki… Bu ahlaksız sendika; din görevlisine, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenine, imama ‘Müslüman adamsın bu sendikada ne işin var?’ diyor. Bu sözü söyleyen her kimse, Türkiye Kamu-Sen gibi yüce dinimiz ve Peygamberimiz için canını verecek insanların bir araya geldiği kuruluşu, İslam dışı bir kuruluş gibi anlatmakla dinden çıkmaktadır. Yazıklar olsun. Bu iş zıvanadan çıktı. Ben teşkilatlarımızdan istirham ediyorum: Sendikacılıktaki mücadele hangi boyutta olursa olsun, içinde bulunduğumuz şartlar ne olursa olsun insanlara iftira atarak, kandırarak sendikacılık yapmayın.
Arkadaşlarımıza C 5’lerde işkence yapılırken, darbe savar geçinen tosuncuklar evlerinde pinekliyorlardı. Biz asla darbeci olmadık, bundan sonrada olmayacağız.
Ergenekoncu şeklinde yeni bir tabir oluştu. Biz her türlü darbeye şiddetle karşıyız. Biz darbecilerin yanında nasıl olabiliriz? 12 Eylül’de bu darbeciler arkadaşlarımızı silmeye çalışmadı mı, onlara işkence yapmadı mı? Arkadaşlarımıza C 5’lerde işkence yapılırken, darbe savar geçinen tosuncuklar evlerinde pinekliyorlardı. Biz asla darbeci olmadık, bundan sonrada olmayacağız.
Ağababaları gittiğinde, bunların şube başkanları bile, o sendikamsı yapının içinde durmaya cesaret edemeyecek.
Bu iftiraları atanlar, hayatlarının hiçbir evresinde bu ülkenin geleceği için risk almamış insanlardır. Bunlar ganimet ve makamların paylaşımında var. Ağababaları gittiğinde, bunların şube başkanları bile, o sendikamsı yapının içinde durmaya cesaret edemeyecek. İnsanlarımıza eziyet edenler, kaçacak delik arayacak. Bunu bir tarafa yazsınlar. Bunlar korkulacak adamlar değildir. Menfaatini arayan adam her şeyden korkar. Biz kimden çekineceğiz? Ne iktidarlar gördük. Hala dimdik ayaktayız. İnşallah 500 bin, 1 milyon üye sayısını da göreceğiz. Önemli olan sağlıklı büyümemizdir.”
Kamu çalışanlarının milli gelir içindeki payının yüzde 8.8’den, yüzde 5.6’ya düştüğünü, 4/C’li çalışanların sayısının son 10 yılda 45 bine ulaştığını belirten Koncuk, kamu çalışanlarının 4/C’lilerin akıbeti ile karşı karşıya kalabileceklerini bildirdi.
Öğretmenlere de mesaj veren Koncuk, malum sendikanın 4+4+4 sistemi geldiğinde bir tane öğretmenin norm kadro fazlası olmayacağını ama bugün gelinen noktada 80 bin öğretmenin norm kadro fazlası duruma düştüğünü hatırlattı. Koncuk şöyle dedi: “Norm kadro fazlası olan öğretmenlerimize sesleniyorum. Bu yalanı söyleyen sendikanın yöneticilerinin yakasına yapışsınlar. Öğretmenler bunların yakasına yapışsın ki, artık kamu çalışanlarına başka yalanlar söyleyemesinler. Aksi takdirde yalancılığın sonu gelmez” dedi.