Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Yerel Hizmet-Sen’in Eskişehir Şubesi’nin Genel Kurul Toplantısına katıldı
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Yerel Hizmet-Sen’in Eskişehir Şubesi’nin Genel Kurul Toplantısına katıldı. Genel Başkan Koncuk’a Genel Mali Sekreter Seyit Ali Kaplan ile Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan eşlik etti. Toplantıda Türk Yerel Hizmet-Sen Genel Başkanı İlhan Koyuncu, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikaların Eskişehir Şube Başkanları ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan adayı, Eski Vali Kadir Çalışıcı da hazır bulundu.
Oysa insan, eşrefi mahlûkattır. Bu nedenle insana saygı duyulmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarına –mezhebi, meşrebi, etnik kökeni ne olursa olsun- saygı duyulması gerekir.
Toplantıda bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk şunları söyledi: “Türkiye’nin ileri demokrasiyle yönetildiği iddia ediliyor ama bu iddiadan öteye gitmiyor. Devlet memurları milletvekili aday adayı olabiliyor ama kazanamayınca –kendi yandaşları değilse-mesleğine geri dönmesi için bin dereden su getiriyorlar. Böyle bir yaklaşım hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmıyor. Biz nice iktidarlar gördük. Onlar, bu gücü ebedi zannediyorlar. Ama o güç gidiyor. Gün geliyor, yolda selam verecek adam bulamıyorlar. İktidarlar, bu milletin tamamını ‘benim insanım’ anlayışıyla kucaklama ferasetini gösterebilse daha uzun soluklu olur. Ama kendilerini iktidara taşıyanları bile unutuyorlar. Bunu, dershanelerin kapatılması konusunda gördük. Cemaat ile Hükümet arasında bir güç kavgası var. Bu hesaplaşmayı eğitim üzerinden göremezsiniz. Bu noktada gerçek anlamda demokrasiyi sindirmiş insanların bu ülkeyi yönetmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu ülkede insanlara ızdırap yaşatılıyor. Oysa insan, eşrefi mahlûkattır. Bu nedenle insana saygı duyulmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarına –mezhebi, meşrebi, etnik kökeni ne olursa olsun- saygı duyulması gerekir. ‘Beni destekliyor, o yüzden kıymetlidir’ anlayışıyla insanlara yaklaşılmamalıdır.”
Vatan yaptığımız bu coğrafyayı ecdadımızdan aldığımız gibi çocuklarımıza, torunlarımıza teslim etmek gibi bir mecburiyetimiz bulunmaktadır. Bu bir şereftir ve namus borcumuzdur.
Türkiye’nin kötü günlerden geçtiğini ifade eden Koncuk, “Kime oy verirseniz verin, bizim bir sorumluluğumuz var. Bir insanın sorumluluğu, onun şerefi, namusudur. Vatan yaptığımız bu coğrafyayı ecdadımızdan aldığımız gibi çocuklarımıza, torunlarımıza teslim etmek gibi bir mecburiyetimiz bulunmaktadır. Bu bir şereftir ve namus borcumuzdur. Ama öyle bir hale getirildik ki; makam elde eden bir kişi, ‘makamım altından gitmesin de memlekette ne olursa olsun’ diyor. Hiçbir şeye itiraz etmiyor. Zaten itiraz edenlere de hayat hakkı yok. Tıpkı İdris Bal örneğinde olduğu gibi. İdris Bal, Diyarbakır’daki o rezil görüntülerden rahatsızlığını ifade ettiği için disiplin kuruluna sevkedildi. Bir milletvekilinin bu ülke ile ilgili gelecek kaygılarını dile getirmesinden daha tabi ne olabilir ki? Bunu yapmıyorsa gaflet içindedir. Bu koltuklar o kadar önemli değil. Bu ülkeye sahip çıkacağız. Ülkemiz kötü günler yaşıyor. Bunu, siyasi ya da ideolojik gözlükle bakarak söylemiyorum. PKK terör örgütüyle masaya oturulmasını bu millete birileri izah etmeli” dedi.
Atatürk ve silah arkadaşlarının, şehitlerimizin sayesinde vatan yaptığımız Anadolu’da 90 yıl boyunca millet olma mücadelesini verdik. Ama 90 yıllık mücadeleyi birileri siyasi ihtirasları nedeniyle yerle yeksan etmek üzere. Oysa bu milletin geleceği kimsenin siyasi ihtiraslarına kurban edilemez.
Andımızın kaldırılmasına tepki gösteren Koncuk, “Bir milletin adı çok önemlidir. Bir milletin adı yoksa, kendisi de yoktur” dedi. Koncuk şunları söyledi: “Demokrasiyle ilgisi olmadığı halde PKK terör örgütünün talepleri demokratikleşme paketine dahil edildi. Bu taleplerden en önemlisi andımızın kaldırılmasıdır. Bir milletin adı çok önemlidir. Bir milletin adı yoksa, kendisi de yoktur. Adı olmayan, adına saygı duyulmayan bir milletin neyi olabilir; o millet hangi değerlerinin arkasında durabilir? Önce adımızın arkasında duracağız. ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ ifadesi var diye PKK’nın talepleri doğrultusunda Andımızı kaldırdılar. Türk kelimesi bölücü bir ad değildir. Bizim bir adımız vardır. Bu ülkede yaşayanların etnik kökeni ne olursa olsun üst kimliği Türk’tür. Biz niye ‘Türküm’ diyemeyeceğiz? Etnik köken olarak insanlar ‘Kürdüm’ diyebilirim ama ‘üst kimliğim Türk’ diyebilmelidir. Birçok etnik kökenin oluşturduğu, üst kimlikle ifade edilen ve millet egemenliğine dayanan devlete milli devlete diyoruz. Milli devlet yapımız ne yazık ki paramparça oldu. Herkes etnik köken derdinde. Atatürk ve silah arkadaşlarının, şehitlerimizin sayesinde vatan yaptığımız Anadolu’da 90 yıl boyunca millet olma mücadelesini verdik. Ama 90 yıllık mücadeleyi birileri siyasi ihtirasları nedeniyle yerle yeksan etmek üzere. Oysa bu milletin geleceği kimsenin siyasi ihtiraslarına kurban edilemez. Bu milletin her ferdi bunu görmek ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek zorundadır. Gün o gündür.”
Bunun devamı bütün devlet okullarında ana dilde eğitimin önünü açmaktır. Böyle millet olamazsınız; böyle Suriye, Irak, Afganistan olursunuz.
Türkiye’de teslim bayrağı çekildi.
Özel okullarda ana dilde eğitimin önünün açıldığını; q, w, x harflerini kullanımının önündeki engellerin kaldırıldığını hatırlatan Koncuk, “Böyle millet olamazsınız; böyle Suriye, Irak, Afganistan olursunuz” dedi. Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Başbakan 17 Ağustos 2013 tarihinde ‘Pakette anadilde eğitimin önü açılıyor deniyor. Ne boyutta düzenleme?’ şeklindeki soruya ‘Hayır yok. Özel okullarda da yok. O konu bizim için şu anda ele alınacak durum değil. Biz, ülkemizi bölecek konular üzerinde Ak Parti olarak adım atamayız. Zamanlama birçok konuda çok önemli. Zamanlamayı iyi yapmazsanız güzelim ülkemize yazık edersiniz. Biz zaten okullarda anadili öğrenme imkânı sağladık. Ama anadil ile eğitimin önünü açarsanız resmi dili zedelersiniz’ demişti. Ancak 30 Eylül’de paketten özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitimin önünün açılması çıktı. Bunun devamı bütün devlet okullarında ana dilde eğitimin önünü açmaktır. Böyle millet olamazsınız; böyle Suriye, Irak, Afganistan olursunuz. Ne ABD, ne Fransa, ne Almanya bunu yapıyor. Ama tüm bunlar Türkiye gibi ülkelere dayatılıyor; bizi yönetme becerisi sergileyemeyen insanlar da teslim bayrağını çekiyor. Türkiye’de teslim bayrağı çekildi. Milli hassasiyeti olduğunu söyleyenler dahi yaşananlara göz yumuyor, arzu edilen tepkileri göstermiyor. Eğer bu zemin altımızdan kayarsa gök kube başımıza çöker. Bunların ABD’de, İngiltere’de ağababaları var, milyon dolarları var. Onların kaçabileceği adresleri belli. Bizim cebimizde beş kuruş paramız yok. Bu coğrafyada yaşama mecburiyetimiz var. Biz bu coğrafyada yaşama hakkımızı korumak zorundayız. Bu nedenle tüm bu yaşananlar bizleri yakından ilgilendiriyor. Olan biteni bugünden görmezsek yarın çok geç olabilir. Hava bulutlanmış ise yağmur yağacak demektir. Şu anda yaşadıklarımız da Türkiye’yi nasıl bir geleceğin beklediğini ortaya koymaktadır. Ya geleceği bugünden görüp tedbirini alacağız ya da kaçınılmaz sonla karşı karşıya kayacağız. Bunun lamı cimi ok.”
Şu anda Başbakan’ın talimatıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından devlet memurluğu kavramını ortadan kaldırmak için çalışma başlatıldı. Elbette buna izin vermeyeceğiz. Gerekirse 3-5 günlük iş bırakma eylemleri yapacağız. Kim olursan ol, Cumhuriyet kurulduğundan beri elde ettiğimiz hakları elimizden alamazsın.
Çalışma hayatının ciddi tehditler altında olduğunu da kaydeden Koncuk, devlet memurlarının iş güvencesinin ellerinden alınmak istenmesine dikkat çekti. Koncuk şöyle konuştu: “İş güvencesiz istihdam türü yaratılmak isteniyor. Başbakan 1.5 ay önce Çalışma Meclisi toplantısında, ‘İşçi-memur arasındaki farkı kaldıralım, yeni bir istihdam türü ortaya koyalım’ şeklinde teklifte bulundu. Bunu bize de teklif ettiler; ancak reddettik.Anayasa’nın 128. Maddesi değiştirilmek istenmektedir. Bu madde devlet memurluğunu tanımlayan maddedir. Anayasa’nın 128. Maddesi ‘Devletin asli ve sürekli işleri kamu görevlileri eliyle görülür’ der. AKP milletve-eri bu maddenin, ‘Devletin işleri çalışanlar eliyle görülür’ şeklinde değiştirilmesi için teklifte bulunmuştu. Devlet memurlarının en önemli özelliği iş güvencesine sahip olmasıdır. Özelleştirilen kurumlarda kıdem tazminatı vererek işçileri işten çıkardılar, bir kısmını 4/C’li yaptılar. 11 ay 28 gün çalışan 4/C’lilerin iş güvenceleri yok. Kamuda bugün 23 bin 4/C’li bulunmaktadır. 4/C’lilerin kadroya alınması için de mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu noktada şu anda Başbakan’ın talimatıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından devlet memurluğu kavramını ortadan kaldırmak için çalışma başlatıldı. Elbette buna izin vermeyeceğiz. Gerekirse 3-5 günlük iş bırakma eylemleri yapacağız. Kim olursan ol, Cumhuriyet kurulduğundan beri elde ettiğimiz hakları elimizden alamazsın. Bize soracaksın, kamu çalışanlarına danışacaksın. Biz kabul edersek, yaparsın. Dolayısıyla bütün devlet memurlarının bu mücadelenin içinde olması lazım. Satılmış sendikalarla hareket ederseniz, kazanılmış haklarınızı birer birer kaybedersiniz. Herkes bilmelidir ki; Türkiye Kamu-Sen’in kamu çalışanlarına ve bu millete birlik ve beraberlik konusunda sözü vardır, bu sözü ölümüne yerine getiririz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Toplu sözleşme masasında ne yazık ki memurları 123 TL’ye pazarladılar. Kamu Personeli Danışma Kurulu Toplantısı’nda bunu da söyledim. Zorlarına gitti. Zorlarına da gitse, satan adama SATAN ADAM denir.
Kamu Personeli Danışma Kurulu Toplantısı yapıldığını da kaydeden Koncuk, “Türkiye Kamu-Sen olarak toplantıda birçok konuyu gündeme getirdik. ‘İş güvencemizle oynamayın. Böyle bir maceraya atılmayın. Bu sevdadan vazgeçin’ dedik. 4/C’lilerin kadroya alınması talebimizi bir kez daha gündeme getirdik. Bakan Faruk Çelik ‘Ara formül bulalım’ dedi ama biz bunu kabul etmiyoruz. 4/C’lilerin kadrolu devlet memuru olarak alınmasını tek çözüm olarak görüyoruz. Toplantıda akademisyenlerimizin durumlarını da dile getirdik. Üniversitelerin içinde bulunduğu durum hepimizi ilgilendirir. Akademisyenlerin ciddi talepleri var. Hak ettiğini alamayan akademisyenler ordusu var. Oysa üniversiteler dünyaya açılan gözlerimizdir. Üniversitelerde kalite varsa Türkiye’de kalite var demektir. Üniversitelerde bilimsel çalışma varsa, Türkiye ilim yolunca ilerliyor demektir. Öte yandan toplantıda enflasyon farkı verilmesini de istedik. Toplu sözleşme masasında ne yazık ki memurları 123 TL’ye pazarladılar. Kamu Personeli Danışma Kurulu Toplantısında bunu da söyledim. Zorlarına gitti. Zorlarına da gitse, satan adama ‘SATAN ADAM’ denir. 123 TL’yi allayıp pullandırmaya çalışıyorlar. Altından da baksanız, üstünden de baksanız 2014 yılında sadece 123 TL; 2015 yılında da yüzde 3+ 3 zam aldınız” diye konuştu.
Genel Başkan İsmail Koncuk ve Merkez Yönetim Kurulu üyeleri daha sonra da Eskişehir 2 No’lu Şube Başkanlığının düzenlediği istişare toplantısına katıldılar. Şube Yönetim Kurulu üyeleri ve delegelerinin katıldığı toplantıda önümüzdeki sürece yönelik değerlendirmelerde bulunuldu.