GENEL BAŞKAN: KONFEDERASYON OLARAK EK ZAM TALEBİMİZİ HER PLATFORMDA DİLE GETİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ
GENEL BAŞKAN: KONFEDERASYON OLARAK EK ZAM TALEBİMİZİ HER PLATFORMDA DİLE GETİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ.
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Kanal B’de çıktığı Güncel programında 15 Ocak tarihinde yapılacak bordro yakma eyleminin nedenlerini anlattı. Toplu sözleşmede kamu çalışanlarının masada satılmasının ardından, bütçe görüşmelerinde de memurlar için ek zam talebinin karşılanmadığını belirten Koncuk şunları söyledi:
“ Ülkede yanlış giden ne varsa sendikalar bunları gündeme taşımalılar. Konuyla ilgili düzenleyici çalışmalara ön ayak olmalıdırlar. Biz de kamu çalışanlarının enflasyona ezdirilen maaşlarına ek zam yapılması için her platformda haykırdık. Geçtiğimiz ay 6 Aralık 2014’de ek zam eylemi yaptık. Türkiye’nin dört bir köşesinden gelen kamu çalışanları Ankara’da ek zam talebini dile getirdi. Zam talebimizi herkesin duyabileceği şekilde Ankara da yürüdük. Ama bütçe görüşmelerinde ne memurun ne emeklinin adı vardı. Onaylanan ve TBMM Genel Kurulu’ndan geçen bütçe kanunda da ne memur var ne emekli. Biz de sesimizi onlar duyuncaya kadar çıkartmaya devam edeceğiz. 15 Ocak 2015 Perşembe günü saat 12:30’da TBMM Dikmen kapısı önünde ve tüm illerimizde bütün kamu çalışanlarını yapacağımız eyleme davet ediyoruz. ”
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile başbakan Davutoğlu’nun memur maaşlarıyla ilgili yaptıkları açıklamanın birbirinden tamamiyle farklı olduğuna dikkat çeken Koncuk, ciddiyetten uzak politikaları da eleştirdi:
“Maliye Bakanı Şimşek, kamuoyunu aldatıcı açıklama yapıyor. Başbakan Davutoğlu, memurlara yüzde 17 zam yapıldı diye açıklama yapıyor. Şimşek de 2 gün önce memurlara yüzde 8,5 zam yaptık dedi. Arada yüzde 100 fark var. Hangisi doğru? İkisi de kamuoyunu aldatıcı açıklamadır. Bu nasıl bir ciddiyetsizlik, maalesef Türkiye’ de işler böyle yürüyor. Gerçek şudur ki, kamu çalışanlarına en düşük maaşa yüzde 7 oranında artış olmuştur. Diğer çalışanların ise aldığı zam oranı yüzde 5.2’dir. Yüksek maaş alan memurlarda ise bu oran yüzde 3,5 a kadar düşüyor. Aslında, Başbakan’ ın da, Maliye Bakanının da kamu çalışanlarının ceplerine yansıyan rakamları iyi bildiklerini düşünüyorum. Amaç kamuoyunu aldatmak. Dünyada petrol fiyatlarındaki düşüş enflasyonun yüzde 10 un altında çıkmasını sağladı. Buna rağmen enflasyon rakamı 8,17’ dir. Bu oran memurlara yapılan zamdan daha yüksek bir orandır. Kamu çalışanlarının, sadece enflasyon farkından doğan, 2 puan alacağı vardır. Vatandaşlarımızın o ay içerisinde kullandıkları harcama kalemleri ortaya konulsa bu rakamlar çok daha yüksek çıkacaktır. Enflasyonun yüzde 8,17 olduğu gerçek değildir. Bu sebeplerden dolayı bizim ek zam yapılmasına ihtiyacımız var. siyasi irade sesimizi duyana kadar ek zam talebimizi dillendirmeye devam edeceğiz. Önümüzde genel seçimler var. Bu zamana kadar ek zam talebimizi her platformda haykıracağız. Türkiye Kamu-Sen bu konuda üzerine düşen görevi yerine getirecektir.
Biz de yarın yapacağımız eylemde bordrolarımızı yakıyoruz. 2015 Ocak ayı zammını başlarını çalmalarını söyleyeceğiz. Buradan herkese sesleniyoruz: siz de bordrolarınızı alın ve eyleme gelin. Memurların ve emeklilerin yaşadıkları ekonomik sıkıntının farkındayız. Bu sıkıntıyı kamuoyuna anlatmak için de birlikte hareket edelim. Hükümet tarafından göz ardı edilen bu konuyu birlikte dile getirelim.
Kamu çalışanlarının GSMH’dan hak ettiği payı alamadığı için bugün ekonomik dar boğaz yaşadığına dikkat çeken Genel Başkan Koncuk,buna rağmen kamu çalışanları üzerindeki vergi yükünün çok ağır olmasını eleştirerek şunları ifade etti:
“Aileleriyle birlikte yaklaşık 20 milyon insanımızın taleplerini hiç duymayan bir iktidar var. Öylesine şımarmış, ayakları yere basmayan bir iktidar var ki bunlara sesimizi duyurmamız lazım. Buradan milletimize sesleniyorum; Sizin haklarınızı görmezden gelen iktidara hak ettiklerini göstermezseniz, o iktidar da sizi görmez. Bu haksızlıklar karşısında, Türk hukukunun bize verdiği yetkiye dayanarak eylem yapmayı sürdüreceğiz. Binlerce kişiyle tüm ülkede bu tepkiyi birlikte koyalım. Hükümetin zam politikasından şikayetçi olduğumuzu ifade edelim. Biz akademik olarak da güzel çalışmalar yapıyoruz. Mücadelenin akademik ve bilimsel boyutunu es geçmiyoruz. İki hocamızın hazırladığı bir kitapla, memurların Türkiye’nin orta sınıfını oluşturmadığını anlatıyoruz. Akademik bir çalışmayla gerçekleri kamuoyuna sunacağız. İnsanların tüketim ihtiyaçları zamanla kapsam olarak arttı. Ancak gelirlerinde de o oranda artış olmadı. GSMH içerisinde büyüme payından kamu çalışanlarına düşen oran maalesef, milli gelirin büyümesiyle ters orantılıdır. Bu durumu bu ülkeyi yönetenlerin izah etmesi lazım. Ekonomik büyümeden kamu çalışanlarının da hak ettiği payı alabilmesi gerekiyor. Yılar içeresinde bu ülkemizde yapılamadı. Bir pasta var ortada. Türkiye sosyal devlet ise, bütün sosyal dilimlere pastadan hak ettiği payı vermek zorundadır. Pasta büyüyor deniyor ama pastadaki büyümenin çalışanlara yeterli oranda yansımadığını görüyoruz. Kamu çalışanlarını sayısal durumu bellidir. Gelin bu insanların pastadan hak ettiklerini, büyümeyle orantılı olarak verin. Ekonomik büyümenin vatandaşa yansıması arzu edilen noktada değil. Gelir vergisinin yüzde 63’ ünü çalışan kesim veriyor. burada bir yanlışlık var. Büyümeden bana düşen payı vermiyorsunuz ama gelir vergisi adı altında toplanan vergiyi bu kesimlerin omzuna yüklüyorsunuz. Biz de buna isyan ediyoruz, bunu kabul etmiyoruz. Hak etiğimiz seviyeye çıkartılmasını istiyoruz. Birileri yerken birileri seyretmemeli bu ülkede. Biz payımızı istiyoruz. Bu paylaşmayı adil olarak yapamayan iktidarı da çalışanlar değerlendirmelidir.Şükretmekle enayilik arasında ciddi bir fark vardır. Biz şükreden insanlarız ama kimse bizi enayi yerine koymasın. Millete “aman şükredin halinize” diyecekseniz siz 5 milyar TL'lik saraylar yaptıracaksınız. Önce sizin siyasi erk olarak her anlamda fedakarlık yaptığınızı göstermeniz lazım. Milletvekillerine 1000 lira zammı bir kalemde verebiliyorsanız, bizlere şükredin demek, çalışanlarla dalga geçmektir. Biz bunu kabul edip, sineye çekmeyiz.”
KPDK kararlarının da 1,5 yıldır bekletildiğini ve hala hayata geçirilmediğini kaydeden Koncuk, muhalefet partilerine de seslenerek, seçim beyannamelerine çalışanların menfaatleri doğrultusunda maddelerin eklemelerini istedi.
“Kamu Personeli Danışma Kurulunda alınan kararlar var. Bunların arasında 4/C’lilere kadro var, disiplin affı,2005’den sonra göreve başlayanlara bir derece verilmesi, gibi önemli kararlar var. .Bu kararların alınmasının ardından 1,5 sene geçti. Birçok torba yasa çıkartıldı. Bu torba yasalarda maalesef KPDK kararlarının önemlilerinin hiçbiri hayata geçmedi. Önümüzdeki günlerde yine bir çalışma olacak. Kadro bekleyen4/C’li arkadaşlarımız haklı. Bir düzenleme yapıyorlar yalnızca özelleştirmeden gelenlere iş garantisi veriyorlar;TÜİK 4/C'lilerini hiç dikkate almıyorlar. Bir daha sözleşme imzalanmayacak diyorlar ama, yine sözleşme imzalatıyorlar. Bu nasıl iş, anlamıyoruz! Devlet Personel Başkanlığıyla görüşüp bir açıklama yapmasını sağladık. Ama, arkadaşlarımız hala kaygılar yaşıyorlar. 4/C’lilerin sadece kadro talebi vardır. Kadrolu devlet memuru olmak istiyorlar. İş garantisi verme ihtiyacını neden duyuyorsanız, o kadroyu da o sebeple vermek zorundasınız. Çalışma hayatında farklı normları kabul etmek hukuki değil. Bu konuda bir inatlaşma görüyorum ben. Türkiye Kamu-Sen olarak ana gündem konularımızdan biridir bu mesele. Sözleşmeli statüde çalışan bütün personele kadro verilmesini istiyoruz. 4/B’li statü vardı, AKP iktidarının icadı idi. Yıllarca mücadele ettik, seçim öncesinde AKP telaşla bu çalışanları kadroya geçirdi. 4/C ile ilgili de muhalefet partilerine de istirham ediyorum. Sözleşmelilerin tamamının kadroya geçirilmesine dair bir kararı seçim beyannamelerine koyarlarsa çok sevineceğiz.
Ya biz bunu çözmeliyiz, ya da bir takım yerleri çözmeliyiz. Yoksa millet olarak bizi çözecekler. Kim bize kem gözle bakıyorsa, biz de onlara kem gözle bakarız.
Genel Başkan konuşmasında taşeronlaşmanın en büyük sorun olduğunu söyleyerek şu şekilde konuştu:
Taşeronluk sistemi başlı başına çalışanlar için bela bir sistemdir. AKP iktidarında taşeron çalışanların sayısı yedi yüzbine dayandı. Bu uygulama bu milletin kemiğini iliğini sömürme anlayışıdır. Muhalefet partileri seçim beyannamelerine taşeronlaşmaya son verileceğini de eklemeliler. Milletimizin tamamını ilgilendiren, evlatlarımızın geleceğini yok eden bir sistemdir. Çalışma hayatının en büyük sıkıntılarından biri olan emeklilikte yaşa takılan arkadaşlarımızın da sorunlarıyla yakından ilgilendik. Bundan sonra da yapacakları eylemlerde desteğimizi sürdüreceğiz.
Şubat ayı öğretmen atamalarında eş durumunun 3 yıl kesintisiz sigorta şartına bağlanmasına yönelik düzenlemenin uygulanmayacağını söyleyen Koncuk, “Bu sorun kökten çözülmelidir.” dedi.
"Özür grubu tayinleri için 3 yıl kesintisiz sigorta ödemesi şartı getirildi. Bizim de bu konuda çalışmalarımız, önerilerimiz var. Bu şart Şubat ayında uygulanmasın dedik; uygulanmayacak. Ancak, bu problemin kökten çözülmesi önemlidir. Çünkü Ağustos ayında eş tayini isteyenler telaşa düştü. MEB, “Çerçeve yönetmeliğe uymak zorundayız” diyor. Umarım, Türk Eğitim –Sen olarak açtığımız davayı kazanırız. İnşallah yargı da bu hükmü iptal eder. Ama biz yargı yoluyla değil, diyalog yoluyla bu durumun düzeltilmesini istiyoruz. Gerekirse seçim öncesinde ciddi eylemler yaparız. Bu kadar insanın mağdur edilmesine göz yummayız. Bu problemi çözsünler. Türkiye’de 3 yıl kesintisiz sigortayı kim yatırıyor?”
Konuşmasının sonunda Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a da seslenen Genel Başkan Koncuk, meşhur adı dershane kanunu olan düzenlemenin iptal edilmesi gerektiğini ifade etti. Yönetici atamalarında yargı kararlarının farklılık göstermesini şaşırtıcı bulduklarını söyleyen Koncuk, "Bazı mahkemeler usulsüz yönetici ataması yapıldığına dair karar verirken, bazıları aksi yönde karar verebilmektedir. Oysa kanunun herkes için aynı olması gerekir" diyerek sözlerini şu şekilde tamamladı:
"Yönetici atamalarında yürütmeyi durdurma kararları çıkıyor. Açtığımız davalarda olumlu sonuçlar aldığımız iller oluyor. Mesela Kocaeli’nde mahkeme kararını alan bir arkadaşımızın durumu yeniden değerlendirildi. Daha önce 69,5 puan vermişlerdi, müdürlükten olmuştu. Şimdi 80.4 puan vermişler. Tekrar müdürlüğe bu arkadaşımız getirildi. Bizim eleştirilerimizi baz alarak yeniden değerlendirme yapmalarını takdirle karşılıyorum. Bu olumlu adımın diğer illerimize yönelik olarak da devam etmesini temenni ediyoruz. Yetkilileri buradan tekrar uyarıyorum, bu işin çözülmesi için gerekli adımların atılmasını istiyoruz. Bölge İdare Mahkemesine itiraz etmeniz, 30 günlük süreyi kesmez. Şu anda hukuken suç işliyorsunuz. Türkiye’de hukuk ne hale geldi. Hukukun kimin lehine karar verip ermeyeceğini bilmesi lazım ama şu anda hukukumuzun haklının yanında karar alma noktasında ciddi tereddütler yaşadığını görüyorum. Yönetici atama konusunda dava açıyoruz, mesela Adana’da İdare mahkemesi evet diyor, Bölge İdare mahkemesi bozuyor. Çanakkale’de, İdare Mahkemesi bizim arkadaşlarımıza kazandırıyor davayı, Bölge İdare Mahkemesine idare tarafından itiraz ediliyor ve bunun sonucunda kararı bozuyor. Eğer bir ülkenin yargısı, en temel hakkı korumaktan uzak bir hale gelmişse sayın hakim ve savcılarımızın kendilerini sorgulamaları lazım. Biz kime güveneceğiz?"
GENEL BAŞKANIN AÇIKLAMALARI İÇİN TIKLAYINIZ.