kamudan
kamudan.com sitesinin Genel Başkan Koncuk'la röportajı
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk " Toplu Sözleşme masasında tiyatro oynandı" dedi.
Siz aynı zamanda Türkiye Kamu-Sen başkanı olarak toplu sözleşme görüşmelerine katıldınız. Bu görüşmeler sırasında neler yaşandı?
Biz baştan beri iddia ediyorduk; Toplu Sözleşme yasası bizleri eski düzenden de geriye götürecektir diye. Nitekim yaşadığımız süreç bizi haklı çıkardı. AKP Hükümeti Toplu Sözleşme masasını dikensiz bir gül bahçesine döndürerek kendisi için sıkıntısız bir süreci inşa etmiştir. Kendi iradesiyle hareket edemeyen bir konfederasyonla da kamu çalışanlarının elini kolunu bağlamıştır. Öyle bir düzen kurulmuştur ki; Memur-Sen’in evet dediğine hayır deme yetkiniz yok. Masadaki diğer iki konfederasyonun üye sayısı Memur-Sen’den fazla olduğu halde KGHK’na başvuru hakları yok. Toplu Sözleşmenin ve KGHK’nun kararları bağlayıcı olduğu için mahkemeye dahi gidemiyorsunuz. Hükümet bir kişiyle yani Memur-Sen’in Başkanı Ahmet Gündoğdu ile Toplu Sözleşme tiyatrosunu kurmuş ve oynamıştır. Hatta bunu o kadar ileri götürmüşlerdir ki, zaman zaman Memur-Sen’in dışındaki sendikalar neden teklif sunuyor gibi gayri ahlaki refleksleri dahi sergilemişlerdir. Böylesine demokrasi edebinden nasibini almamış tavırlara da şahit olunmuştur.
Türkiye Kamu-Sen’in makul ve alt yapısı olan teklifleri kamuoyunda gündem oluşturmuş, fakat masada tiyatronun vasat başrol oyuncuları tarafından dikkate alınmamıştır. Nihayetinde herkesin şahit olduğu üzere “50 yılın toplu sözleşmesini imzalayacağız” diye kasılanlar kanun çıktığından itibaren yapılan en rezil pazarlığın mimarları olarak tarihe geçmişlerdir. İnatla Türkiye Kamu-Sen’in on yıllık pazarlık tecrübesinden faydalanmayanlar, kamu çalışanlarını kandırarak, adeta masada satmışlardır!
Evet, kamu çalışanları artık şu gerçeği görmüştür: Aylardır iktidarın gücünü pazarlayarak ulufe dağıtan ve istediği tüm hakları alacağını iddia eden bu sendikanın foyası ortaya çıkmıştır. Kamu çalışanlarını temsil kabiliyetine sahip olan Türkiye Kamu-Sen, hak mücadelesinin tek adresidir. Dilerim bundan sonra Toplu Sözleşme masasına yetkili konfederasyon olarak Türkiye Kamu-Sen oturacak ve kamu çalışanları için 2012 yılı acı ve bir daha yaşanmayacak hatıra olarak hafızalara mahkum edilecektir.
“MEMUR SEN HAKEM HEYETİ TOPLANTISINA KATILARAK HÜKÜMETİ SIKINTIDAN KURATARDI”
Siz daha sonra hakem heyetinde de yer aldınız. Ama görüşmelerden çekilmeyi önerdiniz. Bunu hangi gerekçelerle yaptınız?
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu, Anayasal bir kuruluş olarak işlev görmektedir. Toplu Sözleşme görüşmelerinin uzlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine Kurula başvurulmuş ve beş günlük çalışma süreci başlamıştır. Kurula Konfederasyonumuzu temsilen Genel Sekreterimiz Önder Kahveci katılmıştır. Ancak Kurul toplantılarının daha başlangıcında işveren tarafının ortaya koyduğu yaklaşımın yetersiz olduğunu gördük. Hükümetin getirdiği teklif, Toplu Sözleşme masasına getirdiği son tekliften dahi düşüktü. Yani Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nun beklentileri karşılayacak bir neticeye ulaşmayacağı alenen belliydi.
Bunun üzerine biz hem KESK hem de Memur-Sen’e şu teklifi götürdük: “Gelin toplantılara katılmayalım. Mevzuata göre kurul 8 kişiyi bulamazsa karar alma yetisini kaybeder. Böylece Hükümetin kabul edilemez komik teklifi kurul kararı olarak çıkmamış olur. Kamu çalışanlarına hakaret olan bu komik zam teklifini kurul kararı olarak çıkartarak Hükümetin elini rahatlatmayalım. Kurulda Hükümetin istediği kararı çıkartacak sayısal çoğunluğu var. Hükümet ‘Biz ne yapalım, KGHK’nun kararını yasal olarak uygulamak durumundayız. Bunun üzerine farklı bir uygulama yapma şansımız yok’ diyerek bu kurulun kararı arkasına saklanacaktır. Buna yol vermeyelim. Kurul karar almazsa top Hükümetin kucağında kalacaktır.”
Fakat bu çok makul önerimize Memur-Sen olumlu yaklaşmayarak toplantıya katılmıştır. Ve Hükümeti bilerek ya da bilmeyerek büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştır. Eminim ki, eğer bu toplantı yapılmasaydı ya Hükümet, daha fazla zam vermek durumunda kalacak ya da bugün yaşanan gerginliği tüm sıkıntısını üstlenecekti.
“HAKEM HEYETİ ZAM OYLAMSINDA NELER YAŞANDI”
Hakem heyetinde oy tartışması yaşandı. Memur Sen’in önerdiği üye neden hükümetin önerdiği zam yönünde oy verdi. Sonrasında neler yaşandı O gece neler oldu?
Memur-Sen’in kurul toplantısına katılması bizim kurgumuzu işlemez hale getirdi. Çünkü bizim ve KESK’in sayısı kurulu işlemez hale getirecek çoğunluğa sahip değildi. Memur-Sen formülü bozdu, biz de bunun üzerine toplantıya iştigal ettik. İyi ki de etmişiz. Orada Memur-Sen’in akademisyen temsilcisinin Hükümetin 4+4 zam teklifine EVET oyu verdiğini deşifre etme imkanımız oldu. Bütün kamu çalışanları Memur-Sen’in hem masada hem de sahada kimin yanında tavır geliştirdiğine şahit oldu.
O akşam saat 18:30 sıralarında zam oranının oylaması yapıldı. O oylamaya Memur-Sen temsilcisi akademisyen üye evet oyu verdi. Fakat bu haberin kamuoyuna yansımasıyla büyük sıkıntı yaşanması üzerine Memur-Sen’in tazyikiyle akademisyen üyesi gecenin ilerleyen saatlerinde oyunu geri çekmek durumunda kalmıştır. Memur-Sen’in kapı kapı gezdirdiği ve “bizim temsilcimiz şerhli olarak imza atmıştır” dediği belge ise 4+4 oranına dair değil, Toplu Sözleşme metninin tamamına yönelik düzenlenen metnin tutanağıdır. Yani zam oranının oylanması esnasında Doç. Dr. Aydın Başbuğ evet oyu vermiştir. Zaten Başbuğ’un memurlar.net sitesindeki kendi açıklaması da bu anlattıklarımı doğrulamaktadır.
Sayın akademisyenin bir haber sitesinde yayınlanan röportajında Hükümetin teklifine evet oyunu verdiğini itiraf etmesine rağmen Memur-Sen ve sayın başkanının hala bunun aksini iddia etmeleri ve bizi suçlamaları da ahlak felsefecilerinin irdelemesi gereken patolojik bir tutumdur diye düşünüyorum.
Memur zammı görüşmelerinde Memur-Sen’in tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Memur-Sen’in Toplu Sözleşme sürecini yönetemediği aşikar bir şekilde görülmüştür. Memur-Sen’in böylesine ciddi bir süreci yürütecek liyakatli kadrolara ve bilgi birikimine sahip olmadığı ortaya çıkmıştır. Toplu Sözleşme kabiliyeti, iktidarla kurulan ahbap çavuş ilişkisinden çok farklı bir meziyettir. Siyasi iktidara sırtını dayayarak, verilen sözlere itibar ederek, çalışanların tepkilerini yumuşatarak, yapılan eylemleri sabote ederek hak elde etmek mümkün değildir. Bunu yaşayarak en iyi anlayan sanırım Memur-Sen’dir. Bizim ortak eylem çağrılarımıza cevap vermeyen, masaya yönelik ortak strateji tekliflerimize dahil olmayan ve adeta Hükümeti sıkıştıracak manevralardan ısrarla kaçınan Memur-Sen çok başarısız bir süreç yaşamıştır. Bu kanaat sadece bizim değil Memur-Sen üyelerinin de ortak düşüncesidir sanırım. Bu yıl yapılan toplu pazarlık süreci çok kurnaz bir iktidarla çok acemi bir konfederasyonun beşinci sınıf bir tiyatrosu olarak tarihe geçmiştir. İnşallah kamu çalışanları bu zulümü bir daha seyretmek zorunda kalmayacaktır.
“REZİL VE ZAYIF BİR TOPLU SÖZLEŞME OLDU”
Memurlar zammın ötesinde çeşitli haklar aldı. Siz memurların elde ettiği sosyal hakları yeterli buluyor musunuz?
Kamuoyuna yansıtıldığı şekilde memurlarımız Toplu Sözleşme sürecindeki rezillikleri örtecek düzeyde haklar alamadı maalesef. Basında yer alan haberlerin çoğu Memur-Sen tarafından şişirilerek yazdırılan ve büyük çoğunluğu da bir hizmet kolundaki sınırlı sayıdaki çalışanı etkileyen sınırlı kazanımlarıdır. Şunu tekraren ve yüksek sesle ifade ediyorum: 2012 Yılında yapılan görüşmeler, bugüne kadar yapılan toplu pazarlıkların en rezili ve zayıfıdır. Bunun sorumlusu da iktidarla kol kola gezmeyi marifet olarak kabul eden ve böylece mesafe alabileceği yanılgısına düşen konfederasyondur.
Sizce Memura verilen düşük zammın arkasındaki gerçekler nelerdir? Sendikalar olarak yeterli baskıyı kuramadınız mı?
Hükümetin yetkili konfederasyonla yapmış olduğu rol paylaşımı sürecin bu şekilde tamamlanması için yeterli olmuştur. Öte yandan özellikle Türkiye Kamu-Sen’in ortaya koyduğu eylemlilik sürecinin Hükümet üzerinde etkisinin olmadığını düşünmek gerçekci değildir. Bakın 23 Mayıs’taki iş bırakma eyleminden sonra sayın Başbakanın akla ziyan açıklamaları bunun göstergesidir. Eyleme 500 bin öğretmenin katılmış olmasını sayın Başbakan öğretmenlere hakaret ederek karşılamıştır. Etkili sendikal mücadelenin siyasi iktidarlar üzerinde baskı oluşturmaması mümkün değildir. Ancak daha önce de dediğim gibi al gülüm ver gülüm bir pazarlığı esas almış olan bir Toplu Sözleşme kanunu Hükümetin elini baştan rahatlatmış idi. Düşünsenize Bakan çıkıyor eylem yaptığı için bir sendikayı adeta fırçalıyor. Akabinde iki büyük konfederasyonun aldığı iş bırakma kararına Memur-Sen korkusundan dahil olamıyor, bağlı bir sendikası da son dakikada dahil olmak zorunda kalıyor. Bundan dolayı 2012 yılı Toplu Sözleşmelerinin sonuçlarının tek sorumlusu Memur-Sendir. Hükümetin işi vermemeye çalışmak, sendikanın işi almaya çalışmaktır. Burada Hükümet işini yapmış ancak yetkili konfederasyon işini yapma becerisini gösterememiştir.