Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk Kanal B’de sabah kuşağında yayınlanan “SORMAK GEREK” programına konuk olarak gündemde yer bulan başlıkları değerlendirdi
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk Kanal B’de sabah kuşağında yayınlanan “SORMAK GEREK” programına konuk olarak gündemde yer bulan başlıkları değerlendirdi.
KONCUK: SAYIN BAŞBAKAN’DA ETRAFINDAKİLERDE SİMİT YEYİP ÇAY İÇMEMİŞLER, BÖYLE HESAP OLUR MU?
Sohbete Başbakan Erdoğan’ın bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı çay ve simit hesabı ile başlayan Genel Başkan İsmail Koncuk, “Sayın Başbakan’ın hesabına göre çay ve simit satan bir yer var ise adresi kamu çalışanlarına da versin simitlerimizi oradan alalım” dedi. Koncuk, “Bütçe mantığına baktığımızda insanı yaşatma üzerine kurulmadığını görüyoruz. Sayın Başbakan’ın bütçe görüşmelerinde simit hesabı oldu ve 450 TL.lik bir hesap ortaya çıkardı. Bu hesabı kim yapıp eline verdiyse ya simit yememiş ya da çay içmemiş. Sayın Başbakan’da bir kafeteryada çay içip simit yiyerek cebinden para vermemiştir herhalde.
Vatandaşlarımız zaten bu hesabın yanlış olduğunu biliyorlar. Türkiye’de böyle bir simitçi ya da çaycı varsa sayın Başbakan adresini kamu çalışanlarına da versin en azından sabahları simitlerini oradan alsınlar. İstanbul için konuşacak olursak üç öğün simit yense fiyatı 1.40 TL.den 4 kişi ile 30 günü çarpınca sadece 504 TL. simit yapıyor. Sayın Başbakan çay ve simidi beraberce 450 TL.ye çıkarmıştı. Çay parası da yine 4 kişi üzerinden üç öğün olsa 1 TL. üzerinden 400 TL. civarında para yapar. Yani toplamda 900 TL. civarında bir rakam ortaya çıkıyor. Yani asgari ücretin üzerinde bir gelir gerekiyor. Bu hesabı da bu vesileyle doğru ortaya koymak adına söylemeyi bir görev addediyorum.” dedi.
KONCUK. HER BİR MEMUR YETKİLİ KONFEDERASYONUN ACEMİCE YAPTIĞI HESAP YÜZÜNDEN 103 TL. ZARAR SOKULMUŞTUR
2014 yılı bütçesinin sakat bir bütçe olduğunun altını çizen Genel Başkan İsmail Koncuk, her bir memurun 103 TL. zarara uğratıldığını kaydetti. Koncuk, “Kamu çalışanları bütçeden memnun değil. Kamu çalışanları bu sene yapılan Toplu Sözleşmelerde masada satıldılar. Bu durumu satılmak kelimesinden daha güzel ifade eden bir söz yok. Hükümeti zor durumda bırakmama gayreti vardı o gayrette bu şekilde tezahür etti.
Kamu çalışanlarına 2014 yılı için 123 TL. zam yapıldı. Enflasyon şu anda yüzde 7’nin üzerindedir ve 2014 yılında hedeflenen enflasyon yüzde 5.3’tür. Tabii hedeflenen enflasyonların çıkması mümkün değildir, bizler buna sanal enflasyon diyoruz. Bu hedefler bugüne kadar hiç tutturulamadı. Ortalama kamu çalışanı maaşı üzerinden hareket ettiğimizde yapılan toplam zam 2014 yılı için 5.2’dir. Yani kamu çalışanlarına 2014 yılında hedeflenen enflasyondan daha az zam yapıldı.
Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge merkezinin yaptığı hesaba göre Hükümetin kamu çalışanlarına ayırdığı pay 2 milyar 800 bin TL. daha fazlaydı ama şunu iddia ediyorum bu acemice yapılan Toplu Sözleşme sürecinde bizim hesaplarımıza göre kamu çalışanlarının her birine bütçeden normal olarak ayrılan pay bile alınamamış ve her memur 103 TL. zarara sokulmuştur, hesap ortadadır. Burda bir feragat mi vardır bilemiyorum ama ben bunu ciddi bir hesap hatası olarak görüyorum. Bunları bilmeden masa başına oturursanız pazarlık yapamazsınız. Maalesef yetkili konfederasyon bütçeden ayrılan payı dahi alamamıştır.
Geçtiğimiz günlerde biz Türkiye Kamu-Sen olarak TBMM Dikmen kapısında bir eylem yaptık ve orada bütçede olması gereken taleplerimizi sıraladık. Masada unutulan nelerdir, bu unutulan başlıkları bütçe görüşmelerine nasıl dahil edebiliriz bunları dile getirdik. Bunların en başında gelen 2014 yılında enflasyon farkının mutlaka kamu çalışanlarına iade edilmesidir.
Hedeflenen enflasyonun altında kalan bir zam ve seçim dönemine girdiğimiz bir atmosferde enflasyon farkının bu bütçe görüşmelerinde verilmesini talep ediyoruz. Ocak ayında memurun cebine sadece 123 TL. girecek, aile ve çocuk yardımı yok, tazminat ve ikramiyelere herhangi bir zam söz konusu değil, öğretmenlerimizin ek derslerine yüzdelik bir zam öngörülmediği için ek ders ücretleri yerinde sayacak. İşte biz tüm bunların bütçe görüşmelerinde çözülmesini bekliyoruz.” dedi.
KONCUK: AKADEMİSYENLER EK ÖDEMELER KONUSUNDA YAYA BIRAKILMIŞLARDIR
Akademisyen ve Öğretmenlerin yaşadıkları sıkıntıları da dile getiren Genel Başkan İsmail Koncuk, bu isyanın artık duyulması gerektiğini söyledi. Koncuk, “ Akademisyenlerimizin çok ciddi bir feryadı var. Araştırma görevlisinden Profesörlerimize kadar tüm akademisyenlerimizin yıllar içerisinde ekstra bir zam alamadıkları için gelirlerinde ciddi bir düşüş var. Artık isyan noktasına geldiler.
Siz eğer bu insanlara yeteri kadar değer vermezseniz Üniversitelerde bilimsel çalışmadan yana bir iddianız kalmaz. Bu insanları yokluğun kucağına atarak, ekonomik problemlerini görmezden gelerek üniversitelerde başarı elde edemezsiniz. Dolayısıyla bizim akademisyenlerimize yönelik bir zam talebimiz var. Zam oranı tartışılabilir ama bizim talebimiz meşhur adıyla eşit işe eşit ücret olarak bilinen kanunla, kamu çalışanlarına verilen bir orandır bu 2008 yılında bunu ilk olarak Türkiye Kamu-Sen almıştı o zaman adına denge tazminatı deniyordu ve 40+40 olarak alınmıştı.
Daha sonra adı ek ödeme olarak değiştirildi ve tüm memurlara veriliyor. Akademisyenlerimiz ortalama 500 TL. civarında ek ödeme alıyor, biz bu ek ödemelerin yüzde 100 oranında artırılmasını istiyoruz. Bununla birlikte akademisyenlerin ek ders ücretlerinin de yüzde yüz oranında artırılmasını talep ediyoruz.
Öğretmen ve Akademisyenlerimizin ek ödemeleri kamu çalışanları içinde en düşük olanıdır. Toplumun geleceğini şe-endiren ve son derece önemli bir işi üstlenen öğretmen ve akademisyenler ek ödemeler konusunda yaya bırakılmışlardır. Bu bütçe içerisinde akademisyenlerimizle ilgili eksilik mutlaka düzeltilmelidir. Maliye Bakanı Şimşek akademisyenlerin durumunun iyi olmadığını ifade etti. Sayın Şimşek’in Maliye Bakanı sıfatıyla o eksikliği ve sorunu düzeltmek gibi bir görevi vardır.” dedi.
KONCUK: 4/C’LİLERE KADRO VERİLMELİ VE BU KONU GÜNDEMDEN DÜŞÜRÜLMELİDİR
4/C’Lilere kadro talebini yine gündeme getiren Genel Başkan İsmail Koncuk, 4/C’lilere kadro verilerek bu konunun artık gündemden düşürülmesini istedi. Koncuk, “Geçtiğimiz günlerde KPDK toplantısını gerçekleştirdik. Bu toplantıda önemli kararlar çıktı, toplantı sonrasında teknik bir komite oluşturduk ve komite ortaya koyduğumuz talepleri değerlendi ve bir rapora bağladı.
Önümüzdeki günlerde sayın Bakanın davetiyle anlaşmaya vardığımız bu başlıklarla ilgili bir kanun çalışmasının Ocak ayı içerisinde başlatılması için biraya geleceğiz. Bunlardan biraz bahsedecek olursak, insani boyutu olması bakımından değerlendirdiğimizde 4/C’lilere kadro meselesi var. Şu anda bu masada bu konuda bir mutabakat oluştu. Ancak sayın Bakan masada bize şunu söyledi, 4/C’lilerin rahatsızlığı iş güvenceleridir.
O nedenle bu rahatsızlığı giderecek bir ara formül bulalım teklifinde bulundu. Tabii biz bu ara formülleri çok gördük. Artık bu istihdam türleri kalmamalıdır. Kadrolu istihdam türü esas alınmalıdır. 4/C’lileri de işçi yapmayı doğru bulmuyorum. Doğru olan bütün 4/C’lileri kadrolu devlet memuru yapmaktır. Tabii sayın Bakanın bir çekincesi de hala 4/C’lileştirmenin devam ettiği bazı kurumların olması.
Örneğin Yatağan Termik Santrali özelleştirmede sonuna gelindi sayılır. Bunlara diyorlar ki sizin kıdem tazminatınızı verelim sizleri 4/C’li yapalım. Tabii bu maaş ve özlük haklarında ciddi kayıplar anlamına da geliyor. Hadi özelleştirme yapılıyor o zaman burada çalışanların haklarını koruyarak devlet kurumlarında kadrolu görevlendirmeleri gibi bir mükellefiyetimiz vardır.” dedi.
KONCUK: KPDK’DA BÜTÜN TALEPLERİMİZİ YENİDEN MASAYA TAŞIDIK
Genel Başkan İsmail Koncuk, KPDK’da Türkiye Kamu-Sen’in gündeme getirdiği başlıkları da değerlendirdi. Koncuk, “Sicil affı yine bir diğer başlıktı. Yıllardır bu konuda bir talep var, zaman zaman kamu çalışanları da hatalar yapabiliyorlar. 2005 yılında bir sicil affı oldu. Bu konuda da bir talebimiz var bunun da bir an önce kanunlaşması gerekiyor.
2005 yılından sonra göreve başlayan devlet memurlarına bir derece verilmesi mutabakatımız geçen yılda vardı ama torba yasada yerini alamadı. Bu konuda mutabakatımız bu yıl da var ve inşallah Maliye Bakanlığı bu konuda yine bir çelme takmaz. Bunun kökten çözülmesi lazımdır. Bu bir gelenek haline geldiyse tüm devlet memurlarına göreve başlarken bir derece yüksekten başlatalım ve mesele bitsin.
Mutabakata vardığımız birçok konuyu da yine KPDK’da gündeme getirdik örneğin, 399 sayılı KHK’ya tabi sözleşmeli personelin memurlara tanınan izin haklarından aynı şekilde yararlanması, nöbetçi memur uygulamasının kaldırılması, kadın memurlara hamilelik başlangıcı ve analık izninin bitiminden itibaren bir yıl süreyle gece nöbeti ve gece vardiyası görevi verilmemesi, yardımcı hizmetler sınıfına dahil kadro unvanlarında görev yapan personele ek ödeme verilmesi emeklilik hesabında 30 yıllık süre sınırının kaldırılması da yine mutabakata varılan konulardır.
Bu ve benzeri birçok konular vardır. Ayrıca üniversite mezunu kamu işçileri var. Bunlarda ben üniversite bitirdim belediye otobüsü kullanıyorum, dolayısıyla bitirdiğim üniversite dereceme uygun bir statü kazanmak istiyorum diyorlar. Maaşlarının düşmesini dahi göze alıyorlar, devlete de herhangi bir külfetleri yok. Devlet bu talepleri görmeli ve sorumluluğunu yerine getirmelidir.” Dedi.
Emeklilikte Yaşa Takılanlar Platformunun taleplerini de ekranlar taşıyan Genel başkan İsmail Koncuk, “Devlet bu insanlara verdiği sözü tutmalıdır” dedi. Koncuk, “Emeklilikte Yaşa Takılanlar Platformu geçtiğimiz günlerde beni ziyaret etti. 1999’dan önce devlet memurlarında emeklilik süresi 25 yıldı. 1999 yılında alelacele bir kanun düzenlemesi ile bunların emeklilik hakkı tanınıyor ama sadece emeklilik ikramiyelerinizi veririz, sizin emekli maaşına hak kazanmanız için şu yaşa kadar çalışmanız lazım deniyor.
Şimdi bu insanlar size güvenmiş ama 1999’dan sonra bir ayak oyunuyla bu insanların emeklilik maaşını ödemiyorsunuz. Bu arkadaşlarımız 14 aralık Cumartesi günü Güvenpark’ta bir eylem yapacaklar. Sayın Bakan’a bu konuyu ilettik, o da bu insanların taleplerinin doğru olduğunu ifade ediyor ama bu konuda bir çözüm oluşturulmaması da kabul edilemez. Devletin sözü çok önemlidir.” dedi.
KONCUK: EK GÖSTERGE RAKAMLARI 800'ER PUAN ARTIRILMALIDIR
Programda izleyicilerin sorularını da cevaplayan Genel Başkanımız alan değişikliği, polis ve öğretmenlerin ek gösterge rakamlarının artırılmasına dair görüşlerini açıkladı. Koncuk, “Alan değişikliğinin sınıf öğretmenlerini etkileyeceğini düşünmüyorum. Eğer sınıf öğretmeni ataması yapılacaksa alan değişikliği sebebiyle bunların atanmaması söz konusu değil. Sınıf öğretmenlerinde MEB’in verilerine göre sınıf öğretmeni ihtiyacımız 10 bin 500 civarında. O nedenle alan değişikliğinin sınıf öğretmenlerini etkilemesi mümkün değildir.
Polis ve öğretmenlerimizin ek gösterge rakamlarının 3600’e çıkarılması yönünde bir çalışma var ben bunu hak ettiklerini düşünüyorum. Öğretmenlerimizin ek göstergeleri mutlaka 3600’a çıkmalıdır, bu konuda geç bile kalınmıştır. Sayın Bakan’dan bu konuda bir randevu talep ettim ve bunun yapılmasını sonuna kadar destekliyorum. Türkiye Kamu-Sen olarak aynı eğitim düzeyinde olup aynı işi yapan kamu görevlileri arasındaki ek gösterge adaletsizliği çözülmeli, ek gösterge uygulaması 9. dereceden başlamalı ve 2200 olan ek gösterge rakamları 3600'e yükseltilerek, diğer ek gösterge rakamları da 800'er puan artırılmalıdır. Ek gösterge cetvellerinin 2. Teknik Hizmetler Sınıfı bölümü "a" fıkrasına "Teknik öğretmen" ibaresi eklenmelidir.
KONCUK: ŞU ANDA TEK ADAMA DAYANAN BİR İDARİ ANLAYIŞLA ÜLKEMİZ YÖNETİLİYOR
Türkiye’de tek adama dayanan bir yönetim biçiminin hüküm sürdüğüne vurgu yapan Koncuk, bunun kabul edilemez olduğunu söyledi. Koncuk, “ Dünyada gelişen anlayış çoğulcu demokrasi anlayışıdır, çoğunlukçu değil. Çoğulcu anlayışın hakim olması demokrasi ve insan haklarının o ülkede ne kadar saygın olduğunu gösterir.
Toplum içerisinde bir kişi bile aç ise dinimiz o’nun sorumluluğunu tüm topluma yüklemiştir. Bir kişinin talep ve arzuları dahi toplumda çok önemlidir, bu çoğulcu anlayıştır, demokrasi budur. Ancak şu anda tek adama dayanan bir idari anlayışla ülkemiz yönetiliyor. Sayın Başbakan’ın ağzından çıkan her söz kanun gibi algılanıyor.
Bu anlayış mutlaka değişmelidir. Başbakan dershaneler kapatılmalı diyor, koskoca Milli Eğitim Bakanı “sayın Başbakan’ım bu yanlıştır diyebilmelidir”. Herkes Başbakan’ın söylediği bu yanlış sözün altını doldurmaya gayret ediyor. Bu demokratik bir anlayış değildir. “ dedi.
Genel Başkanın Açıklamaları İçin Tıklayınız.