Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Mali Sekreter Seyit Ali Kaplan ile birlikte Türkiye Kamu-Sen İstanbul İl Temsilciliği’nin İstanbul Üniversitesi’nde düzenlediği “Kamu Sendikacılığı, Sendikal Haklar ve Çalışanların Sorunları” konulu panele katıldı
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Mali Sekreter Seyit Ali Kaplan ile birlikte Türkiye Kamu-Sen İstanbul İl Temsilciliği’nin İstanbul Üniversitesi’nde düzenlediği “Kamu Sendikacılığı, Sendikal Haklar ve Çalışanların Sorunları” konulu panele katıldı. Panelde milletvekili aday adaylığı için görevinden ayrılan Eski Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Hanefi Bostan, Türk Eğitim-Sen İstanbul Şube Başkanları ve Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı diğer sendikaların Şube Başkanları ve Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, akademisyenler ve üyelerimiz katıldı.
Toplu sözleşmeye itiraz hakkımız yok, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma hakkımız yok, toplu sözleşmeleri beğenmediğimiz için dava açabilme hakkımız yok. Tamamen önümüz kapatılmıştır.
Türk Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak memurların hep yanlarında olduklarını ifade eden Koncuk, “Biz kanunun eksiklerini 2012 yılında fark ettik. Değiştirilen 4688 sayılı kanunun yapımında baştan sona kadar bulunduk. Ama bütün taleplerimiz göz ardı edildi. 2010 yılında yapılan Anayasa referandumunda da AKP iktidarının propaganda malzemelerinden birisi bu olmuştur. Anayasaya ‘evet’ denilmesi için ‘toplu sözleşme kanunu getiriyoruz’ denilerek propaganda yapılmıştır. Bunun amacı da kamu çalışanlarının oylarını alabilmektir. Netice itibarıyla, siyasal iktidarın dediği oluyor. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu değimiz bir yapı vardır. Bu yapı da siyasal iktidarın elindedir. Dolayısıyla Kamu Görevlileri Hakem Kurulu iktidarın görüşleri doğrultusunda kararlar almaktadırlar. Maalesef ki o masada da gerçekler konuşulmuyor. Türkiye Kamu –Sen olarak 450 bin üyemiz adına toplu sözleşme masasına oturduk. Bizim itiraz hakkımız yok, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvurma hakkımız yok, toplu sözleşmeleri beğenmediğimiz için dava açabilme hakkımız yok. Tamamen önümüz kapatılmıştır. Orada 14-15 kişilik bir kamu heyeti var. Maalesef herkes itiraz etse dahi, en fazla üyeye sahip konfederasyon genel başkanı yani Memur Sen Genel Bakanı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayesinde toplu sözleşmeye imza atılıyor. Bütün bunları düzeltmek adına uluslararası toplantılarda Türkiye Kamu-Sen temsilcileri olarak elimizden gelen gayreti sarf etmekteyiz” diye konuştu.
Panelde Türkiye Kamu-Sen’in 1992 yılında kurulduğunu, Türkiye’nin ilk konfederasyonu olduğunu da bildiren Koncuk, “O günden bugüne sendikal mücadelemizde elbette çok yol aldık” dedi.
Panelin yapıldığı İstanbul Üniversitesi’nin de Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden bir tanesi olduğuna dikkat çeken Koncuk, “İstanbul Üniversitesi çalışan sayısı bakımından da Türkiye’nin önde gelen kurumlarından bir tanesidir. Ancak maalesef İstanbul Üniversitesi tarihiden gelen gücünü günümüze yansıtamamaktadır “ dedi.
Milli birlik ve berberliğimizin alenen tartışıldığı, ahlaki yozlaşmanın en tepelere sirayet ettiği günümüzde Türkiye’de yanlışlıkların düzeltilmesi için uğraşmamız gerekiyor.
Türkiye’nin gidişatının sorgulanması gerektiğini belirten Koncuk, “Türkiye Kamu-Sen sadece memur sendikacılığı yapmamaktadır. Türk milletinin de varlık davasının tam göbeğindedir. Milli birlik ve berberliğimizin alenen tartışıldığı, ahlaki yozlaşmanın en tepelere sirayet ettiği günümüzde Türkiye’de yanlışlıkların düzeltilmesi için uğraşmamız gerekiyor. Eğer ki biz bu mücadeleyi şimdi yapmazsak, ne zaman yapacağız? Nerdeyse kendisi için yaşayan bir toplum haline geldik. Bu hem bizim milli değerlerimizle, hem de manevi değerlerimizle çelişen bir anlayıştır. Özellikle akademisyenlerimizin, üniversite çalışanlarının sorumluluğunun toplumun diğer kesiminden daha fazla olduğunun düşünüyorum. Yüce Allah ayetinde ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ demiyor mu? Dolayısıyla akademisyenlerimizin sorumluluğu çok daha fazladır” dedi.
Eğer bu çatı çökerse hepimiz altında kalırız. Banka cüzdanları olanlar da, 3-5 tane evi olanlar da bu çatının altında kalır. ‘Bugün işimiz gıcır. Siyasal iktidara sırtımı dayadım. Her dediğim oluyor’ diyebilirler. Ama bizler gerçekleri görmekteyiz ve bu ülkenin gidişatını sorgulamak zorundayız.
Siyasal iktidarlara sırtını dayayanların, gerçekleri görmediklerini söyleyen Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer bu çatı çökerse hepimiz altında kalırız. Banka cüzdanları olanlar da, 3-5 tane evi olanlar da bu çatının altında kalır. Bu insanlar ‘Bugün işimiz gıcır. Siyasal iktidara sırtımı dayadım. Her dediğim oluyor’ diyebilirler. Ama bizler gerçekleri görmekteyiz ve bu ülkenin gidişatını sorgulamak zorundayız. Özellikle üniversiteler bu sorgulamanın merkezinde olmalıdır. Rektör olabiliriz, rektör yardımcısı olabiliriz ama bu statüler gelir geçer. Esas olan bu ülkenin geleceği adına nasıl bir irade ortaya koyduğumuzdur. Korkmadan, çekinmeden bu mücadeleyi başarmalıyız. İstanbul 1 No’lu Şube Başkanımız Hanefi Bostan’ı örnek vermek istiyorum. Hanefi Bostan 1989 yılında Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı’nın kuruluşundan beri bu mücadelenin tam merkezinde yer almıştır. Bugün Hanefi Bostan’ın öğrencileri profesör olmuştur. Bostan, mücadele etmek için zaman zaman çocuklarını, eşini ihmal etmek zorunda kalmıştır. Hanefi Bostan milletvekilliği aday adaylığı için görevinden ayrılmıştır. Hayırlı olsun. Kendisini hem sendikada yürüttüğü hem de akademik hayatındaki başarılı çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum. Umarım milletvekilli olarak aramızdan ayrılır. Umarım bu yolu sizlere, bizlere hizmet ederek geçer. Her zaman Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak aydın arkadaşlarımızın yanında olacağız. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’e bağlı şube başkanlarımız ciddi mücadeleler vermektedir. İstanbul Şubelerimiz de, sendika bile diyemeyeceğim, ne yaptıkları belli olmayan yapılara karşı çok ciddi bir mücadele vermektedir.”
Koncuk sözlerine şöyle devam etti. “Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak her şeyin fakındayız. Özellikle yüksekokul sekreterlerinin görevlendirme zulmünü biliyoruz. Bunların üzerine gitmeye çalışıyoruz, yaşanan sıkıntıları toplu sözleşme masasında dile getiriyoruz. Ancak Türkiye öyle bir noktaya doğru gidiyor ki; artık hiçbir şeyi dinlemeyen, tepki almak istemeyen bir iktidar anlayışı var.”
Devlet memurluğu kavramını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. İş güvencesiz bir çalışan modeli oluşturuyorlar. 5 yıldır bas bas bağırıyoruz. Hala da memurlarımızın bu olayın ciddiyetinin farkında olduğunu zannetmiyorum.
Kamu çalışanlarının iş güvencesinin tehdit altında olduğuna da dikkat çeken Koncuk, kamu çalışanlarının kendilerine kurulan tuzağın farkında olması gerektiğini ifade etti. Koncuk, “Devlet memurluğu kavramını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. İş güvencesiz bir çalışan modeli oluşturuyorlar. 5 yıldır bas bas bağırıyoruz. Hala da memurlarımızın bu olayın ciddiyetinin farkında olduğunu zannetmiyorum. Bizim mezarımızı kazıyorlar, bizler de mezarımızı kazanlara gül veriyoruz. Bütün bunlara rağmen yandaş sendika üye sayısını artırıyorsa, buna ne diyebiliriz? Bilgi ve donanım insanları etkilemenin en etkili yoludur. Kamu çalışanlarını tehdit eden unsurların neler olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Kurulan tuzakların ne olduğunu öğrenmeliyiz. Son olarak da bunları insanlara anlatacağız. Eğer bu gidişat devam ederse, kamu çalışanları kaybedecektir. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak kaybetmemek için elimizden gelen gayreti sarf etmeye hazırız. Ek zam eylemi yapıyoruz. Nisan ayı içinde’ İş Güvenceme Dokunma’ konulu bir eylem yapma hazırlığındayız. Bizler sesimizi kısmayacağız. Kamu çalışanlarını ve milletimizi tehdit eden tüm olayların üzerine gideceğiz” diye konuştu.