Türk Eğitim-Sen’in bu yıl iki grup halinde yapacağı İlçe Temsilcileri Büyük Türkiye Buluşması’nın ilki 20-22 Aralık 2013 tarihinde Antalya’da yapıldı
Türk Eğitim-Sen’in bu yıl iki grup halinde yapacağı İlçe Temsilcileri Büyük Türkiye Buluşması’nın ilki 20-22 Aralık 2013 tarihinde Antalya’da yapıldı. Toplantıya Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, İlçe Temsilcileri ve İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı.
Ülkemiz kokuşmuşluğun tam göbeğindeymiş de haberimiz yokmuş.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından bir konuşma yapan Genel Başkan İsmail Koncuk, yolsuzluk operasyonu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Koncuk şunları kaydetti: “Gerçekten ülkemiz kokuşmuşluğun tam göbeğindeymiş de haberimiz yokmuş. Allah adını bu kadar kullanan, yüce dinimizi her konuşmasında referans gösteren insanların, paraya bu kadar taptıklarını ben bile tahmin etmezdim. Millet olarak inşallah uyanırız. Eğer uyanmazsak, bu günler ülkemizin ve milletimizin iyi günleridir. Tüylerimizi ürperten olaylara şahit oluyoruz. Balya balya paralar, yüz milyon dolarlar… Gördüğümüz bu. Göremediğimiz ne var onu bilmiyorum. Uluslararası bir operasyon varmış. Ne operasyonu? Siz önce millete bu rezaleti açıklayın, yolsuzluk iddialarının doğru olmadığını söyleyin. Ayakkabı kutularından para çıkıyor. Böyle bir şey var mı? Sayın Bakanların çocukları işin göbeğinde. Bir bakanın çocuğu bu işleri yapıyorsa, kendi babasının referansı ile yapar. Benim çocuğum neden yapamıyor? Başbakan ‘hırsızlık babadan oğula geçer’ demişti. Başbakanın tespitlerine aynen katılıyorum. Bundan sonra milletin karşısına çıkıp ne diyecekler merak ediyorum. Allah ya da Peygamber deseler olmaz. Hortumları kestik deseler, kesilen uçları kendilerine bağladıkları ortaya çıktı. Artık milletin karşısına çıkmaya yüzleri kaldıysa, helal olsun demek lazım. İnşallah ülkemiz ve milletimiz kötü günlerden tez zamanda kurtulur.”
O malum sendikanın genel başkanına sesleniyorum: Doğru ve dürüst bir insansan, çık şu fişçilere iki laf et.
MEB’de yapılan fişlemelere de değinen Koncuk, fişlemeleri eleştirmeyenlere sert tepki gösterdi. Koncuk, “Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur. Zulüm ile abad olmaya; diktatörlük anlayışı ile bağdaştıracağımız işleri, demokrasiyle yapmaya çalıştılar. 28 Şubat sürecini, cuntacıları yerden yere vurdular; bunların üzerinden büyümeye, kendilerinin demokrat olduklarını anlatmaya çalıştılar ama fişçi çıktılar. MEB’de yaşanan rezaleti hep birlikte gördük. Herkesi fişlemişler. Fişçi bunlar. Darbecilik konusunu sık sık gündeme getiren, bize de utanmadan ‘bunlar ergenekoncu’ iftirası atan o malum sendikanın genel başkanına sesleniyorum: Doğru ve dürüst bir insansan, çık şu fişçilere iki laf et. Gerçekten samimi olan, doğru ve dürüst olan insan, ‘hatayı babam dahi yapsa yanlıştır’ diyebilendir. Benim adamım yaptıysa doğru, diğerleri yaptıysa yanlış. Böyle bir anlayış ahlaki değerlerle örtüşmez” diye konuştu.
Ben Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yerinde olsam, fişçilikle itham edilen müsteşarı o makamda bir gün dahi oturtmam ve soruşturmanın selameti açısından açığa alırım; kendimde istifa ederim.
Koncuk MEB içinde paralel bir yönetim oluşturulduğunu söyleyerek, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın MEB Müsteşarını görevden alması ve kendisinin de istifa etmesi gerektiğini ifade etti. Koncuk, “Ben Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yerinde olsam, fişçilikle itham edilen müsteşarı o makamda bir gün dahi oturtmam ve soruşturmanın selameti açısından açığa alırım; kendimde istifa ederim. Neden istifa ederim? ‘Bakanlığı yönettiğimi zannediyormuşum ama neler dönüyormuş’ diyerek, istifa ederim. İnşallah Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı bu sorgulamayı yapar. Hatırlarsanız ‘Tetikçiler korkak olur’ diye bir açıklama yaptım. O açıklamamda MEB’de paralel bir yönetim anlayışı olduğunu gördüğümü söyledim. Nitekim ülkemize de paralel yönetim anlayışı olduğunu hep birlikte gördük. Fişlemeyi, Başbakanlık Müsteşarının kardeşinin organize ettiği basına yansıdı. Bu da manidardır. Başbakanlık Müsteşarının kardeşi bu işin içindeyse ve dönen dolaplardan Bakan Avcı haberdar değilse, Avcı’nın haberdar olmadığı nice olaylar vardır. Ne yazık ki MEB’de paralel bir yönetim anlayışı var. Nabi Avcı Bakanlığın görünen yüzü ama altta başka kişiler var ve başka işler yürütülüyor. Bu paralel yapılanmadan MEB’deki birçok bürokrat da rahatsız. Bu nedenle Bakan Avcı’ya sesleniyorum: Ya Milli Eğitim Bakanı olduğunuzu hatırlayarak, işinize sahip çıkarsınız ya da adınızı kirletmeden istifa edersiniz. Türk Eğitim-Sen olarak fişleme iddiaları ile ilgili suç duyurusunda bulunduk. Sendikamızdan başka suç duyurusunda bulunan bir örgüt ya da sendika yok. Biz olmasak, ne yazık ki bu işlerin üzerine gidecek başka yapı kalmadı” dedi.
Kapalı kapılar ardında emir ve talimatlarla toplu sözleşmeye imza atıldı ve bu dönem hovardaca harcandı.Bu sendikanın toplu sözleşmede altına imza attığı rakam, hükümetin vermeyi öngördüğü rakamın 2 milyar 800 bin TL altında.
Toplu sözleşmeleri eleştiren Koncuk, kamu çalışanlarının zarara uğratıldığını kaydetti. Koncuk, “Toplu sözleşmeleri yaptık. Sonuçları ve şekil itibariyle utanç verici bir toplu sözleşme dönemi daha hatırlamıyorum. Kapalı kapılar ardında yapılan anlaşmalar sonucunda çok kötü bir toplu bir sözleşmeye, çok kötü usul ve metotlarla imza atıldı. KPDK Toplantısında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de, diğer konfederasyon başkanları da vardı. ‘Kapalı kapılar ardında emir ve talimatlarla toplu sözleşmeye imza attınız ve bu dönemi hovardaca harcadınız’ dedim.
Bakınız; satan adama satıcı ya da pazarlamacı denir. Başka tabir var mı? Bu niye zorunuza gidiyor? 123 TL’yi allayıp, pulluyorlar. Oysa alttan da baksan, üstten de baksan 123 TL. Adamlarda utanma olmadığı gibi, aklımıza da hakaret ediyorlar. Kamu çalışanları bunu görmüyor mu? 2014 yılında enflasyon farkı yok, aile yardımı yok, çocuk yardımı yok, ek dersler yerinde sayıyor. Türkiye Kamu-Sen olarak yaptığımız çalışmaya göre; bu sendikanın toplu sözleşmede altına imza attığı rakam, hükümetin vermeyi öngördüğü rakamın 2 milyar 800 bin TL altında. Bu şekilde her bir kamu görevlisi 103 TL zarara uğratıldı” diye konuştu.
Bu adamlar bizi pazarlarken, satarken hala birtakım saiklerle bu sendikalara üye oluyorlarsa, bu, ‘beni bu yıl pazarladın, seneye bir daha pazarla’ anlamına gelir.
Kamu çalışanlarının kendilerini pazarlayanlara üye olmasına da tepki gösteren Koncuk, şöyle konuştu: “Hadi bunlar yaptıklarını övecekler ama kamu çalışanlarının da yaşanan rezaleti görmesi lazım. Kamu çalışanları ülkemizin en aydın kesimidir. Bu adamlar bizi pazarlarken, satarken hala birtakım saiklerle bu sendikalara üye oluyorlarsa, bu, ‘beni bu yıl pazarladın, seneye bir daha pazarla’ anlamına gelir. Kamu çalışanlarının da artık şapkayı önüne koyup, ‘kime destek veriyoruz?’ sorusunu sorması lazım. Türkiye Kamu-Sen mensuplarına zulmeden herkes görsün, yalan rüzgarı sona eriyor. Buradan kamu çalışanlarına ‘Türkiye Kamu-Sen üyeliğinden istifa et’ diyen o ahlaksız, korkak bazı müdürlere, bazı kaymakamlara, bazı valilere sesleniyorum: Tetikçiliği bırakın, bu ülkede bizimle beraber yaşayacaksınız.”
Devlet memurluğu kavramı ortadan kaldırılırsa, tüm haklarımız elimizden alınır.
Devlet memurlarının iş güvencesinin tehdit altında olduğunu kaydeden Koncuk, “İş güvencemiz tehdit ediliyor. Devlet memurluğu kavramı en önemli kazanımımızdır. Devlet memurluğu kavramı ortadan kaldırılırsa, tüm haklarımız elimizden alınır. Herkes nasıl bir tezgâhla karşı karşıya olduğumuzu, bu fişçi sendikanın kendilerine nasıl bir gelecek hazırladığını görmesi lazım” dedi.
Eğer bir insan, sadece mülakatta 5-10 puan daha fazla almak için kendisini satıyorsa, emin olun, bu durum, çocuklarına bakmak zorunda olduğu için kendini satmak durumunda kalan kadının durumundan daha kötüdür.
“Kendimi satayım da görevde yükseleyim” mantığının hastalıklı olduğuna dikkat çeken Koncuk, makam, mevki için kendisini pazarlayanları eleştirdi. Koncuk şöyle konuştu: “Yönetici atamalarında neler yaşandığını gördük. Görevde yükselme insanların en tabi hakkıdır. Ancak bunu ahlaki sınırlar içinde istemek lazım. ‘Kendimi satayım da görevde yükseleyim’ şeklindeki mantık hastalıklıdır. Görevde yükselmek; karakterimizle, inançlarımızla birlikte yükselirsek bir anlam ifade eder. Eğer bir insan, sadece mülakatta 5-10 puan daha fazla almak için kendini satıyorsa, emin olun, bu durum, çocuklarına bakmak zorunda olduğu için kendini satmak durumunda kalan kadının durumundan daha kötüdür. İstifa etmek bir haktır. Ama bu, başka bir şeydir. Kendimizi pazarlayarak insanlıktan çıkarız. Bu kafadaki bir insan okul müdürü olsa, vali olsa ne, Başbakan, cumhurbaşkanı olsa ne?”
Yönetici atama konusunda da bütün teşkilatlarımızı tebrik ettiğini kaydeden Koncuk, “Gerekli tepkileri ortaya koyduk. Açtığımız yüzlerce dava devam ediyor. Bu işi takip ediyoruz” dedi.
25 ve 28 Aralık’ta eylemdeyiz!
25 Aralık’ta akademisyenlerin ekonomik durumları, 28 Aralık’ta da bütçe ile ilgili eylem yapacağımızı bildiren Koncuk, şunları kaydetti: “Önümüzdeki günlerde eylemlerimiz olacak. 25 Aralık’ta akademisyenlerimize yapılan ekonomik soykırımı protesto edeceğiz. 28 Aralık’ta da Sakarya Caddesi’nde tüm teşkilatlarımızın katılımıyla bütçe ile ilgili eylem yapacağız. Öte yandan 4/C’lilerimizin durumunu bu eylemde bir kez daha gündeme getireceğiz. Devlet, 23 bin 4/C’li personeli kadrolu yapamıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ‘Ara formül bulalım’ diyor. Ne ara formülü? Bizim için ara formül yok. Bizim için tek formül: 4/C=kadrolu memur.
Toplantının ikinci gününde de Genel Başkan İsmail Koncuk kapanış konuşması yaptı.
Genel Başkan kapanış konuşmasında Türk Eğitim-Sen ve Türkiye Kamu-Sen’in bu yıl yetkili olması gerektiğini kaydederek, “İnşallah bu yıl yetkiyi alırız. Yetkiyi almamız lazım” dedi. Kamu çalışanlarının bir kısmının birtakım saiklerle kendisini malum sendikaya üye olmak zorunda hissettiğine dikkat çeken Koncuk, “Konjonktürel bir büyümeleri var” dedi. Toplumda bir sorumluluk sıralaması yapılacaksa, en üst basamakta akademisyenlerin, öğretmenlerin ve din adamlarının yer aldığını söyleyen Koncuk, “Bunlar, toplumun en önemli üç dinamiğidir ve sigortaya benzemektedir. Biliyorsunuz kablo ısınırsa, şase olursa sigorta atar. Sigortanın yangın çıkmadan atması gerekir. Bu insanlar da sigorta görevi görür. Dolayısıyla o toplumda yanlış giden bir şey varsa, sigortanın atması gerekir. Ama üzülerek görüyorum ki; bu toplumda, sigorta görevini maalesef yerine getirmekten uzak, adına aydın diyemeyeceğimiz birçok insan var” diye konuştu.
Bazı kişilerin tek amacının kendini yaşatmak olduğunu belirten Koncuk, “Oysa bizim dini inançlarımız, milli değerlerimiz bunu söylemiyor. Biz böyle öğrenmedik. Şunu herkes bilmelidir ki; eğer bir toplum, toplumsal düşünme kabiliyetini kaybederse, toplumun dinamikleri değimiz insanlar, görevlerini yapmaktan uzaklaşırsa, toplumun hiçbir geleceği kalmaz” diye konuştu.
Çete dediğiniz insanlar dün Anayasa referandumunda, ‘Mümkün olsa mezardakiler de ayağa kalkıp evet oyu kullanmalı’ diyerek, sizi desteklerken iyiydi de, şimdi mi kötü oldu?
Koncuk toplumda algı zayıflığı oluşturulduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Halk Bankası Genel Müdürü, evinde ayakkabı kutuları içinde bulunan 4.5 milyon dolarla ilgili savcıya verdiği ifadede, ‘O paralar Çorum’da İmam Hatip yapmak için toplanan bağışlar’ demişti. Bu, toplumun algılama gücünde bir zafiyet olduğu düşüncesiyle yapılan açıklamadır. Buna inanacak insanlarımız var mıdır? Vardır. ‘Bal tutan parmağını yalar’ diye bir söz var. Bal tutan adamın parmağını yalamak hakkıdır gibi, hırsızlık meşru hale getiriliyor. Mesela seçim bölgelerinde bir belediye başkanının hırsız olduğu herkes tarafından bilinir ama vatandaş, ‘hırsız ama hizmet yapıyor’ der. Bu ülkede hırsızlık yapmadan belediye başkanlığı yapacak, siyasi alanda faaliyet gösterecek insan kalmadı mı da biz, bu hırsızlara mahkumuz? Başbakan ‘uluslararası operasyon var, çeteler var’ diyor. Çete dediğiniz insanlar dün Anayasa referandumunda, ‘Mümkün olsa mezardakiler de ayağa kalkıp evet oyu kullanmalı’ diyerek, sizi desteklerken iyiydi de, şimdi mi kötü oldu?
Bakınız; bazıları yalaka sendikanın içinde küçük bir menfaat bulmuştur ya da hala menfaat beklentisindedir. Şöyle ki; bir kişi ‘Atatürkçüyüm’ diyor, ‘vatanseverim, milliyetçiyim’ diyor ama hala bu yalaka sendikaya üye oluyor. Sizin genel başkanınız Öğrenci Andı’nın kaldırılmasını destekledi, milliyetçiliği ayaklar altına alıyorlar. Sen Atatürkçüysen, vatanseversen o sendikada ne işin var? Aynı durum diğer bölücü sendikada da var. Dolayısıyla böyle sendikaların sendikal hayatta yer dahi bulamaması lazım. Bu noktada bizim gayretlerimiz çok önemli. Biz Türkiye’nin sendikasıyız. Biz, bu ülkenin değerlerinden besleniyoruz. Ülkemizin ve milletimizin huzuru, mutluluğu bizim hedefimizdir.”