Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 10 Ocak 2014 tarihinde Türkiye Kamu-Sen Antalya İl Temsilciliği tarafından düzenlenen Şube Başkanları İstişare Toplantısına katıldı" />
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 10 Ocak 2014 tarihinde Türkiye Kamu-Sen Antalya İl Temsilciliği tarafından düzenlenen Şube Başkanları İstişare Toplantısına katıldı
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 10 Ocak 2014 tarihinde Türkiye Kamu-Sen Antalya İl Temsilciliği tarafından düzenlenen Şube Başkanları İstişare Toplantısına katıldı.
Türk Eğitim-Sen’in İlçe Temsilcileri Büyük Türkiye Buluşması’nın ikincisi de 11-12 Ocak 2014 tarihinde Antalya’da yapıldı. Toplantıya Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri, İlçe Temsilcileri ve İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı.
DEVLETİMİZ KİMSENİN KARA KAŞINA, KARA GÖZÜNE FEDA EDİLECEK BİR DEVLET DEĞİLDİR.
Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türkiye’nin çok sıkıntılı ve buhranlı günlerden geçtiğini ifade ederek, şunları kaydetti: “Türkiye’yi son 11 yıldır iyi yönettiğini iddia edenlerin hangi kirli tezgâhların içinde olduğunu gördük. Ayakkabı kutularından milyon dolarların fışkırdığını gördük. İmam Hatiplerin temiz adının kirli işlere alet edilmeye çalışıldığını gördük. Bakan çocuklarının evlerinde kasalar dolusu meşruiyeti izah edilmeyen milyon dolarların çıktığını gördük. Buna rağmen Türkiye’de hırsızlık suç değil, hırsızı görmek suç haline geldi. Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. 2010 yılında yapılan referandumla HSYK’nın yapısını değiştirenler, kendi aleyhlerine kararlar vermesi üzerine bu yapıyı yargılar hale geldi. Şu anda HSYK’nın yapısının değiştirilmesi için TBMM’de taslak çalışması bulunmaktadır. Türkiye’de yargı bağımsızlığının alt üst edilmesine hepimizin dikkatle yaklaşması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti orman kanunu ile yönetilmemektedir, aşiret devleti ya da parti devleti değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kimsenin babasının çiftliği de değildir. Tüm kuruluşları kendi kafasına göre alaşağı etme hakkı kimsenin değildir. Bunun cevabını milletimiz demokratik kurallar içinde vermek zorundadır. Bu millet şuna karar vermelidir: Türkiye Cumhuriyeti Devleti insan haklarına dayalı, demokratik bir devlet olarak, kurumların yetki ve görevlerinin belirli olduğu bir ülke mi olacak yoksa bir adamın istediğini yaptığı bir devlet mi olacak? Cumhuriyetten, demokrasiden vaz mı geçeceğiz? Bu karar, her türlü siyasi ve ideolojik anlayışın üzerindedir. Yüzbinlerce şehidin kanıyla kurulmuş bir devletten bahsediyorum. Devletimiz, kimsenin kara kaşına, kara gözüne feda edilecek bir devlet değildir. Siyasi anlayışımız ne olursa olsun bu yaşananlara set olmak zorundayız. Devletimizin oyuncak haline getirilmesine onay verilmemelidir. Bu anlayışı sergileyenlerin ipliğini pazara çıkarmak için elimizden geleni yapmalıyız.”
MEB’DE 28 ŞUBAT BENZERİ FİŞLEME YAPILMIŞTIR.
MEB’de yaşanan fişlemelere de değinen Koncuk “Bunlar 28 Şubat darbesini her platformda yerden yere vurdu. Darbeci mantığın ne olduğunu anlattı, bununla mücadele edeceklerini söyledi. Ama geldiğimiz noktada yine 28 Şubat benzeri fişleme çalışmaları olduğunu gördük. MEB çalışanlarının fişlendiği ortaya çıktı. Yıllardır 28 Şubat mantığı üzerine siyasi anlayışınızı yerleştireceksiniz ama aynı kirli mantığı milleti siyasi görüşlerine göre ayrıştırma anlayışı ile ortaya koyacaksınız. Bu utanılacak bir tablodur. Şunu da söyleyeyim, fişçiler mutlaka sizi de fişlemiştir. Peki nasıl fişlemiştir? Bunlar, memleketi karşılıksız seviyor diye fişlemiştir. Siyasi ikbalimizin önünde engeldir diye fişlemiştir. Ülkenin bölünmez bütünlüğünden yanadır diye fişlemiştir. Fişlesinler. Üstelik fişlemelerin sadece MEB ile sınırlı olduğunu da düşünmüyorum.” diye konuştu.
BAŞBAKANA SORUYORUM: SİZİN DOSTLARINIZ ÇETE Mİ?
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugünlerde hırsızlık olaylarının üzerini örtmek için başka şeyler öne sürülmeye başlandı. Bunlardan birisi de yeniden yargılamadır. Dün Başbakan “Suçsuz insanlar içeride yatıyor” dedi. Ben de soruyorum: Kimin döneminde oldu bunlar? Sizin bunu söylemeye hakkınız var mı?
Öte yandan Başbakan 17 Aralık operasyonu için önce çete demişti şimdi de dost-modern darbe tanımlaması yaptı. Ben de Başbakana soruyorum: O zaman sizin dostlarınız çete mi?
Hatırlarsanız Sayın Başbakan Ergenekonun savcısı olduğunu söylemişti; Zekeriya Öz’ü yerden yere vuranlara “ Abdestinizden şüpheniz olmazsa, namazınızdan da şüpheniz olmasın. Bırakın savcılar görevini yapsın” dediniz. Peki şimdi ne oldu, ne değişti?”
O SENDİKA BAŞKANININ DİLİ BOĞAZINA KAÇTI.
Genel Başkan Koncuk, sendikamızı Ergenekoncu olmakla suçlayanları da eleştirerek şöyle konuştu: “Yandaş sendika bizi Ergenekoncu olarak suçluyordu. O sendika başkanın da dili boğazına kaçtı. Demek ki Ergenekon yokmuş, hepsi hikâyeymiş. Ergenekoncu, Balyozcu diye yakasından tutup içeri atmadığınız insan kalmadı. Yazıklar olsun. Bakalım bundan sonra ne diyecekler? Demek ki Ergenekoncular da suçsuzmuş. Ergenekon hayali bir olaymış. Bunu koskoca Başbakan söylüyor. Ben de şimdi o yandaş sendikanın başkanına sesleniyorum: Haydi çık konuş bakalım. Bu yeniden yargılama neyin nesi açıkla bakalım.
CUMHURİYETİN BEDELİNİN NE OLDUĞUNU BİLEN ADAMLAR BU MÜCADELEYİ VERECEK; HIMBILLAR VE TOSUNCUKLAR DA BİR KENARDA OTURMAYA DEVAM EDECEK.
Biz darbelere sonuna kadar karşıyız. Bakınız 28 Şubat’tan dolayı içeride yatan bir kişi bile kalmadı. Oysa 28 Şubatçılar bu milleti inim inim ağlatmıştı. Yüreğiniz yetiyorsa onlardan hesap sorun. Ama bunlar tatlı su demokratlarıdır. Darbecilerin bunlarla işi olmaz. Darbe yapılır, vatanseverleri içeri atarlar. Darbecilerin hımbıllarla uğraştığını gördünüz mü? Bunlar hımbıl adam.
Herkes bilmelidir ki; darbecilere dün de karşıydık, bugün de karşıyız, yarın da karşı olacağız. Biz tatlı su demokratları değiliz. Demokrasi mücadelesi vermeye devam edeceğiz. Cumhuriyetin bedelinin ne olduğunu bilen adamlar bu mücadeleyi verecek; hımbıllar ve tosuncuklar da bir kenarda oturmaya devam edecek. Darbelerin yetiştirdiği tosuncuklar sendikal alanda da var. Onlar öyle bir şımardı ki ayakları yere değmiyor. Ama bugünlerde onları korku sardı. Çünkü artık yalan rüzgârı sona eriyor.”
TÜRKİYE EKONOMİK KRİZ İLE KARŞI KARŞIYADIR.
Türkiye’nin ekonomik krizle karşı karşıya olduğunu ifade eden Koncuk, “Öyle bir döneme giriyoruz ki; şu anda yaşadığımız olaylar doları fırlattı, borsayı çökertti. Türkiye ekonomik krizle karşı karşıyadır. Önümüzdeki süreçte de enflasyonun iki haneli rakamlara çıkacağını göreceğiz. Bunun acısını da biz çekeceğiz; gariban vatandaşlarımız, memurlar, dar ve sabit gelirliler çekecek. Ama bunlara bir şey olmaz. Çünkü onların milyon dolarları var, yurtdışında banka hesapları, malları, mülkleri var. Ama bizim gidecek bir yerimiz yok. Bu memleket bizim” dedi.
AKADEMİSYENLERİN DURUMU TORBA YASADA DA DÜZELTİLMEDİ.
Toplu sözleşme masasında rezillik yaşandığını, malum sendikanın memurları 123 TL’ye sattığını belirten Koncuk, “123 TL’yi allayıp pullayıp vatandaşa sunmaya çalışıyorlar. 15 Ocak’ta herkes cebine giren parayı görecek. 2014 yılında enflasyon farkı yok, aile ve çocuk yardımı artmıyor, öğretmenlerin ek derslerine zam yok, akademisyenlerin maaşlarında iyileştirme yapılmadı. Ayrıca akademisyenlerin durumu Torba Yasada da düzeltilmedi. Şu anda HSYK ile ilgili kanun taslağı hazırlamakla meşguller, ‘bu pisliğin içinden nasıl kurtuluruz’ hesabı yapıyorlar” diye konuştu.
4/C GİBİ İNSAN HAKLARI İLE ÖRTÜŞMEYEN İSTİHDAM ŞEKLİ OLDUĞU MÜDDETÇE HİÇKİMSE İNSAN HAKLARINDAN SÖZ EDEMEZ.
Sicil affı ve bir derece verilmesi ile ilgili mutabakat sağlandığını ama bu konulara Torba Yasada yer verilmediğini kaydeden Koncuk, 23 bin 4/C’linin yaşadığı dramı da gündeme getirdi. 4/C’nin insanlık ayıbı olduğunu, bu ülkede 4/C gibi insan hakları ile örtüşmeyen istihdam şekli olduğu müddetçe hiçkimsenin insan haklarından söz etmemesi gerektiğini bildiren Koncuk, “4/C’lileri kadroya almak için gayret gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz” dedi.
ÖĞRETMEN KANUNU ÇALIŞMASI HAYATA GEÇERSE EN ÖNEMLİ KAZANIMIMIZ OLAN İŞ GÜVENCESİNİ KAYBEDECEĞİZ.
ÖĞRETMENLERİ İŞ GÜVENCESİZ HALE GETİRMEK GİBİ BİR KİRLİ TEZGAH OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYORSANIZ, O MAKAMLARDA SİZİ RAHAT OTURTMAYIZ.
MEB’in Öğretmen Kanunu çalışması olduğunu belirten Koncuk, öğretmenleri 657 sayılı DMK dışına çıkarmaya çalıştıklarını bildirdi. Bu durumda 800 bin öğretmenin hesap soracağını kaydeden Koncuk, “Gerginlik yaşamayalım. Zira bu gerginlik 1-2 günle sınırlı kalmaz” dedi.
Koncuk şunları kaydetti: “Bu kanunda neler olduğunu detaylı bir şekilde bilmiyoruz. Ama edindiğimiz bilgilere göre, öğretmenliğe başlayanlar ilk 1 yıl kadrosuz çalışacaklarmış. Eğer bir yıl sonra idare çalışmak istemezse, öğretmene uğurlar olsun diyebilecekmiş. Hazırlanan kanun çalışmasında muhtemelen iller arası rotasyon da olacak.
Şunu net olarak söyleyebiliriz ki; bu kanun çalışması hayata geçerse en önemli kazanımımız olan iş güvencesini kaybedeceğiz. Öğretmenlerimiz 657 DMK’nın dışına çıkarılacağı için iş güvencesiz hale gelecek.
MEB’e hiç güvenmiyorum. Çünkü MEB kapalı kapılar ardında iş yapıyor. Bu çalışma Müsteşar Yusuf Tekin başkanlığında yapılıyor. Buradan sesleniyorum: Yüreğiniz yetiyorsa, yaptığınız işin doğru ve ülkemiz için faydalı olduğuna inanıyorsanız bu çalışmanızı muhataplarınızla ve kamuoyuyla paylaşın. Eğer iyi bir çalışma yapıyorsanız zaten destekleriz ama öğretmenlerin kazanılmış haklarını budamak gibi, öğretmenleri iş güvencesiz hale getirmek gibi bir kirli tezgâh oluşturmaya çalışıyorsanız, o makamlarda sizi rahat oturtmayız. Tüm sendikalarla birlik oluruz. 800 bin öğretmen bunun hesabını size sorar. Bu kirli oyunu, sinsi planı devreye sokanlar, öğretmenlerin kazanılmış haklarını budamaya yönelik çalışma yapanlar aklını başına almalıdır. Gerginlik yaşamayalım. Zira bu gerginlik 1-2 günle sınırlı kalmaz. Bu maceradan vazgeçin. Kapalı kapılar ardında bizim haklarımızı almanıza müsaade etmeyiz. Bedeli neyse öderiz ama o çalışmayı emin olun size yaptırmayız.
TÜRKİYE KAMU-SEN VE TÜRK EĞİTİM-SEN’İN YETKİYİ ALMASI EMEĞİN, ALIN TERİNİN, AHLAKIN, YÜREKLİ VE İLKELİ ADAMLARIN HALA DEĞER GÖRDÜĞÜNÜ ORTAYA KOYMAK BAKIMINDAN ÖNEMLİDİR.
Bu sene yetkiyi almamız gerektiğini söyleyen Koncuk, Türkiye Kamu-Sen’in ve Türk Eğitim-Sen’in yetkili olmasının emeğin, alın terinin, ahlakın hala değer gördüğü anlamına geleceğini belirtti. Koncuk şöyle konuştu: “Sizler bu teşkilatın her şeyisiniz. Bizim olmadığınız yerde siz varsınız. Bu sendikayı el birliği ile Türkiye’nin en güçlü sendikası haline getirdik. Şimdi mücadelemizi biraz daha yukarı taşımamız gerekiyor. Sizin duruşunuz, karakteriniz, yılmaz iradeniz bu teşkilatı yüceltmektedir. Şu anda Türkiye’de kimseye eyvallah etmeden, eğilmeden, iktidarların önünde takla atmadan 230 bin üye sayısına ulaşan bir teşkilatın mensuplarıyız. Sizleri tebrik ediyorum. Bundan sonra da bu milletin size ihtiyacı var. Çıtayı yükseltelim ve yetkiyi alalım. Yetkiyi almamız Türkiye’de emeğin, alın terinin, yürekli ve ilkeli adamların, ahlakın hala değer gördüğünü ortaya koymak bakımından önemlidir. Bir ülkede hak etmeyen, emek vermeyen, ahlakı bozuk insanlar bir yere gelirse bu değerler zarar görecektir. Sizin yetkili olmanız bu değerlerin ülkemizde hala kıymetli olduğunu göstermesi açısından önemlidir, Çok çalışalım, hiç durmadan çalışalım. Bu değerlerin Türkiye’de hala anlamı olduğunu arsızlara, soysuzlara, namussuzlara göstermek için yetkiyi alalım.”
SİVAS’TA YÖNETİCİ ATAMALARINDA SÖZLÜ SINAVA AÇTIĞIMIZ DAVAYI KAZANDIK.
Milli eğitimde birçok sorun olduğunu kaydeden Koncuk yönetici atamalarına ve şube müdürlüğü sınavlarına değindi. Koncuk şunları söyledi: “Yönetici atamalarına yapılan sözlü sınavlar davalık olmuştur. Sivas’ta eski yönetim kurulu üyelerimizden birinin açtığı davayı kazandık. Bu önemli bir gelişmedir. İnşallah yargı bu hukuksuzluğa fırsat vermeyecektir. Önümüzdeki günlerde şube müdürlüğü mülakat sınavı olacaktır. Şube müdürlüğü sınavında sadece sözlü sınava göre değerlendirme yapılacaktır. Bu ahlaksızlıktır. İnşallah bunu da yargıda kazanacağız. Herkes emin olmalıdır ki; Türkiye’de yapılan sözlü sınavları takip edeceğiz.”
Genel Başkanın konuşmasının ardından Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırma Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadim Macit katılımcılara “Siyasal İslamcı Otoriter Zihniyetin Arkeolojisi” konulu bir konferans verdi. Daha sonra Hülya Tatlılıoğlu, “Görsel İmaj Yönetimi” konulu bir eğitim verdi. Eğitimin ardından İlçe Temsilcileri İstişare Toplantısı yapıldı.
HER İNSANI SATIN ALIRIZ ZANNETTİLER. OYSA HER İNSAN SATIN ALINAMAZ. SATIN ALINAMACAK İNSANLARIN EN BAŞINDA GELENLER İSE SİZLERSİNİZ, TÜRKİYE SEVDALILARIDIR.
Toplantının ikinci gününde ise Genel Başkan İsmail Koncuk kapanış konuşması yaptı. Koncuk konuşmasında şunları kaydetti: “Bizim gücümüz inanmış dava adamlarından kaynaklanan bir güçtür. Bu gücü hesap edemediler. Her insanı satın alırız zannettiler. Oysa satın alınamayacak çok insan var. Satın alınamayacak insanların en başında gelenler ise sizlersiniz, Türkiye sevdalılarıdır. Bizi satın alacak hiçbir güç yok. Dolayısıyla bulunduğumuz yerde en iyisi, en bilgilisi olalım. Diğer insanları etkilememiz için bu farzdır. Bugüne kadar eyvallahımız olmadan yaşadığımız için şu iktidar, bu iktidar bizim umurumuzda olmadı. Ama bu milletin dertleriyle dertlenen insanların da ülkemizi yönetmesi önemlidir. Bu ülke tombaladan çıkmadı; aziz milletimiz büyük bedeller ödedi. Dolayısıyla bu ülkede yaşayan herkesin sorumlulukları vardır, çocuklarımıza ve torunlarımıza borcumuz bulunmaktadır. Her alanda üzerimize düşen görevleri yerine getirmeliyiz.
10 sene öncesini düşünün. 10 sene önce tartışılmasını dahi hayal edemeyeceğimiz konular bugün hayata geçti. Daha düne kadar Andımızın kaldırılmasını ağızlarına alamıyorlardı. Bundan 3-4 yıl önce yandaş sendikanın genel başkanıyla bir televizyon programına katılmıştım. Programda yandaş sendikanın genel başkanına ‘Andımızın kaldırılmasını istiyor musun?’ diye sormuştum. Cevap verememişti. Ama bugün artık çok rahatlıkla bunu savunur hale geldiler. Tüm değerlerimizi iğdiş etmeye, değerlerimizin içini boşaltmaya çalıştılar. Bu nedenle bizim mücadelemiz, sizlerin ortaya koyduğunuz emek, gayret, alın teri son derece önemlidir. Bu mücadeleyi daha yukarıya çıkarmamız lazım. Hepimiz bilmeliyiz ki; birimizde eksiklik olursa, bu binanın çatısı başımıza çöker, ‘Ben yapmazsam birileri yapar’ diye düşünmeyin, siz yapmazsanız bu ülkede yapacak kimse yok. Bu mücadele, ahlakın hakim olması mücadelesidir. Bu mücadele, coğrafyamızda milletimizin, çocuklarımızın huzur ve güven içinde yaşamasının mücadelesidir. Sendika olarak her alanda mücadele ediyoruz. Atladığımız, unuttuğumuz, ‘bana ne’ dediğimiz bir tek örneği hiç kimse gösteremez. Bu kadar iddialıyız. Bu şartlar altında yapılması gereken neyse yapıyoruz. Hiç geri adım atmadık. Başımıza ne gelir endişesini hiç yaşamadık.”
ÖMER BALIBEY VE HÜSEYİN ACIR’IN GÖREVDEN ALINMASINI KINIYORUM.
Genel Başkan Koncuk MEB’de görevden almaları da değerlendirerek, şöyle konuştu: “MEB’de birtakım operasyonlar devam ediyor. Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürü Ömer Balıbey iyi bir eğitimcidir, insanları siyasi görüşüne göre ayırmaz, MEB’de herkesin saydığı bir insandır. Balıbey’i görevden aldılar. Böyle bir anlayış olur mu? Ömer Balıbey kadar milli eğitimi bilen bir tek adam yoktur. Buna Bakan Avcı da, Müsteşar geçinen Yusuf Tekin de dahildir. Ömer Balıbey’in görevden alınmasını kınıyorum.
Teftiş Kurulu Başkanı Hüseyin Acır da görevden alındı. Acır’ın yerine İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi getirildi. Atıf Ala’nın, Müsteşar Yusuf Tekin ile beraber fişlemeleri yapan kişi olduğu iddia ediliyor. Böyle bir iddia olmasına rağmen, adamlar o kadar pervasız ki, bu kişiyi Teftiş Kurulu Başkanı yaptılar. Bu görev için şartları da tutmuyor. Demek ki, birtakım makamlara gelmek için başka şartlar gerekiyormuş. Bu olayın üzerine Teftiş Kurulu Başkanlığında, başkan yardımcıları, inceleme soruşturma komisyonu üyeleri istifa etti. Ben istifa edenleri tebrik ediyorum. Bu dik bir duruştur; bu ülkede insanlığın, ilkeli duruşun ölmediği anlamına gelir. Ayrıca, Teftiş Kurulu Başkanlığına görevlendirilen Atıf Ala fişleme iddiası ile karşı karşıyadır. Ala’nın bu soruşturmayı yapacak birimin başına getirilmesi de manidardır. Atıf Ala’nın en azından bu göreve gelmeden önce aklanması beklenebilirdi, bu dahi beklenmemiştir. Hak etmeyen bir adamı buraya getiriyorsanız, böyle istifalar da olur. İnsan her makama atlamaz; yıllarca emek vermiş kişilere saygısızlık yapılmaz. Bu görev değişikliğini de kınıyorum.”