Genel Başkan İsmail KONCUK köşe yazısında:"PKK vicdana geldi, yaptıklarından pişmanlık duydu, anaların göz yaşının dinmesi PKK’nın da çok istediği bir sonuçtur, diyemeyeceğimize göre, Murat Karayılan’ın “Devlet yenilmiştir, bu sebeple görüşmeye razı olmuştur
Genel Başkan İsmail KONCUK köşe yazısında:"PKK vicdana geldi, yaptıklarından pişmanlık duydu, anaların göz yaşının dinmesi PKK’nın da çok istediği bir sonuçtur, diyemeyeceğimize göre, Murat Karayılan’ın “Devlet yenilmiştir, bu sebeple görüşmeye razı olmuştur.” sözünü, Bebek Katili Abdullah Öcalan’ın, “ Yeni bir Türkiye kuruyoruz.” açıklamasını anlayabilmek, zorundayız." dedi.
TBMM’nin kuruluşu üzerinden 93 yıl, Cumhuriyetin İlanı üzerinden 90 yıl geçmiştir. 1921 Anayasası'nın ilk maddelerinde yer alan "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" ve "Millî iradeyi millet namına temsil eden tek yetkili organ Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir " ifadeleri ile, kurulan devletin millet iradesine dayandığı tescil edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti üniter bir devlettir. Üniter devlet, merkezi idarenin üstünlüğüne dayalı ve idari birimlerin (ulusal ölçeğin altındaki birimlerin) sadece merkezi yönetimin devretmeyi uygun gördüğü yetkileri kullanabildiği, tek bir birim olarak yönetilen devlettir. Dünya devletlerinin büyük çoğunluğu üniter devlettir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, aynı zamanda bir milli devlettir. ''Milli devlet'', herhangi bir sınıf ve zümreye imtiyaz tanımayan devlettir...O, bütün tabakaların, bütün ictimai birimlerin hak ve menfaatini, koruyan, savunan, dengeleyen ve milletin vicdanında saygı ve itibar bulan ve bizzat milletin teşkilatlanmasından doğan ''bir otorite''dir.
Yukarda ifade ettiğim hususları, bugünlerde tekrar tekrar anlatmakta yarar bulunmaktadır. Bugünlerde hız kazanan sözde açılım politikalarının temelinde bu kavramların, yani devletin kuruluş felsefesinin tamamıyla değiştirilmesi söz konusudur.
Üniter devlet yerine federatif ya da özerk bir yapı oluşturulmak istenmektedir. Özerklik, “Bir topluluğun, bir kuruluşun ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme hakkı, muhtariyet, otonomi.” olarak, tanımlanmaktadır. Federal devlet ise iç yapıları itibariyle özerk olan devletlerin (federe devlet) oluşturduğu siyasi bir birliktir.
Milli devlet yerine ise, iki dilli, iki milletli bir devlet şeklinin benimsendiği çok açıktır. PKK’nın bebek katili lideri Abdullah ÖCALAN’ın, Diyarbakır meydanında okunan açıklamasında, “Yeni bir Türkiye kuruyoruz.” demesinin temelinde bu gerçekler yatmaktadır. Gözden kaçırmadıysanız, yönetim erkini elinde bulunduran hiç kimse, “Sen kimsin ki, yeni bir devlet kuruyorsun, bu yetkiyi kimden aldın?” diyememiştir.
Dikkat edilirse, yukarda ifade ettiğim konularla ilgili hükümet kanadından resmi bir açıklama yapılmamaktadır. Bunu anlayabilmek için satır aralarını okumak, parça parça yapılmak istenilenlerin, birleşmesinden sonra nasıl bir manzara ile karşı karşıya kalacağımızı görebilmek önemlidir. Neler yapıldı.
1-Büyükşehir Yasası değiştirildi. Bir diğer ifade ile, yerel başbakanlar oluşturuldu.
2-Devletin sistematiğini oluşturan Anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesi ile ilgili düğmeye basıldı.
3-Anayasanın 66. Maddesinde yer alan, Türklük tanımının değiştirilmesi için hazırlıklar tamamlandı. Türk adı Anayasadan çıkartılacak. Bu sebeple, bazı taşeron yapılar Türküm, diye başlayan andımızın tamamen kaldırılmasını tartışmaya açtı. Bu şekilde zemin yoklamasıyla, toplumu hazır hale getirmek amaçlanmaktadır. Türk Bayrağı yerine, devlet bayrağı kavramı getirilmesi açıkça teklif edilmiştir.
4-Oluşturulmak istenen özerk ya da federatif, eyalet yapısına uygun bir çalışma hayatı dizayn edilmeye çalışılmakta, bu sebeple, DEVLET MEMURLUĞU kavramı yerine, Anayasanın 128. Maddesine, çalışan tabiri konularak, güvencesiz, kadrosuz bir istihdam şekli oluşturulmaya çalışılmaktadır. Kamuda taşeronlaşmanın son on yılda 15 bin düzeyindn 500 bine dayanması, nasıl bir istihdam şekli istendiğini gözler önüne sermektedir.
Süreci, akıl ve mantık süzgecinden geçiren her Türk vatandaşının, aklına takılan en önemli soru şudur. 29 yıldır eylemlerine göz kırpmadan devam eden, yaklaşık 40 bin insanımızın ölümüne doğrudan doğruya sebep olan, yaklaşık 50 Milyar dolar paraya hükmeden, PKK gibi bir taşeron suç örgütü, hangi sebep ve kazanımlarla, silahlı militanlarını sınır dışına göndermeye, sözde barış yapmaya razı olmuştur.
Bunun cevabını verebilmek için yukarda anlatmaya çalıştığım değişiklik çalışmalarına dikkat etmek, satır aralarını iyi okumaya ihtiyaç bulunmaktadır. PKK vicdana geldi, yaptıklarından pişmanlık duydu, anaların göz yaşının dinmesi PKK’nın da çok istediği bir sonuçtur, diyemeyeceğimize göre, Murat Karayılan’ın “Devlet yenilmiştir, bu sebeple görüşmeye razı olmuştur.” sözünü, Bebek Katili Abdullah Öcalan’ın, “ Yeni bir Türkiye kuruyoruz.” açıklamasını anlayabilmek, zorundayız.
Bütün bunları düşünerek, şahsıma, Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı olmamdan dolayı, Sayın Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay tarafından, 2 Nisan 2013 tarihinde yapılan, akil adamlar heyetinde bulunma teklifini, reddettim. Bizim için MİLLİ GÖREV, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin üniter yapısına, milli devlete sahip çıkarak, milletimizin geleceğine, evlatlarımızın, torunlarımızın istikbaline sahip çıkmaktır. Bizim için MİLLİ GÖREV, ecdat yadiğarı bu topraklarda hür ve bağımsız, TEK DEVLET, TEK MİLLET, TEK BAYRAK ve TEK DİL ekseninde yaşamayı sağlamak için, mücadele etmektir.
Bu sürece, safiyane düşüncelerle, destek veren, “Akan kan dursun, anaların gözyaşları dinsin.” perspektifinden bakanlar, siyasi görüşü, ideolojisi ne olursa olsun, bilsinler ki, kan emici, caniler Büyük Kürdistan hayalinden uzaklaşmak bir yana, zafer naraları atmaktadır. Her kim, bu çözülme sürecine hangi sebeple destek verirse versin, onlar, 93 yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti oluşturma, hür ve bağımsız yaşama mücadelemizin heba edilmek, yok edilmek istendiğini görmelidir.
Kökü dışarda olan dayatmalara teslim olmuş, siyasi organizasyonların kölesi olanlar, elde ettikleri sıcak koltukların dayanılmaz cazibesi ile gelecek kaygısı içinde olanlar, esas kaygımızın, altımızdan çekilmek üzere olan Türk Milletinin en büyük organizasyonu, Türkiye Cumhuriyeti Devletine sahip çıkmak olduğunu bilmelidir. Şerefse, şeref budur, milli görevse milli görev budur.