Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk Ankara Türk Eğitim-Sen 1 No’lu Üniversite Şubesinin düzenlediği iftar yemeğine katıldı
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk Ankara Türk Eğitim-Sen 1 No’lu Üniversite Şubesinin düzenlediği iftar yemeğine katıldı.
İftar yemeğinde konuşma yapan Türk Eğitim-Sen 1.No’lu Şube Başkanı Ali Yazıcı davetlileri selamlayarak, davetlerine icabet eden tüm üye ve katılımcılara teşekkürlerini sundu.
KONCUK: BU GÜZEL TOPLULUKLA BİRARADA OLMAKTAN MUTLULUK DUYUYORUM
Ali Yazıcı’nın ardından kürsüye gelen Genel Başkanımız İsmail Koncuk, “Böyle güzel bir toplulukla ramazan ayında bir aradan olmaktan mutluluk duyuyorum” diyerek Toplu Sözleşme süreci ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Koncuk, “ Değerli misafirlerimiz, Allah tuttuğumuz oruçlarımızı kabul etsin, nice Ramazan aylarına çocuklarımızla birlikte beraberce ulaşmayı nasip etsin. Bugün Toplu Sözleşme görüşmelerinin ilk günüydü. Haberlerden yaşananları takip etmişsinizdir sizlerde. Bende kısaca burada sizlere bilgiler vermek istiyorum taleplerimiz ve Toplu sözleşme ile ilgili. Toplu Sözleşme geçen yıl değişen sendika kanunu gereği 1 – 31 Ağustos arası yapılıyor. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak birçok talebi oluşturduk. Hepsini 24 Temmuz’da Devlet Personel Başkanlığı’na verdik. Bu Toplu Sözleşmelerde en önemli taleplerimizden bir tanesi geçen yıl 666 sayılı KHK ile düzenlenen ek ödemelerden bilhassa akademisyen ve öğretmenlerimizin faydalandırılması idi. Bunun telafisini bu masada istiyoruz. Sadece öğretmen ve akademisyenler için değil tüm çalışanlar için ek ödeme oranlarının yeniden revize edilmesini 25 ile 75 puan arasında artırım yapılmasını talep ediyoruz. Akademisyenlerimizin ve öğretmenlerimizin almış oldukları ek ders ücretleri de yıllardır artırılmadı bunun da yüzde 100 oranında artırılmasını talep ediyoruz.” dedi.
KONCUK: KAMU ÇALIŞANLARININ SON 10.5 YILDA ALIM GÜCÜ YÜZDE 24.6 AZALDI
Türkiye’deki ekonomik verileri de değerlendiren Genel Başkan İsmail Koncuk, “10.5 yılda kamu çalışanlarının alım gücü yüzde 24.6 oranında azalmıştır” dedi. Koncuk, “ Kamu çalışanlarına 10+10 bizim önemli gördüğümüz taleplerden bir tanesi .10+10 zam talebi bazı çevrelere fazla geliyor olabilir. Değerli arkadaşlarım, Son 10 buçuk yılda kamu çalışanlarının alım gücü yüzde 24.6 lık azalma yaşandı. Bu ülkeyi yönetenlerin açıklamalarında ise Türkiye’nin reel olarak yüzde 77 oranında büyüdüğü ifade ediliyor ama kamu çalışanlarının ve emeklilerin alım gücüne baktığımızda ise az önce söylediğim gibi 24.6 oranında azalma var. Türkiye yüzde 77 oranında büyüdü derken Kamu çalışanlarının alım gücünün azalması tam bir tezattır. Bu kabul edilemez. Daha önce Toplu Sözleşme masasında Maliye Bakanlığı bürokratları bazı gerekçeler öne sürer ve “bizim maaşımız AB ülkelerinden düşük ama alım gücümüz gıda ve içecek maddelerinde AB ülkelerinden daha iyi diyorlardı. Bundan 10.5 yıl önce bunlar doğru idi. Ancak, 100 oranı olarak ele aldığımızda 10.5 yıl önce 68 olan bu fark bugün 88 olmuş. Artık AB ülkelerinde ki, gıda ve içecek maddeleriyle Türkiye’de hiçbir fark kalmamıştır. Ancak değerli arkadaşlarım, AB ülkelerindeki bir devlet memuru bizim aldığımız maaşın 2.5 katı maaş alıyor. Akademisyenlerde, doçentlerde, profesörlerde aynı oranda fark var. Artık Maliye bürokratları bu gerekçeyle de Toplu Sözleşme masasında karşımıza gelemezler.” dedi.
KONCUK: EKONOMİ BÜYÜYORSA VATANDAŞA YANSIMASI NEREDE?
“2002 yılında milli gelirden kamu çalışanlarına ayrılan pay 6.6 idi” diyerek sözlerine devam eden Genel Başkan İsmail Koncuk, “ Bugün bu oran 6.2’ye inmiştir. Maliye Bakanlığı’nın verileridir bunlar. Burada tam 5 milyar 84 milyon TL. Kamu çalışanlarının cebinden alınıp başka kesimlere peşkeş çekilmiş demektir. Bu masada bu kayıpların telafisini istiyoruz. Kişi başına düşen gelir 3500 dolarken bugün 10 bin 500 dolar açıklaması sayın Başbakan’a aittir, kendi ifadeleridir bunlar. Eğer 3500 dolardan 10 bin dolara çıktıysa milli gelir bizimde burada bir payımız olmalı. Faruk Çelik bugün kamu çalışanları ve emeklileri enflasyona ezdirmedik , enflasyon üzerinde zam verdik diyor. Siz enflasyon oranında zam yaptıysanız bu sıfır zam demektir. Ekonomik büyümeden memuru faydalandıramıyorsunuz demektir O zaman biz, vatandaş olarak ekonominin büyümesinin vatandaşa ne faydası olduğu sorgulamak hakkına sahibiz.” dedi.
KONCUK: EMEKLİLİK YAŞI, EK GÖSTERGE RAKAMLARI, MEMURA 1 DERECE VERİLMESİ VE VERGİ DİLİMLERİNİ MASADA ORTAYA KOYACAĞIZ
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 65 yaşına çıkarılan emeklilik yaşı, ek gösterge rakamları, 2005 yılından sonra göreve başlayan memurlara 1 derece verilmesi ve vergi dilimleri konusunda da eleştirilerde bulundu. Koncuk, “ 5510 sayılı bir yasa ile emeklilik yaşı 65 e çıktı. Yaş 65’e çıkartılmış ama kanun diyor ki, ben senin çalıştığın 30 yılını değerlendiririm. 2008 den sonra işe başlayanların 65’e yaşına kadar çalışması lazım. Diyelim 23 yaşında memur oldunuz. 42 yıl çalışmanız lazım. Mevzuat diyor ki sadece 30 yıla bakarım, değerlendiririm. Peki geriye kalan 12 yıl nereye gidiyor, havaya. Eğer emeklilik yaşını 65’ e çıkardıysanız buna uygun düzenlemelerinde yapılması gerekmektedir. Geriye kalan 12 yılı hesaba katmayan bir anlayışla emeklilik sistemi düzenlenemez. Kamu işçilerinde olduğu gibi, tüm çalışma süresi emekliliğe sayılmalı ve bu sorun Toplu Sözleşme döneminde çözülmeli.”
“Ek gösterge rakamları düzeltilmelidir. Yardımcı hizmetler sınıfı ki, burada birçok arkadaşımız var, bu arkadaşlarımız ek gösterge alamazlar yıllardır. Biz esasen geçen sene yaptığımız Toplu Sözleşmede ve sonrasında Devlet Personel Başkanlığı ile yaptığımız görüşmelerde yardımcı personelinde ek gösterge rakamlarından faydalanmasını istemiştik ve talebimiz kabul edilmişti. Torba yasada bu konuda bir düzenleme bekledik ama kabul ettikleri bu düzenleme torba yasada maalesef yer almadı.”
“2005 yılından sonra başlayan göreve başlayan arkadaşlarımız için kabul ettirdiğimiz 1 derece verilmesi de yine torba yasada yok. O zaman biz, bu nasıl kabuldür demeyi kendimizde hak görürüz. O nedenle Toplu sözleşme masasında bunları gündeme getirerek toplu sözleşme metni içerisini girmesini sağlayacağız.”
“Vergi dilimleri ayrı bir problem. Geçen yıl hatırlıyorum, toplu sözleşmeler uzamış ve kanun çıkmadığı için birçok arkadaşımız yüzde 15’ lik vergi diliminden yüzde 20 lik vergi dilimine girdiği için kaşık ucuyla zam aldı kepçeyle geri verdi. Bu vergi dilimlerinin en azından memurlarımızın aldığı taban aylık oranında bir çıkarım yapıldıktan sonra geriye kalan gelirlerin bu vergi dilimleri içerisinde düşünülmesi teklifini de masada yaptık.” dedi.
KONCUK: AMAÇ İŞ GÜVENCESİNİ ELİMİZDEN ALMAKTIR, KAMU ÇALIŞANLARI DİKKATLİ OLMALI
Kamu çalışanlarının iş güvencesinin elinden alınmak istendiğine vurgu yapan İsmail Koncuk, memurları dikkatli olmaya çağırdı. Koncuk, “ Biz yarın bu sorunların hepsi çözülsün demiyoruz ama arşive tarihe bir not düşmek bakımından kamu çalışanlarının yaşadığı tüm problemler, üniversite çalışanı, öğretmen, ebenin , hemşirenin, tüm memurların problemlerini tespit ederek bu ülkeyi yönetenlerin önüne koymak mecburiyetimiz var. Çalışma ve Sosyal güvenlik Bakanı Faruk Çelik sıkça şunu söyler, Devlet memurları kanunu köhnemiştir bunu değiştirelim. Bizde bunun üzerine oturduk madem böyle diyorlar , 657 sayılı devlet memurları kanununda neler değişmesi gerekiyorsa 1 ay çalıştık ve sayın Bakanın önüne koyduk. Buyurun böyle değiştirin dedik. Ancak teklif ettiğimiz maddelerden bir tanesi bile Torba yasanın içinde yer almadı. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa neden dolayı köhne diyorlar biliyor musunuz? Bizim iş güvencemiz var, Anayasanın 128. maddesinden kaynaklanan iş güvencemiz var. İş güvencesi getirdiği için köhne diyorlar. Devlet memurlarının elinden iş güvencesi alınmalı ,işçi ile memur arasında yeni bir istihdam modeli getirilmeli ki siyasi iktidarlar istediği gibi memurlarla oynasınlar.
“Şu anda Türkiye’de idari yapının dahi değişmesi konuşuluyor. Özerlik tartışması yaşanıyor, Tv programlarında sıklıkla görüyorsunuz. Türkiye federasyonlar şeklinde idare edilse ne olur? ABD’de de federatif yapılar var bir şey olmuyor diyen anlı şanlı habercilerin konuşmalarını görüyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, eğer Türkiye’nin özerk yapıda sistemi değişirse, bu yerel yönetimlerin her türlü gücü eline alması anlamına gelir. Yani okul müdürünün atanmasından, hemşirenin alınmasından tutunda öğretmenin ataması sosyal ve özlük haklarla ilgili düzenlemeler yerel yönetimler marifetiyle yapılacaktır. Bu idari yapılanma da bugün anladığımız anlamda iş güvencesine sahip devlet memurunun yeri yoktur.”
“Bakın alenen AKP Milletve-eri tarafından Anayasa Uzlaşma Komisyonuna verilen teklifte Anayasanın 128. maddesiyle tanımlanan devlet memurluğu kavramının kaldırılması teklif ediliyor. Biliyorsunuz Anayasanın 128 maddesi “Devletin asli ve sürekli işleri devlet memurları eliyle yürütülür” diyor. Akp’li ve-erin teklifi ise aynen şöyle, “devletin işleri çalışanlar eliyle görülür”. Eğer bu madde bu şekilde değişirse devlet memurluğu kavramı tarihe gömülür, yok edilir. Nasıl bir yapı bizleri bekliyor o zaman? Taşeronlaşmanın alabildiğine yayıldığı, esnek istihdamın uygulandığı, iş güvencesi olmayan hatta part time çalışanlar eliyle devletin işleri yürütülecek. PKK’ya verilen özerk yönetimler şeklinde Türkiye yönetilmeli ki,çözün süreci gerçekleşmiş olsun, pkk terör örgütünün taşeronlarının zaman zaman bu taleplerini görüyorsunuz.”
“Başkanlık sisteminin gündeme gelme sebebi de Türkiye’nin bu anlamda bir idari yapılanma içerisine alınmasından kaynaklıdır. Bunlar birbirine bağlıdır, tesadüfen gündeme getirilen konular değildir. Devlet memurluğu kanunu, başkanlık sistemi, federasyon yapısı tüm bunlar birbirlerinin tamamlayıcı parçasıdır. Kamu çalışanları uyanık olmalı ve hakları için mücadele etmelidir.” dedi.
KONCUK: BU MÜCADELEYİ HEP BİRLİKTE YAPACAĞIZ
Kamu çalışanlarının sendikal tercihlerini doğru yönde yapması gerektiğinin altını çizen Genel Başkan Koncuk, “ Bu anlayışla mücadele içinde adam gibi sendikacılık yapmak lazımdır. Kamu çalışanları da tercihlerini adam gibi, yürekli sendikal faaliyetlerden yana koyması gerekir. Maalesef üzülerek görüyorum, bir üniversitenin rektörü değişiyor, çalışanlarımız sendika değiştiriyor, özellikle Anadolu’da yaşanıyor bunlar. Dekan değişiyor sendika değiştiriyorlar. Sadece üniversite çalışanları ve idari çalışanlar değil Profesörler bile bunu yapıyor. Bu sürdüğü müddetçe kazanımlarımızı kaybederiz. İşte bakın önümüzde bir yerel seçim süreci var 30 mart 2014, sonrasında belki bir anayasa referandumu olabilir, ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi var ve 2015 de ise Genel seçim yaşayacağız. Eğer siyaset anlayışı, 2015 seçimlerinde yine sizlerden bu milletten vize alırsa devlet memurluğu kavramı bitecek demektir. Bu şaka değil. Tüm devlet memurlarımız kendi hak ve hukuku hem de çocuklarının geleceği için haklarına sahip çıkmalıdır. Bu keyfiyet olmaktan çıkıp mecburiyet haline gelmiştir. Eğer bu mücadeleyi sizin gibi entelektüel birikimi olan aydın sıfatını hak etmiş insanlar yapmazsa Türkiye’de bu mücadeleyi yapabilecek başka bir kesim olmadığını bilmeli ve bu şuurla değerlendirmeliyiz. “ dedi.
KONCUK: DAYANIŞMA AİDATI SENDİKA AĞALIĞININ YOLUNU AÇAR, BİZ BUNA KARŞIYIZ
Dayanışma aidatının getirilmesini Türkiye Kamu-Sen’in doğru bulmadığını ifade eden Koncuk, “bu sendika ağalığının önünü açar” dedi. Koncuk, “Toplu sözleşme masasında bugün Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu diyor ki, “biz yetkili sendikayız üyelerimize yüzde 50 fazla Toplu Sözleşme İkramiyesi ödensin”. Değerli arkadaşlarım bu ne demek biliyor musunuz? Türkiye Kamu sen üyesi 3 ayda 50 tl alıyorsa Memur-Sen üyesi 75 tl alsın demek. Sendikaların da bir delikanlı tarafı olmalıdır. Bu delikanlılık değildir. 2006’ da Toplu Sözleşme primi olarak biz bunu literatüre soktuk , 5 tl ile ama bizim üyemiz 5 tl alsın başkalarının ki 2.5 tl alsın demedik.”
“Biz bunu ahlaksız ve etik olmayan bir teklif olarak görürüz. Bir sendikanın adamları birinci sınıf olacak bu ülkede, başka sendika üyeleri ikinci sınıf olacak. Böyle bir teklif getirmenin ben bir sendika Genel Başkanına yakıştığını düşünmüyorum. Kanun zaten böyle bir düzenlemeye cevaz vermiyor.”
“Bunlar birde dayanışma aidatı istiyorlar, biz bunu da doğru bulmadığımızı ifade ettik. Eğer bu olursa yıllardır eleştirdiğimiz sendika ağalığını hortlatacak bir durum ortaya çıkar. Bizler sendika ağası değiliz Allaha şükür. Biz böyle bir şeye amin demeyiz. İnsanların sendikaya üye olma durumu bir iradedir, olmaması da bir iradedir. Dayanışma aidatı aynı zamanda sendikalara üye olmayan kişileri ikinci kere cezalandırma anlamı da taşıyacaktır. Çünkü sendikalara üye olmayanlar zaten Toplu Sözleşme ikramiyesi alamamaktadır.Birde dayanışma aidatı ödeyerek faydalanmaları kanun haline gelirse sendika üyesi olmayanlar Toplu Sözleşme ikramiyesi almayacak hem de dayanışma aidatı ödeyerek iki kez cezalandırılmış olacaklar. Böyle bir uygulama Demirperde ülkelerinde ki gibi sendikacılığı yok edip, sendikal rekabete darbe vuracak ve güdümlü bir sendikacılık anlayışını ortaya çıkaracaktır. Dayanışma aidatının kabulü durumunda 1 milyon 100 bin sendika üyesi olmayan çalışandan ayda ortalama 8.5 – 9 TL. dayanışma aidatı kesilecek ve bir sendikanın kasasına ayda 9- 10 milyon TL. para daha girecektir.” dedi.
KONCUK: KİMSENİN ÖTEKİLEŞTİRİLMEDİĞİ BİR TÜRKİYE İSTİYORUZ
“Kimsenin ötekileştirilmediği bir Türkiye istiyoruz” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, Yaklaşan Ramazan Bayramını da kutladı. Koncuk, “Ben bizlere destek veren tüm arkadaşlarımı, tebrik ediyorum, teşkilatımız bu ülkeye lazımdır. Siyasi görüş ve ideoloji ne olursa oldun bu ülkenin birliği ve bütünlüğü çok önemlidir. Bu ülkede bizim çocuklarımız ve torunlarımız yaşayacak, istiyoruz ki, onlarda bu ülkede göğsünü gere gere hür, bağımsız ve mutluluk içinde yaşasın. Siyasi iktidarın, ortaya koyduğu benim adamım mantığının ülkenin diğer insanlarını ötekileştirme anlamına geldiğini biliyor buna da karşı çıkıyoruz. Herkes ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefli bir vatandaşı olması sebebiyle saygı görmeye değerdir. Bu ülkenin birliği ve bütünlüğüne saygı duyması bizim için yeterdir. Ben yaklaşan Ramazan bayramının da şimdiden hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Saygılar sunuyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.