Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Kanal 99 TV’de yayınlanan “Siyaset ve Gündem” programında gündeme ilişkin olarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.
KONCUK: TÜRKİYE KAMU-SEN MİSYONU VE VARLIK SEBEBİ BELLİ OLAN İNSANLARIN OLUŞTURDUĞU BİR SENDİKADIR
İçinde bulunduğumuz Kutlu doğum haftasının hayırlara vesile olmasını dileyerek sözlerine başlayan Genel Başkanımız, geçtiğimiz hafta sonu yapılan Türkiye Kamu-Sen 5. Olağan Genel Kurulu ve yeni hizmet binamızın tüm milletimize ve kamu çalışanlarına hayırlı olmasını diledi. Koncuk, Türkiye Kamu-Sen 465 bin üyesiyle şu an Türkiye’nin en etkin Konfederasyonlarından birisidir.
11 hizmet kolunda faaliyet göstermekteyiz. 1992 yılından beridir Türkiye Kamu-Sen’in belli başlı gelenekleri oluşmuştur. Türkiye Kamu-Sen misyonu ve varlık sebebi belli olan insanların oluşturduğu bir sendikadır. Bizim Genel Kurullarımız son derece güzel ve anlamlı geçer. Birlik ve beraberlik içinde bir kuruluşuz ve 5. Olağan Genel Kurulumuzu da ağız tadı ve huzurla tamamladık.
Bizim ilkemiz önce ülkemiz diyoruz. Ülkemiz yok ise, ağız tadımız,huzurumuz yoksa hiçbir şey anlam ifade etmez. Bu Genel Kurulumuzda da mutabakatla oluşan tek liste delegelerimizin tamamının teveccühü ile seçimleri kazanmış ve Genel Kurulumuz sağ salim tamamlanmıştır. Ben bu vesileyle tüm teşkilatımıza bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.
Yeni hizmet binamız ise, sizlerinde bildiği gibi kurumsallaşma denilen bir olgu var ve bunun için önce mekan lazım, insan lazım, bilgi lazım. İyi bir mekan o kurumlar için prestij demektir. Üyelerimiz bizler için son derece önemlidir. Onların fedakarlığı ile güzel bir bina yaptık. Binamızda misafirhanemiz, sendikalarımızın çalışma alanları, otoparkı, toplantı salonları, yemekhanesi vs. birçok alan mevcut. Ben başta tekrar üyelerimize ve fedakarca davranan tüm yöneticilerimize teşekkürü bir borç biliyorum” dedi.
KONCUK: 76 BİN İNSANIN STATÜSÜNÜ BİR CEKET GİBİ ÜZERLERİNDEN ÇIKARDILAR
MEB Yasasıyla da ilgili açıklama yapan Genel Başkan Koncuk şunları söyledi: “Bu kanunla 73 bin okul yöneticisi, MEB Merkez Teşkilatında çalışan bakanlık müfettişleri, Merkez Teşkilatındaki şube müdürleri, genel müdürler, müsteşar yardımcıları, TTK başkan yardımcıları, yönetim kurulu üyeleri, il milli eğitim müdür yardımcıları ve ilçe milli eğitim müdürlerinin unvanları ellerinden alındı.
‘Parlamentoda sayısal üstünlüğüm var, istediğimi yaparım’ diyorlar. 20 yılınızı, alın terinizi, emeğinizi kanun çıkararak bir gecede elinizden alıyorlar. Oysa insanların sosyal statüleri emek karşılığı elde edilen bir statüdür. AKP iktidarı 12 yıldır darbeci mantıkla, vesayet anlayışıyla mücadele ettiğini söylemektedir. Ama bunlar, 12 Eylül darbecilerinin, 28 Şubat post modern darbecilerin yapmadığını yaptılar ve 28 Şubat tarihinde, bir kanunla, 76 bin insanın emek ortaya koyarak elde ettiği sosyal statüyü onların üzerinden ceket çıkarır gibi çıkardılar.
İktidarın seçim sandığında ülkeyi yönetme izni alması aklına gelen her şeyi yapabileceği anlamına gelmez. Millet, ‘sen bu ülkeyi hukuk kuralları, demokratik kurallar içinde yönet’ der. Millet, iktidara ‘bu ülkeyi öyle bir yönet ki, insanlar mutlu olsun’ diye yetki verir. Ama siz aldığınız bu yetkiyi istediğinizi yapmak için kullanıyorsunuz. Hukukun hangi maddesi size böyle bir yetkiyi veriyor? Yaptığınızın doğru olduğundan eminseniz, ‘76 bin yöneticinin unvanını şu sebepten dolayı ellerinden alıyoruz’ deyin.
Peki bu kanun neden çıkarıldı? 17 Aralık operasyonundan sonra Türkiye’de paralel yapıyla mücadele iddiası var. Hatta Başbakan ‘inlerine gireceğiz’ demişti. Bu kapsamda emniyette 12 bin polis memurunun yeri değiştirildi. Hâkim ve savcıların yerleri değiştirildi. Diğer kurum ve kuruluşlarda da benzeri anlayış sergileniyor. İktidar ‘Siyasi iktidarıma destek vermeyecek kişileri yönetici yapmam. Benim siyasi iktidarıma hizmet edecekseniz, teslim olacaksanız sizi yönetici yaparım’ diyor. Ben bu kanunu tanımadığımı daha önce de söylemiştim. Bu kanun TBMM’de milletvekillerinin çoğunluğuyla çıkarıldı ama demokratça yapılmadı, insanların elinden kazanılmış haklarını aldı.”
Başarısız olan yöneticilerin görevlerine son verilmek isteniyorsa, bunun başka yolları olduğunu kaydeden Koncuk, “Başarısız insanları bu makamlardan almak için başarılı insanları devlete küstürmenin anlamı var mı? Şöyle bir örnek vereyim: Cebinizdeki para size aittir. Bir kanun çıkararak cebinizdeki paraya el konulabilir mi? Dolayısıyla bu da bir yaşama hakkıdır. Kazanımlarımızla beraber yaşama hakkını kullanmak durumundayız” dedi.
KONCUK: CHP, YAKIN BİR ZAMANDA KANUNUN İPTALİ İÇİN ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURACAK
Bundan sonraki süreçte neler olacağını da anlatan Koncuk, şöyle konuştu: “Kanunun çıktığı tarihten itibaren okul yöneticilerinin tamamının ve diğer üst düzey yöneticilerin görevi sona erdi. Okul yöneticilerinin görevi 13 Haziran’da okul kapanana kadar devam edecek ama okul müdürleri, müdür baş yardımcıları ve müdür yardımcıları fiilen yöneticilik unvanını kaybettiler.
Bu kanunu Anayasa Mahkemesi’ne götürmek için CHP’den 110 milletvekilinin imzası gerekiyor. Geçen gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşmede, kendisine bu konuda hızlı davranılması gerektiğini ifade ettim. CHP, yakın bir zamanda kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine başvuracak. Anayasa Mahkemesi; MEB Kanununu iptal eder mi, bilmiyorum. Ama bir öngörü yapacak olursak; bu şekilde kanun çıkarma hakkı kimseye ait değildir.
Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin kanunu iptal etme ihtimali yüksektir. Buradan sonuç alınamazsa konuyu AİHM’e kadar taşıyacağız. Yöneticilik görevi sona erenler bireysel davalar da açabilirler. Okul yöneticileri de 13 Haziran tarihinden sonra idari mahkemelerine yapılan uygulamanın anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla dava açabilir. Onlara da sendikamız her türlü hukuki desteği verecektir.”
KONCUK: İNSANLAR SATIN ALINARAK SENDİKACILIK YAPILAMAZ
Yönetici atamada yöneticilerin sınav kazananlar arasından seçileceğini, bu bilgiyi de kendisine MEB Müsteşarı Yusuf Tekin’in verdiğini ifade eden Koncuk şunları söyledi: “Peki uygulama nasıl olacak? Bu konuda MEB Müsteşarı Yusuf Tekin ile görüşmüştüm. Tekin’e ‘Bu insanların görevi neye göre devam edecek ya da etmeyecek? Bu iş, siyasi kanallar yoluyla yapılmaya çalışırsa ülke zarar görür. Küskün insanlar oluşur. Bundan kimse kar elde edemez. Başarının tespit edilmesi için kriter konulması lazım’ demiştim. Müsteşarda bunu makul bir talep olarak görmüştü. MEB’in kriter belirleme çalışmaları devam ediyor.
Müsteşarın sözüne güvenmek istiyorum. Uygulamayı göreceğiz. Ancak şunu da belirtmek istiyorum: Şu anda illerde, ilçelerde sarı sendika ‘bize üye olmayanlar okul yöneticisi olamayacak’ diyor. Okul yöneticilerimiz, bu yalancı sendikaya, alçakça anlayışı ortaya koyanlara itibar etmesin. Bu ruhunu satmaya benzemektedir. Alenen bir koltukla onların ruhuna talip oluyorlar. Öğretmen memleketin geleceğini omuzlayan kişidir. Dolayısıyla öğretmenlerimiz, kendi kıymetlerini bilsinler. Öğretmen satılık meta değildir şerefli insanlardır. Öğretmenler, makam için kendilerine böyle teklif ile gelenlerin yüzlerine tükürsünler. Bunun adı alçaklıktır. Sendikacılık insanları mutlu eder. İnsanlar satın alınarak sendikacılık yapılamaz.
Kendimize saygımız kalmazsa, makamlar bize saygı kazandırmaz. Bunlara inanmasınlar. Yönetici atamada yöneticiler sınav kazananlar arasından seçilecek. Bu bilgiyi MEB Müsteşarı Yusuf Tekin verdi. Öte yandan bu, ciddi bir tarihi sorumluluktur. Siz yoldan geçeni, liyakati olmayan bir insanı yönetici yaparsanız, başarısızlığı peşinen kabullenmiş olursunuz. Dolayısıyla bu kanunun iptali için mücadele ediyoruz. Kanun iptal edilmezse, mevcut yöneticilerin bunu en az zararla nasıl atlatacağı da sorumlu bir sendikacılık anlayışıyla değerlendirilmelidir. Şunu da belirtmek istiyorum: Şu anda stajyer olanlar yeni kanuna tabi değiller. Onların stajyerliklerinin kaldırılma süreci eski kanuna göre değerlendirilecek.”
KONCUK: 4/C VE TAŞERONLAŞMA MESELESİ ARTIK ÇÖZÜLMELİDİR
Kamu Personeli Danışma Kurulunda alınan kararlar, 4/C lilerin durumu ve Taşeronlaşma konusu da Genel Başkan İsmail Koncuk’un gündemindeydi. Koncuk, “Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda aldığımız kararlar var. En temel olan kararlardan birisi 4/C liler konusu. Bu 4/C meselesi tam bir insanlık ayıbıdır. Özelleştirilen bir kurumda çalışan insanlara Hukuken kıdem ve ihbar tazminatı vermiş olabilirsiniz ama vicdanen bu olur mu?
Devlet kıdem ve ihbar tazminatını vererek insanını böyle ortada bırakabilir mi? İşte 4/C liler böyle oldu. Devlet bu insanlara sonradan iş verdi ve adına da 4/C dedi. Kadro yok, özlük hakları farklı ve garabet bir uygulama. Bu insanların yıllardır kadro talepleri var ve bizde Türkiye Kamu-Sen olarak bu konuda ki mücadelemizi sürdürüyoruz.
Biz Türkiye Kamu-Sen olarak 23 bin 4/C linin kadroya alınmasını istiyoruz. Ancak iktidar bir türlü buna yanaşmıyor. Çalışma Bakanı sayın Faruk Çelik, “bende kadrolu olsunlar istiyorum” diyor ama mesele bir türlü bitmiyor. Peki engel nedir, anlaşılan Maliye Bakanı’ndan kaynaklı bir sıkıntı yaşanıyor. 23 bin insanı devlet memuru yapmak bu devletin sonu olmaz. Bu devletin ekonomisi pamuk ipliğine mi bağlıdır?
Anayasanın 10 .maddesi kanunların vatandaşa eşit uygulanacağını belirten bir maddedir. Kamuda aynı odada 2 kişi oturuyor birisi 4/C li birisi 4/A lı. Bu insanların işleri aynı. Birisi bin TL. alıyor, diğeri ise iki bin TL. izinleri farklı, sosyal hakları farklı. Böyle bir sistem olur mu?
Farklı hukuki normlar modern hukuk devleti ile bağdaşmamaktadır. Bu ülkeyi yönetenler 4/C zulmünü artık sona erdirmelidir. Bu zulüm son erene kadar Türkiye Kamu-Sen mücadeleye devam edecektir.
Tabii meseleyi sadece 23 bin kişiyle düşünmemek lazım. Böylesine bir anlayış yaygınlaşmamalıdır, bu ülkede gelecekte çocuklarımız da çalışacak. Bunu böyle düşünmek lazım.
Taşeronlaşma, tam bir sömürü düzenidir. Bir takım insanların zengin edilmesi için binlerce insanın geleceğinin çalınması demektir. 11 sene önce kamuda taşeron sayısı sadece 15 bin kişi. Şimdi gelinen rakam 550 bin oldu. Belediyelerle 1 milyon 100 bin, özel sektörü de dahil edince rakam 2,5 milyon oluyor.
Ucuz iş gücü yaratabilmek amacıyla insanların her şeyi çalınıyor. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın diyoruz ama insanı yaşatmak bu mudur Allah aşkına? Bu ülkede 2,5 milyon memleket evladının sömürülmesine göz yumacaksın sonra dönüp insanı yaşat ki devlet yaşasın diyeceksin. Böyle şey olmaz.
Kişi başına milli gelir 10 bin 750 dolar oldu diye övünüyorlar. Ceplerinizi yoklayın 1 dolar çıkar mı acaba. Birileri katır yüküyle parayı götürecek ama vatandaşın cebinde 1 dolar olmayacak. Asgari ücretli 800 TL. ile, emekli 1400 TL ile , memur 2 bin TL. ile bir ay geçirecek ama kişi başına milli gelir 10 bin 750 dolar diyeceksiniz.
Bu hesaba göre, 4 kişilik bir ailenin geliri 43 bin dolar olmalı öyle değil mi? O zaman herkes verin bakalım benim 10 bin 750 dolarımı deme hakkına sahiptir. Bir ülkede haksızlık, hırsızlık varsa adil gelir dağılımı yoksa, işsizlik tavan yapmışsa yönetenler sorumluluğu üslenmelidir. Millet olarak hesap sormasını öğrenmemiz gerekmektedir.
KONCUK: PARALEL YAPI KCK’DIR
Ülkenin iyi günler yaşamadığının altını çizen Genel Başkan İsmail Koncuk, paralel yapının Güneydoğu’da var olan KCK yapılanması olduğunu söyledi. Koncuk, “Türkiye’de paralel yapılanma doğrudur ama Güneydoğu’da bir paralel yapılanma vardır adı da KCK yapılanmasıdır.Bu bölgede ciddi bir güvenlik zafiyeti oluşmuştur. Yollarda kontrolü terör örgütü yapıyor.Paçavralarını göndere çektiklerini görüyoruz.
Bu yaşananlar bölünmeye gitmek değilse nedir? Bu ülkenin evlatlarını katleden insanlar artık bu durumu geldiler. Bunu gören göz lazım idrak lazım. Ülkemiz iyi günler yaşamıyor, demokratik hayatımız ve çalışma hayatımız tehdit altında, haklarımıza sahip çıkmalıyız” dedi.