HAKKIMIZ İÇİN İŞ BIRAKTIK
Türkiye Kamu-Sen olarak ülke genelinde iş bırakma eylemi düzenledik
HAKKIMIZ İÇİN İŞ BIRAKTIK
Türkiye Kamu-Sen olarak ülke genelinde iş bırakma eylemi düzenledik. Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleştirilen eylemlerde kamu çalışanları hayatı durdurarak, üretimden gelen gücünü göstermiş oldu.
“İş Bırakma” eyleminin en önemli duraklarından biri de Ankara idi.. Konfederasyona bağlı sendikalarımızın genel başkanları belirledikleri kurumlar önünde toplanarak eylemi başlattılar. Türk Sağlık-Sen İbni-İ Sina Hastanesi önünde, Türk Yerel Hizmet- Sen: Büyükşehir Belediyesi Önünde, Türk Enerji-Sen: Mitatpaşa Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü önünde, Türk İmar-Sen: Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı Önünde, Türk Kültür Sanat-Sen: Opera Kültür Bakanlığı önünde, Türk Diyanet Vakıf-Sen: Diyanet İşleri Bakanlığı önünde, Türk Büro-Sen: Çalışma Bakanlığı önünde, Türk Ulaşım-Sen: Ankara Tren Garı’nda,
Türk Haber-Sen: PTT Genel Müdürlüğü önünde çalışanlar ile birlikte toplandı. Kurumların önünde yapılan açıklamanın ardından Sıhhıye Abdi İpekçi Parkı’na doğru yürüyüşe geçildi. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve genel merkez yöneticileri ve eyleme katılan çalışanlarla birlikte Abdi İpekçi Parkı’na yürüdü.
Genel Başkan İsmail Koncuk coşkulu kalabalık tarafından karşılandı. Yaklaşık 10 bin kişi Sıhhiye Abdi İpekçi Parkı’nı sloganlarla inletti. Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikalar da kurumlarının önünde başlattıkları yürüyüşü Abdi İpekçi Parkı’nda tamamladı. Saat 12.00 dolaylarında tüm gruplar parkta toplanarak gövde gösterisi yaptı. Sloganlar ve müzik eşliğinde hak mücadelemiz için hükümetten hesap soruldu. Toplu sözleşmede hükümetin memur konfederasyonlarına sunduğu %3,5 + %4’lük teklif, iş bırakma eylemine katılan sendikalı kamu çalışanları tarafından da protesto edildi.
Türk Sağlık-Sen Genel Sekreteri Zafer Yıldırım ve Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri Musa Akkaş’ın sunumuyla başlayan miting, sendikaların alana gelmesiyle coşkuya dönüştü. Genel başkanlar sırayla platforma çıkarak kamu çalışanlarını selamladı. Daha sonra İstiklal Marşı okundu ve ebediyete intikal etmiş şehitlerimiz ve büyüklerimiz için saygı duruşunda bulunuldu.
Ardından Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk miting alanını dolduran on binlerce çalışana konuşma yapmak üzere kürsüye çıktı. Alkışlar ve sloganlar eşliğinde kürsüye gelen Koncuk, konuşmasına vefakar kamu çalışanlarını selamlayarak başladı:
“Kavgam, ekmeğim için; sevdam, ülkem için diyerek, her türlü tehdide gülerek bakıp, kutlu mücadelemizin er meydanına koşan çilekeş, cefakâr, vefakâr kamu görevlisi kardeşlerim, çok kıymetli basın mensupları, Hoş geldiniz, şeref verdiniz. Bugün buraya gelmek, haksızlıkların, hukuksuzlukların; alın terimizi, emeğimizi çalanların karşısına bir abide gibi dikilebilmek her babayiğidin harcı değildir. Memurları, emeklileri enflasyona ezdirmedik deyip, ülkenin kaymağını yandaş çevrelere dağıtanları gördünüz. Günlerce, bu sözde sendikaların ve siyasetçilerin büyük bir nimetmiş gibi anlattığı, toplu sözleşme tiyatrosunu izlediniz. Siz hep sustunuz ve beklediniz. Şimdi sıra sizde; şimdi herkes susacak; siz konuşacaksınız. Bütün haksızlıkları, yüzsüzlükleri; yalancıların suratlarına çarpacaksınız. Siz; Türkiye Kamu-Sen’in büyüklüğüne inandınız, gücüne güvendiniz, her türlü engeli aşarak buraya geldiniz. Allah sizden razı olsun!”
“Hedefimiz kamu görevlilerinin toplu sözleşme, grev ve siyaset haklarını da içeren çağdaş, ILO standartlarında sendikal haklardır” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, kamudaki sorunların sebebinin kamu çalışanları olarak gösterilmesine de tepki gösterdi:
“Ama memurlar olarak, vatandaşlarımızın doğduğu andan başlayarak, hayatının her anında, her alanında hizmet üretmekteyiz. Hastadan bulaşan virüs nedeniyle can veren doktor; kilometrelerce ötedeki köye ders vermeye giderken soğuktan donan öğretmen; haciz ihbarnamesini borçluya tebliğ ettiği için katledilen postacı; yangın söndürürken hayatını kaybeden itfaiyeci, ormancı; asayişi sağlarken şehit edilen polis, zabıta; raylara döşenen bombanın patlamasıyla şehit düşen makinist de biziz. Ancak yöneticiler tarafından her fırsatta hizmet üretmemekle, yan gelip yatmakla suçlanan da biziz. 10 yılda milli gelir %235 büyüdü ama memurlara bu büyümeden tek kuruş pay verilmedi Memurun alım gücü azaldı. Geçtiğimiz ay, 450 zengin iş adamı için tam 2 milyar tl’lik teşvik paketi açıklandı; toplu sözleşme görüşmelerinde 4,5 milyon memur, emekli, dul ve yetim için 5 milyar tl bile çok görüldü. 75 milyonun ortak kaynağından; milletin %99’u için ayrılan pay, milletin geri kalan %1’lik ayrıcalıklı kesimi için ayrılan pay kadar bile olamamıştır. Son 10 yıl içinde toplamda reel anlamda %68 büyüyen bir ülkede, çalışanların pastadan aldığı pay azalıyorsa, burada bir tutarsızlık ve adaletsizlik var demektir. Anayasa değişikliğinde grev hakkımız yok sayıldı, ılo standartları görmezden gelindi, toplu sözleşmenin kapsamı daraltılarak, etkisizleştirildi Kanun değişikliği, demokratik ve sendikal hiçbir kurala uymayan bir şekilde yapıldı Böyle bir anayasa ile böyle bir kanun ile yapılan ilk toplu sözleşmede, bugüne kadar anlatılanların tamamının masal olduğu görüldü 2011 enflasyonu %10,45; son bir yıllık enflasyon %11,14; 2012 yılının nisan enflasyonu %3,09 ama bize reva görülen zam %3,5+%4
Hani Türkiye %8,5 büyümüştü; hani Türkiye Avrupa’nın en hızlı büyüyen ülkesiydi?Biz adalet istiyoruz; varlıkta da yoklukta da adalet istiyoruz 666 sayılı KHK ile ek ödemelerde yaratılan adaletsizliklerin çözülmesini, bir saatlik fazla çalışma karşılığında ödenen 1,35 TL’nin hiç olmazsa çalışanın bir saatlik ücreti tutarına çıkarılmasını, 4/c’li çalışanlarımızın insan haklarına aykırı uygulamalarla çalışmaya mahkum edilmesinden vazgeçilmesini, Mağdur edilen, unutulan 4/b’li ve diğer sözleşmeli çalışanlarımızın kadroya geçirilmesini, işyerlerinde yaşadıkları sorunların çözülmesini bekliyoruz. 666 sayılı KHK ile müsteşara 750TL, öğretmene, akademisyene hiç yok; bu mudur adalet? Bu KHK’da Maliye çalışanları var mı? Yok. Subay, astsubay var mı? Yok. Din görevlisi var mı? Yok. Sağlık çalışanı var mı? Yok. Akademisyen var mı? Yok. Öğretmen var mı? Yok. Bu mudur adalet? Taşrada çalışan uzmanla merkezde çalışan uzman arasında 1500 TL fark; bu mudur adalet? Normal çalıştığında saat başı 10 TL; fazla mesai yaparsan saat başı 1,35 TL; bu mudur adalet?”
Toplu sözleşme masasında hükümetin kendilerine yoğurt ve pekmez teklif ettiğini söyleyen Genel Başkan İsmail Koncuk, yoğurtla, pekmezle bu işin olmayacağını belirtti ve gidişatın iyi olmadığını vurguladı:
“Bu gidişe “dur!” Demek hepimizin boynunun borcu, vatandaş olmamızın bir gereğidir. Bizler bugüne kadar diyalogun her yolunu denedik, hoş görünün her türlüsünü gösterdik, sabrımızı sonuna kadar zorladık. Ama yaptığımız her iyi niyetli girişimde, adres olarak sokaklar gösterildi. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Söz bitti, hoş görümüz karşılıksız kaldı, diyalog mekanizması tahrip edildi. Son çare olarak eylemi seçmek zorunda kaldık. Hakkımızı almak, iktidarı uyarmak, Türkiye’nin demokrasi ile yönetildiğini; demokrasinin temelinde tüm kesimlerin haklarının korunması geldiğini hatırlatmak için; Ülkemizin kaynaklarının adil bir şekilde paylaştırılması için; Yalnızca memurların değil, emekli, dul ve yetimlerin de seslerine kulak verilmesi için bugün buradayız. Bugün güzel yurdumun dört köşesinde memurlarımızın ve emeklilerimizin bütün ümitlerini bağladığı toplu sözleşme görüşmeleriyle adeta alay edercesine, memurlara süt, yoğurt verilmesini önerenlere, türk memuru en güzel cevabı veriyor.Bu cevap, türk memurunun kim olduğunu ve ne denli önemli görevler yürüttüğünü, bizlerle dalga geçenlere, bizleri yok sayanlara anlatıyor. “Yetmez ama evet”, “Nikâh masasında dahi bu kadar içten evet dememiştik” diyenler, şimdi nerdeler? Döktükleri timsah gözyaşları, artık zevahiri kurtarmaya yetmiyor. Bizler, bu masadan sonuç alınması için eylem yapalım dediğimizde, bizlere akıl vermeye kalkanlar, şimdi Türkiye Kamu-Sen’in gölgesine sığınmaya çalışıyorlar.
Toplu sözleşme görüşmelerinde yetkililer tutarsız davranmıştır. Toplu sözleşme görüşmelerinde dahi bir gün ak dediğine öteki gün kara demiştir. Bir gün sıcak baktığı konulara, öbür gün soğuk bakmıştır. Toplu pazarlık masasında taleplerimizi dikkate almayan hükümet, palazlandırdığı sendikalar aracılığıyla, memurlarımızın haklarını gasp etmiştir. Biz bu komik teklifleri asla kabul etmiyoruz. İşte elimde, memurla alay edercesine verilen bu teklif var. Biz bu teklifi yırtıp atıyoruz. Toplu görüşmenin dahi gerisinde kalan bu sözde toplu sözleşme sistemi, yetmez ama evetçilerin Türk memuruna verdiği en büyük zarardır.
Yıllardır, kanunen memurlarca gördürülmesi gereken devletin asli ve sürekli görevleri taşeronlara, ve-ere devredilmiştir. 4-b, 4-c kapsamında istihdam artırılarak, bu çalışanlar birçok haktan mahrum bırakılmıştır. Ülke kaynakları ve öncelikleri güçlü, hatırlı ve yandaş çevrelere dağıtılmıştır.”
Memurun en doğal anayasal hakkını bugün tüm gücüyle kullandığına dikkat çeken Genel Başkan İsmail Koncuk, ülke genelinde gelen haberlerin eylemin başarılı geçtiği yönünde olduğunu açıklayarak sözlerini tamamladı:
“Bizler, toplu sözleşme öncesinde, o masada memurun ve emeklinin gözü, kulağı ve sesi olacağımızı, kimsenin toplu sözleşme masasında pazarlanmasına müsaade etmeyeceğimizi söylemiştik. Bu sözümüzü tuttuk. İşte meydan; işte memur; işte Türkiye Kamu-Sen…Şimdi artık haklı davamız için yola çıktık; demokratik, ekonomik, sosyal ve siyasal haklarımızı istiyoruz. Memurumuzun gelecekle ilgili endişeli bekleyişine, her türlü belirsizlik ve umutsuzluğuna son vermek için başlattığımız mücadelede ellerimizi, gönüllerimizi, saflarımızı ve seslerimizi birleştirdik. “Memurlar ne iş yapıyor ki?” diyenler, memuru görsünler. Her gün sabah, herkes uyurken trenler, otobüsler çalışmaya başlıyor; kesintisiz olarak uçaklar havalanıyor, iniyor; ezanlar okunuyor, ders zili çalıyor, gece gündüz doktor, hemşire, hastabakıcı, temizlikçi görevinin başında; karda kışta, soğukta sıcakta her şartta görev yapıyor; itfaiyeci, ormancı yangınlara koşuyor; polis, asker, zabıta herkes işini yapıyor ve bizler fark etmesek de memurlarımız görevlerinin başında olduğu için, hayat olağan seyrinde, aksama olmadan akıp gidiyor. Ama ne zaman ki, bu çalışanlarımız haklarını istiyorlar; adil bir gelir dağılımı diyorlar, ülke kaynakları etkin ve verimli kullanılsın diyorlar, ne yazık ki o zaman siyasi irade, onlara meydanları gösteriyor. Seçim zamanında verdiği vaatleri unutuyor, imzasına sahip çıkmıyor. Her fırsatta çalışmamakla suçlanıyor; yan gelip yatmakla itham ediliyor. En tabi hakları yıllardır verilmiyor. Devleti temsil eden çalışanlar açlık ve yoksulluğa terk edilmiş, elverişsiz yerlerde çalışırken, seslerine kulak tıkanıyor. İşte ülkemizde kamu çalışanlarının durumu budur. Türk memuru bu nedenlerle bir gün çalışmama hakkını kullanmaktadır. Bizler bugün hükümetin; üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için, tek taraflı uygulamalardan vazgeçerek, tabanın sesine kulak vermesi için, büyümeden pay vermediği kamu çalışanına daha fazla cefa çektirmekten vazgeçmesi için, kapsamlı ve adil bir sosyal güvenlik sistemi için, adil bir gelir dağılımı sağlaması için, ülkemizin kaynaklarını faizciye, rantiyeciye değil, işsizliğe son verecek yatırım harcamalarına aktarması için, memurlarımızın; gerçek anlamda toplu sözleşme ve grev hakkı için, farklı statülerde istihdam edilerek haklarının geriletilmesine “dur” demek için, onuru, haysiyeti, kariyeri ve kaybettiklerini geri almak için, hak için, adalet için, daha güzel yarınlar için iş bıraktık. Şimdi yargı kararlarıyla, anayasa hükmü ile, uluslar arası sözleşmelerle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile bizlere tanınmış olan haklarımızı kullanıyoruz Hakkımızı alana kadar, mücadelemiz devam edecektir.
Bugün ne güzel bir gün; bugün; maskelerin düştüğü, gerçeklerin ortaya çıktığı gündür.
Bugün; akla karanın belli olduğu gündür.
Bugün; iktidarın koltuğunun altına saklananların değil, yürekli olanların günüdür.
Bugün; memurların haklarını koruduğunu iddia eden sözde sendikaların, kaçacak delik aradığı gündür.
Bugün; memurlarımızın cevap hakkını kullanma günüdür.
Bugün; memurlarımız; üzerlerine asılan her türlü asılsız yaftayı parçaladı.“memur ne iş yapıyor ki! Yan gelip yatıyor” diyenler, memurların ne iş yaptığını gördü.
Bugün, meydanlarda tüm haksızlıklara karşı meydan okuyan ve tüm riyakârların günahlarını suratlarına çarpan bir Türkiye Kamu-Sen var.
Bugün inanın ki tüm emekliler, tüm memurlar, tüm Türkiye “iyi ki Türkiye Kamu-Sen var” diyor.
Yaşasın toplu sözleşmeli grevli sendikal hak mücadelemiz! Yaşasın Türkiye Kamu-Sen!”
Genel Başkan kamu çalışanlarının alkışlarla destek verdiği konuşmasını tamamladıktan sonra Ankara seğmenleri sahneye çıktı. Kamu çalışanları seğmenlerle birlikte stres attılar.
Eyleme destek vermek için sivil toplum kuruluşları ve sendikalar da miting alanını ziyaret etti. DSP Genel Başkanı Masum Türker ve ekibi, Mardin millet vekili Ali Öz, Kastamonu milletvekili Emir Çınar, Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu ve bağlı sendikaların genel başkanları, Türk Dünyası kadınları Derneği Genel Başkanı Şenol Bal mitinge destek vermek amacıyla alana gelenler arasındaydı.
KAMU ÇALIŞANLARINA ZAM YERİNE GAZ!
Hak mücadelesi için alanlara dökülen memura, hükümetten zam yerine polisin biber gazı geldi. Sıhhiye Abdi İpekçi Parkı’ndan Kızılay’a yürümek isteyen Türkiye Kamu-Sen’li kamu çalışanlarına daha miting alanından çıkmadan polis müdahale ederek biber gazı sıktı.Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türk Haber-Sen Genel Başkanı İsmail Karadavut, Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı Nazmi Güzel başta olmak üzere sendikalarımızın genel başkanları, yöneticileri, çalışanları ve eyleme katılan memurlar biber gazından olumsuz etkilendi. Müdahalenin ardından kamu çalışanlarıyla birlikte genel merkeze doğru yürüyüşe geçildi. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk genel merkez önünde yaptığı konuşmada polisin müdahalesinin gereksiz olduğuna işaret etti. Genel Başkan Koncuk konuşmasında şunları söyledi:
“Bugüne kadar bu sendikanın üyeleri polisle hiç çatışmamıştır, cam kırmamış, taş atmamıştır. Polisi hedef olarak görmemişler ama bu polis Türkiye’nin polisi mi bu hükümetin mi polisidir. Türkiye Kamu-Sen’in bu eylemi siyasi bir anlam taşımıyor. Hiç kimseye karşı yapılmıyor. İnsanca yaşama hakkını almak isteyen memurun emeklinin feryadını dindirmek için bir irade gösteremeyenlere sesini duyurabilmek için yaptığı bir eylemdir. Çok güzel bir eylem yaptık. İllerden bütün kamu çalışanlarına katkı sağladığına dair haberler geliyor. Öğretmenler, akademisyenler orman muhafaza memurları, zabıtalar, postacılar, din görevlileri doktorlar, ebeler, hemşireler çağrımıza icabet ettiler. Hükümet kamu çalışanlarının ve emeklinin bu sesine kulak vermek zorundadır. taleplerini karşılamak zorundadır. şundan emin olun ki bu gazlar coplar Türkiye Kamu-Sen’i yıkmaya yetmez. Bunu herkes iyi bilmeli. Türkiye Kamu-Sen ve genel merkez yöneticileri adına herkese çok teşekkür ediyorum. Hükümet şunu iyi bilsin ki ya istediklerimizi alacağız ya alacağız.”
İsmail Koncuk’un konuşmasının ardından Konfederasyonumuz Genel Merkezi’ne kadar yöneticilerimize eşlik eden yaklaşık 2 bin dolayındaki kamu görevlisi, olaysız bir şekilde dağıldı.