Kamu görevlilerinin kazanılmış haklarını sermaye yaparak her pazarlıktan memurlarımız ve öğretmenlerimiz adına yeni bir kayıpla çıkan ama hâlâ utanmadan, sıkılmadan kendisini sendika olarak adlandıran bir oluşumun yüzsüz yöneticileri, Genel Başkanımızın kendilerine yönelttiği sendikal eleştirilere, çapları ile orantılı bir cevap vermeye çalışmışlar
Kamu görevlilerinin kazanılmış haklarını sermaye yaparak her pazarlıktan memurlarımız ve öğretmenlerimiz adına yeni bir kayıpla çıkan ama hâlâ utanmadan, sıkılmadan kendisini sendika olarak adlandıran bir oluşumun yüzsüz yöneticileri, Genel Başkanımızın kendilerine yönelttiği sendikal eleştirilere, çapları ile orantılı bir cevap vermeye çalışmışlar.
“Cevap vermeye çalışmışlar” diyoruz çünkü aslında bu bir cevaptan çok, kendi iç dünyalarının karanlıklarında kaybolmuş, ilkesiz ve kişiliksiz bir yaşamın getirdiği hezeyanlar ile tir tir titreyen, yalandan başka bir şey üretemeyen, haysiyet yoksunu bir grubun; Genel Başkanımıza, sendikalarımıza ve konfederasyonumuza yönelik asılsız iftira ve hakaret içeren bir zırvasından ibarettir.
Sendikacılık adına söyleyecek sözleri olmayan, döneme göre pozisyon almaktan, devire göre tavır takınmaktan, tükürdüğünü yalamaktan, söylediğinden dönmekten yönlerini kaybetmiş bu pervanelerin, Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’e ilkeli duruş önermeleri, ne hazin bir durumdur.
Bukalemunları bile kıskandıracak derecede ortama uymayı başaran, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta postal yalayıp, deliklerinde gizlenen, uygun ortamı bulunca demokrasi havarisi kesilen bu zevatın, Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen gibi her dönemde haksızlığın, zulmün ve adaletsizliğin karşısında duvar olmuş, darbelerin ve demokrasi dışı girişimlerin en ağır yükünü omuzlamış, Türkiye’de memur sendikacılığının yerleşmesi için 1980 sonrasında her türlü bedeli ödemiş kuruluşlara darbeci yaftası yapıştırmaya kalkması, nasıl bir zihniyetin ürünüdür?
Elbette ki, muktedir önünde eğilmekten bel fıtığı olmuş bu dalkavukların, bellerini doğrultup haksızlık karşısında dik durmasını, başlarını kaldırıp gerçekleri görmesini bekleyemeyiz. Tehditle, baskıyla, şantajla kamu görevlilerini ekmekleri ile vicdanları arasında tercih yapmaya zorlayanların, memurlarımızın sorunlarına eğilecek ferasetleri de olamaz.
Biz, bu kimselerden çaplarına fersah fersah büyük gelecek bu erdemleri göstermesini bekleme haksızlığını da yapmayacağız ama her gün yön değiştiren bu fırıldaklar, hangi kafa ile Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’e darbeci, vesayetçi, kumpasçı, memurların haklarını savunamayan bir sivil toplum örgütü nitelemesini yakıştırıyor, onu anlayamıyoruz.
Genel başkanı, “Bütün memurlar sözleşmeli statüye geçirilmelidir” diyen bir sendika;
Genel başkanı, “Dünyayı geziyorum, birçok ülkenin devlet yöneticilerinin çocuklarının Türk okullarında okuduğunu görüyorum. Ülkemizin dilini, kültürünü, değerlerini anlatan muhteşem hizmetler yürütülüyor. Geçen yıl 83 ülkeydi, bu sene 100 ülke çocuklarının katılımıyla Türkçe Olimpiyatları gerçekleşecek. Biz İngilizce öğrenmek için can atarken, onlar Türkçeyi dünyaya öğretiyorlar. Türkülerimizi, şarkılarımızı ve folklorumuzu yabancı ülke çocuklarının ağzından dünyaya tanıtıyorlar. Bu hizmetler ancak alkışlanır. Sayın yavru muhalefet partisi genel başkanına çağrımız; 'bu hizmetlerin durdurulmasını istemek yerine, gölge etme başka ihsan istemeyiz' diyoruz." diyen bir sendika;
Genel başkanı, “Dinsiz Anayasa” isteyen bir sendika;
Genel başkanı, her gün, beş vakit, kırk kere vecd ile okuduğumuz Fatiha için “Her gün Fatiha’yı bile okutsanız tiksinirsiniz.” diyen bir sendika;
Genel başkanı, terörist başının salıverilmesi, bebek katillerinin affedilmesi, Türkiye’nin federatif bir yapıya dönüşmesi yolunda rapor hazırlayan akiller heyetine dâhil olan bir sendika;
Genel başkanı, önce “Ergenekon’la kirler deşifre oluyor.” diyen, sonra “Ergenekon bir kumpastı” diyen bir sendika;
Genel başkanı, “Açılımı hayvanlar bile anladı ama bazıları anlamadı.” diyerek, bu vatan uğruna hayatlarını hiçe sayan gazilerimiz ve şehitlerimiz başta olmak üzere, eli kanlı teröristlerle pazarlık yapılmasına karşı çıkan milletimize hakaret etme cüreti gösteren bir sendika;
Siyasi iktidarın etekleri altına saklanan, sahiplerini kızdırma korkusuyla, toplu sözleşmelerde taleplerini dile getirmekten dahi aciz kalan bir sendika;
Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na hükümetin teklifini kabul eden akademisyen temsilcisi gönderen sendika;
2014 yılında enflasyon farkı hakkının tamamını, 2015 yılında ise memur maaşının %1,8’ini iktidara peşkeş çeken sendika;
4/C’li çalışanların mahkeme yoluyla aldığı 650 liralık ek ödemeyi toplu sözleşme ile 150 liraya düşürten sendika;
Hakları için yollara düşen, sözleşmeli mesai arkadaşlarına kadro verilmesi, iş güvencelerinin ellerinden alınmaması için bir günlük iş bırakma hakkını kullanan memurlarımızı idareye gammazlayan, bu yolla siyasete yaranarak menfaat sağlamaya çalışan, grev kırıcı bir sendika;
Toplu sözleşmede karar altına alınan konuları dahi dile getirmekten aciz, imzasına dahi sahip çıkacak cesaretten mahrum bir sendika Türk Eğitim-Sen’e ve Türkiye Kamu-Sen’e dil uzatamaz.
Yalancılığın ötesine geçmiş, ar damarı çatlamış, yüzsüzlükte seviye atlamış sendikacılığın gayri meşru çocukları, bize erdem ve değerlerden bahsedemez.
Biz, bu ülkenin temellerindeki sessiz kahramanların temsilcisiyiz.
Biz, bu vatan için sayısız şehit vermiş bir davanın neferleriyiz. Şehit vermenin, yas tutmanın, vatana, devlete, millete ve değerlere sahip çıkmanın ne demek olduğunu onlardan öğrenecek değiliz. Bu vatan için canını veren, kanını döken her birey bizim öz kardeşimiz, ciğer paremizdir.
Biz, bu kendini bilmezler gibi 15 Temmuz’da şehit olan 2 kahraman kardeşimizi, diğer şehitlerden ayırıp “Senin şehidin, benim şehidim” kavgası güdecek ve böylesine hassas bir dönemde, bu milletin temellerine, şehitler üzerinden bile nifak tohumu ekmekte beis görmeyecek tıynette de değiliz.
Kaldı ki, fırsatçı yaklaşımlarla, her türlü ahlaki değeri ayaklar altına alıp, her fırsatta 15 Temmuz’da şehit olan üyelerini öne sürüp, vatan, millet ve devlet uğruna can veren şehitlerimiz üzerinden siyasi, sendikal ve kişisel menfaat devşirmeye kalkışacak kadar alçak oğlu alçak da değiliz.
“En iyi ne bilirsin?" diye sormuşlar alime; “Haddimi bilirim” demiş.
Her devirde yön değiştiren, söz değiştiren, ilke değiştiren ama sendikacılıkta rengi hiç değişmeyen daima sarı kalan bu zevata, “Eğer gerçekten bir erdeminiz varsa önce haddinizi bilin” diyoruz.
Haddini aşanlara, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlara, her devrin adamlarına Necip Fazıl’ın “Sana alçak diyemem, çünkü alçaklık da seviye belirtir, sen çukursun, çukur!” sözünden başka bir niteleme yakışmamaktadır.
Türkiye Kamu-Sen Genel Merkezi