Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Koordinasyon toplantısı Ankara’da yapıldı
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Koordinasyon toplantısı Ankara’da yapıldı. Toplantıya Türkiye Kamu-Sen adına Genel Başkan İsmail Koncuk ve Genel Dış İlişkiler Sekreterimiz ve Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci katıldı.
GUY RYDER: TÜRKİYE-ILO İLİŞKİLERİ VE BEKLENTİLERİ KONUŞACAĞIZ
Toplantının açılışında bir konuşma yapan ILO Genel Direktörü Guy Ryder, “Bu toplantıda Türkiye-ILO ilişkilerini konuşacağız. Amacımız yarın Türkiye’de yapılacak olan G-20 zirvesi ve bu anlamda L-20 toplantısını yapmaktır. Özellikle sosyal tarafların vereceği mesajlar ve fikirler bizim için son derece önemlidir. ILO’da yapmak istediğimiz iki şey var, birincisi, bir reform ve iyileştirme yaparak iş kapasitesi geliştirme, insan onuruna yakışır bir iş ve çalışanların haklarını alabilmesi için çabalayan bir ILO, ikincisi ise, ülkeler bazında neler yapabiliriz? Özellikle bu konularda yol alma çabası içinde olacağız.” dedi.
KONCUK: ILO’NUN ETKİNLİĞİNİN TARTIŞILMASI GEREKİYOR
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk katılımcıları selamlayarak başladığı konuşmasında, Türkiye gündemi ve çalışma hayatında önce çıkan başlıkları değerlendirdi. Koncuk,“Temsil noktasında yaşanan olumsuzlukları beğenmiyoruz. Bizim uluslararası kuruluşlarda üye olamamamızın sebebi bellidir ama bizim oralara alınmamamız, o kuruluşların uluslararası sıfatına uygun değildir.
Ülkemizde toplu sözleşme ve grev hakkı problemi var. Biz 450 bin üyemiz adına masada varız, imza yetkimiz yok, hakem heyetine başvuru hakkımız yok. Bu durum demokrasi de katılımcılık adına çok sakat sonuçlar içeriyor. Gerçi Kamu Kamu görevlileri Hakem Kuruluna hakkı olsa da bunun bir anlamı yok, çünkü kurulun içeriği hükümet yanlısı bir yapıdan oluşmakta. Grev hakkı yok, hükümet tanımıyor, yargı kararlarına rağmen uygulamalar hayata geçirilmiyor.
19.konu başlığının açılması bize göre tartışmalıdır. ILO’nun ülkelerle ilgili alınan kararları uygulatmakta etkinliği tartışılmalıdır.
Ülkemizde sendikalar üzerinde yoğun bir hükümet baskısı var. Mesela eğitim hizmet kolunda bir gecede 76 bin idareci görevden alındı. Yerlerine atanacak isimlerde aranan ilk şart mutlaka bir sendikaya üye olmasıydı. Şayet bir başka sendikadan iseniz bu hakkı kullanamazsınız. Kamu çalışanları böylesine bir baskı altında sendikal tercihlerini belirliyor. Ülkemizde en tabii haklarınızı bile kullanmak neredeyse üye olduğunuz sendikaya bağlı hale geldi.
Yakınlarda 55 bin öğretmen atandı, Bunların stajyerliğinin kaldırılması için önce yazılı sınava girecek, sonra sözlü sınava girecek. Estirilen hava malum sendikaya üye olmazsanız stajyerliğiniz kalkmaz anlamındadır.
Kanunda köklü değişiklikler yapılmalı ve hükümetlerin sendikaları müdahale alanı olarak görmesi bağımsız sendikacılık anlayışı ile çelişmektedir.
Daha dün bir medya grubuna polis baskını yapıldı. Bu medya grubu size karşı olabilir, size muhalif olabilir. Ancak bu susturma girişimi ne demokratiktir ne de hukukidir. Ülkemizde ne yazık ki yargı kararları uygulanmıyor. Ülkem artık hukuk devleti olmaktan çıkıyor. Bugün birileri için güzel günler olabilir ama bu ülkede herkes iyi olmazsa bu hiç doğru bir gidiş değildir. Bugün güzel diyenler yarın, ben ne yaptım diyebilir ama iş işten geçmiş olur.
Terör ne yazık ki başını aldı ve gidiyor. Seçim öncesi her şey normaldi, seçim sonrası bir anda olaylar patladı. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak terörü her zaman lanetliyoruz. Terör tüm dünyada masum insanları hedef alan insanları öldüren bir yapıdır. Terör konusunda dünya mutlaka Türkiye’ye destek olmalıdır” dedi.