Değerli basın mensupları,
Öncelikle hepinize hoşgeldiniz diyorum ama sizi asık bir suratla karşıladığım içir özür diliyorum
Değerli basın mensupları,
Öncelikle hepinize hoşgeldiniz diyorum ama sizi asık bir suratla karşıladığım içir özür diliyorum. Dün akşam, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklama nedeniyle, maalesef gülen yüzlerimizi asık suratlı hale getirmek zorunda kaldık. Siyasi irade, uzlaşmacı ve samimi tavrı anlamamıştır. Siyasi irade, bizim uzlaşma noktasındaki mücadelemizi kavrayamamıştır. Siyasi irade toplumdaki zorlukları,karşılaştığımız krizleri aşmak için dayanışma zemini oluşturalım derken, dayanışma zeminini, özellikle dar ve sabit gelirli insanların, gelirlerinden kopartarak oluşturmaya çalışmaktadır. Dayanışma zemini, fedakarlığın da, nimetin de adil paylaşılmasını gerektirmektedir. Siyasi irade, adalet anlayışını maalesef dün akşam kamu çalışanlarının ücretleriyle ilgili açıklamasında ortaya koymuştur. Bu açıklamadaki rakamlara bir göz atmamız gerekmektedir:
2003 yılı kayıplarının, yüzde 12.7 olduğu, kamu işveren kurulu tarafından teyit edilmiştir. Bu kayıpların karşılanması için, 160 milyon lira gibi bir rakamı, ödeyebileceklerini beyan etmişlerdir. 2004 yılında ise yüzde 6 artı yüzde 6'lık, bir ücret artışını öne çıkarmışlardır. Siyasi irade bu rakamları beyan ederken, 2003 yılı kayıplarını 2004 yılı zammını içerisine koyarak, 6 artı 6 ve 160 milyon lirayla birlikte yüzde 13.8 olarak kamuoyuna açıklamıştır. 2003 yılında, yıl sonu enflasyonunun yüzde 20 olacağı, dün yapılan Yüksek Planlama Kurulu toplantısında açıklanmıştır. 2003 yılı başından bu yana kamu çalışanlarına verilen ücret artışı ise, yüzde 12.2'dir. Şimdi soruyorum; yüzde 8 civarındaki reel kayıp, nasıl karşılanacaktır? Memurumuz enflasyonun altında ezdirilmemiştir diyenler, yüzde 8'lik reel kaybı nasıl izah edeceklerdir, kamu oyuna nasıl açıklayacaklardır? biz de merakla bekliyoruz. 2004 yılıyla ilgili, bütçede ayrılan paraya baktığımızda, 28,5 katrilyon memur ücretleri için, ödenek ayrılmıştır. 2003 yılında ise bu rakam, 23,6 katrilyondur. Yani 4.9'luk bir artış söz konusudur. Yine soruyorum, eğer rakamınız yani 13.8'lik oranınız doğru ise, ki bize göre doğru değildir. Yüzde 23.6'dan yüzde 28.5 katrilyona nasıl çıktınız? Yüzde 13.8'lik artış, bu rakama ulaşmamaktadır. Arada 1.650 katrilyonluk bir rakam kalmıştır. Bu rakam nereye gidiyor, bu meblağ ne için ayrılmıştır? Kamu çalışanlarının ödenekleri içerisinde gösterilen bu rakam, 2004 yılı içerisinde hangi kaleme transfer edilecektir? Yine kamu çalışanlarına, 6 artı 6 ve 160 milyon liranın dışında ücret artışı yapılmamaktadır ifadesini kullanmaktadırlar. Ekonomik gerekçeler, ekonomik göstergeler ve makro büyüklükler 2003 yılı sonunda yüzde 5'in üstünde bir büyümeyi ortaya koymaktadır. Bu nasıl ekonomik göstergedir ki, bu büyümeden kamu çalışanları hiç pay alamamaktadır. Bu nasıl ekonomik uygulamadır ki, bu pay hep belli çevrelere kaymaktadır. 2004 yılı ücret artışının daha fazla yapılamamasını gerekçe olarak, Irak'a asker gönderilmesi gösterilmektedir. Şimdi siyasi iradeye soruyoruz, Irak halkından böyle bir talep var mıdır? yok. Irak'ın geçici hükümetinden böyle bir talep var mıdır, yok. Birleşmiş Milletlerin böyle bir kararı var mıdır? yok. Siz kimin kararına dayanarak, Irak'a asker gönderiyorsunuz? ABD'nin kontrolü sağlayamamasının sonucu, orada Müslüman Türk askerinin kalkan olmasına sebebiyet verecek bir kararı uygulamaya koyuyorsunuz. Bunun destekçileri kimlerdir? Uluslar arası sermayenin, ulusal uzantıları, bu kararı sonuna kadar desteklemektedirler. Sebep, kontrol altındaki Irak'tan beklentilerdir. Yani, Türk askerinin kanına ekmek doğrayanlardan faturayı ödettirmeyeceksiniz, gelip kamu çalışanlarına bu faturayı ödettireceksiniz. Böyle bir hakkınız yoktur. Kamu çalışanları hakkına helal etmeyecektir.
Türkiye Kamu-Sen, özellikle kamu çalışanlarının haklarının korunması ve geliştirilmesi için, uzlaşıcı tavrını her zaman sürdürmüştür. Bundan sonra da sürdürecektir. Yine söylüyoruz, Türk askerinin Kuzey Irak'ı kontrolü, geleceğimizi tehdit etmektedir, Kerkük ve Musul'un kontrolü oradaki soydaşlarımızı, kardeşlerimizi tehdit etmektedirler. Bunun için gönderiyorsanız, açıktan ilan ediyorum, Türkiye Kamu-Sen olarak, kamu çalışanları olarak, 160 milyon lirayı da 6 artı 6'lık zammı da istemiyoruz.
Türkiye Kamu-Sen olarak uzlaşmacı tavrımızı en samimi şekilde bugüne kadar sürdürdük. Bundan sonra da sürdürmek istiyoruz, ama görülen o ki bu tavrımızı sürdürme şansı bize bırakılmıyor. Biz yaklaşık 16 bakanla görüşme yaptık. Son olarak da Mehmet Ali Şahin Bey'le görüştük. Bize, toplumda gerginlik hiç kimsenin işine yaramaz demişti. Sayın Başbakanla, kamu çalışanlarının haklarının korunması ve geliştirilmesi için 2004 yılı zamları için, "Bakanlar Kurulu'nda bir esneklik sağlanabilir sizi Başbakanla görüştürmek konusunda ben sorumluluğu üzerime alıyorum ben, sizi görüştüreceğim" demişti. Ben dün akşamdan beri Mehmet Ali Şahin Bey'e ulaşamıyorum. Özel kalemi kendisine bildiriyor ama cevaben size döneceğiz diyorlar, halen dönen yok. Dün İçişleri Bakanı ile bir görüşmemiz vardı. Bakanlar Kurulu toplantısının uzaması nedeniyle ertelendi. Artık bunun da doğru bir gerekçe olduğu kanaatinde değiliz, inanmıyoruz.
Türkiye Kamu-Sen ısrarını sürdürmektedir. Kamu çalışanlarının 2004 yılı zamları ve 2003 yılı kayıpları için Sayın Başbakanla görüşme ısrarımızı önümüzdeki Cuma gününe kadar sürdüreceğiz. Cuma günü, bütçenin meclise gönderilmesi söz konusudur. Ama, umutlu olduğumuzu söyleyemem. Biz, toplumda gerginlik yaratmamak için, toplum kesimleri arasında herhangi bir şekilde ülkenin bulunduğu dış politik gelişmeler ve bu konudaki ısrarcı tavırlar nedeniyle uzlaşmacı tavrımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Ama yapacak başka çaremiz kalmadığı noktada, meydana inmekten asla tereddüt etmeyeceğiz.
18 Ekim 2003 tarihinde, on bir ilde, bu iller, Adana, Antalya, Kayseri, Samsun, İzmir, Konya,Eskişehir, Kocaeli, Sivas, Erzurum ve Trabzon'da bölgesel mitingler ve yürüyüşler başlatılacaktır. Plan bütçe komisyonu üyeleri ve meclisteki milletve-eri faks yağmuruna tutulacaktır. Yine Plan Bütçe Komisyonu üyeleri, illerden gelecek arkadaşlarımızla rahatsız edilecektir. TBMM'ye, genel kurulunda bütçe görüşülmeden uzlaştırma kurulu kararlarının uygulanması için, ısrarımız sürecektir. Ancak, riski paylaşırken bütününü bize ama nimeti paylaşırken ne düşerse bize anlayışını mutlaka yıkacağız.
Türkiye Kamu-Sen olarak, toplumda gerginlik yaratmadan, haklı olduğumuz noktadaki ısrarımızı sürdüreceğiz. Bu konuda kamuoyunun büyük desteği vardır. Türk milleti, Türkiye Kamu-Sen'i anlamaktadır. Siyasi irade anlayıncaya kadar bu mücadele sürdürülecektir. Ama bizden artık bu noktadan sonra, özellikle görüşmeler gerçekleştirilemezse uslu çocuk görüntüsü beklentisi olmamalıdır. Hukuka saygı göstermeyenler, hukuka saygı göstermemizi hiç beklememelidirler. Kamu çalışanlarının ücretlerine, Irak'a asker gönderilmesi nedeniyle, daha fazla artış yapamadığını iddia edenler, milletve-erinin geçimsizliğinden bahsetmektedirler. Onların zamları, milletve-iği unvanına uygun şekilde dönüştürülecektir diyebilmektedirler. Devleti temsil eden ama fakirliğe itilen kamu çalışanları böyle bir noktada, pastadan payını nedense alamamaktadır. Bunun ne kadar adil olduğunu, siyasi iradenin ne kadar adaletli bir yaklaşım içerisinde olduğunu kamuoyu değerlendirecektir. Bir kez daha söylüyorum, bunlar sadece ikaz mahiyetindedir, bu eylemler ikaz mahiyetindedir. Siyasi iradenin radikal ve sürekli eylemler karşısındaki tavrını görmek istiyoruz. Bizi meydanlarda tanımak isteyenlerin yüzlerini görmek istiyoruz. Siyasi irade unutmasın, kamuoyunun önünde vatandaşın önünde vereceği daha çok sınavlar olacaktır. Kamu çalışanları daima karşılarında olacaktır.
Hepinize saygılar sunuyorum...