Kamu Taşeron İşçileri Birliği Derneği, Türkiye Kamu-Sen genel Başkanı İsmail Koncuk’u ziyaret etti
Kamu Taşeron İşçileri Birliği Derneği, Türkiye Kamu-Sen genel Başkanı İsmail Koncuk’u ziyaret etti. Ziyarette Türkiye Kamu-Sen Genel Toplu Sözleşme Sekreteri ve Türk İmar-Sen Genel Başkanı Necati Alsancak’ta hazır bulundu.
Genel Merkez binamızda gerçekleşen ziyarette, Kamu Taşeron İşçileri Birliği Derneği adına konuşan Sultan Ünal, kendilerine verdikleri destek dolayısıyla Genel Başkanımız İsmail Koncuk’ tüm taşeron çalışanlar adına teşekkür etti. Ünal, “Türkiye Kamu-Sen ve Genel Başkanı olarak sizin gür sesiniz bize mutluluk vermektedir. Bizlere verdiğiniz destek için sonsuz teşekkür ediyoruz. “Taşerona kadro” deyip hala atılmayan adımlar bizi derinden üzmektedir.
Sizden, çıktığınız her platformda Taşeron işçilerin sorunları ve sıkıntılarını daha da sıklıkla dile getirmenizi talep ediyoruz. 81 vilayette örgütlü bir yapımız var. Özel Sözleşmeli Personel statüsü gibi bir statü çıkarılmak isteniyor, lütfen buna karşı durarak bize sahip çıkın. Çeşitli komisyonlarda bu işin içinde olan işçilerden de birkaç kişi orada olsun ve temsil edilsin istiyoruz. Özellikle taşerona kadro meselesinin konuşulduğu şu günlerde bizim sesimizi duyurursanız memnun oluruz” dedi.
KONCUK: TAŞERON ÇALIŞANLARIN DERDİ BİZİM DERDİMİZDİR
“Birileri üzülecek, kırılacak diye susacak değiliz” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Türkiye Kamu-Sen bir memur sendikasıdır ama biz bu milletin her ferdinin derdiyle dertlenmeyi kendimize amaç edinmişizdir. Taşeron çalışanların derdi de bizim derdimizdir” dedi. Koncuk, “Biz taşeron konusu Türkiye Kamu-Sen olarak yıllardır dile getiriyoruz. Türkiye’de, her şey kayıtlı, arama motorlarına “Taşeron, İsmail Koncuk” yazın konuştuğumuz her şey ortaya çıkar. Bu konuda gündem yaratmak için yoğun şekilde hep işledik, ben buna çok önem verdim. Ben taşeronlaşmanın bu millete yapılmış en büyük kötülük olduğunu düşünüyorum. 2002’de bu ülkede kamuda 15 -20 bin civarında taşeron varken, bugün bu sayı kamuda 730 binlere ulaştı. Bu işin vebali günahı mevcut siyasi iktidara aittir.
Hz. Peygamber efendimiz, “Çalıştığınız insanlara yediğinizden yediriniz, giydiğinizden giydiriniz” diyor. “Kendinize neyi layık görüyorsanız çalışanlarınıza da aynı şeyi layık görünüz, yani kıymet veriniz” diyor. Buna rağmen Türkiye’de bu işe karar verme mekanizmalarının başında olanlar bırakın yediklerinden yedirmeyi, insanları açlığa mahkum ediyorlar, farklı hukuki statüleri uyguluyorlar.
Biz bunların sebebi olanlar üzülecek, kırılacak diye susacak değiliz. Böyle yaklaşım olmaz. Kamuda o kadar çok istihdam modelleri var ki, 4-C, 4-B, taşeron, vekil, kiralık işçi vs. bunlar son 14 yılın getirdiği sıkıntılardır. Bunu yapanların bu milletin evlatlarına değer vermediği, ucuz iş gücü temin etmenin yollarını aradığı açıktır. İnsanı meta olarak gören bir anlayıştır bu.
Hakları az, kaderi idarecilerin iki dudağı arasında şekillenen bir istihdam modelidir hep bunlar. Bu bir haksızlıktır. Türkiye Kamu-Sen bir memur sendikasıdır ama biz bu milletin her ferdinin derdiyle dertlenmeyi kendimize amaç edinmişizdir. Taşeron çalışanların derdi de bizim derdimizdir. Sendikalar maalesef Türkiye’de, mücadeleci, ilkeli olmak yerine, iktidarların dümen suyuna girerek, al takke ver külah sendikacılık yapmayı daha kolay gördükleri için işte bu yaşananlar yaşandı ve sendikalardan tepki göremedik bugüne kadar.
Burada sendikaların eksiği var ama insanlarımızın da haklarını dile getirmede bir eksiği var. İnsanlar hakları konusunda şuurlu olmak durumunda. Birileri benim haklarımı savunsun ama ben hiçbir şey yapmayayım, bu olmaz.
Bu son özel statülü çalışma modelinden sonra, bir sendika, ortada fol yok yumurta yokken, “Bizim sendikamıza üye olmazsan sana sınavı kazandırmayız diye taşeronları tehdit ederek üye yaptılar” bir çok insanda buna eyvallah edip üye olmadı mı? Mantık bu olursa, nasıl mücadele edilecek? Böyle şey olmaz. Bu mücadelenin sendikal ayağı var ise bir de çalışan ayağı var. Söz olarak iki kelam etmekten endişe duyulmamalı. Size bu tehditle gelenlere gerekli cevabı vereceksiniz. Herkes sinerse bu tip ahlaksız adamlar her alanda yer bulur” dedi.
KONCUK: TAŞERONLAŞMA, BU MEMLEKETİN EVLATLARININ SÖMÜRÜLDÜĞÜ BİR SİSTEMDİR!
“Taşerona kadro” demek “Kadro” demektir. Kadronun ne anlama geldiğini bilmeyenler devlet yönetmesinler” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Bu hastalıklı sistemden Türkiye’nin ve evlatlarımızın kurtarılması bir milli görev gibi telakki edilmesi gerekir” dedi. Koncuk, “Amasya tamiminde Mustafa Kemal Atatürk, “Milletin geleceğini, milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyor, Buradan hareketle, “Çalışma hayatının bütün problemlerini de çalışan kesimin azim ve kararı kurtaracaktır” sözü yanlış olmaz. Bu sadece taşeronlar için değil, çalışma hayatı içinde olan herkes tarafından bir hareket tarzı ve strateji olarak benimsenmelidir.
7 Haziran’da siyasi iktidar tek başına iktidar olamayınca vaatleri sıraladı, bunlardan birisi de “Taşerona kadro” idi. Taşerona kadro sözü 1 Kasım 2015 tarihinden bu yana hala hayata geçemedi. Sayın Davutoğlu’nun o afişini hatırlıyoruz, kendi resmi ve hemen arkasında “Taşerona kadro” yazıyordu. “Taşerona kadro” demek “Kadro” demektir. Kadronun ne anlama geldiğini bilmeyenler devlet yönetmesinler. Söz namustur. Bu iktidarın sözüdür. Davutoğlu gidince bu söz tutulmasa da olur mantığıyla olay kişiselleştirilemez. Taşerona kadro teminatı net bir teminattır. Özel statüymüş, performansmış, sınavmış böyle sulandırmaya gerek yok.
Türkiye’de, sadece taşeron değil tüm çalışma unsurları bakımından kadrolu istihdamına yönelerek daha sağlam bir kamu hizmetinin yerleştirilmesi gereklidir. Bu noktada, memur işi yapanlara memurluk, işçi işi yapanlara ise işçilik kadrosu verilmesi doğru bir karar olacaktır.
Taşeronlaşma bu memleketin evlatların sömürüldüğü, geleceği olmayan bir sistemdir. Bu hastalıklı sistemden Türkiye’nin ve evlatlarımızın kurtarılması bir milli görev gibi telakki edilmesi gerekir. Bunu her yerde anlatıyoruz anlatmaya da devam edeceğiz” dedi.