Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle bir kutlama mesajı yayınladı
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle bir kutlama mesajı yayınladı.
Genel Başkan İsmail Koncuk mesajında;
30 Ağustos Zafer Bayramının 94. yıldönümünü coşku ve gururla kutlamaktayız. Ağustos ayı Türk milletinin zafer aydır. Tarihimizin en kritik zaferlerini bu ay içinde elde etmiş olmamız belki de Yüce Allah’ın bu ayı Türk milletine hediye ettiğinin bir işaretidir. Ecdadımız Osmanlı’nın doğu sınırlarını güvence altına aldığı Otlukbeli, isyanlara son veren Çaldıran, Ortadoğu’nun Türk hâkimiyetine geçtiği ve Anadolu’da Türk birliğinin sağlandığı Mercidabık, Orta Avrupa’da Türk hâkimiyetinin kurulduğu Mohaç zaferleri, Türk milletinin Ağustos ayı içinde elde ettiği ve tarihin akışına yön verdiği zaferlerden bazılarıdır.
26 Ağustos 1071 tarihi ise bizlere ebedi yurdumuz Anadolu’nun kapılarını açan büyük ve kutlu bir zafer olmuştur. Yakın Türk tarihinin belki de en anlamlı ve en önemli zaferi ise 26 Ağustos günü başlayıp 30 Ağustos 1922 tarihinde Dumlupınar’da, Mustafa Kemal Atatürk komutasında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’dir.
Bu bakımdan 30 Ağustos; bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve her köşesi bilfiil işgal edilmiş topraklarda yaşayan bir milletin verdiği var oluş mücadelesinin zaferle taçlandığı gündür.
30 Ağustos; 26 Ağustos 1071’de Malazgirt’le başlayan Türk hâkimiyetinin bir kez daha perçinlendiği ve Anadolu’nun kadim ve ebedi Türk yurdu olduğunun tescil edildiği gündür.
30 Ağustos; yokluk, yoksulluk, açlık, ihmal ve işgale mahkûm edilen bir milletin, tarihin akışına isyan ederek kendi kaderini kanıyla yazdığı gündür.
Bu büyük zafer; bir taraftan Türk milleti için bir övünç kaynağı olurken diğer taraftan da vatan topraklarını işgale götüren ve bizleri ölüm kalım mücadelesi vermeye zorlayan etkenlerin görülmesi ve geçmişte yapılan yanlışların bir daha tekrar edilmemesi için bir ibret vesikası olmalıdır. Bizleri bir kurtuluş savaşı vermeye iten en önemli etkenlerin başında cahillik, bilgisizlik, geri kalmışlık ve iradesini bir tek kişinin, grubun ya da cemaatin eline teslim eden köhnemiş anlayış gelmektedir. Bu bakımdan fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek, bu topraklar üzerinde bir ve bütün olarak kardeşçe yaşamamızı sağlayacak bir düzenin kurulması için en az askeri bir zafer kadar önem taşımaktadır.
Bugün ise milletimizin içine nifak tohumları saçmak isteyenler, topraklarımızda gözleri olanlar, yıllardır planlı bir şekilde esaret altına aldıkları fikirleri ve vicdanları da kullanarak dört bir koldan devletimize ve milletimize karşı bir saldırı daha başlatmış durumdadır. Asırlardan beri Türk milletine kefen biçmeyi gaye edinenler, 15 Temmuz 2016 günü içimizdeki bazı işbirlikçilerle büyük bir taarruza girişmişlerdir. Bundan önce olduğu gibi bu son saldırıda da Türk milleti göğsünü siper etmiş, kanı ve canı pahasına değerlerine sahip çıkmıştır.
Her ne kadar meydanlardaki savaşı kazanmış olsa da aydın bir gençlik yetiştiremeyen, stratejik düşünme kabiliyetini kaybetmiş, kendi iradesini başkalarına terk etmiş, birlik ve dirlik içinde olmayan bir topluma karşı, düşman saldırılarının devam etmesi kadar doğal bir şey yoktur. Bu bakımdan 30 Ağustos Zafer Bayramı, bizler için ne kadar önemliyse, bu milletin bir daha işgal, bölünme ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaması için her türlü tedbiri almak ve uyanık olmak da hayati derecededir. Yurdumuzun 1922 öncesine dönmemesi, bu topraklarda yeni bir kurtuluş savaşı vermek zorunda kalmamamız için bunca vatan evladının canlarına mal olan iç ve dış düşmanlar ile bunların payandalarını, destekçilerini tespit ve imha etmek zorunluluğumuz bulunmaktadır.
Ülkemizi kana bulayan, gencecik evlatlarımızı kurdukları kahpe tuzaklarla şehit eden, beşikteki bebeklere, eli kınalı gelinlere, bıyığı terlememiş masum deli kanlılara kıymaktan çekinmeyen alçak terör örgütlerine son darbeyi indirmek ve Türk milletini çepeçevre sarmalamış olan bu ihanet çemberini parçalayıp bu topraklarda ebediyen hür ve bağımsız yaşamamızı sağlamak için terör bataklığını kurutmak hayati bir mecburiyet haline gelmiştir. Bu amaçla sınırlarımız ötesinde başlatmış olduğumuz ve Ortadoğu’da Türk hâkimiyetinin, Anadolu’da Türk birliğinin kurulmasına vesile olan Mercidabık Zaferi’nin 500. yıldönümüne rastlayan harekâtın, artık tek bir Mehmetçiğimizin bile burnunun kanamadan başarıyla sonuçlanması, en büyük temennimizdir. Yüce Allah’tan 24 Ağustos günü başlattığımız bu operasyonda bizlere bir kutlu zafer daha bağışlamasını niyaz ediyorum.
Bir kez daha hatırlatmak istiyorum ki; bu devlet bizim yegâne varlığımız, kazanımlarımız en kıymetli hazinemizdir. Atalarımızdan emanet aldığımız bu devleti dostluk, kardeşlik ve barış içinde mutlu, müreffeh, aydınlık yarınlara taşımak hepimizin görevi; onu ne pahasına olursa olsun korumak ise, dini, dili ve etnik kökeni ne olursa olsun bu topraklarda yaşama ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma ayrıcalığına erişmiş herkesin boynunun borcudur.
Cumhuriyetin kazanımlarını özümsemiş, demokrasinin faziletine ermiş ve “Ya istiklâl ya ölüm” parolasıyla yola çıkmış Türk milletini bölmeye, yok etmeye, esaret ve vesayet altına almaya kimsenin gücünün yetmeyeceğine yürekten inanıyorum.
Bu vesile ile Türkiye Kamu-Sen olarak bizlere bu toprakları hediye eden Sultan Alparslan’dan başlayıp, Anadolu’ya Türk mührünü vuran bütün vatan evlatlarına; yok olmak üzereyken bu millete iman ve inanç yükleyerek adeta küllerinden yeniden doğmasını sağlayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına; vatanı, milleti, ülkesi ve namusu için canlarını vermekten çekinmeyen tüm gazi ve şehitlerimize minnettarız. Onların emanetlerini kutsal bilip canımız pahasına sahip çıkacağımıza dair söz veririz. Şehitlerimizin ruhları şad; milletimizin zafer haftası, zafer bayramı kutlu olsun. Allah ordumuzu, askerimizi ve polisimizi daima muzaffer kılsın" dedi.