Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezinin hazırladığı, 2002 – 2014 yılları arasını kapsayan ve kamu çalışanlarının ve vatandaşların ekonomik durumunu gösteren rapor son derece çarpıcı gerçekleri gözler önüne serdi
Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezinin hazırladığı, 2002 – 2014 yılları arasını kapsayan ve kamu çalışanlarının ve vatandaşların ekonomik durumunu gösteren rapor son derece çarpıcı gerçekleri gözler önüne serdi.
Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezinin raporuna göre, ekonomide pembe tablolar çizerek, dünyanın en büyük ekonomileri arasında gösterilen ülkemizde özellikle çalışanların son 12 yılda ciddi kayıplar yaşadığı, gerek vatandaşların gerekse devlet bütçesinin büyük oranda borç batağına saplandığı görülüyor.
Rapora göre, 2002 – 2014 yılları arasında dış borç 129,7 milyar dolardan, 396,8 milyar dolara yükselirken, iç borç ise 149,9 Milyar TL’den 422, 6 Milyar TL’ye ulaştı. Türkiye’nin borç stoku ise 2002 – 2014 yılları arasında toplam 388 Milyar dolar arttı.
TÜİK verilerine göre ülke nüfusunun yüzde 15’i (Yaklaşık 12 milyon kişi) yoksulluk sınırının altında yaşarken, nüfusun yüzde 39,7’si sızdıran çatı, nemli duvara sahip konutlarda yaşarken, yüzde 42,2’si ise oturduğu evini ısıtamıyor.
İşte Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezinin hazırladığı, Türk halkının ve kamu çalışanlarının yaşadığı ekonomik, sosyal zorlukları ortaya koyan çalışmanın made madde ayrıntıları;
1- Türkiye’de “ekonomik istikrar” olduğu yolundaki açıklamalar gerçeği yansıtmamaktadır. Türkiye, 2002-2014 yılları arasında dış borcunu 3 kat, iç borç toplamını ise 1,5 kat artırarak, borçlanma yoluyla göreli büyüme sağlamıştır. Buna paralel olarak Türkiye’nin dış borç toplamı 129,7 milyar dolardan 396,8 milyar dolara; iç borç toplamı ise 149,9 milyar TL’den 422,6 milyar TL’ye yükselmiştir.
2- Geride kalan 12 yılda ülkemizin bütün kaynakları özelleştirmelere açılmış, karşılığında ise yaklaşık 55 milyar dolar özelleştirme geliri elde edilmiştir.
3- Yalnızca borçlanma ve özelleştirme gelirleri hesaba katıldığında bu dönemde 322,1 milyar dolar ve 272,7 milyar TL’lik bir ek kaynak sağlanmıştır. Ancak elde edilen bu kaynak, vatandaşlarımıza adil bir biçimde dağıtılmadığından, gelir dağılımı, düşük gelirliler ve ücretliler açısından bozulmuş, en yüksek gelirli kesimle en düşük gelirli kesim arasındaki fark kapatılamamıştır.
4- Bu gelişmelere paralel olarak, ülke ekonomisinin düzenli olarak büyüdüğü iddia edilmesine rağmen çalışanların reel ücretlerinde alım gücünde düşüler yaşanmış, işsizlik 2001 yılında yaşanan ekonomik krizdeki oranın altına düşürülememiştir.
5- Yanlış ücret politikalarının en açık yansıması geçtiğimiz yıl görülmüş, 2014 yılının tamamı için kamu görevlilerinin maaşlarına seyyanen 123 TL zam yapılmıştır. Bu artışın ortalama maaşlara oranı %5,2’dir. Öğretmen maaşlarına, hâkim ve savcılar ile öğretim elemanlarına yapılan artışlar memurların yalnızca 3’te birlik bir kesimine yansıdığı için bu artış, münferit olarak kabul edilmelidir.
6- 2014 yılı içinde 4 kişilik bir ailenin insanca yaşayabilmesi için gerekli görülen en düşük harcama tutarı 403 lira yükselmiştir. Buna göre memur maaşı, ailenin harcamaları karşısında yalnızca 2014 yılı içinde net 280 lira erimiştir. Memur maaşı %5,2 artarken yoksulluk sınırı olarak nitelenen harcama kalıplarındaki yıllık artış oranı %10,9’a ulaşmıştır.
7- Ekonomide yaşanan gelişmeler sonucunda 2014 yılı için enflasyon hedefi %5,2 iken gerçekleşen enflasyon %8,17 olmuş, bu durumda memur maaşları 2014 yılı sonunda yalnızca enflasyon karşısında %2,97 oranında erimiştir.
8- Türkiye ekonomisinin 2014 yılında reel olarak %3,3 oranında büyüyeceği öngörülürken, memurların bu büyümeden hiç pay alamayacağı, aksine maaşlarının eriyeceği Hükümet tarafından kabul edilmektedir.
9- Kaldı ki, memur maaşları yıllardan beri ekonomik gelişmelere paralel bir şekilde artmamış, büyüme, enflasyon ve refah payı gibi unsurlar memur maaş artışlarında dikkate alınmamıştır. Yıllardır memurlara ve emeklilere hedeflenen enflasyon doğrultusunda maaş zammı yapılmış, yıl ortasında enflasyon hedefinin tutmayacağı belli olunca hedefler güncellenmiş ama memur maaşlarına enflasyon farkı dışında ek zam yapılmamıştır.
10- 2013 yılında yapılan toplu sözleşme görüşmelerinde yetkili konfederasyon tarafından memurların ve emeklilerin enflasyon farkı hakkı da gasp edilince, 2014 yılında memur maaşlarını enflasyon artışına karşı da koruyacak hiçbir düzenleme yapılmamıştır.
11-2002-2014 arasında Milli Gelir reel olarak %84,8 oranında büyümüştür.
12- Aynı dönemde TÜFE artışı %181,6 olarak gerçekleşmesine rağmen vatandaşların tüketmek zorunda oldukları mal ve hizmetlerin fiyatları ortalama %228,8 oranında artmıştır.
13- Anılan dönemde ortalama memur maaşı %277,1; en düşük memur maaşı %347,5 oranında artmış olsa da yapılan hesaplama, 2006 yılından beri ödenen “Denge Tazminatı” ve 2008 yılında ödenmeye başlanan “Ek Ödeme” ve 2014 yılında yalnızca belli kesimlere yapılan artışları da kapsadığı için memur maaşlarındaki gerçek artışları yansıtmamaktadır. Anılan ödeme ve artışlarından faydalanamayan kamu görevlileri ve emeklilerin maaş artışları 2002-2013 arasında yalnızca gerçekleşen TÜFE kadar artmış, 2014 yılında ise enflasyon farkı uygulaması olmaması nedeniyle TÜFE’nin de altında kalmıştır.
14- Öte yandan adil bir gelir dağılımı ve ülke ekonomisinde yaşanan büyümenin toplumun tüm kesimlerine eşit oranlarda yansıtılması gerçeğinden yola çıkıldığında kamu görevlileri, ekonomik olarak, ülke içinde üretilen mal ve hizmetlerden 2002 yılı seviyesinden %26 daha geridedir.
15- Yıllık gerçekleşen enflasyon, yaşanan ekonomik büyüme ve gelir dağılımındaki adaletin sağlanması, gelir dağılımından en yüksek payı alan kesimle, en az pay alan kesim arasındaki farkın kapatılarak Gini katsayısının OECD ülkeleri ortalamasına yaklaştırılabilmesi için tüm çalışanlara verilmesi gereken refah payı artışları dikkate alındığında, memur maaşlarının %34,3 oranında daha artırılması gerekmektedir.
16- Gerek aile bireylerinin insanca yaşaması için gerekli olan en düşük aylık tutarı ifade eden yoksulluk sınırındaki bir yıllık artış, gerekse gerçekleşen enflasyon verileri dikkate alındığında yalnızca 2014 yılında memur maaşlarında yaşanan kayıpların karşılanması için %12 oranında ek zam yapılmasına ihtiyaç vardır.
KONCUK: BU RAPOR 12 YILIMIZIN NASIL HEBA EDİLDİĞİNİ ORTAYA KOYMUŞTUR
2002 – 2014 yılları arasındaki ekonomik verileri gözler önüne seren raporu değerlendiren Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Bu rapor ülkemizin 12 yılının nasıl heba edildiğini bir kez daha ortaya koymuştur” dedi. Koncuk, “Ekonomide yıllardır çizilmeye çalışılan pembe tablonun iflas ettiği bu raporla belgelenmiştir. Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezimizin hazırladığı ve AKP iktidarının 12 yıllık serüveninde ülkemiz ekonomisi ve vatandaşlarımızın geçim şartlarını ne duruma getirdiği rakamlar ışığında bilimsel verilerle ortaya konulmuştur.
Ülkemizin iç ve dış borcundaki büyük artış, “Babalar gibi satarız” diyerek ülke kaynaklarımızın fütursuzca satılışı, her geçen gün artan işsizler ordusu, alım gücündeki dibe vuruş, enflasyonun altında ezilen kamu çalışanları ve reva görülen maaş artışları… Bütün bu başlıklarda yaşanan krizler siyasi iktidarın Türkiye’nin 12 yılını nasıl harcadığını bir kez daha ortaya koymuştur.
Ne yazık ki yaşanan tüm bu kayıpların en büyük faturasını memurlar ödemektedir. Ülke ekonomisi büyürken, vatandaşların büyük çoğunluğu büyümeden yeterli oranda pay alamamakta, zengin daha zengin olurken, fakir ve ücretli kesim de biraz daha yokluğa ve sefalete sürüklenmektedir.
2014 yılı için memurlara verilen 123 TL’lik zam ve 2015 yılı için verilen 3+3’lük zam kamu çalışanlarının umutlarını bir kez daha söndürmüş, devlet memurlarının 730 günü çalınmıştır. Zorunlu tüketim kalemlerinde yaşanan fiyat artışları yüzde 10’ları geçmişken, 4 kişilik ailenin insanca yaşaması için gerekli olan en düşük tutar yalnızca geçtiğimiz yıl 403 lira yükselmişken, vergilerdeki artış enflasyonu ve memurlara yapılan maaş artış oranlarını geride bırakmışken memura reva görülen 3+3 zam memurlarımızın hangi açığını kapatacak, hangi yarasına merhem olacaktır?
Sokaktaki enflasyon çift haneli rakamlara ulaşmışken, memurun enflasyon farkını masada bırakanları elbette kamu çalışanları unutmayacaktır. Hayat pahalılığındaki bu artış ve ortaya çıkan bu rakamlar memura EK ZAM talebimizin ne kadar haklı bir talep olduğunu göstermektedir.
Memurlarımızın 730 günü çalınmıştır. 2015 yılı, yeni bir toplu sözleşme sürecine sahne olacaktır. Eğer bu dönem de geçtiğimiz toplu sözleşme sürecindeki gibi yazılmış senaryoların, çadır tiyatrosunda sergilenmesi şeklinde olursa, memur ve emeklilerimiz bir 730 günlerini daha kaybedecektir. Bu bakımdan siyasi irade üzerine düşeni yapmalı, geride kalan 12 yılın acı izlerini silmelidir. Bunun için ilk etapta kamu çalışanlarına yüzde 12 EK ZAM vererek geçtiğimiz yılın kayıplarını telafi ederek işe başlamalıdır.” dedi.