Genel Başkan İsmail Koncuk, son günlerde 2010 yılı KPSS hırsızlığına ilişkin yaşanan gelişmeleri değerlendirdi
Genel Başkan İsmail Koncuk, son günlerde 2010 yılı KPSS hırsızlığına ilişkin yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
Koncuk, “Meşhur, 2010 KPSS hırsızlığı ile ilgili bazı hatıralarımı da, tarihe not düşmek adına, sizlerle paylaşmak istiyorum” diyerek şöyle devam etti.
"İnsanın kendisini anlatması hiç hoş değildir. Atalar"İyi kızı el över, kötü kızı anası över."demişler." doğrudur. Bir takım insanların geçmiş hatalarını konuşmayı da çok doğru bulmam, sürekli bunları ısıtıp ısıtıp gündeme getirmek ne kadar doğrudur, kimsenin kirli çamaşırlarını karıştırmak bizim işimiz değildir, Allah ıslah etsin, diye düşünürüm. Bunlara rağmen bazı kişi ve grupların kendi kirli geçmişlerini kapatmak için, bizleri karalamaya çalışmasına da sessiz kalmak, bunları kabullenmek olarak görülebilir. Son günlerde, bazı, kirliliği camiamız tarafından çok yakından bilinen, sözde, basın yayın kuruluşlarınca ısmarlama haberler yapılarak, ben, bazı yöneticilerimiz ve teşkilatım, sanki fetö terör örgütü ile irtibatlı olarak gösterilme çabaları bulunmaktadır. Bu tür haberleri yapan tüm basın yayın kuruluşları ile ilgili hem suç duyurusunda bulunulmuş, hem de tazminat davaları açılmıştır. Akıl tutulması yaşayan, vicdanını kiralamış insanlar hariç, aklı başında hiç kimsenin bunlara itibar etmediğini biliyorum. Çiğ yemedik ki karnımız ağrısın, dolayısıyla, bundan sonra da, bu namussuzlara gereken cevap en net şekilde verilecektir.
Şu meşhur, 2010 KPSS hırsızlığı ile ilgili bazı hatıralarımı da, tarihe not düşmek adına, sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu kopya olayının üzerine gittiğim dönemde, etkili makamlarda olan, bir çok kişi beni suçladı, internet sitelerine düşen haberlere, yaptığım açıklamalara, şahsıma yönelik ağır hakaret yorumları yapıldığını, kızım sınavda düşük puan aldığı için, sınavı iptal ettirmeye çalıştığımı iddia edenler de olmuştu ki, kızımın adını, bu alçaklar tekrar istismar etmesin, diye, iptal edilen eğitim bilimleri sınavına girdirmediğimi, hatırlıyorum, hatta zamanın YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan beni yalan söylemekle itham etmişti. Yetkili makamlarda olan pek çok kişi, kopyayı kökten red ediyor, koro halinde tertemiz bir sınav yapılmıştır, diye savunma yapıyorlardı.
Tam da o günlerde, Adana'da bir düğüne katıldım, orada etrafımı saran bir grup genç, yanlarında da, bizim bir sendikamıza üye olan, bir gencin babası, hocam bu KPSS işi ile uğraşırsanız iptal olur, biz yüksek puan aldık, iptali halinde ne yaparız, bırakın bu işi diye kendilerince bir baskı oluşturmaya dahi çalıştılar. Onlara, "Yani, benden hırsızlığı görmezden gelmemi istiyorsunuz, öyle mi, kusura bakmayın ne benim ne de başkasının, bu hırsızlığı görmezden gelmesi mümkün değildir, kimsenin benden böyle bir talepte bulunmaya hakkı da olamaz demiştim. Sınavın iptal edilmesi üzerine, o gençlerin birisinin babası olan, sendika üyemiz (adı bence bilinmektedir) sendikamızdan istifa etmişti. Hatırlayan olacaktır, o tarihte yapmış olduğum bir çok televizyon programında, açıklamalarda, bu hırsızlığın arkasından kendi evladım dahi çıksa, açığa çıkmalıdır, demiştim.
Yıl 2010 ve bu örgütün emniyette, yargıda en güçlü olduğu günler, yani, bıçaklarının her iki tarafı da kesiyor, benim teşkilatım ise ısrarla KPSS hırsızlığının üzerine gidiyor ve her şeye rağmen geri adım atmıyor. Bir sabah kalktım, haber sitelerine girdiğimde, baktım ki, o örgütün meşhur gazetelerinin hepsinde "İSMAİL KONCUK DA ŞÜPHELİLERİN ARASINDA, bilgisayarlarına el konulacak, şeklinde tam 5 gazetede haberler var. ......yolu televizyonu akşama kadar, benim de şüpheli olduğum, kopyanın Türk Eğitim Sen üyeleri tarafından yapıldığına dair haberler döndürüldü. O televizyonun Genel Yayın Müdürünü telefonla aradım, müslüman geçiniyorsunuz ama bir hırsızlığı ortaya çıkarmaya çalışan insana iftira atıyorsunuz, her iki cihanda da sizden davacıyım, demiştim, Genel Yayın Müdürü ise, yaptıkları haberi savunamamış, akşama kadar televizyonda döndürülen haberden haberdar olmadığını söylemişti.
İşi burada da bırakmadım, bu gazetelerin, İSMAİL KONCUK DA ŞÜPHELİLER ARASINDA diye haber yapabilmesi için, ilgili savcının bir açıklama yapması gerekir, diye düşünerek, avukatlarımızdan, savcının cep telefonunu bulmalarını istedim. İlgili savcıyı aradım ve olayı anlatarak, ben de şüpheliymişim, bilgisayarlarımıza el koyacak mışsınız, böyle bir arzunuz varsa, sendikada ne kadar bilgisayar var, şimdi bir araca yükletir, getirir adliyenin önüne dökerim dedim. Savcı, kendisinin böyle bir açıklaması olmadığını, haberin asparagas olduğunu söyledi. Gerçekten böyle bir niyeti yok muydu, yoksa ben ne kadar bilgisayar varsa, adliyenin önüne dökerim deyince, o zaman arkamızda olan kamuoyu ve basın desteğini de hesap ederek, bundan vaz mı geçti, bilmiyorum, kimsenin günahını da almak istemem, ancak, bundan 3-4 ay önce Ankara Mali Şubede tekrar ifademe başvurdular, önce vermiş olduğum belgeleri tekrar vermemi isteiler ve önceden verdiğimiz tüm bilgi ve belgelerin kaybolduğunu ifade ettiler.
Birkaç hatıramı dostlarım ve kamuoyu ile paylaşma gereği duydum, kendimi anlatmak için değil, böyle anlaşılmışsa özür dilerim, ancak biz bunları yaparken, bunlarla koyun koyuna yatan bazı namussuzlar, şimdi çıkmış namussuzluk yapmaya çalışıyor. Bu kirli yöntemi yemeyeceğimizi de, dost düşman herkes bilmelidir.