Türkiye Kamu-Sen’in düzenlediği “Eğitim Seminerleri” İstanbul Avrupa Yakası’nda düzenlenen oturumla devam etti
Türkiye Kamu-Sen’in düzenlediği “Eğitim Seminerleri” İstanbul Avrupa Yakası’nda düzenlenen oturumla devam etti.
Avrupa Yakası eğitim seminerinde konuşan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
KONCUK: BÖYLE BİR MİLLETİN DİLİ AŞİRET DİLİ OLABİLİR Mİ?
“Güzel dil Türkçe bize,
Başka dil gece bize.
İstanbul konuşması en sâf, en ince bize.
Turanın bir ili var ve yalnız bir dili var,
Başka bir dil var diyenin başka bir emeli var,
Türklüğün vicdanı bir dini bir vatanı bir,
Fakat hepsi ayrılır olmazsa lisanı bir” dizeleriyle konuşmasına başlayan Genel Başkan Koncuk, son günlerde yaşanan Osmanlı’ca tartışmalarını değerlendirdi. Koncuk, “ Biz on bin yıldır millet olabilmeyi başarabilmiş önemli bir milletiz. Dünyaya nizam veren bir toplumuz. En uzun ömürlü imparatorlukları kurmuşuz, 22 milyon km’lik bir alanda devlet olan bir ecdadın torunuyuz. Böyle bir milletin dili aşiret dili olabilir mi?
Çin seddinden Adriyatik’e kadar Türkçe gezebileceğimiz bir dil mümkün iken birileri dilimizi hakir görmek için ifadeler kullanırsa bütün milletimize hakarettir bu. Binlerce yıldır, aşkımızı sevdamızı hep Türkçe anlattık. Süleyman çelebi Hz. Peygamberimizi anlattığı Mevlid-i Şerifte Türkçe kullandı. Yunus Emre’nin şiirleri Türkçe, bunların bir felsefesi elbette var. Hacı Bayram-ı Veli Türkçe seslendi. Çanakkale Şehitleri şiirini Mehmet Akif Türkçe yazdı, İstiklal Marşımızı Türkçe yazdı. Bunları bir yana bırakarak, Türkçenin ilim dili olmadığını, felsefe yapılamayacağını ifade etmek bilgisizliğin göstergesidir. Bizler bu dille sevdalanmaya devam edeceğiz. Karamanoğlu Mehmet beyi rahmet ve minnetle anıyorum, “Divanda, dergahta ve bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır.” demiştir.
Sanki Osmalıca başka bir dilmiş gibi anlatılıyor bu millete. Osmanlıca da Türkçedir. Alfabe farklı olabilir, alfabe değiştirmekle dil değişmez. Yanlış bir zeminde bu tartışmayı yapmak genç nesilleri aldatmak ve bu millete hakaret etmektir. Bu cahillikten önce bu cümleleri kullananlar kurtulmalıdır.
Göktürklerde, Uygurlarda, Kazaklarda, Kırgızlarda, Tatarlarda, Azerbaycan’da, KKTC’deki Türklerde Türkçe konuşur. Bu milletin dilini küçümseyen ifadeler kullananların kime ve neye hizmet ettiğini idrak etmemiz gerekir.” dedi.
KONCUK: YENİ TÜRKİYE DİYORLAR, KÖHNEMİŞ ANLAYIŞLARI SERGİLİYORLAR!
“Yeni Türkiye diyerek insanları kategorize ediyorlar, ayrıştırıyorlar” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Eğer Yeni Türkiye’niz buysa biz eskiyi istiyoruz” dedi. Koncuk, “Kamuyu iyi inceleyin Sağlık, Milli Eğitim, Adalet, Posta, Tarım Orman, Enerji Bakanlığı kadar hepsinde yönetici atama konusunda iktidara teslim olanlara öncelik tanındığını göreceksiniz. Böyle bir düzen uzun soluklu devam edemez. 77 milyonluk bir milletiz. Başbakan Davutoğlu konuşmalarında “herkesi kucaklıyoruz” diyor. Yeni Türkiye diye bir şey icat ettiler. İnsanların kategorize edildiği, düşüncelerine göre kamplara ayrıldığı bir Türkiye’ye şahit oluyoruz. Eğer Yeni Türkiye Buysa biz eski Türkiye’yi istiyoruz.
Yeni Türkiye diye bir iddia olamaz. 90 yıllık Cumhuriyet mücadelemiz var. O kadar yaşlı bir devlet değildir Türkiye Cumhuriyeti, genç bir devlet ve genç bir Cumhuriyettir. İnsan hakları ve evrensel hukuku uygulama noktasındaki eksikleri düzeltip yeni soluk getirelim. Siz kamuda huzur bırakmayacaksınız, yandaş sendika eliyle gerçek bir paralel yapı oluşturup 2 milyon kamu çalışanı huzursuz edeceksiniz, milleti anlayışlarına göre kategorize edecek, sonrada yeni Türkiye diyeceksiniz. Anayasanın 10. maddesindeki “tüm vatandaşlar kanunlar eşittir” hükmünün gerçek anlamda uygulanmasını becerin ondan sonra bu yeni kavramlarını kullanın.
Bırakın yeni olmayı köhne anlayışlar sergileniyor ülkemizde. Demokrasi, insan haklarının olmadığı anlayışlara şahit oluyoruz. Türkiye’de uygulanan bu anlayışların Mussolini, Hitler döneminden ne farkı olduğunu çıkın bize gösterin. İnceleyen tarihi, bunlar yaptıkları ile ilgili hep kanun çıkardılar. Türkiye’de de kanun çıkarıldı ve Milli Eğitim’de 76 bin insanın ünvanı bir anda ellerinden alındı. Siz şimdi kanun çıkardık bunu uyguladık diyebilir misiniz? Hangi hakla bunu yapıyorsunuz? 550 milletvekilinizde olsa bu kanunu çıkarıp bu uygulamaları yapamazsınız.
Bu marazlı bir anlayış, antidemokratik bir yaklaşımdır. Bunun İslam diniyle de uzaktan yakından ilgisi yoktur. Sayın Başbakan’a sesleniyorum, kul hakkı yiyorsunuz. Birileri bu insanların haklarını çalarken siz seyrediyorsunuz. Bunun cevabını yarın mahşer gününde veremezsiniz. Yüce Allah “Emaneti ehline verin” diyor, siz kabiliyeti olmayanlara veriyorsunuz. Hiçbir bilgi birikim olmayan insanları okul müdürü ve diğer kurumlara yönetici yapıyorsunuz, bu nasıl olacak?” dedi.
KONCUK: SALTANATLARI İÇİN KAZANIMLARIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Sendikal tercihlerin çok önemli bir hale geldiğinin altını çizen Genel Başkan İsmail Koncuk, tüm kamu çalışanlarına seslenerek, “Mezarınızı kazanlarla değil, haklarınızı koruyanlarla yürüyün” dedi. Koncuk, “Bizim tüm teşkilatlarımızın demir bir yumruk gibi bir arada, işin idrakinde ve her türlü mücadelenin baş aktörü olması gerekir. Sendikal tercihler son derece önemli hale geldi. Sendikacılığı gelen siyasi iktidarlara göre şekillendirirsek, bu nasıl sendikacılık olur? İş güvencemiz açık şekilde tehdit altında.
Devlet memurluğu kaldırılmak isteniyor. İnşaallah bunu görmeyiz. 2015 genel seçimlerinde bu iktidar yine vize alırsa anayasanın 128. Maddesi ilk değiştirilecek maddeler arasında olacak. 2 milyon 600 bin kamu çalışanını uyarıyorum, kim iktidar olursa olsun ama siz sizin haklarınızı, kazanımlarınızı koruyacak iktidarla yürümek zorundasınız. Mezarınızı kazanlarla yürümek mecburiyetiniz yoktur. Böyle bir sendikal tercih olamaz. Hem kendiniz hem de evlatlarınızın geleceği için, kazanımlarımız çok önemli. Bunlardan vazgeçmeyiz. Kimsenin gözüne girelim diye bir çabamız olmamalıdır, işte o durumda kaybederiz. Bize kazanımlarımızı korumak ve mücadele edecek sendikal anlayışlar gereklidir, o anlayışta Türkiye Kamu-Sen’dir, bundan başkası da yoktur.
İstanbul teşkilatımızın Çağlayan Adliyesi önünde yapacağı açıklamaya katılın, tepkinizi ortaya koyun. Bu insanların haklarını biz arayacağız. Sessiz kalmayın, siz yoksanız bu yanlışı giderecek başka mekanizma aramayın bunu sizler yapacaksınız.
Omuz omuza mücadele edelim, korkaklara meydan bırakmadan mücadeleye devam edelim. Bu ülkede demokrasi varsa, bunu biz göstereceğiz, bu haklardan vazgeçmeyeceğiz, birilerinin saltanatlarının devamı için kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Şair diyor ki;
“Namus lekesi değil alnımda gördüğünüz,
Vurulmuşum, vurulup düşmüşüm güpegündüz,
Şakağımdaki kan ise, o benim gülüşümdür, namert sürünmektense erkekçe ölüşümdür.
Tevekkül Allah’a dır, zillete katlanılmaz,
Ya hayat ya ölüm bunun ortası olmaz” yolunuz açık olsun… diyerek sözlerini noktaladı.