Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Düzce ve Kocaeli’nde Türkiye Kamu-Sen teşkilatlarının düzenlediği istişare toplantılarına katıldı
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Düzce ve Kocaeli’nde Türkiye Kamu-Sen teşkilatlarının düzenlediği istişare toplantılarına katıldı. Ankara’da yaşanan, Cumhuriyet tarihimizin en kanlı terör saldırısına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Genel Başkan İsmail Koncuk, “1 Kasım seçimleri öncesinde yine kirli tezgahlar kurulmaya başlandı. Ölen kim olursa olsun, mezhebi, meşrebi, etnik kökeni ne olursa olsun bu ülkenin her bir ferdini sevmemiz lazım” dedi.
KONCUK: BU ÜLKENİN HER BİR FERDİ YÜCE ALLAH’IN EMANETİDİR
“Türkiye Cumhuriyeti devletinin her bir vatandaşı bu ülkenin güvenlik şemsiyesi altında görülmediği sürece bu ülkeye huzur gelmez, bu ülkeye mutluluk gelmez” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Birileri ölürken birileri mutlu oluyorsa, yarın biz öldüğümüzde de başkaları mutlu olur” dedi. Katılımcıları selamlayarak konuşmasına başlayan Genel Başkan İsmail Koncuk, “Birileri ölürken birileri mutlu oluyorsa, yarın biz öldüğümüzde de başkaları mutlu olur. Böyle bir millet olamayız” dedi. Koncuk, “ Münafıklığın alametlerinden birisi yalan söylemektir. Bu ülkede o kadar çok yalan söyleyen var ki. Alametlerden bir tanesi de , emanete ihanet etmektir. Biz Allah’a şükür ne milletimize, ne üyelerimize yalan söyledik, ne de aldığımız emanete ihanet ettik. Ne yazık ki ihanet eden çok, birkaç saat içinde bin bir türlü yalan söyleyenler var. Bu milletin 76 milyonun gözünün içine baka baka yalan söyleyenler var. Yalan söyleme bu ülkede itibarlı bir iş haline mi geldi diye merak ediyorum bazen ama kim ne yaparak, ne diyerek nereye gelirse gelsin biz harbi olmayı, delikanlı olmayı ve yiğitliği bırakmayacağız Allah’a şükürler olsun.
İnsanları kandırarak üç yıl, beş yıl, on beş yıl bir yerlerde olabilirsiniz ama o ülkeye hiçbir şey veremezsiniz. Bulunduğunuz makamın hiçbir anlamı yoktur. Bugün Ankara’da onlarca vatandaşımız hunharca katledildi. Bu ülkenin göbeğinde, başkentimiz, göz bebeğimiz Ankara’da bir katliam yaşandı. Birileri elini kolunu sallaya sallaya iki tane bombayı patlatıyor. Meseleye şöyle bakamayız, ölen kim olursa olsun, mezhebi, meşrebi, etnik kökeni ne olursa olsun, bu ayrımı yapmadan bizim meseleleri değerlendirmemiz lazım, olarak bütün vatandaşlarımızı sevmemiz lazım, her bir vatandaşımızı zihniyeti, anlayışı, ideolojisi, dünyaya bakış açısı ne olursa olsun yüce Allah’ın bir emaneti olarak görmemiz lazım. Ben şu bombalı saldırı karşısında yapılan değerlendirmelere bakıyor ve üzülüyorum, ne hale gelmişiz. Yüz’e yakın vatandaşımız orada hayatını kaybetmiş, solcuymuş şuymuş, buymuş bu beni ilgilendirmiyor. Türkiye Cumhuriyeti devletinin her bir vatandaşı bu ülkenin güvenlik şemsiyesi altında görülmediği sürece bu ülkeye huzur gelmez, bu ülkeye mutluluk gelmez.
Birileri ölürken birileri mutlu oluyorsa, yarın biz öldüğümüzde de başkaları mutlu olur. Böyle bir millet olamayız. Milleti nasıl tanımlıyoruz? Tasada, kıvançta ve sevinçte bir insan topluluğu olarak tanımlıyoruz. Ankara’da yaşanan bu hain saldırıyı nefretle kınıyorum, ölenlere rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Kirli emeller peşinde bir takım insanlar 1 Kasım seçimleri öncesinde yine tezgahlar kurmaya başladılar. Milletimizin her bir ferdi bunu görmelidir. Bundan şunu çıkarmalıyız, Türkiye iyi yönetilememektedir. Başkent dediğimiz bir yerde bombalı saldırılarla yüz’e yakın vatandaşımız öldürülüyorsa, ve bu ülkenin bir bölgesine gitmek neredeyse riskli hale gelmişse çıkıp bu ülkenin iyi yönetildiğini söylemek mümkün değildir. Siyasi anlayışınız ne olursa olsun, bugüne kadar herhangi bir siyasi parti ya da ideolojiyi desteklemiş olabilirsiniz hiç önemli değil, biz bunlara asla takılmadık. İnsanları sendikamızın üyesi ya da değil diye de kategorize etmedik ama birileri bu ülkede bunu yapıyor.
KONCUK: EVLATLARIMIZIN GELECEĞİ ADINA BU ÜLKEYE SAHİP ÇIKMALIYIZ
Bir ülkede Başbakan çıkıp, “ Yargı reformu yapacağız” diyorsa, bu o ülkede hukukun kalmadığını gösterir diyen genel Başkan İsmail Koncuk, toplumun tüm kesimlerini Türkiye’ye sahip çıkmaya çağırdı. Koncuk, Hepiniz kamu çalışanısınız, şöyle bir düşünün yargıya güven kaldı mı bu ülkede? Düzce’ye doğru gelirken yolda arkadaşlarımızla konuştuk, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a ciddi cezalar verilmişti şimdi bugün 36 kişiyle birlikte beraat etti. Yani bir suç yok ise neden ceza verildi? Bugün bir suçu var ceza verilmiyorsa bunu da anlamak mümkün değil. Demek ki, keyfi kararlar veren bir yargı var bu ülkede. 17-25 Aralık’a kadar Ergenekon diye bir terör örgütünün faaliyetlerini konuştu bu ülke. Hatta sayın şu anki Cumhurbaşkanımız “Ergenekon’un savcısı benim” dedi.
Ankara’nın birçok yerine silahlar gömülmüştü ve “Büyük bir terör örgütü var” diyerek hepimiz inandık. PKK ile mücadele eden bir çok komutanımızı içeri aldılar ama bugün diyorlar ki, “Bunların suçu yokmuş, tezgah kurulmuş bunlara, böyle bir örgütün varlığı da yokmuş..” Bunlar çok önemli şeyler, Ergenekon kapsamında iki, üç, beş yıl yatan sizin eşiniz çocuğunuz kardeşiniz olsa ve bugün suçları yok denilse ne yaparsınız? Neye inanalım, kime inanalım biz bu ülkede?
Okul müdürlerimiz görevden alındı. Bu adamlar ne yaptı da acaba görevden alındı? Yıllarca hizmet eden okul müdürlerimiz, hastane müdürlerimiz, başhekimlerimiz, diğer kurumlardaki yöneticilerimiz ve bir çok yöneticimiz. Şimdi bunların hiç biri yok. Bunların tek özelliği var Türkiye Kamu-Sen üyesi olmak. Türkiye Kamu-Sen üyesi olmak ne demektir biliyor musunuz? Evvel emirde vatanın birliğine, dirliğine saygılı olmak demektir. Türk milletinin tüm değerlerine, milli ve manevi değerlerine, yüce İslam dinine, Hz. Peygamber efendimize sevgi duymak, saygılı olmak demektir. Atatürk’e saygılı olmak, ilke ve inkılaplarına bağlı olmak demektir. Böyle özelliklere sahip bir gruba her kim ki düşmanlık yapıyor, bu özellikleri taşıyan insanlara buğz eden, kin güden, neredeyse bu ülkede yaşam hakkını gasp etmeye çalışan her kimse namussuzdur, şerefsizdir, alçaktır , bunun başka adı yoktur. Biz bunları yaşadık, hepiniz yaşadınız bunları. Koşarak bu konfederasyona üye oldunuz, zaman zaman çeşitli endişeler yaşayan arkadaşlarımız olsa da kararlılıkla Türkiye Kamu-Sen mensubu olmaya devam eden binlerce arkadaşımız var. Biz hırsızlık yapmadık, ihale yolsuzluğuna, bulaşmadık, kimseyi ayırmadık, kucakladık ama bize yapılan muameleye bir bakın.
Sayın Başbakan seçim beyannamesinde “Ayrımcılığa son vereceğiz Türkiye’de” diyor. Madem ayrımcılığa son vereceksiniz, yöneticilik görevinden aldığınız Türkiye Kamu-Sen üyelerinin hakkını teslim ederek bu ayrımcılığa son verin. Başbakan, “Yargı reformu yapacağız” diyor. Bu ülkede neden yargı reformu yapma gerekliliği duyuluyor? Çünkü hukuka güven kalmadı. Hukuka iğdiş eden kim bu ülkede? Bir ülkede adalet bitmişse geleceğinizden, haklarınızın korunacağından, şerefinizden, namusunuzdan emin olamazsınız. Birileri bu değerlerimize musallat oluyorsa bu ülkede kime güveneceğiz biz? Adalet bulmak ve sağlamak adına kime güveneceğiz? Elbette Hakim’e, Savcı’ya ve Polise güveneceğiz ama bunlarda adalet üzerine değil başka anlayışlara sahip kişilerin düşüncelerine bakarak kararlar veriyorlarsa birilerinin bu gidişe dur demesi lazım. Yargıyı toz duman edeceksin, Hakim ve Savcıları analarından doğduğuna pişman edeceksin, yargı reformu yapacağım diyeceksin, olmaz böyle şey.
Geçtiğimiz günlerde bir seyahat sırasında yanımda olan bir kişi beni tanıdı, ağır ceza reisiymiş kendisi. “Karar verirken endişe duyuyor musunuz?” dedim, “Vallahi korkuyoruz” dedi. Bunu söyleyen ağır ceza reisi. Eğer bu insan karar verirken korkuyorsa o ülkeden adaletten bahsetmek mümkün değildir. Hepimiz bu ülkenin nereye gittiğini görmek zorundayız. Bugünümüz bizi kurtarmaz. Düzce’den tüm vatandaşlarımıza sesleniyorum, “ Evlatlarımızın geleceği adına, bu ülkenin adeta orman kanunları ile yönetilen bir ülke olmasına lütfen göz yummayalım” bunun tedbirini alalım. Bir kişi çıkacak, “Ben şunu diyorum, o olacak” yok böyle bir ülke. Eğer böyle bir ülke var ise, orada hukuk, demokrasi, insan haklarından bahsedilemez. Belki de bugünler iyi günlerimiz, evlatlarını düşünen annelerimiz bunun tedbirini alın. Bu ülke Ali babanın çiftliği gibi yönetilemez, bunu kabul edemeyiz.
KONCUK: ASGARİ ÜCRET 900 TL CİVARINDAYKEN ÜLKEYE SARAY YAPILIR MI?
Çalışma hayatında yaşanan sıkıntıları dile getiren Genel Başkan, bu iktidar anlayışı devam ederse, memurluk kavramının ortadan kalkacağına işaret ederek uyarıda bulundu. Koncuk,
“Seçim beyannamesinde Sayın Başbakan “taşeron işçilere istihdam sağlayacağım” diyor. Bu şekilde söylenmez. “Taşeron işçileri kadroya alacağım” diye ifade edilir. 2002 yılında bu ülkede 15 bin taşeron işçi vardı. Geçen 12 yıl boyunca, bu sayı 730’binlere ulaştı. Bu sayı sadece kamuda çalışan taşeron işçilerin sayısıdır. Özel sektörle birlikte 2 milyon taşeron çalışan bu ülkenin kanayan yarası. Taşeron işçilerin büyük bir çoğunluğu da üniversite mezunu. Bunlar bizim evlatlarımız. 15 binlerden 730 binlere taşeron sayısı çıkmışsa bu vebal iktidarındır. Bu gerçekleri, biz anlatmalıyız. Bu gerçekleri anlatmazsak, hepimizi öyle bir çalışma hayatı bekliyor ki evlere şenlik. Öğretmeninden, doktoruna, imamına kadar herkes bu manzarayı iyi okumalıdır. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı olarak herkesi uyarıyorum. Eğer bu düzen böyle devam ederse, memurluk kavramı ortadan kalkacak. Onun için kimin bileti kesilmesi gerekiyorsa onun biletini kesmek zorundayız.” dedi.
Sosyal Güvenlik Sigortası kapsamında 18 yaşını doldurmuş çalışmayan erkek çocuğuna, prim ödeme zorunluluğu getirilmesine tepki gösteren Genel Başkan İsmail Koncuk, “18 yaşını doldurmuş, lise mezunu üniversiteyi de kazanmamışsa, devlete sosyal güvenlik primi ödemek zorunda. Yapılan gelir testine göre, bu durumdaki çocuklarımız için devlete sosyal güvenlik primi ödeyeceğiz. Daha önce, 25 yaşına kadar bütün çocuklar genel sağlık sigortası kapsamında prim ödemeden sağlık hizmeti alabiliyorlardı. 2008 yılından sonra doğan, bütün kız çocukları 18 yaşından sonra aynı erkek çocuklarının uğradığı akıbete uğrayacaklar. 2008 yılından önce doğan kız çocukları da evlenene kadar ailesinin üzerinden sağlık haklarından faydalanabiliyor. Bu düzenlemeleri kim yaptı? Tabi ki mevcut hükümet ” dedi.
Ülkede binlerce işsiz gencimiz varken, saraylar yapılmasının yanlış olduğuna işaret eden Koncuk, milleti yeniden seçime götüren anlayışı da eleştirerek, “İşsizlik oranı yüzde 16,9 olmuş. Devlet olarak benim çocuğuma iş sağlamayacaksın, ama gelir testi isteyerek prim ödemeye mahkum edeceksin. Anne babanın gelirini çocuğun geliri gibi göreceksin. Hem Müslümanım diyeceksin, hem de Türk aile yapısına hiç de uygun olmayan bir düzenlemeyi yapacaksın! Bu ülkede olumlu giden bir şey söyleyin ama yok. 430 bin İİBF mezunu, 400 bin öğretmen var. 1 milyonun üzerinde ön lisans mezunu var. 2 milyonun üzerinde işsiz lise mezunu gencimiz var. gençlere iş vaadinde bulunmanın popülizm olduğunu söylüyorlar. Öğretmen ataması yaparlarsa popülizm olur diyorlar. Genç işsizlere iş bulmanın neresi popülizm!
Cumhurbaşkanı için Aksaray yapıldı. Bu kadar işsizin olduğu, asgarin ücretin 900 TL’lerde kaldığı bir ülkede saraylar yapmanın zamanı mı? 1 Kasım’da genel seçim yapacağız. Seçime 2 milyar TL harcanıyor. Hem kaynaklarımız yok diye gençlerimize iş imkanı sağlamayacağız, hem de 2 milyar TL’yi gözümüz kırpmadan harcayacağız. Bu ülkede 1 Kasım seçimi neden yapılıyor, hala bilmeyen varsa hiçbir sözüm yok” dedi.
KONCUK: İSTİKRAR, GÜVEN DUYULAN BİR ÜLKE OLMAKTIR
İstikrarın tek başına iktidarla değil; insanlarını ayırt etmeden kucaklayan, hukukun üstün kılındığı demokratik bir anlayışla olacağını vurgulayan Genel Başkan İsmail Koncuk, “İstikrar güven duyulan bir ülke olmaktır” dedi. Koncuk, “ “İstikrar deniyor. İstikrar bir siyasi partinin tek başına iktidar olması değildir. Kim istikrarı böyle tanımlıyorsa, o adam koskoca bir yalancıdır. Güven duyulan bir ülke olmaktır istikrar. Hukukuyla, insana saygıyla, demokrasideki gelişmelerle bütün dünyanın saygı duyduğu bir ülke olmaktır. İstikrar bütün insanları kucaklayan, saygı duyan bir anlayışla hüküm sürmektir. Gelişmiş dünya ülkelerinin Türkiye ile ilişkisi sıfır noktasına gelmiş durumda. İslam ülkelerinin ülkemizle ilişkiler çok zayıf. Dünyada bizi sayan, güvenen ülke kalmamış durumda. Biz İslam ülkelerinden, AB ülkelerinden ayrı bir devlet miyiz? İstikrar için bunlar lazım. Milletvekili sayısıyla bu işler olmaz. Saydığımız değerlerin önem kazanmasıyla istikrar gerçekleşir” dedi.
Düzce ve Kocaeli’nde gerçekleştirilen istişare toplantılarına, Türk Eğitim-Sen Genel Mali Sekreteri Seyit Ali Kaplan, Türk Eğitim-Sen Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Cengiz Kocakaplan, Türkiye Kamu-Sen Düzce ve Kocaeli İl Temsilcilerimiz, Şube Başkanlarımız ve çok sayıda kamu çalışanı ve davetli katıldı.