Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 18" />
GENEL BAŞKAN: ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’ SÖZÜNÜ TOPRAKLARIMIZDAN KAZIYARAK ÇANAKKALE’NİN RUHUNU ANLAYAMAZSINIZ Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 18 GENEL BAŞKAN: ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’ SÖZÜNÜ TOPRAKLARIMIZDAN KAZIYARAK ÇANAKKALE’NİN RUHUNU ANLAYAMAZSINIZ Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 18.03.2015 Çarşamba günü Bilecik Şube Başkanlığının düzenlediği işyeri temsilcileri istişare toplantısına katıldı. Genel Başkana Türk Eğitim-Sen Genel Mali Sekreteri Seyit Ali Kaplan'da eşlik etti. Şube Başkanı Ömer Yel’in açılış konuşmasından sonra katılımcılara hitap eden Genel Başkan Koncuk, Çanakkale Zaferi’nin 100. yıl dönümün de kahraman şehitlerimizi minnetle yad ederek başladığı konuşmasında, şunları söyledi: “ 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümü ve aynı zamanda şehitler günü olarak anılmaktadır. Çanakkale şehitlerimizi, milli mücadele şehitlerimizi, terörle mücadelede kaybettiğimiz askerlerimizi, bölücü teröre kurban verdiğimiz 258 öğretmenimizi, sağlık çalışanlarımızı şehitler haftası münasebetiyle rahmet ve minnetle anıyorum. Çanakkale’de, o mübarek ecdadımız, namusumuzu ve şerefimizi çiğnetmedi. Çünkü o ecdat biliyordu ki, vatan elden gittiği zaman namus ve şerefimiz tehdit altında kalacaktır. Bu yüzden 253 bin vatan evladı, gözünü kırpmadan ölüme gittiler. Onlar içlerinde en ufak bir korku dahi hissetmediler. Çünkü mücadelecinin, geride kalan annesi eşi, kardeşi, evlatları için ne anlama geldiğinin farkındaydılar. Bu uğurda da canlarını çekinmeden ortaya koydular. Son yıllarda maalesef şehitlerimizin kemikleri sızlıyor. Diyorlar ki, terör olaylarında şehit gelmiyor, analar ağlamıyor. Tabi ki de ağlamasın. Elbette evlatlarımızın can vermesini biz de istemeyiz; ama bu 253 bin şehidimizin anası yok muydu? Analarımız ağlamasın diye, Çanakkale’de o şehitlerimiz vatanı uğruna canını ortaya koymasaydı ne olurdu? O şehitlerimiz de, ‘neden burada savaşacağız, bırakalım İngilizler ellerini kollarını sallayıp gelselerdi” diye düşünselerdi ne oldurdu? Evet 253 bin askerimizi şehit vermezdik. Ama üzerinde yaşadığımız bir vatanımız da olmazdı. O yiğitler, geride gözü yaşlı analar, kardeşler, eşler bırakarak vatanı savundular. Allah onlardan razı olsun. Eğer altımızda vatan diye savunabileceğimiz bir toprak yoksa, orada ne namustan ne de şereften bahsedebiliriz. Vatanın, son derece önemli bir kavram olduğunu vurgulayan Koncuk, “Irak, Suriye, Afganistan’a bakınız. Eğer altımızda vatan diye savunabileceğimiz bir toprak yoksa; ne namustan ne de şereften bahsedebiliriz. Onun için vatan savunmasında can veren insanlar, yüce dinimizde şehit olarak kabul edilir. Bu millet, vatanın ne anlama geldiğini Çanakkale Zaferi’nin 100. Yıl dönümünde, bir kez daha idrak etmektedir.” NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’ sözünü topraklarımızdan kazıyarak Çanakkale’nin ruhunu anlayamazsınız. Sizin Çanakkale ruhunu anlayabilmeniz için, önce çocuklarımızın Türk’üm demesinden rahatsızlık duymamanız gerekir. Milli ruhtan nasibini almamış olanların özel günlerde hamaset nutukları attığını belirten Genel Başkan; “Bugünlerde bazıları sürekli Çanakkale ruhundan bahsediyorlar. Onlara sormak istiyorum; siz Çanakkale ruhunun neresindesiniz, önce sizin 253 bin şehidimizin vatanı için canını neden seve seve verdiğini anlamanız gerekir. ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’ sözünü topraklarımızdan kazıyarak Çanakkale ruhunu anlayamazsınız. Sizin Çanakkale ruhunu anlayabilmeniz için, önce çocuklarımızın Türk’üm demesinden rahatsızlık duymamanız gerekir. Andımız, bu memleketin evlatlarına, milli kimliğini ve kim olduğunu hatırlatan bir metindir. Eğer bu millet adına sahip çıkamayacaksa Çanakkale ruhunu nasıl anlayacak? O ruh ki, karşılıksız Türkiye sevdalısı olmaktır, memleket severliktir. Hırsızın, arsızın, namussuzun Çanakkale ruhunu anlamasını elbette bekleyemeyiz.” dedi. Sendikal mücadelenin gün geçtikçe daha da önem kazandığını vurgulayan Genel Başkan kamu çalışanlarının sendikal tercihlerini yaparken de doğru yerde durması gerektiğini belirterek; “Bugünlerde en çok üzüldüğüm konulardan bir tanesi de, aydın kesim dediğimiz insanlarımızın sendikal tercihleridir. Bu ülkenin aydın geçinen bir takım insanların şahsiyetlerinin, makam mevki uğruna ne hallere düştüğünü görüyorum. Bu durum hepimizi kaygılandırıyor ve derinden üzüyor. Bu toplumun dinamikleri dediğimiz insanlara, kendine gel, dememiz gerekir. Öğretmeninden sağlıkçısına, din adamından profesörüne ve hizmetlisine kadar bütün kamu çalışanlarının kendine gelmesi gerekir. Sadece benim demem yetmez, yumruğu hep beraber vuracağız ki, ses getirebilelim. Yoksa bir yere varamayız, saldım çayıra Mevla’m kayıra anlayışı ile başarı olamaz. Bu ülkenin geleceği için hepimizin sorumluluğu vardır ve bu sorumlulukları yerine getirmek zorundayız. Bu ülkenin yaşadığı badireleri millete anlatmak bizim görevimizdir. Kimseden korkumuz yok, Allaha şükür kaybedecek milyon dolarlarımız yok bizim. Korkanlar, sinenler vardır, olacaktır; ama bizim korkumuz yok. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen olarak alın terine kutsal olduğuna inandıklarını belirten Koncuk, “Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşı kıymetlidir. Bu hislerimizi dilimizin ucuyla değil; her bir hücremizde hissederek, içimizden gelerek samimiyetle söylüyoruz. Bu ülkenin yaşadığı badireleri, millete anlatmak bizim görevimizdir. Kimseden korkumuz yok, Allaha şükür kaybedecek milyon dolarlarımız yok bizim. Korkanlar, sinenler vardır, olacaktır; ama bizim korkumuz yok.” dedi. İş güvencesinin ciddi bir tehdit altında olduğunu yıllardır gündeme getirdiklerini söyleyen Koncuk, “Bas bas bağırıyoruz, kamu çalışanlarını tehlikeye karşı uyandırmaya gayret ediyoruz. Resmen sizin iş güvencenizi almaya uğraşıyorlar. İktidar, seçimlerde istediği gibi 400 milletvekili çıkarır ise, ilk yapacağı iş Anayasa’nın 128. Maddesini değiştirmek olacaktır. Böylece, güvencesiz ve adeta köle mantığıyla çalışanları karşı karşıya bırakacaktır. Bakın size bir örnek vereyim; PTT’ ye memur alımı yapıldı.’ İdari Hizmet Sözleşmesi ‘ ile istihdam yapıldı. Bu insanların hiçbir güvencesi yoktur. İstediği zaman idare onları kapının önüne koyabilir. Siyasal iktidarın uygulamak istediği model işte budur. Bunların kurguladığı çalışma hayatında, devlet memuru yoktur. Kamu çalışanı arkadaşlarımız kurgulanan tezgahı artık görmelidir. Resmen sizin iş güvencenizi almaya uğraşıyorlar. Sen benim mezarımı kazacaksın, devlet memurluğu kavramını ortadan kaldırmaya ant içeceksin ben sana dört yüz milletvekili vereceğim; Yok öyle yağma! Devlet memurları arasına kan davası sokmayın; çalışma hayatını yerle yeksan etmek adına, devlet memuru kavramını ortadan kaldırmaya hakkınız yoktur. Kim olursa olsun şımaran cezasını bulur. Bilecik’ten yani Osmanlı’nın doğduğu topraklardan iktidara seslendiğini söyleyen Koncuk; “ Devlet memurları arasına kan davası sokmayın, çalışma hayatını yerle yeksan etmek adına, devlet memuru kavramını ortadan kaldırmaya hakkınız yoktur. Kim olursa olsun şımaran cezasını bulur. Devlet memuru kavramını ortadan kaldırmaya çalışmayın, beddua alıyorsunuz. Zaten bu ülkede giderek artan işsizlik var, ekonominin durumu ortada; işsizlik, hırsızlık, yolsuzluk ülkede tavan yapmıştır. İnsanlarımız zaten türlü sıkıntılar içerisinde mutsuz, bir de siz ucube uygulamalarınızla onları huzursuz etmeyin.” dedi.
Paylaş
twittle