Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk Kanal B TV’de yayınlanan “GÜNCEL” programına katılarak çalışma hayatı ve Türkiye gündeminde öne çıkan başlıklara ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk Kanal B TV’de yayınlanan “GÜNCEL” programına katılarak çalışma hayatı ve Türkiye gündeminde öne çıkan başlıklara ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
KONCUK: YAŞANANLARA DUR DİYECEK OLAN MİLLETİN İRADESİDİR
Yaklaşan 7 Haziran seçimlerinin önemine dikkat çeken Genel Başkan, Türkiye’de ciddi bir kaosun yaşandığına vurgu yaptı. Koncuk, “ 7 Haziran seçimlerine yaklaştığımız şu günlerde meydanların epeyce hareketlendiğine şahit oluyoruz. Doktor doktorluk mühendis mühendisliğini yapacak bu ülkede. Bir doktor mühendisliğe soyunursa burada bir sıkıntı var demektir.
Sayın Cumhurbaşkanı’na ne oluyor anlamak mümkün değil. Siyasi partilen Genel Başkanları var, bırakın sayın Davutoğlu, söyleyeceklerini alanlarda söylesin. Şayet güvenmiyorsan neden o makamı sayın Davutoğlu’na bıraktın? Böyle bir düzen olmaz. Anayasada Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın görevleri tanımlanmıştır. Cumhurbaşkanı’nın siyaset yapmak gibi bir görevi var mı, varsa birisi çıksın söylesin. Eğer sayın Cumhurbaşkanı bu kadar siyaseti seviyorsa neden bıraktı?
Türkiye’de ciddi bir kaos var ve ciddi bir yönetici boşluğu var. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Herkes her şeyi yapacaksa muhalefete, iktidara ne gerek var? Bunu millet görmeli ve dur demelidir, bunu yapacak irade millettir. Türkiye Cumhuriyeti bir düzen içinde yoluna devam edecekse görev ve yetki karmaşası olan ülkede düzen olmaz kargaşa olur. Bakkal bakkallığını doktor doktorluğunu öğretmen öğretmenliğini yapmalıdır.
7 Haziran seçimleri bu yönüyle değerlendirildiğinde önemli bir seçimdir. Elbette ekonomik problemler ve geçim konusunda bir karar vermeli milletimiz. Sayın Arınç Bursa’da yaptığı konuşmada, “Hükümet olarak kamuda lüks tüketimi engelleyemedik” diyor sayın Cumhurbaşkanı’da çıkıp “Bırakın Diyanet işleri Başkanı bir milyonluk Mercedes’e binsin” diyor. Bu ülkenin kaynakları bu kadar çok mu? Kaynaklar yetersiz diyeceksiniz, işsizliği çözmek adına bir girişimde bulunmayacaksınız ama devlette har vurup harman savuracaksınız, bu olmaz.
“Bir lokma bir hırka diyeceksin”, Peygamberimizin bir hurmasını örnek vereceksin sonra kalkıp bunu yapacaksın. Orada bir Milyon TL’lik araca binilirken diğer tarafta şeker, pirinç alacak parası olmayan insanlar var. İnsanlar intihar edecek ve biz bunları görmezden mi gelelim?
Biz aldatılmaya hazır bir millet haline gelmişsek, kendi yanlışlarımıza doğru üretmek noktasına gelmişsek siyasiler bize her türlü yalanı söylerler ama biz bu duruma gelmemeliyiz ve kontrol mekanizmalarımızı kurmalıyız.12 yıldır bir siyasal iktidar var. 2002’de işsizlik yüzde 8,3 bugün ise yüzde 11,3 olmuş. Genç işsizlik yüzde 20’leri aşmış bunu nasıl görmeyelim? Kim bu işsizler, herhangi bir ülkenin vatandaşı değil, Ayşe teyzenin, Mehmet emminin oğlu ve kızı bunlar, yani bizim çocuklarımız. Diyanet İşleri başkanı bugüne kadar yaya gezmiyordu.
Türkiye şartlarına göre uygun bir makam aracını kullanabilirdi. Milletin yaşayışına uygun, mütevazi bir kamu düzeni ihdas etmek zorundayız.
İşsiz gezen milyonlar varken, anne babalar evlatlarına görevlerini yerine getirmezken, bunun tek suçlusu buna göz yumanlardır.” dedi.
KONCUK: BİZ AYRIMCILIK YAPMIYORUZ DİYENLER ALLAH’TAN KORKMALDIR
Kamuda ciddi bir ayrımcılığın yapıldığının altını çizen Genel Başkan Koncuk, “Biz kimseyi ayırmadık diyenler Allah’tan korkmalıdır” dedi. Koncuk ataması yapılmayan öğretmenler ve İ.İ.B.F.’lilerin sıkıntılarına da değindi. Koncuk, “Sayın Davutoğlu Memur-Sen Genel Kurulunda konuşuyor ve “Biz kamuda insanları ayırmadık” diyor. Bende diyorum ki, böyle bir cümleyi kurmak için Allah’tan korkmanız lazım. İnsanları bölük pörçük ettiniz, size yandaş olmayanları darmadağın ettiniz. On binlerce yöneticiyi görevinden aldınız, işini yapan değil, sizin işinize yarayan adam arıyorsunuz. Hastaneleri inceleyin bir tane Türk Sağlık-Sen üyesi yönetici var mı? Başbakan’a daha sonra dosya verdim, “Bu bir infaz dedim, bu kul hakkıdır” dedim. O günden bugüne düzelen bir şey yok. Kamuda insanları anlayış ve ideolojilerine göre, mezhebine göre ayrıştırdınız.
Bu ülke bizim ve hepimizin evlatları yaşayacak. Onlara sağlam bir ülke bırakmalıyız. Terör örgütüne yakın bir siyasi partiyi kim palazlandırdı, kim muhatap aldı terör örgütünü? AKP iktidarı. Bunu yapanlar muhalefet partileri gibi onlarla muhalefeti bir olmakla suçluyorlar şimdi. Buna nasıl inanayım ben? Çözüm projesini asrın projesi olarak sundunuz, “kürt sorunu vardır” dediniz, masaya oturdunuz, heyetler gönderdiniz, bebek katilinin mektubunu meydanlarda okuttunuz, Şivan Perver için ağladınız, şimdi çıkıp “kürt sorunu yok” diyorsunuz. Ben bunu kabul edemem. Gördüklerimizi idrak edecek gücümüzde, aklımızda var. Bu millette bunu anlayacak kapasitede insanlardan oluşmaktadır. Çözüm süreci diye millete neler yutturmaya çalıştığınızı biliyoruz. Bu millet hangi siyasi parti olursa olsun bizi aldatıyorsa cezasını kesmelidir.
13 Mayıs’ta ataması yapılmayan öğretmenlerimiz Ankara’da büyük miting yapacaklar. Türk Eğitim-Sen olarak destek veriyoruz. İşsiz, umutsuz herkesin sesi olmaya gayret ediyoruz. Artık atama yapın bunun zamanıdır. Siz gençlere iş bulmak zorundasınız, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “ Toplamda 130 bin öğretmen ihtiyacı var” diyor çık o zaman bunun gereğini yap sayın Bakan. Ya bu çocukları atayın ya da atayın, yoksa bu insanlar sizi bir yerlere atayacaklar.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi diyor ki, “400 bin İ.İ.B.F.’liyi devletin neresine alacağız?” elbette biz de bugün alın demiyoruz, yüzde 10’una yani 40 bin kişiye istihdam yaratın diyoruz. Bu kafaya bakar mısınız, bu adam Ekonomi Bakanı ve söz söylemeyi dahi bilmeyen bir Bakan var. Halktan işsizlikten haberdar değil. Milletin ne durumda olduğunu bilmiyorlar. Önce sözünü düzeltmeye davet ediyorum ve 2015 yılı için 199 kadro ayrılan bu çocukların isyanını duyun diyorum. 400 bin mezuna 199 kadro verilir mi? Buna çare üretmezsen sen nasıl devlet adamı olursun? Genç işsizlik bu boyuta gelmişken ekonominin patronu olan bu Bakanının sözleri bu gençleri ümitsizliğe sevk eder. Zaten karamsar olan bu gençler bu beyanlarla daha da karamsar hale gelmektedir. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak bunu kabul etmiyoruz.” dedi.
KONCUK: SAĞLAM BİR SENDİKAL ZEMİNDE ÇALIŞMA HAYATININ PROBLEMLERİ ÇÖZÜLEBİLİR
Çalışma hayatının bir çok sorununa değinen Genel başkan İsmail Koncuk, sağlam bir sendikal zeminde bütün sorunların çözülebileceğini söyledi. Koncuk, “Bu ülkede hukuku rafa kaldıran bir iktidar var, adil davranmakta geciken bir yargı var. Kanun Anayasa Mahkemesinde duruyor. Bu kanunun yarattığı bir mağduriyet var. 76 bin kişi mağdur edildi ve biz bunu yargıya taşıdık. Elbette söylüyoruz bunları. Milli Eğitim Bakanlığı’nın merkezinde 380 Şube Müdürlüğü kadrosu boş duruyor. Bu insanlar eğitim uzmanı yapıldı boş boş bekliyor. Lüks tüketime memur tüketimini de sokmak lazım. Milli Eğitimin havuzunda binden fazla çalışan var ve boş oturtuluyor. Bu insanların çoğu yetişmiş insanlar AKP’nin kendi atadığı kadrolardır.
Ne yazık ki, kirli bir düzen var ve devam ediyor. Sendikaların önemli, bir mücadele ortaya koymaları gerekir. Birçok insan umutla gidip yandaş sendikaya üye oluyor. Gelin mücadele edelim. Ben hazırım, her gün gidelim Milli Eğitim Bakanlığı’nın önüne, oturalım, Nabi Avcı’yı sallayalım ve çözelim. Birilerinde korkarak hayat geçmez. Toplumun dinamik güçleri aydınlardır. Profesörler, din adamları, Öğretmenler toplumun önde gelen dinamikleridir Eğer bunlar görevlerini yerine getirmeyip yanlışa teslim oluyorsa bu olmaz. 6 Aralık’tan beridir, üç büyük miting yaptık. Bütün paramızı tepkileri gündeme getirmek adına harcıyoruz, gündem yaratalım diye çabalıyoruz. Kravat, çay bardağı dağıtmıyoruz birleri gibi. Devlet memurları bizden mücadele değil flash bellek dağıtmamızı istiyorsa bu bizimde işimize gelir. Yerimizde otururuz, işimize bakarız ama böyle bir sendikacılık olmaz.
Stajyerliğin kaldırılması problemi var. Ciddi bir baskı oluşturuyorlar. Bir sendika çıkıyor, “Bana üye olmazsan stajyerliğin kalkmaz” diyor. Yeni atanan çoğu arkadaşımız gidiyor korkudan teslim oluyor. Birlikte hareket etseler bu sendika bunu yapamaz. İşini yapan bir öğretmenin kim stajyerliğini kaldırmayakcakmış görelim bakalım.
Bizler sendikacıyız ve muhatabımızı aşağılayarak konuşamayız. Bir sendika başka sendikaları küçümseyerek ve kendini siyasal iktidar yerine koyarsa birileri buna dur der. Biz kimseden kaçmayız. Biz senin ağa babandan korkmuyoruz ki senden korkalım. Bu sendikal anlayışa ben saygı duymuyorum. İş Sağlığı ve Güvenliği toplantısında Bakan Faruk Çelik’de vardı, hükümeti eleştirdik o da cevabını verecekti elbette ama bu sendikaya ne oluyor? Cevabını elbette aldılar. 1 Mayıs konusunu bende eleştirdim ve dedim ki, “1 Mayıs’ı Taksim meselesine bağlayıp, iktidarın nemalanmasına izin vermeyin” dedim ama aşağılayıcı bir ifade kullanmadım. 1 Mayıs’ın gaz bombaları arasında heba edilmesini bende doğru bulmuyorum. Emek ve Dayanışma Bayramı adına uygun kutlanmalıdır. Ancak siz çıkıp tahkir ederek, aşağılayarak açıklama yapamazsınız. İşte o zaman cevabınızı alırsınız. İşin bunlara dokunan tarafı var, sürekli değişen yönetmelik e kanunlardan nemalanıyorlar ve herkesi tehdit ediyorlar. Haksız yere nemalananlardan Allah hesabını sorsun. Karşıma çıkma cesaretleri de yok ne yazık ki.
Yardımcı hizmetlerin, diğer memurların sorunları çözülebilir ama sağlam sendikal zemin gerekir. Bu sendika kanunu değişmelidir. Son sözü iktidar söylüyor. Bu zemin oluşursa bütün çalışanların sorunlarını mücadele ile çözeriz. Devlet memurlarının görev tanımı olmadığını konuşmalarımda söylüyorum. Bahçıvanlık, boya badana aklınıza ne gelirse yaptırıyorsunuz, öyle şey olmaz. Kamuda görev tanımı olmadan insanlar çalışıyorsa iş sağlığı ve güvenliği kurallarını uygulayamayız. Evvele emirde iş tanımı mutlaka yapılmalıdır.
2014 de 123 TL zam aldık, enflasyon farkı yok. 2015 yılında şuan enflasyon yüzde 4,17 memur ve emekliye verilen zam yüzde 3. Enflasyon neredeyse ikiye katlandı. Haziran ayından başlayarak ay ay tüm kamu çalışanları yüzde 20’lik vergi dilimine girecek, Ekim ayı geldiğimizde hepsi girmiş olacak. Temmuz’da yüzde 3 daha zam var ama vergi dilimine girildiği için alınması gereken, yükselmesi gereken maaşlar daha da düşecek.
Toplu sözleşmede de tüm problemleri gündeme getireceğiz. 30 yıl sınırlaması kaldırılsın diye teklif ettik ama en sonunda AYM bunu fark etti ve kaldırdı. Geçmişte emekli olanlar 30 yıldan fazla çalışmasına rağmen haklarını alamadı. Bazı siyasi partiler seçim beyannamelerine bunu koydular, inşallah bu noktada bir adım atılır. Emeklilerimizin durumu çok kötü. 11 milyon emekli var bu ülkede, onları unutmak mümkün değil.
Artık gözümüzü açmamız lazım, 7 Haziran seçimlerinin hep sosyal devlet olgusu taahhütlerinin güçleneceği bir seçim olması gerektiğini ifade ettim. Muhalefet partilerinin seçim beyannamelerini önemli görüyorum. 4-C’ye kadro sözü var, taşeron sisteme ilişkin sözler var. Taşeron sistemi kim getirdi? 2002’de 20 bin olan sayı bugün kamuda 750 bine çıktı. Taşeron sistemin varlık sistemi siyasal iktidarın çalışma bayatına bakış sistemidir. Şimdiye kadar neden çözmediniz taşeron sitemi? Bu siyasal iktidar “Milletin çocuğuna iş bulamaya mecbur değiliz” diyecek ve seçime gidecek böyle şey olmaz” dedi.
GENEL BAŞKANIN AÇIKLAMALARI İÇİN TIKLAYINIZ.