Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Maliye Bakanlığı’nın 3
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Maliye Bakanlığı’nın 3. kademe gelir vergisi oranını %27’den %30’a çıkarma kararını değerlendirdi. Açıklamasında , nimette ve külfette adaletin milleti bir arada tutan ve adaleti tecelli ettiren unsur olduğunu vurgulayan Koncuk, “Yapılması planlanan bu düzenleme ile Maliye’nin gözünü en yoksul kesimin aldığı %6’lık paya diktiği ve bu %6’yı bile vatandaşlarımıza çok gördüğü ortaya çıkmaktadır.” dedi.
Genel Başkan İsmail Koncuk değerlendirmesinde şu ifadelere yer verdi:
“Maliye Bakanı Naci Ağbal, 3. kademe vergi dilimindeki %27’lik oranın %30’a yükseltileceğini açıkladı. Türkiye Kamu-Sen olarak sürekli, çalışanlar başta olmak üzere dar ve sabit gelirliler üzerindeki vergi yükünü dile getiriyor, ülkemizde geliriyle orantılandığında zenginden az fakirden çok vergi alındığını vurguluyoruz.
Bu durum, gelir dağılımında adaleti sağlamanın birinci aracı olan vergi sisteminde çarpıklık yaratmakta ve Türkiye’nin OECD ülkeleri içinde gelir dağılımı en bozuk ülkelerin başında gelmesine neden olmaktadır.
Bu bakımdan yıllardan beri talebimiz, alt gelir gruplarındaki kesimin üzerindeki dolaylı ve dolaysız vergi yükünün hafifletilmesi için gelir vergisi dilimlerinde yeni bir düzenleme yapılması ve dolaylı vergi toplama sisteminden doğrudan vergi toplama sistemine geçilmesi yönündedir. Buna karşın Maliye Bakanlığı’nın 2018 yılı için almış olduğu bu karar, mevcut gelir dağılımı adaletsizliğini körükleyecek, düşük-orta gelirli kesim üzerindeki vergi yükünü bir kat daha artıracak türdendir.
Bilindiği gibi 2017 yılı itibarı ile brüt asgari ücret, bin 777 TL ve asgari ücretli bir çalışanın vergi matrahı ise bin 510 TL’dir. Getirilmesi planlanan yeni düzenleme ile bugün için vergi matrahı aylık 2 bin 500, yıllık toplam 30 bin TL’nin üzerindeki bütün çalışanların vergi yükünün yıl içinde, %30’a kadar yükseltilmesi planlanmaktadır. Daha önce bu oranın %27 olduğu göz önüne alındığında, çalışanlara 3 puanlık bir vergi artışının geldiği görülmektedir. Hal böyle olunca ülkemizde neredeyse asgari ücretin üzerinde maaş alan bütün işçilerle, kamuda sözleşmeli ve KİT çalışanlarının tamamının yılın bir bölümünde %30 oranından gelir vergisine tabi tutulacağı açıktır.
TÜİK’in en son açıkladığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nda Türkiye nüfusunun %49,7’sinin maaş veya ücrete bağlı olarak yaşadığı yani ya çalışan ya da çalışanın geliriyle hayatını devam ettiren çalışan yakını olduğu belirlenmiştir. Bu vergi artışıyla hayatını ücret ve maaş gelirine bağlamış olan 40 milyon vatandaşımızın büyük çoğunluğunun gelirleri daha yüksek vergi nedeniyle düşecektir. Hali hazırda kamuda 57 bin 661 4/B’li, 72 bin 429 KİT çalışanı ve 320 bin 591 işçi bulunmaktadır. Dolayısıyla vergi oranındaki bu artıştan ilk etapta kamuda 450 bin, aileleriyle birlikte 1,5 milyon kişi doğrudan olumsuz etkilenecek ve %30’luk dilime ulaştıklarında, maaşlarında aylık en düşük 78 liradan başlayan bir gerileme yaşanacaktır.
Yine TÜİK verilerine göre Türkiye’de kayıtlı çalışan sayısı 28 milyon 703 bindir. Bu çalışanlarımızın birçoğunun brüt ücreti yıl içinde %30’luk vergi dilimine girecek seviyededir. Dolayısıyla Maliye Bakanlığı 3. dilim gelir vergisi oranını %27’den %30’a çıkararak 15 milyon dolayındaki vatandaşımızı mağdur etmiş ve çalışanı yolunacak kaz gibi görme anlayışını bir kere daha hayata geçirmiştir.
Gerçekleştirilen en son toplu sözleşmede memur maaşlarının 2018 yılında %4+3,5 zamlanması öngörülmüş, bu oranlar toplumun bütün kesimlerince yetersiz bulunarak toplu sözleşmeyi imzalayan konfederasyon tepkilerin hedefi olmuştu. Şimdi ise vergi oranına yapılan 3 puanlık bu artış, gelir vergisi dilimlerinin de yükselmediği düşünüldüğünde önümüzdeki birkaç yıl içinde tüm memurların gelirlerinin 3 puan daha düşmesine neden olacaktır. Bu durum, yapılan toplu sözleşmenin de ne derece anlamsız kaldığının, memurların hiçbir ekonomik sorununu çözemeyeceğinin de açık bir göstergesidir.
Hz. Ömer, “Adalet mülkün temelidir.” diyerek devletin ancak adalet temelinde ayakta durabileceğini ifade etmiştir. Buradan hareketle adalet, yalnızca mahkemelerde hakimlerin verdiği kararlarla tecelli edecek bir unsur değil, çalışma hayatında, gelir dağılımında, maaş zamlarında, eşit iş imkanlarında, hukukun uygulanmasında, eğitim ve sağlık alanında, kısacası hayatımızın her noktasında ihtiyacımız olan bir olgudur.
Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alarak vergi sistemini kişilerin kazançları ile orantılı hale getirmek varken vergi kaçırma, matrahı düşük gösterme gibi durumu olmayan çalışandan hazır vergi toplama yolunu seçen Maliye Bakanlığı, kolaycılık yaparak vergi gelirlerini artırabilir ama bununla birlikte mağduriyetlerin de artacağını bilmelidir. Bir tarafta vergisini düzenli ödeyen ticaret erbabına %5’lik vergi indirimi yapılırken diğer tarafta vergisini düzenli ödeyen çalışana vergi artışı yapmak hangi adalet anlayışıyla bağdaşmaktadır? Milletleri bir arada tutan, devleti adaletli kılan, nimeti de külfeti de adil paylaşmaktır. Ülkemizde elde edilen toplam gelirin %46,5’ini en zengin %20’lik kesim alırken en yoksul %20’lik kesimin gelirin yalnızca %6’sını aldığı göz önünde bulundurulduğunda yapılması planlanan bu düzenleme ile Maliye’nin gözünü en yoksul kesimin aldığı %6’lık paya diktiği ve bu %6’yı bile vatandaşlarımıza çok gördüğü ortaya çıkmaktadır.”