Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Düzce Şubesi’nin 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle düzenlediği toplantıya katıldı
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Düzce Şubesi’nin 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle düzenlediği toplantıya katıldı. Genel Başkan’a Türk Eğitim-Sen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan ve Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Cengiz Kocakaplan eşlik etti. Toplantıda Türk Eğitim-Sen Düzce Şube Başkanı Osman Çakmak ve şube yönetim kurulu, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı diğer sendikaların şube başkanları ve şube yönetim kurulları ile üyelerimiz de hazır bulundu.
Bugün siyasi iktidarlar öğretmenlik mesleğinin kıymetini idrak edememiş olabilirler ama onların idraksizliği öğretmenlik mesleğini itibarsız kılmaz. Biz nasıl bir meslek erbabı olduğumuzu, hangi amaçla bu mesleği icra ettiğimizi yüreğimizin her zerresinde hissediyoruz.
Toplantıda bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, öğretmenlik mesleğinin bir milletin hayatında asla vazgeçilemez bir meslek olduğunu vurgulayarak, “Mesele bunu anlayabilmektir, mesele millet olarak kavrayabilmektedir. Esasında öğretmenlik mesleği hala itibarlı bir meslektir. Ben öğretmenlik mesleğinin altın gibi olduğunu düşünüyorum. Bugün siyasi iktidarlar öğretmenlik mesleğinin kıymetini idrak edememiş olabilirler ama onların idraksizliği öğretmenlik mesleğini itibarsız kılmaz. Biz nasıl bir meslek erbabı olduğumuzu, hangi amaçla bu mesleği icra ettiğimizi yüreğimizin her zerresinde hissediyoruz. 34 yıllık öğretmenim. Dünyaya tekrar gelsem tüm olumsuzluklara rağmen yine öğretmen olurum ve bundan şeref duyarım. Biz çocuklarımıza şekil vereceğiz, onların adeta ruhunu oluşturacağız, onları geleceğe hazırlayacağız. Hamura şekil veren heykeltıraş gibi öğretmenler de insana şekil veriyor. Böylesine kutsal bir görevi ifa etmek şereftir.” diye konuştu.
Bakınız; 17 Aralık tarihinden sonra kamuda yaşanan olaylar öğretmenleri o kadar rahatsız etmiş ki, bunu iliklerine kadar hissediyorlar ve anket sonucuna yansıtıyorlar.
Türk Eğitim-Sen’in 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla yaptığı anket çalışmasına da değinen Koncuk şunları kaydetti: “Ankette önemli sonuçlar var. Bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Öğretmenlerimizin yüzde 81’i imkanı olsa mesleğini AB ülkelerinden birinde yapmak istiyor. Bu, son derece endişe verici bir durum. Bu; vatanseverliği, milliyetçiliği özümsemesi gereken insanların, siyasi iktidarların yanlış tavırları nedeniyle hangi noktaya getirildiğinin göstergesidir. Öğretmenlerin yüzde 93’ü kredi kartına sahip. Yüzde 14.8’i ise borcunu ödeyemediği için bankaların kara listesine girmiş. Öğretmenlerin yüzde 26.8’i ek iş yapıyor. Biz bu ankette her yıl ‘Türkiye için en büyük tehdit nedir?’ sorusunu sorarız. Bu yıla kadar ankete katılanların büyük kısmı PKK terör örgütü ya da ekonomik sorunlar, işsizlik seçeneklerini işaretliyordu. Ama bu yıl ankete katılanların yüzde 42.8’i ‘Türkiye için en büyük tehdit nedir?’ sorusuna ‘ayrımcılık ve kadrolaşma’ cevabını vermiş. PKK terörü ise ikinci sırada, yüzde 26.8 oranında yer almış. Bu sonuç beni çok etkiledi. Bakınız; 17 Aralık tarihinden sonra kamuda yaşanan olaylar öğretmenleri o kadar rahatsız etmiş ki, bunu iliklerine kadar hissediyorlar ve anket sonucuna yansıtıyorlar.
Peki bu nasıl böyle oldu? PKK terör örgütünden dahi çok öne çıkan ayrımcılık kanaati nasıl oluştu? İşte hep birlikte yaşıyoruz. Okul yöneticileri görevlerinden haksız yere alındı. Türk milli eğitimine ömrünü vakfetmiş birçok kıymetli yöneticimiz maalesef çeteler tarafından görevlerinden ekarte edildi.
Sizlere Muğla’dan bir örnek vermek istiyorum. İlk kez ve yeniden görevlendirilecek okul müdürleri için sözlü sınavlar yapıldı. Muğla’da müdürlük mülakatında Komisyon Başkanı Milas İlçe Milli Eğitim Müdürü İradet Genç, komisyonun göreve başlamasından önce komisyon üyelerine, “İlçe Milli Eğitim Müdürleri kimlerle çalışmak istediklerini belirlediler. Hatta kimin hangi okula atanacağı belirlendi. Biz de bu isimlere bu puanları vereceğiz” dedi. Komisyon üyesi Ali Öğütveren ise ‘bu kul hakkıdır’ diyerek, hazır listeleri onaylamadı. Bunun üzerine Milas İlçe Milli Eğitim Müdürü İradet Genç, İl Mili Eğitim Müdürü Tamer Kırbaç’ı aradı ve o da Öğütveren’den istifasını istedi. Ali Öğütveren ise Valiliğe verdiği istifa dilekçesinde tüm rezaleti anlattı. Bakalım Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı bu açık suçlama karşısında ne yapacak? Bakan Avcı’ya sesleniyorum: Şayet Muğla İl Milli Eğitim Müdürü, Milas İlçe Milli Eğitim Müdürü hala o makamda oturursa, iki elimiz yakanızda olacak. Bu kadar insanın ahını aldın. Binlerce insanın hak ettiği makamlardan alaşağı edilmesini seyrettin. Kul hakkıyla yarın Allah’ın huzuruna nasıl çıkacaksın? Bunun hesabını soracağız elbette.”
Hz. Ömer o kapılan koyunun hesabını veremeyeceğinden endişe ediyorken; ey Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Milli Eğitim Müsteşarı Yusuf Tekin, Başbakan Ahmet Davutoğlu sizler binlerce insanın ahını nasıl taşıyacaksınız?
Genel Başkan Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüce Peygamberimiz ‘Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim’ diye buyuruyor. Hangi sendikanın üyesi olursak olalım, eğer Müslüman isek güzel ahlakla ahlaklanmak zorundayız. Büyük şair Mehmet Akif Ersoy Hz. Ömer adaletini mısralarında anlatırken, ‘Kenâr-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer’den onu!’ diyor. İşte Hz. Ömer adaleti böyle bir adalettir. Hz. Ömer o kapılan koyunun hesabını veremeyeceğinden endişe ediyorken; ey Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Milli Eğitim Müsteşarı Yusuf Tekin, Başbakan Ahmet Davutoğlu sizler binlerce insanın ahını nasıl taşıyacaksınız? Omuzlarınız bu günahı taşımaya yetecek mi? Yazıklar olsun! Ne demişler; alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.”
Her kim bir insanı korkutarak, ezerek üye yapıyorsa, o insan, alçakların en alçağıdır.
“Zulmedeni adam yerine koymam. Çünkü insan zulmetmez. Benim yüce dinim zulmü lanetlerken, Müslümanım diyen birinin insanlara zulmetmesi kabul edilemez” diyen Koncuk, hiç kimsenin korkutularak üye yapılmaması gerektiğini ifade etti. Koncuk, “Bunlar hayatlarının merkezine kendi egolarını, menfaatlerini almışlar. Her kim bir insanı korkutarak, ezerek üye yapıyorsa, o insan, alçakların en alçağıdır. Bu bize asla yakışmaz. Bizim dimdik durabilen, karakterli insanlara ihtiyacımız var. Korkaklarla, sadece kendisi için yaşayanlarla bu ülke nereye gidecek? Bütün eğitim çalışanlarına, devlet memurlarına sesleniyorum: Dimdik durun. Kimseden korkmayın, çekinmeyin. Biz devlet memuruyuz. İş güvencemiz var. Bunlar korkak adamların üzerine gidiyorlar. Cesur adamların yanına dahi yaklaşamazlar. Türkiye Kamu-Sen’nin böyle yürekli insanlardan oluştuğunu biliyorum. Hala 450 bin üyemiz varsa, Türkiye Kamu-Sen büyüyerek yoluna devam ediyorsa, bundan ders çıkarması gereken çok kişi var” diye konuştu.
Bunlara ‘2014 yılında yerel seçimler var, Cumhurbaşkanlığı seçimi var, 2015 yılının Haziran ayında genel seçimler var. Sendikacılığın elinin en güçlü olduğu dönem. Yapmayın, 123 TL’nin altına imza atmayın’ dedik. Kabul etmediler.
1 Ağustos 2013 yılında yapılan toplu sözleşme dönemine değinen Koncuk, “Tüm memurlara seyyanen 123 TL zam yapıldı. Enflasyon hedefi o zaman yüzde 5.3, enflasyonun orta noktası yüzde 5.5 idi. Memnun-Sen’in Genel Başkanı 123 TL’nin altına imza attı. Bunlara ‘2014 yılında yerel seçimler var, Cumhurbaşkanlığı seçimi var, 2015 yılının Haziran ayında genel seçimler var. Sendikacılığın elinin en güçlü olduğu dönem. Yapmayın, 123 TL’nin altına imza atmayın’ dedik. Kabul etmediler. Bugün 10 aylık enflasyon yüzde 8.43’e çıktı. Oysa ortalama memur maaşına yüzde 5.2 zam yapıldı. Enflasyon hedefi ise yüzde 9.4 olarak revize edildi. Enflasyon hedefi yüzde 9.4 ile sınırlı kalmayacak, yüzde 10’u aşacak. Nitekim yeni yılda vergi ve cezalar yüzde 10.11 oranında artacak. Kamu çalışanlarının maaşlarına ise yüzde 5.2 oranında zam yapılıyor” diye konuştu.
Eğer Türkiye Kamu Sen, yetkili konfederasyon olarak masada oturup, sizi satan bir toplu sözleşmenin altına imza atarsa, ben bir dakika durmam istifa ederim. Ama bu sendika masada memuru sattı, bu süreçte üye sayısı 50 bin arttı.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Memnun-Sen’in Genel Başkanı geçenlerde bir konuşmasında bize saldırıyor. ‘Biz 123 TL’ye imza attık ama Türkiye Kamu-Sen geçmişte taban aylığa 10 lira zam istedi, alamadılar’ diyor. 10 lira istemedik, daha yüksek istedik, 10 liraya kadar düştük. Ama tek kalem 10 lira zam değildi. 7-8 kalem daha zam talebimiz vardı. Sen dürüstsen, o kalemleri niye saymıyorsun, sadece 10 lirayı sayıyorsun? 10 lirayı vermedikleri için biz Allah’a şükür o metnin altına imza atmadık ve toplu görüşmeler anlaşmazlıkla sonuçlandı. Onu niye söylemiyorsun? Ama sen 2014 yılında 123 TL, 2015 yılında da yüzde 3+3 zamma kuzu kuzu imza attın, bütün memurların yıllarını kaybettirdin. Diyor ki, ‘Biz 123 TL’yi aldık ama taban aylığa zam olduğu için emekliliğe yansıması yüksek olacak.’ Bunun üzerine Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi bir çalışma yaptı. Buna göre eğer Hükümetin teklif ettiği yüzde 3+3 zamma imza atılmış olsaydı, emeklilikte alacağımız rakamın miktarı da mesela öğretmen, ebe, hemşire için 518 TL, mühendis-mimar için 1.973 TL, doktorlar için 1.973 TL fazla olacaktı. Dolayısıyla burada da insanları aldatmaya yönelik ifadeler kullanılıyor. Bunların hiçbiri doğru değil.
Eğer Türkiye Kamu Sen, yetkili konfederasyon olarak masada oturup, sizi satan bir toplu sözleşmenin altına imza atarsa, ben bir dakika durmam istifa ederim. Ama bu sendika masada memuru sattı, bu süreçte üye sayısı 50 bin arttı. Biz de bir yıldır gittiğimiz her yerde memurların pazarlandığını anlatıyoruz. Şu anda da yüzde 12 ek zam talep ediyoruz. 6 Aralık tarihinde ise ek zam talebiyle Ankara’da yürüyüş ve miting yapacağız. Tüm bunlara rağmen o imzanın sahibi bir günden bir güne enflasyon farkı dahi istemiyor. Memnun-Sen’in Genel Başkanının ağzından kamu çalışanlarına ‘enflasyon farkı’ talebini duyan var mı?
Ben de buradan Memnun-Sen üyelerine soruyorum: Bu sendikaya neden hala üyesiniz? Ekonomik haklarınızı yerle yeksan eden, tüm kamu çalışanlarının 730 gününü kaybeden bir sendikada üye olarak kalmanızın anlamı nedir? Bu bir satıştır. Eğer bu anlayışla devam edersek, yani bugünü yaşayarak, okul müdüründen, şube müdüründen, il müdüründen korkarak bir sendikal tercih ortaya koyarsak, o zaman -2014 ve 2015 yıllarını kaybettik- 2016 ve 2017 yıllarını da kaybedersiniz.
Bakınız; Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi’nin yaptığı çalışmaya göre, memurların toplu sözleşmeden dolayı yaşadığı kayıp sadece 2014 yılı ile sınırlı kalmayacak. 2014 yılında olması gerekeninin altında maaş zammı almaları nedeniyle memurlar asıl kaybı 2015 ve sonrasında yaşayacaklar. Buna göre, toplu sözleşmede yapılan hatanın 10 yıllık maliyeti bile memurlar açısından 10 binlerce lirayı geçecek. Bu beceriksizce imzalanan toplu sözleşmeden dolayı ortaya çıkan zararın önümüzdeki 10 yıl içerisinde, en üst dereceden maaş alan bir müsteşar için enflasyon farkı ve maaş zammı hesaba katılmadığı durumda bile 72 bin 480 liraya ulaşacak. Diğer meslek gruplarında da durum farklı değil. Önümüzdeki 10 yılda bir doktorun 2013 toplu sözleşmesinden kaynaklı kaybı 27 bin 300 lira, avukatın kaybı 23 bin 520 lira, mühendisin kaybı 26 bin 220 lira, müdürün kaybı 14 bin 220 lira, müezzinin kaybı 11 bin 340 lira, memurun kaybı 7 bin 500 lira, şoförün kaybı 6 bin 900 lira, hemşirenin kaybı 9 bin 660 lira, en düşük dereceden maaş alan bir hizmetlinin ise 10 yıllık toplam maaş kaybı 5 bin 220 lirayı bulacak.”
Ya satılmaya, iki yılımızı daha kaybetmeye razı olacağız ya da adam gibi mücadele eden sendikalara üye olacağız.
1 Ağustos 2015 tarihinde toplu sözleşmelerin başlayacağını hatırlatan Koncuk, kamu çalışanlarının sendikal tercihlerini ortaya koyarken dikkatli olmasını istedi. Koncuk; ya satılmaya, iki yılımızı daha kaybetmeye razı olacağız ya da adam gibi mücadele eden sendikalara üye olacağız” dedi.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “2013 yılındaki kadar elimiz güçlü değil. Çünkü 2014 yılında yerel seçimler vardı, Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı, 2015 yılının Haziran ayında genel seçimler var. 1 Ağustos 2015 tarihinde yapılacak toplu sözleşmelerde genel seçimler de bitmiş olacak. Kısacası 2015 yılındaki toplu sözleşme elimizin en zayıf olduğu dönem yapılacak. Dolayısıyla tüm kamu çalışanları şu soruya cevap vermelidir: Ya satılmaya, iki yılımızı daha kaybetmeye razı olacağız ya da adam gibi mücadele eden sendikalara üye olacağız. Türkiye Kamu-Sen kanının son damlasına kadar mücadele eder.”
2013 yılında yapılan toplu sözleşme ile ilgili çarpıcı açıklamalarını sürdüren Koncuk, “2013 yılında toplu sözleşme 1 Ağustos’ta başladı ve 30 Ağustos tarihinde sona erecekti. Türkiye Kamu-Sen olarak bir eylem planı ortaya koyduk. Teşkilatlarımızı Ankara’ya getirecek ve birkaç gün Ankara’da sabahlayacaktık. Biz eylem yapmayalım diye Memnun-Sen Genel Başkanını ikna etmişler, o da kuzu kuzu 123 TL’nin altına imzayı atmış. Ama işi bizden iyi biliyormuş, helal olsun! Çünkü üye sayısı 50 bin arttı. Türkiye Kamu-Sen’in üye sayısı ise 3 bin arttı. Takdir kamu çalışanlarının. ‘Sendika ne işe yarar?’ diye soruluyor. İşe yaramayacak adamlara yetkiyi verirseniz, tabi sendika işe yaramaz. Öyle bir toplu sözleşme düzeneği var ki, birçok kamu çalışanı bunu bilmiyor; ‘Siz o masada yok muydunuz?’ diye soruyor. Bakınız toplu sözleşmede yetkili konfederasyonun genel başkanının ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in imzası yeterlidir. Diğerlerinin itirazı hiçbir sonuç doğurmaz. Hükümet böyle bir kanun çıkardı.”
6 Aralık tarihinde tüm kamu çalışanlarını Ankara’ya davet ediyorum.
Tüm kamu çalışanlarını 6 Aralık’ta Ankara’da ek zam talebiyle yapacağımız mitinge davet eden Genel Başkan İsmail Koncuk, “Hem ekonomik hem sosyal anlamda kayıplarımızın karşılanması için tüm kamu görevlilerine sorumluluk düşüyor. Yürekli bir sendikal anlayışın yetkili kılınması mecburiyet haline geldi. 6 Aralık tarihinde Ankara’da tüm teşkilatlarımızla bir yürüyüş ve miting yapacağız. Tüm kamu çalışanlarını bu mitinge davet ediyorum. Kendi haklarınız için zaman ayırın. Bu mitingi sadece ek zam için yapmayacağız. Türkiye’de ayrımcılığı yapanları da deşifre edeceğiz. Adil gelir dağılımı olmadığını anlatacağız. Tüm kamu çalışanlarının mutsuz olduğunu Ankara’dan muhataplarımızın yüreğine, kulağına üfleyeceğiz. Gelin, bunu birlikte yapalım. 6 Aralık’ta hepinizi Ankara’ya bekliyorum” diye konuştu.