Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 21 Aralık 2014 tarihinde Antalya 2 No’lu Şube’nin Manavgat’ta düzenlediği kahvaltılı istişare toplantısına katıldı
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 21 Aralık 2014 tarihinde Antalya 2 No’lu Şube’nin Manavgat’ta düzenlediği kahvaltılı istişare toplantısına katıldı. Genel Başkan’a Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri Musa Akkaş ve Türk Eğitim-Sen Genel Mali Sekreteri Seyit Ali Kaplan eşlik etti. Toplantıda Antalya 1 No’lu Şube Başkanı Bünyamin Seçme, Antalya 2 No’lu Şube Başkanı Fethi Kurt, Antalya 1 ve 2 No’lu Şube Yönetim Kurulu Üyeleri ve üyelerimiz hazır bulundu.
Bugün bir Türk vatandaşı Güneydoğu Anadolu’da elini, kolunu sallayarak seyahat edebilir mi? Ya da bu ülkeyi yönetenler yanlarında korumaları olmadan Hakkâri’de, Yüksekova’da, Şırnak’ta gezebilir mi?
Bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, terör örgütünün faaliyetleri dolayısıyla bazı bölgelerde insanlarımızın seyahat özgürlüğünün bile kalmadığına dikkat çekerek, “Bugün bir Türk vatandaşı Güneydoğu Anadolu’da elini, kolunu sallayarak seyahat edebilir mi? Ya da bu ülkeyi yönetenler yanlarında korumaları olmadan Hakkari’de, Yüksekova’da, Şırnak’ta gezebilir mi? Hayır. Bu ülke bu hale nasıl geldi? T.C. Devleti’nin bir vatandaşı olarak her birimizin sorumluluğu yok mu? Bu işin bu noktaya gelmesinde her birimiz sorumluyuz. Bu gidişe sessiz kaldığımız, hatta bu çorabı başımıza örenlere hizmet ettiğimiz müddetçe daha kötüye gideceğimizi söylemek için kâhin olmak gerekmez” diye konuştu.
Eğer bu ülkenin aydınları menfaatleri için yaşanan türlü rezalete göz yumuyorsa, bu kötü gidişi kim düzeltecek?
Ülkemizin geleceği ile ilgili kaygılarını dile getiren Koncuk, kötü gidişe dur denilmezse Türkiye’nin Irak, Suriye gibi olabileceğini söyledi. Koncuk, “Evlatlarımız bu ülkede yaşayacak. Onları nasıl bir Türkiye bekliyor? Evlatlarımızı Irak, Suriye gibi bir Türkiye mi bekliyor? Irak, Suriye gibi olmamamız için bir sebep kaldı mı? Bu nedenle hepimizin, bilhassa aydın dediğimiz insanların ‘Bu ülke nereye gidiyor, ne yapmam lazım?’ kaygısı içinde olması gerekir. Yüce Allah, ‘Bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu?’ diyor. Eğer bilenler de bilmeyenler, görmeyenler derecesinde olayları değerlendirme acziyeti içine girmişse, o ülkeyi düzeltebilecek mekanizmaların ne olduğunu herkes düşünsün. Eğer bu ülkenin öğretmenleri, din adamları, aydınları menfaatleri için yaşanan türlü rezalete göz yumuyorsa, bu kötü gidişi kim düzeltecek? Bir ülkenin dinamikleri bellidir. Eğer bu insanlar da idrak sahibi olmaktan uzaklaşırsa, hiçbirimizin geleceği kalmaz. Bir koltuk uğruna nelerini feda ediyorlar. Değer mi?” diye konuştu.
Tüm diktatörler yaptıkları işlerle ilgili kanun çıkarır. Ama kanun çıkarılması o işin demokratik olduğunu göstermez. Diktatörler, kanunların arkasına saklanırlar. Ama yaptıkları ne demokratiktir, ne de insanidir.
Okul yöneticiliği görevlendirmelerinde yaşanan haksızlıkları, anti demokratik tutumları da eleştiren Koncuk şöyle konuştu: “Birileri bir kanun çıkarıyor ve binlerce insanın idarecilik görevini ellerinden alıyor. Sayısal üstünlüklerine güvenerek istedikleri kanunu çıkarıyorlar ve o iş meşru oluyor. Bakınız; tüm diktatörler yaptıkları işlerle ilgili kanun çıkarır. Ama kanun çıkarılması o işin demokratik olduğunu göstermez. Diktatörler, kanunların arkasına saklanırlar. Ama yaptıkları ne demokratiktir, ne de insanidir. İşte okul yöneticilerinin görevden alınması, 76 bin insanın unvanlarından edilmesi de aynı anti demokratik kafanın ürünüdür. Birileri hiçbir gerekçe göstermeden insanların apoletlerini söküyor. Bu durumda insanların, ‘Sen benim emek vererek, alın teri dökerek hak ettiğim apoletimi, makamımı herhangi bir gerekçe ortaya koymadan nasıl alırsın? Sen kimsin?’ demesi gerekir. Ama insanların bir kısmı ‘Acaba bunların ayaklarının dibine girsem paçayı yırtar mıyım?’ hesabı yapıyor. Aynı Stalin’in tavuğu hikâyesinde olduğu gibi. Bu; kendi unvanını elinden alanların, kendisine haksızlık yapanların önünde secde etme anlayışıdır.
Bilgisiz, liyakatsiz, tek özelliği yağ çekmek olan, beynini, ruhunu teslim etmiş insanlar okullarda nasıl yöneticilik yapacaklar?
Bu durum, aydın dediğimiz insanlara yakışan tavır değildir. Bir ülke hangi alanda olursa olsun sağlam, kabul edilebilir bir yönetici atama sistemi kurgulayamıyorsa, o ülkenin hiçbir geleceği kalmaz. Bunu Başbakan Ahmet Davutoğlu’na da ifade ettim. Yüce Allah’ın emrettiği gibi, ‘Emaneti ehline veriniz’ sözünden hareketle sağlam bir yönetici atama sistemi uygulayamazsanız, dünyada hiçbir iddianız kalmaz. Bilgisiz, liyakatsiz, tek özelliği yağ çekmek olan, beynini, ruhunu teslim etmiş insanlar okullarda, kurumlarda nasıl yöneticilik yapacaklar? Benim üzüldüğüm nokta; bu insanları kaybediyoruz. Bunlar öğretmen, devlet memuru, bu ülkenin aydınları olan insanlardır. Onları makam için ruhlarını bir yerlere teslim etmeye zorluyorlar. Öğretmenlerimizi, aydınlarımızı kaybediyoruz. Bizi kahreden budur. Kendisine olan güvenini kaybetmiş, inanç değerlerini pazarlamayı alışkanlık haline getirmiş insanları tekrar kazanmak çok zordur. Onları antibiyotik vererek, tedavi edemezsiniz. Bu nedenle Türkiye Kamu-Sen olarak davamız, insanı kaybetmemek ve insanlarımızın şahsiyetini daha yukarılara çıkarmak üzerinedir.”
Biz insanların şahsiyetlerini ezerek nasıl sendikacılık yapabiliriz? Bunu anlamıyorum. Kim ki böyle bir sendikacılık anlayışını uyguluyor ve kim ki buna göz yumuyorsa ona yazıklar olsun!
Sendikacılığın insanların şahsiyetini yere düşürmek değil, şahsiyetini yüceltmek davası olduğunu vurgulayan Koncuk, “Çünkü insan saygıdeğer bir varlıktır. İnsanların şahsiyetlerini ezerek nasıl sendikacılık yapabiliriz? Bunu anlamıyorum. Kim ki böyle bir sendikacılık anlayışını uyguluyor ve kim ki buna göz yumuyorsa ona yazıklar olsun! İnsanı kaybetmeme mücadelesini hep birlikte yapalım. Nefsinden başka bir şey düşünmeyen, kaybettiğimiz insanlarla Türkiye nereye gider?” dedi.
Sendikacılığın hakkı tutup kaldırmak olduğunu kaydeden Koncuk, “Hakkı tutup kaldırmak öyle kolay iş değil. Eğer davanız hak davasıysa, bedel ödemeye de hazır olacaksınız. Çanakkale’de 250 bin şehidimizin, namusumuzu, şerefimizi çiğnetmemek için canlarını verdikleri gibi bedel ödemek gerekiyor. ‘Bana hiçbir şey olmasın. Hiçbir iş yapmayayım. Bir elim yağda, bir elim balda olsun.’ Yok böyle bir şey. Böyle insanlardan oluşmuş toplumların geleceği de olmaz. Dolayısıyla tüm eğitim çalışanlarının ve memurların bu gidişatla ilgili olayların farkında olması bir mecburiyettir” diye konuştu.
Türkiye’de son 12 yılda 43 dolar milyarderi oluşurken, Fransa gibi milli geliri Türkiye’nin iki, üç katı olan ülkelerde 23 dolar milyarderi varsa, pastadan aldığımız pay küçülüyor ve bu birilerinin cebine giriyor demektir.
Genel Başkan İsmail Koncuk, Türkiye’de son 12 yılda 43 dolar milyarderi oluştuğuna dikkat çekerek, “Pastadan payımızı istiyoruz” dedi. Koncuk, “Elbette haklarımızın da peşinde olacağız. Ortada bir pasta var ve bu pastadan payımızı sonuna kadar isteyeceğiz. Türkiye’de son 12 yılda 43 dolar milyarderi oluşurken, Fransa gibi milli geliri Türkiye’nin iki, üç katı olan ülkelerde 23 dolar milyarderi varsa, pastadan aldığımız pay küçülüyor ve bu birilerinin cebine giriyor demektir. Biz bu ülke için hizmet üretiyoruz. Dolayısıyla hakkımızı istiyoruz. Bu mücadele, Türkiye Kamu-Sen’in merkeze aldığı bir mücadeledir” dedi.
Başbakan, ‘Yüzde 17 zam yaptık’ diyor. Sayın Başbakan bu sözünüzü ya ispat edin ya da düzeltin.
Toplu sözleşmede alınan 2014 yılı için 123 TL ve 2015 yılı için yüzde 3+3 zamma değinen Koncuk, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun tüm memurlara yüzde 17 zam yaptıkları yönündeki sözlerini eleştirdi ve bunun doğru olmadığını belirtti. Koncuk şunları söyledi: “6 Aralık’ta miting gerçekleştirdik ve ek zam talebimizi ortaya koyduk. Yüzde 12 ek zam, hâkim ve savcılara verilen 1155 TL’ye denk gelmiyor. Yüzde 12 ek zammın, en düşük devlet memuruna katkısı 201 TL, ortalama memur maaşına da 262 TL’dir. Ancak ek zam talebimize şu ana kadar bir cevap gelmedi.
Hükümetin enflasyon hedefinin orta noktası yüzde 5.3’tür. Enflasyon hedefi yüzde 5.5 iken, devlet memuru maaşlarına yüzde 5.2 zam yapıldı. Şu anda ise enflasyon yüzde 9.4 olarak revize edildi. Revize ettiğiniz enflasyon hedefine göre memur ve emekli maaşlarına göre yeniden değerlendirmeniz gerekmez mi? Yapılan zam ile tüm memurlar her halükarda yüzde 9.4 enflasyon hedefinin altında gelir elde etmiş oldu. Başbakan Davutoğlu’na ‘Bunu değerlendirin’ dediğimde, ‘Değerlendireceğim’ dedi. Allah var iyi değerlendirmiş! Geçenlerde Başbakan, ‘Memurlara yüzde 17 zam yaptık’ diyor. Sayın Başbakan, ‘Siz mi matematik bilmiyorsunuz yoksa size ‘Yüzde 17 zam yaptık’ diyenler mi matematik bilmiyor? Onlar mı sizi aldatıyor yoksa siz mi milleti aldatmaya çalışıyorsunuz? Alınan zam alttan da, üstten de, yandan da baksanız 123 TL’dir. ‘Yüzde 17 zam yapıldı’ diyecek kişi gelsin, bunu bizim yüzümüze söylesin. Hiç doğru olmayan bu ifade bir Başbakana yakışan bir durum mudur? Memurlar cebine giren paranın yüzde 17 olmadığını bilmeyecek kadar saf mı, matematik bilgisinden uzak mı? Ayıp oluyor. Hiç olmazsa bilgimize, algımıza hakaret etmeyin. Sayın Başbakan bu sözünüzü ya ispat edin ya da düzeltin. Bunun takipçisi olacağız.”
Sat, üye bul! Satılmak çok tatlı demek ki!
Toplu sözleşmeye imza atan konfederasyon genel başkanına tepki gösteren Koncuk, “2014 ve 2015 yıllarını kaybettik. 2016 ve 2017 yıllarını kaybetmeyelim” dedi. Koncuk şöyle konuştu: “Bu toplu sözleşmenin altında Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ve Hükümet adına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in imzası var. Toplu sözleşme metninde İsmail Koncuk’un imzası yok. Biz reddettik. Gerçi öyle bir kanun çıkardılar ki, 450 bin üyemiz adına masaya oturuyoruz ama imza atamıyoruz, itiraz edemiyoruz, dava açamıyoruz, kararları Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na götüremiyoruz. KPDK Toplantısında Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’ya ‘Toplu sözleşmede aldığımız zam 123 TL’ dedim, o da bana ‘Matematik bilmiyorsunuz’ dedi ve 123 TL’nin iyi bir zam olduğunu savundular. Ben de ‘Hiç olmazsa sorumluluk gösterin. Biz yüzde 12 ek zam istiyoruz, siz de enflasyon farkı isteyin’ dedim. Ama maalesef kendi sorumluluğunu yerine getirmeyen bir sendika var ve buna rağmen üye sayıları artıyor. Delikanlıca ‘Yanlış yaptık. Hatamızı telafi etmek istiyoruz. Enflasyon farkı ya da ek zam verin’ diyeceksiniz. Hem bunu söylemiyorlar, hem de üye sayıları 50 bin artıyor. Sat, üye bul! Satılmak çok tatlı demek ki!
Tüm kamu çalışanlarından istirham ediyorum: 2014 ve 2015 yıllarını kaybettik. 2016 ve 2017 yıllarını kaybetmeyelim.
Ne böyle bir sendikacılık, ne de böyle bir sendikal tercih olabilir. 2013 yılında atılan bu yanlış imza nedeniyle ekonomik ve sosyal anlamda ciddi kayıplar yaşadık. İki yılımız kayboldu. Önümüzde 2016 ve 2017 yılları var. Bu yıllarda alacağımız zammı 1 Ağustos 2015 tarihinde oturacağımız toplu sözleşmede tespit edeceğiz. Türkiye’deki tüm memurlar şunu bilsin: 730 gün daha kaybetmek istiyorsanız, tercihlerinizi gözden geçirmeyin ve yetkiyi sizi pazarlayanlara verin.
Bakınız; 2013 yılında masaya oturduğumuzda, önümüzde yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimi vardı. 2015 yılının Haziran ayında yapılacak genel seçimler de cabası. Yani 2013 yılında elimizin en güçlü olduğu dönemde masaya oturduk. 2015 yılında oturacağımız toplu sözleşmede böyle bir şansımız da yok, çünkü seçim yok. Hükümeti nasıl sıkıştıracağız? Bunların 2014 ve 2015 yılındaki kayıplarımızı bu kafayla telafi etmesi mümkün mü? Mümkün değil. Elimiz de zayıf. Peki nasıl olacak? İyi bir sendikal mücadeleyle olacak. Bu kafadaki insanların bırakınız iyi bir sendikal mücadele vermelerini, yüreklice söyleyecekleri tek sözleri olabilir mi? Olamaz. Dolayısıyla tüm kamu çalışanlarından istirham ediyorum: 2014 ve 2015 yıllarını kaybettik. 2016 ve 2017 yıllarını kaybetmeyelim. Sendikacılık oyun değil. Ahmet’in, Mehmet’in, kurum amirinin hatırına sendikal tercih olmaz. Sendikal tercihinizi hem ülke geleceği hem de çocuklarımızın geleceği adına ortaya koyacağız. İş güvencemiz de açıkça tehdit ediliyor. Devlet memurluğu sıfatı yok edilmek istiyor. Alenen söyleniyor. İş güvencemize sahip çıkmamız lazım. Bunu da ancak sağlam bir sendikal mücadeleyle başarabiliriz.”