Son yıllarda uygulanan ekonomi politikaları, yalnızca enflasyonu aşağıya çekmek üzerine kurgulanmaktadır
Son yıllarda uygulanan ekonomi politikaları, yalnızca enflasyonu aşağıya çekmek üzerine kurgulanmaktadır. Bu arada işsizlik, yoksulluk, sağlık, sosyal güvenlik gibi konular ise gözardı edilmektedir. Uygulanan düşük ücret politikaları ile vatandaşlarımızın alım gücü zayıflatılmakta, ticaretin zayıflaması, piyasaların durgunlaşması sonucunda fiyat artışları kontrol altına alınmakta ve enflasyon artış hızı yavaşlamaktadır. Buna ek olarak döviz kurlarının da düşük seyretmesi, Türk parasının aşırı değerlenmesine ve ucuz ithal ürünlerine olan talebin artmasına neden olmaktadır.
2007 yılında yüzde 6-7; 2008 yılında ise yüzde 4 olacağı tahmin edilen enflasyona rağmen, devlet yüzde 17 gibi çok yüksek bir oranla dünyanın en yüksek reel faizini ödeyerek borçlanmakta ve finansman ihtiyacını karşılayabilmektedir.
Türkiye Kamu-Sen olarak 2003 yılından beri uygulanan bu ekonomik programın ülkemize yarardan çok zarar getirdiğini, aşırı borçlanma ve yüksek faiz ödemelerinin ekonomimiz açısından büyük bir sorun oluşturacağını vurgulamaktayız. Ülkemiz, birkaç yılı borçlanma ve özelleştirme gelirleri sayesinde sorunsuz geçirirken, onlarca yılın heba edildiğini belirtmekteyiz. Nitekim 2008 yılı merkezi yönetim bütçe büyüklüklerine ve hedeflerine baktığımızda artık yıllardır ekonomimizde varmış gibi gösterilen baharın sahte olduğunu ve bugünlerin de sonuna gelindiğini görmekteyiz.
Hazırlanan 2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı bunu açık bir şekilde göstermektedir. Tasarıda yer alan rakamlar incelendiğinde;
- Dış ticaret açığının artarak yıllık tam 65 milyar Dolara yükseleceği,
- Cari açığın GSMH'nın % 8'inden fazlasına ulaşarak sürdürülemez bir hal alacağı,
- Borç ödemek için ayrılan faiz dışı fazla oranının GSMH'nın % 6,5'inden %5,5'ine indirilerek yaklaşık 5,2 milyar Dolar kaynağın boşa çıkacağı, ancak bu paranın rant çevrelerine dağıtılacağı,
- Yatırım yapılmayacağı,
- İşsizliğin azalmayacağı,
- Birkaç rantiyeciye ödenen faizin 17 milyar YTL artırılarak 66 milyar YTL'ye çıkacağı,
- Buna karşın yaklaşık 3 milyon çalışana ise yalnızca 5 milyar YTL ek kaynak ayrıldığı,
- Başka bir deyişle rantiyecilere ayrılan kaynağın %34,7; vatandaşa ayrılan kaynağın %10 artırıldığı,
- Memur maaşlarına % 7,5 artış öngörülüp, memurları ekonomik olarak yok edilmeye çalışılırken; vergiler %13,3 oranında artırılarak, 70 milyon vatandaştan toplanan vergilerin birkaç faizciye dünyanın en yüksek reel faizi olarak ödeneceği görülmektedir.
Beş yıldan beri alınan borçların faizlerini ödeyebilmek için memur, işçi, emekli, dul ve yetim maaşlarına zam yapmayan, vergileri sürekli artıran, ülkemizin bütün büyük kuruluşlarını özelleştiren, yatırımları kısan hükümetin artık rakamlara makyaj yaparak gerçekleri gizlemek gibi bir şansı kalmamıştır. Vatandaşın hali ortadadır. Gerçekleri görmek için sokağa bakmak yeterlidir. Düşük ücret politikasıyla insanları yoksullaştırarak toplumsal gerilimi arttıran hükümet daha ne kadar ıslık çalarak yürüyecektir?