Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi’nin yaptığı araştırma memur maaşlarının, 2002 yılından beri ekonomideki büyüme ve enflasyonla orantılı olarak artmadığını ortaya koydu
Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi’nin yaptığı araştırma memur maaşlarının, 2002 yılından beri ekonomideki büyüme ve enflasyonla orantılı olarak artmadığını ortaya koydu. Araştırmada ortalama memur maaşının olması gerekenden %40,1; en düşük memur maaşının ise %25,3 daha düşük kaldığı belirlendi.
TÜİK’in resmi enflasyon ve büyüme verilerinin kullanıldığı araştırmada, 2002 yılı temel alınarak ekonomik büyüme rakamları, enflasyon oranları ve memur maaşları karşılaştırıldı.
Buna göre 2002 ile 2016 yılları arasında Türkiye ekonomisi reel olarak %114,5 oranında büyürken aynı dönemde Tüketici Fiyatları Endeksinin yani mal ve hizmet fiyatlarının ortalama %232,6 oranında zamlandığı görüldü. Cari fiyatlarla 2002 yılında 350,5 milyar TL olan GSYH, 2016 yılı sonunda 2 trilyon 590 milyar TL’ye yükseldi. Enflasyon ve büyüme oranları birlikte, aynı endeks içinde değerlendirildiğinde Türkiye’de ekonominin nominal olarak %613,6 genişlediği belirlendi.
Bu dönemde memur maaşlarındaki nominal artış, ülke ekonomisindeki genişlemenin oldukça altında kaldı. 2002 yılında 531 lira dolayında bulunan ortalama memur maaşı 2016 yılı sonunda 2 bin 704 liraya, 357 lira olan en düşük dereceli memur maaşı da 2 bin 33 liraya yükseldi. Araştırmada 2002-2016 yılları arasında ekonomi 6,2 kat genişlerken en düşük dereceli memur maaşının 5,7; ortalama memur maaşının ise 5,1 kat arttığı ortaya çıktı.
Bu durum, kamu görevlilerinin maaş artışlarının ekonomik gelişmeler karşısında yetersiz kaldığının açık bir göstergesi olarak değerlendirildi. Başka bir ifadeyle ülkede ekonomi pastası büyürken, memurların büyüyen pastadan aynı ölçekte pay alamamaları nedeniyle gelir dağılımında memurlar aleyhine bir durum ortaya çıktı. Kamu görevlilerinin maaşları yükseliyor gibi görünse de gerçek anlamda, alım gücü açısından gerileme yaşandı.
Araştırmada memur maaşlarının ülke ekonomisindeki nominal genişleme kadar artması durumunda 2016 yılı sonunda 2 bin 704 lira olan ortalama memur maaşının aslında 3 bin 789 lira; 2 bin 33 lira olan en düşük dereceli memur maaşının da aslında 2 bin 548 lira olması gerektiği belirtildi.
Ekonomik gelişmelerle orantılı zam alamadığı için ortalama maaş alan bir memurun aylık zararı bin 85 lira, en düşük dereceli memurun aylık zararı ise 515 lira olarak hesaplandı. Buna göre 2002 yılından beri en düşük dereceli memur maaşı olması gerekenden %25,3; ortalama memur maaşı ise %40,1 daha düşük kaldı.
KONCUK, “MİLLİ GELİR BÜYÜRKEN MEMURUN PAYININ AZALMASI BÜYÜK BİR ADALETSİZLİĞİ İŞARET EDİYOR”
Araştırma hakkında değerlendirmelerde bulunan Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “Bir ülkede pasta büyürken emeğinden başka geçim kaynağı olmayan grubun payı sürekli düşüyorsa, burada bir adaletsizlik var demektir” dedi.
Konfederasyonun Ar-Ge Merkezi’nin yaptığı araştırmanın son derece çarpıcı bir gerçeği gün yüzüne çıkardığını ifade eden Koncuk, “Gerek iktidar kanadı gerekse 2009 yılından beri yetkiyi elinde bulunduran konfederasyonun algı oyunları neticesinde kamuoyunda memur ve emekli maaşlarının sürekli yükseldiği gibi bir kanaat oluştu. Ancak memur maaşlarına yapılan artışlar, enflasyonu bile karşılamaktan uzak kalıyor. Diğer taraftan ise ülke ekonomisi büyüyor. Buna karşılık 2014 yılında enflasyon farkı dahi verilmeyen, 2015 yılındaki enflasyon farkı alacağından 1,8 puanı çalınan, bu yıl %3 zam almasına rağmen ilk üç aylık dönemde %4,34’lük enflasyonla karşı karşıya kalan bir memur ve emekli gerçeği var. Yani kamu görevlileri enflasyon rakamları ile oyalanırken ülkedeki ekonomik genişleme gözlerden kaçırılıyor.
Memurlarımız ve emeklilerimiz adına nimette de külfette de adaletten yana olduğumuzu bir kere daha ifade etmek istiyorum. Ülkede elde edilen gelir vergisinin yarısından fazlası ücretlilerden tahsil edilirken ücretlerin milli gelir içindeki payı %7-8’ler civarında kalıyorsa burada adaletten söz etmek mümkün değildir. Adaletin sağlanması için ücretlilerin pastasının büyütülmesi gerekmektedir. Dar ve sabit gelirlilerinin pastadan aldıkları payın büyütülmesi bir taraftan gelir dağılımındaki adaletsizlikleri giderecek diğer taraftan da yoksulluk oranlarını düşürecek bir sonuç doğuracaktır.
Tüm milletin ortak değeri ve hakkı olan milli gelirin paylaşımında son 14 yılda memur maaşlarının olması gerekenin %40 altında kalmış olması, herkes adına üzerinde düşünülmesi ve memurlarımızın hakkı olan bu payın hangi gruplara aktarıldığının ortaya çıkarılması gereken bir durum arz etmektedir.
Bu yıl 2018 ve 2019 yıllarını kapsayacak yeni bir toplu sözleşme süreci daha gerçekleştirilecek. Biz, her ne kadar toplu sözleşme imzalamaya yetkili olmasak da gerçekleri ifade etmek ve kamu görevlilerimizin haklarını sonuna kadar savunmak adına o masadaki yerimizi alacağız. Bu toplu sözleşmede özlük haklarına ilişkin sorunların yanı sıra yetkililerin, kamu görevlileri adına ortaya çıkan bu adaletsizliği giderecek bir çalışma yapması en büyük talebimizdir; 1 Mayıs’la birlikte bütün bu adaletsizliklerin giderilmesi için mücadelemizi yükselteceğiz.” dedi.