MEMURUN ONURU İLE OYNATMAYIZ 800 memurun çalışmadan maaş aldığını iddia eden Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'a Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri ve Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, "Türlü oyunlarla, iftiralarla, memurumuzun Türk Milleti nezdinde küçük düşürülmesine ve onuruyla oynanmasına müsaade etmeyeceğimizi tüm gücümüzle haykırıyoruz" dedi
MEMURUN ONURU İLE OYNATMAYIZ 800 memurun çalışmadan maaş aldığını iddia eden Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'a Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri ve Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, "Türlü oyunlarla, iftiralarla, memurumuzun Türk Milleti nezdinde küçük düşürülmesine ve onuruyla oynanmasına müsaade etmeyeceğimizi tüm gücümüzle haykırıyoruz" dedi.
TÜRKİYE KAMU-SEN GENEL SEKRETERİ VE TÜRK BÜRO-SEN GENEL BAŞKANI FAHRETTİN YOKUŞ'UN DEVLET MEMURUNA İFTİRA ATAN SANAYİ VE TİCARET BAKANI ALİ COŞKUN'A CEVABI
Hükümetin göreve geldiği günden beri kamu kurumlarına ve kamu çalışanlarına karşı takındığı olumsuz tutum bugün husumet derecesine varmıştır. Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN, geçtiğimiz yıl Mart ayında "800 bin memurun çalışmadan maaş aldığı" yönünde yaptığı açıklamaları, bugünde aynı şekilde sürdürmektedir. Önceki gün Ankara Polatlı İlçesinde Polatlı Ticaret Borsasını ziyaretinde "...kayıtlı memurun üçte biri çalışmadan maaş alıyor, bunun yükünü siz taşıyorsunuz. Onun için vergideki dengesiz yapı değiştirilmeli" tarzında ifadeler kullanmıştır. Yine aynı doğrultuda Sayın Başbakanın, yaklaşık 3 ay önce Gaziantep'te yaptığı konuşmada "özel sektörde iş beğenmiyorlar, ille de devlet memuru olacaklarmış. Devlet memuru olunca yan gelip yatacaklar, sonsuza kadar güvence, nerde bu yoğurdun bolluğu" şeklinde ifadeler kullanmıştır. Bu tarz konuşmaların temelinde Kamu Personel Rejimi'nde yapmayı planladıkları memur kıyımına kılıf hazırlama ve taraftar toplama gayretlerinin yattığını düşünmekteyiz.
Hükümetin Başbakanı ve Bakanları kamu çalışanlarının amiri konumundadır. Eğer çalışmadan maaş aldığını iddia ettiği memurlar var ise; bunları çalıştırmak asli görevleri olmalıdır. Bizler devletimizden maaş alan hiç kimsenin boş oturmasını kabul edemeyiz. Ancak; idarecilerin görevi de mahiyetindeki çalışanları daha verimli ve etkin çalışır hale getirmektir. Siz de yürütmenin başı olarak, şikayet mercii değil, icra mercii konumunda bulunmaktasınız. Kamu çalışanlarının verimli çalışmasını sağlayacak kişi de bizzat sizsiniz. Toplum kesimlerini birbirine düşürerek ulaşmak istediğiniz amaç açıktır: Hükümet olarak, istihdam yaratmada, ücret adaletsizliğinde ve kayıt dışı istihdam konusunda yaşadığınız başarısızlığı, memurlara fatura etmeye çalışmaktasınız.
Evet, kamuda işe gitmeden maaş alan birkaç bin memur da var. Bunların tamamı; AKP'nin milletve-eri ile AKP il ve ilçe teşkilatlarının yöneticilerinin yakınlarıdır. Bu şahıslar; devlet memuru özelliğini kaybetmiş, parti memuru durumuna gelmiş, iktidar partisinin teşkilatlarında çalışmakta olan yandaşlarıdır.
Ülkemizde hizmet veren memur sayısı bir çok Avrupa ülkesinin gerisinde seyretmektedir. OECD'ye göre her 100 kişiye Finlandiya'da 10, Kanada'da 8, ABD'de 7, İspanya ve İtalya'da 4, Almanya, Y. Zelanda ve Avusturya'da 6 ve Fransa'da 8 memur hizmet verirken, Türkiye'de her 100 kişiye yalnızca 3 kamu çalışanı düşmektedir.
Memur sayısının az olmasının yanı sıra, illere göre memur dağılımı açısından da Türkiye'de sorunlar yaşanmaktadır. Hayat pahalılığının daha yoğun hissedildiği, ulaşımın güç ve ev kiralarının yüksek olduğu illerde kadro boşluğunun bulunması, buna rağmen hayat şartlarının daha kolay olduğu bazı bölgelerde ise yoğun bir kadrolaşmanın yaşanması, devletin hizmetlerinde aksamalara yol açmaktadır.
Devlet Personel Başkanlığı'na göre İstanbul'un da aralarında bulunduğu taşrada 1 milyon 751 bin memur kadrosundan 340 bini boş durmaktadır.
Emniyet Genel Müdürlüğü'ne göre de, Türkiye'de hali hazırda emniyet teşkilatında çalışan memurların iki kat fazlasına ihtiyaç duyulmaktadır. Avrupa ülkelerinde her 200 kişiye 1 polis düşerken, Türkiye'de ortalama 450 kişiye 1 polis düşmektedir.
2002 yılı itibarı ile 199 bin 151 memur kadrosu bulunan İstanbul'da, hayat şartlarının zorluğu ve memur ücretlerinin düşüklüğü nedeniyle 40 bin kadro açığı bulunmaktadır. Nüfusu ve dolayısıyla hizmet götürülecek alanları hızla artan İstanbul'un ihtiyaç duyduğu memur sayısı ise 300 bin civarındadır. Buna göre halen 160 bin dolayında memurun görev yaptığı şehirde, 140 bin memura daha ihtiyaç vardır. İstanbul'da memur açığının getirdiği sıkıntı her alanda kendini hissettirmektedir. 32 devlet ve eğitim hastanesi, 300 sağlık ocağı, 18 semt polikliniği ile il sağlık hizmeti verilen şehirde büyük bir sağlık personeli açığı bulunmaktadır. 12 milyon nüfuslu İstanbul'da ortalama bin 100 çevre sağlığı teknisyenine ihtiyaç duyulurken, bu hizmet yalnızca 144 personelle sağlanmaya çalışılmaktadır. Bin 250 sağlık memuruna ihtiyaç duyulan şehirde, 450 sağlık memuru görev yapmaktadır. Normal şartlarda 30-50 bin nüfusa 1 sağlık ocağı olması gerekirken İstanbul'un bazı bölgelerinde 300 bin nüfusa 1 sağlık ocağı düşmektedir.
Toplam kamu çalışanlarının yaklaşık 3'te 1'inin istihdam edildiği Eğitim kurumlarında da benzer sorunlar bulunmaktadır. Öğretmen açığı bir türlü kapatılamamaktadır. Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, Adliye'lerde, Nüfus Müdürlüklerinde, Bağ-Kur'da, SSK'da, Maliye'de vb. birçok kurumda personel açığı mevcuttur.
İstanbul'da bir memur 80 kişiye, İzmir'de 40 kişiye hizmet vermektedir. Ankara'da ise her 23 kişiye bir memur düşmektedir. Türkiye ortalamasına göre her 30 kişiye bir memur düştüğü göz önüne alındığında ülke genelinde memur sayısının planlananın gerisinde kaldığı ve ihtiyacın karşılanamadığı görülmektedir.
Bütün bu veriler ışığında Türk memurunu hedef alan bu talihsiz demeç konusunda daha detaylı açıklama bekliyoruz. Çalışmadığını iddia ettiğiniz memurlar kimlerdir? Bunlar hangi kurumlarda görev yapmaktadır? Bu kimselerin tespiti kimler tarafından, hangi kriterler göz önüne alınarak yapılmıştır? Sayın bakanı, bu sorulara acilen cevap vererek kamuoyunu aydınlatmaya çağırıyoruz.
Türkiye Kamu-Sen olarak biliyoruz ki; bu tür demeçler, devletin kurumlarıyla ve dolayısıyla devletle sorunu olanların ekmeğine yağ sürmektedir. Devlete karşı kin ve nefretlerini doğrudan açıklayamayan bazı kesimler, son zamanlarda hükümetten aldıkları güç ve cesaretle devletin temsilcisi olan memurlara saldırmaktadırlar.
Bakanın, kamu görevlilerinin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılarından, kamu çalışanlarının arasındaki ücret adaletsizliğinden, çalışma şartlarının yetersizliğinden, insafsızca yapılan sürgün ve kıyımlardan, kamu kurumlarına yapılan siyasi müdahalelerden hiç bahsetmeyişi gözümüzden kaçmamaktadır. Bu tür demeçlerin kasıtlı olarak verildiğini; arkasında, AB dayatmalarıyla çıkarılmak istenen Devleti tasfiye kanunlarına, toplumdan gelecek tepkilerin yumuşatılması çabalarının yattığını biliyoruz.
Hükümet, Kamu Personel Rejimini değiştirerek memurları tasfiye etmek istemektedir. Başta kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması olmak üzere yerel yönetimler yasası ve kamu personel rejimi yasa tasarılarıyla, bir yandan yerelleşme adı altında federal bir yapılanmanın önü açılırken; diğer yandan kamu çalışanlarının mevcut statüsü değiştirilmeye, memur güvencesi ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Bütün olumsuzluklara rağmen, kamu görevlilerinin özenle sürdürdüğü hizmetlerini yetersiz gören ve en sonunda saldırılarını memura iftira atmaya kadar vardıran anlayış, kamudaki personelin çalışma şevkini kırmaktadır. Bu suçlamaların ardında yatan gerçek; halkımızda memura ve kamu çalışanına karşı nefret uyandırarak, devlet yapılanmasında gerçekleştirilmek istenen değişimin kolayca yapılabilmesi, başkanlık sistemi içinde federal bir yapılanmanın sağlanabilmesidir. Ancak; Türkiye Kamu-Sen olarak bizler, bu gelişmelerin farkındayız ve var gücümüzle gerçekleri halkımıza anlatmaya devam edeceğiz.
Memurları, ülkesinin sırtında bir kambur gibi göstermek isteyen zihniyet; memursuz bir Türkiye özlemiyle yanıp tutuşan, her işin sözleşmeli personeller tarafından gördürüldüğü, iş güvencesinin ortadan kaldırıldığı ve federal bir yapının hayalini kuran küresel sermayeye hizmet etmektedir.
Türkiye Kamu-Sen, devletin yapılanmasının milletin azim ve iradesi dışında değiştirilmesi, küresel güçlerin arzuladığı bir ülkenin kurulmasının, Türk memuru üzerine yapılan saldırılardan geçtiğinin bilincindedir. Türk memuru, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını somutlaştıran, bu devletin olmazsa olmaz unsurudur. Bir toprak parçasının hangi ülkeye ait olduğunu, o bölgede görev yapan memurun bağlı olduğu devletten anlarız. Bu nedenle, devletin kurumlarını kapatmak, devletin memurunu yok etmek hayalini taşıyanların amaçlarını bizler çok iyi biliyoruz.
Türkiye Kamu-Sen olarak tüm gücümüzle memurumuzun yanında olacağımızı ve memurun tasfiye edilmesine şiddetle karşı çıkacağımızı bir kere daha ifade ediyoruz. Türlü oyunlarla, iftiralarla, memurumuzun Türk Milleti nezdinde küçük düşürülmesine ve onuruyla oynanmasına müsaade etmeyeceğimizi tüm gücümüzle haykırıyoruz.
Bu tür beyanlar ile kamuda hizmet veren yaklaşık 2,5 milyon memurun üçte birini yan gelip yatan ve devletten hak etmedikleri ücreti alan insanlar olarak gösteren bu anlayışı, şerefli Türk memurları olarak şiddetle kınıyoruz.
Namusuyla çalışan, hak ettiğini dahi alamayan milyonlarca memura attığınız bu iftiranın manevi ağırlığı içinde, 59. hükümeti ve Bakan Ali COŞKUN'u VİCDANIYLA BAŞBAŞA BIRAKIYORUZ!