Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu Toplantısı Ankara’da yapıldı
Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu Toplantısı Ankara’da yapıldı. Toplantıda Türkiye Kamu-Sen’i Türk Büro-Sen Genel Başkanı ve Türkiye Kamu-Sen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Fahrettin Yokuş temsil etti.
Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu Toplantısı bu sene diğer yıllardan farklı olarak 2 gün olarak planlandı. Bu yıl yapılacak teknik çalışmalarla önümüzdeki süreçte Sosyal Güvenlik stratejisinin belirlenmesi için sosyal tarafların görüş ve önerilerine de başvurulacak. Toplantının sabah oturumu açılış konuşmalarına ayrılırken, öğleden sonraki bölümde ise, teknik çalışmalara geçildi. Yapılan teknik çalışmalar toplantının ikinci gününde de devam edecek. Teknik çalışmalara kamu görevlilerinin sosyal güvenlik sistemi ile ilgili sorunlarını gündeme getirmek üzere uzman ve hukukçularımız da katılıyor.
YOKUŞ: SGK TOPLUMU AYAKTA TUTAN EN ÖNEMLİ SİSTEMDİR
Toplantının açılışında konuşan Türk Büro-Sen Genel Başkanı ve Türkiye Kamu-Sen Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Fahrettin Yokuş, toplantının hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ederek sözlerine başlarken, konuşmasında Kamu çalışanları ve SGK çalışanlarının sorunlarını gündeme taşıdı. Yokuş, “ Türkiye nüfusunun tamamına hizmet etmek yükümlülüğü bulunan Sosyal Güvenlik Kurumunun önümüzdeki dönem için hazırlanacak stratejik planına katkı sağlayacağına inandığım Yüksek Danışma Kurulu Toplantısı’nın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Türkiye Kamu-Sen olarak Sosyal Güvenlik ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nu ilgilendiren konularda çeşitli vesilelerle yapılan bütün toplantılarda elimizden geldiğince söz alarak düşüncelerimizi ve çözüm önerilerimizi paylaşmaya çalışıyoruz. Sosyal güvenlik, toplumumuzu ayakta tutan, yoksulluğa karşı koruyan, hastalık, sakatlık, işsizlik, ölüm ve yaşlılık gibi durumlar için vatandaşlarımıza güvence teşkil eden en önemli sistemdir. Öncelikli olarak belirtmek isterim ki, toplumun tüm fertlerinin gelecek kaygısı taşımadan, devlet tarafından korunup gözetilmesi ve güvence altına alınması, o devletin vatandaşına verdiği değeri ortaya koyması açısından önemlidir. Bu hayati hizmetleri topluma sunmakla mükellef olan Sosyal Güvenlik Kurumunun da önce kendi işleyişi sonra da sunduğu hizmetler bakımından kaliteyi, etik değerleri, adaleti ve güveni yakalaması son derece önemlidir. 76 milyonluk bir kitleye karşı adil, erişilebilir, güvenli hizmet sunma gayreti içinde olan bir Kurumdan kendi çalışanlarına da kendi çalışanları için de benzer bir ortam yaratması, beklenen bir şiardır.” dedi.
YOKUŞ: 7 YILDA 7 DEFA BAŞKAN DEĞİŞTİREN BİR KURUMDA İSTİKRAR OLUR MU?
SGK’ya yönelik sert eleştirilerde bulunan Yokuş, Sosyal Güvenlik Kurumu adı altında birleştirilen kurumların gerçek anlamda bir türlü birleşmediğine vurgu yaparak, “7 yıllık sürede tam 7 kez Başkan değiştiren bir kurumun istikrarlı bir yapı ve kurum kültürü oluşturması da beklenemez.” dedi. Yokuş, “Hatırlanacağı üzere 2008 yılında Sosyal Güvenlik reformu adı altında giren düzenlemelerle SSK, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur, Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleşti. Bu reformun sosyal ve ekonomik yansımalarına değinmeden önce aradan geçen neredeyse beş yıla rağmen saydığım kurumlarda çalışanların bir türlü gerçek anlamda tek çatı altında toplanamadığını, çalışanlarının sorunlarının bir türlü çözülemediğini, bir Kurum kültürünün tam olarak sağlanamadığını da göz ardı etmemeli ve bu durma da bir çözüm getirmelidirler. Tek çatı altında birleştiği 2006 yılından bu yana geçen yaklaşık 7 yıllık sürede tam 7 kez Başkan değiştiren bir kurumun istikrarlı bir yapı ve kurum kültürü oluşturması da beklenemez. Bu durum bir anlamda, sosyal güvenliğe yapılan siyasi müdahaleleri ortaya koyması açısından da son derece önemlidir. Ne yazık ki istikrarsızlık yalnızca idari yönetimle sınırlı değildir.
VATANDAŞIN CEBİNDEN ÇIKAN PARA ARTTI AMA SOSYAL GÜVENLİK AÇIKLARI KAPANMADI
Sosyal Güvenlikte Reform adı altında yapılan düzenlemelerin üzerinden bu denli kısa süre geçmiş olmasına rağmen çıkarılan kanunun birçok maddesi değiştirildi. Uzun yıllar ülke vatandaşına hizmet etmek, sosyal güvenlikteki bütün sorunları çözmek gayesiyle; köklü bir reform, güzel günlerin habercisi vaatleriyle çıkarılan bir kanunun daha 5 yılı tamamlamadan onlarca maddesi değiştiriliyorsa bu, kanunun hazırlanışında bir yanlışlık olduğunu gösterir. Yapılan değişikliklerle birlikte özellikle sağlık hizmetlerinin özel sektör eliyle gördürülmesini önceleyen politikalar nedeniyle, Kurumun sağlık harcamaları arttı ve kaynaklar, özel hastanelere aktı. Sosyal Güvenlik sistemindeki finansal açığı kapatmak üzere kurgulanan reform, vatandaştan alınan katkı payını artırmasına rağmen, sistemin açıklarını kapatmayı başaramadı; aksine açıklar daha da büyüdü. Biz, Türkiye Kamu-Sen olarak 2008 yılında söylediklerimizde ne denli haklı olduğumuzu bugün görüyoruz. O günden farklı olarak bugün yazılan her reçete başına para ödüyoruz. Belli sayının üzerinde ilaç alırsak fazladan reçete parası ödüyoruz. Ayaktan tedavilerde dahi katkı payı ödüyoruz. Hastanede birden fazla serviste muayene olmamız durumunda katkı payı ödüyoruz. 18 yaşını aşmış, okumayan çocuklarımız için genel sağlık sigortası primi ödüyoruz. Hastaneye belli bir defadan fazla başvurmamız halinde ayrıca para ödüyoruz. Emeklilik yaşı yükseldi. Gözlük ve gözlük camı gibi, tıbbi malzeme değiştirme süreleri uzatıldı. İşitme cihazı gibi analog ve dijital cihazlar için Kurumca yapılan ödemelerin üst limiti azaltıldı. Emekli aylığı bağlama oranları düşürüldü.Ama sosyal güvenlik açıkları azalmak yerine arttı. Çünkü Kurumun kaynakları anlaşmalı özel hastanelere gitti.” dedi.
YOKUŞ:TÜRKİYE’DE EMEKLİLER DRAM YAŞAMAKTADIR
Emeklilerin yaşadığı drama da dikkat çeken Yokuş, Türkiye’de memur emeklilerinin büyük bir haksızlığa uğradığını söyledi. Yokuş, “Türkiye’de memur emeklileri haksızlığa uğramaktadır. Devlet memurlarının çalışırken aldıkları maaş ile emeklilik maaşları arasında çok büyük farklılık var. Memurlara çalışırken döner sermaye, ek ödeme, ek ders ücreti gibi ödemeler yapılırken; bu tür ödemeler prime esas kazançtan sayılmıyor ve emekliliklerinde de bu ödemeler maaşlarına dâhil edilmiyor. Yapılan bu tür ödemelerin emeklilik maaşlarına yansımaması, memurların çalışırken aldıkları maaş ile emekli maaşları arasında büyük bir uçurumun oluşmasına sebebiyet veriyor. Bu nedenle, devlete yıllarca hizmet etmiş memurların emekliliklerinde yoksulluk sınırının altında maaş almaları kaçınılmaz son oluyor.
5510 sayılı Kanun, işçiler ile memurlar arasında sosyal güvenlik ve emeklilik hakkı bakımından eşitlik getirmek amacıyla çıkarılmış olsa da Kanun, memurların haklarını budayarak işçilerle eşitledi ancak emeklilikte memurlar aleyhine ortaya çıkan bu durumu düzeltmedi. İşçiler çalıştıkları sürelerin tamamı üzerinden kıdem tazminatına hak kazanırken, memurların en fazla 30 yılı emekli ikramiyesine sayılıyor. 1 Ekim 2008’den önce işe başlayan memurla, bu tarihten sonra işe başlayan memurların emeklilik hakları aynı değil. Bu durum, çalışırken brüt maaşları ve çalışma süreleri aynı olan bir memur ile işçinin emekli olması durumunda, memurların %15 ile %60 oranında daha az emekli maaşı almasına; yarı yarıya daha az emekli ikramiyesi almasına yol açıyor. Elbette sosyal güvenlik sisteminin açık vermesini istemeyiz. Ancak bunun yolu sistem içindeki vatandaşları cezalandırmak değil, prim ödeyen ve sisteme katkıda bulunanlara her türlü kolaylığı sağlayıp, sistemin dışına kaçanları kayıt altına almak olmalı, bu yönde tedbirler geliştirilmelidir.” dedi.
YOKUŞ: ÇALIŞANLAR KURUMUN ADALETİNE İNANMIYORSA BURADA SORUN VAR DEMEKTİR
Sosyal Güvenlik Kurumunda çalışan personele yönelik Türk Büro-Sen’in yaptığı anketin sonuçlarını değerlendiren Fahrettin Yokuş, Ankete katılanların %86,6’sının Kurum yönetiminin adil olmadığını düşündüğünü, %90,7’sinin ise hak ettiği unvanlara ulaşacağına inanmadığını kaydetti. Yokuş, “Sistemle ilgili söylenecek çok şey var ancak bir de sistemi işletmekle yükümlü Kurumun çalışanları ile ilgili sorunlar var ki; bir sendikacı olarak bu sorunları dile getirme sorumluluğu taşımaktayız. Öncelikli olarak 666 sayılı KHK ile kurum çalışanlarının fazla mesai ve ikramiye ödemeleri kesilmiş, Kurum, tüm ülke vatandaşlarına hizmet sunmak için mesai mefhumu tanımaksızın görev yapan çalışanlarının özlük haklarını korumakta isteksiz davranmıştır. Kurumun internet sitesinde bir anket gerçekleştirilmiştir ancak ankete katılanlardan sicil numarası alınmıştır. Ardından da bu çalışanların Kurum hakkındaki görüşleri sorulmuştur. Böyle bir anketin objektif olması bizlere çok da mümkün görünmemektedir. Bizler de Sosyal Güvenlik Kurumunda örgütlü Türk Büro-Sen aracılığıyla, Kurum çalışanları arasında bir anket gerçekleştirdik. Yaptığımız ankete 37 ilde toplam 3249 kişi katıldı. Ankete katılanların %86,6’sı Kurum yönetiminin adil olmadığını düşünüyor. %90,7’si hak ettiği unvanlara ulaşacağına inanmıyor.%91,1’i atamalarda liyakat ve birikime önem verilmediği yönünde görüş bildiriyor. Yıl içinde yapılan il müdür yardımcılığı ve merkez müdürlüğü atamalarında, ankete katılanların %91,7’si atananların makamlarını hak etmediğini düşünüyor. Çalışanlarının %90’ı görev yaptığı Kurumun adaletine inanmıyorsa, burada bir sorun olduğu açıktır. Bu nedenle yetkililer, çalışanlarla ilgili bu sorunları mutlaka çözmelidirler. “ dedi.
YOKUŞ:KAMU ÇALIŞANLARININ ŞİKAYETLERİ GİDEREK ARTMAKTADIR
Kamu çalışanlarının yıllardır büyük mağduriyetler yaşadığının altını çizen Yokuş, şikâyetlerin her geçen gün giderek arttığını belirtti. Yokuş, “Çalışanların yıllardır açılmayan sınavlar, haksız tayinler, istek dışı görevlendirmeler ve atamalardan dolayı şikâyetleri giderek artmaktadır. Konfederasyonumuza bağlı Türk Büro-Sen, sürekli olarak Merkez Müdürlüğü, Merkez Müdür Yardımcılığı ile Şube Müdürlüğü sınavlarının açılmasını, SGK çalışanlarının yarışarak, hakkaniyet ölçülerinde bu unvanlara atanmasını talep etmiştir. Bir türlü açılmayan sınavlara karşın SGK Yönetimi, yönetmelikleri değiştirerek, bazen de hülle yoluyla kadroları doldurma yoluna gitmiştir.İl Müdür Yardımcılıkları ile İl Merkez Müdürlükleri bu yöntemle doldurulmuştur. Sınava tabi olan Şube Müdürlükleri aynı yöntemle doldurulmaya devam etmektedir. Bu sınavların ısrarla neden açılmadığı merak konusudur. Bu konuda mutlaka Kurum yönetimi mantıklı bir açıklama yapmak zorundadır. 19.08.2007 tarihli yönetmelikte İl Müdür Yardımcılığı kadrolarına atanabilmek için, kurumda çalışma süresi, öğrenim durumu ve bazı unvanlarda belli bir süre çalışma şartı varken; 14.10.2010 tarihinde yapılan değişiklikle bu kriterler tamamen ortadan kaldırılmıştır. Yine 14.08.2010 tarihli yönetmelikte Merkez Müdürü atamaları için sınav şartı bulunmaktadır. Kurum, önce bir şahsı, atamada herhangi bir kriter aranmayan İl Müdür Yardımcılığı kadrosuna atıyor, daha sonra da bir alt unvan olan ve sınava tabi Merkez Müdürü kadrosuna gönderiyor. Böylece aslında sınav şartı olan bir unvana, üst düzeyden aşağıya indirme gibi göstererek, sınavsız atama yapmış oluyor.
Bu yöntemin zorluğu veya uygulanan hülle yolunun yargıdan dönebileceği endişesiyle bu defa 08.06.2012 tarihinde yönetmelikte yapılan değişiklikle Merkez Müdürü atamalarındaki sınav şartı da kaldırılmıştır. Şu anda Kurumda ataması yapılan Merkez Müdürlerinin tamamı bu yöntemle atanmıştır. Yine aynı yöntemle sınava tabi Şube Müdürü kadrolarına da atamalar yapılmıştır.Bu duruma mutlak surette bir çözüm bulunması ve bu tür atamalardan vazgeçilmesi gerekmektedir. Bunun yanında illerde açılan yeni SGK Merkezleri adeta bir sürgün yeri, cezalandırma aracı olarak kullanılmaktadır. Bazı İl Müdürleri özellikle üyelerimizi, merkez müdürlüklerine yani ilçelere, süreli veya süresiz olarak görevlendirme ile göndermektedirler. Sosyal Güvenlik Kurumu, Türkiye’nin en önemli kurumudur. Kurumun hizmetleri yoluyla devlet-millet kaynaşması sağlanacak, gelir dağılımında adalet tesis edilecek, sosyal devlet ilkesi hayata geçirilecektir. Ne yazık ki, Kurum bu işlevini yerine getirmek için gayret sarf etmek yerine, bütün enerjisini ve mesaisini başka konulara harcamaktadır. Bizim bildiğimiz Devlet mekanizması içinde kurumlar kurallara uymakla mükelleftir. Ne yazık ki Kurum, kendine göre kural uydurma gayretine düşmüş durumdadır.” dedi.
YOKUŞ: TARAFLARIN GÖRÜŞLERİNE ÖNEM VERİN
Sosyal Güvenlikte yapılan düzenlemeler açıkları azaltmak yerine artırıyorsa burada bir sorun vardır diyen Fahrettin Yokuş, yapılacak planlamalarda tarafların görüş ve önerilerine daha fazla yer verilmesi gerektiğini söyledi. Yokuş, “Gücünü Hakka ve adalete dayamayan yönetimler, çökmeye mahkûmdur. Kişiler, benden olan-olmayan diye ayrılıyorsa, bu idarede yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir. Bir Kurumda çalışanların %90’ı haksızlıktan, adaletsizlikten söz ediyor ve kurumuna güvenmediğini ifade ediyorsa, o Kurumun idarecileri, Kurumun vizyon ve misyonunu bir kez daha gözden geçirmelidir. Bir yerde kurallar ve kanunlar için istisnalar, imtiyazlar ve ayrıcalıklar yaratılıyorsa, bu idarede zafiyet var demektir. Bir reform, daha 5. yılını doldurmadan 4’te bire yakın bir bölümü değiştiriliyorsa, bu reformda bir aksaklık var demektir. Yapılan düzenlemeler, vatandaşlara yeni yükler getirdiği halde sosyal güvenlik açıklarını azaltmak yerine artırıyorsa izaha muhtaç uygulamalar var demektir. Temennim, bu dönemde yapılacak stratejik planın sosyal tarafların görüş ve önerilerine daha fazla yer vermesi ve soruna kalıcı bir çözüm getirilmesi yönündedir.
Bu düşünceler ışığında Sosyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu toplantısının hayırlı, uğurlu olması dileklerimle, hepinize saygılar sunuyorum.” diyerek sözlerini noktaladı.
Açılış konuşmalarının ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, konuşmacılara Toplantıya verdikleri katkıdan dolayı teşekkür ederek birer plaket sundu.