GENEL BAŞKAN, “TAŞERON SUÇ ÖRGÜTÜNÜN SÖZDE LİDERİ NEREDEYSE KAHRAMAN İLAN EDİLECEK
GENEL BAŞKAN, “TAŞERON SUÇ ÖRGÜTÜNÜN SÖZDE LİDERİ NEREDEYSE KAHRAMAN İLAN EDİLECEK. YUH OLSUN!” DEDİ.
Türkiye Kamu-Sen Erzurum İl İstişare Toplantısı 23 Mart 2013 tarihinde yapıldı. Toplantıda Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikaların genel başkanları, genel merkez yönetim kurulu üyeleri, Türkiye Kamu-Sen’e bağlı sendikaların Erzurum şube başkanları ve yönetim kurulu üyeleri, il temsilcileri, ilçe ve işyeri temsilcileri hazır bulundu.
Kuran-ı Kerim okunmasıyla başlayan toplantının açılış konuşmasını Türkiye Kamu-Sen Erzurum İl Temsilcisi Müfit Bayraktar yaptı. Daha sonra kürsüye gelen Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk bir konuşma yaptı.
Genel Başkan Malazgirt marşını okudu, alkış tufanı koptu
Konuşmasına Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun Malazgirt Marşını okuyarak başlayan Genel Başkan İsmail Koncuk, büyük alkış aldı. Koncuk, "Malazgirt’i anlamayan Çanakkale’yi de anlayamaz. Bu nedenle Malazgirt Marşını okudum. Kendimize gelmemiz için bu coğrafyanın nasıl vatan yapıldığını bizlerin, bu milletin ve ülkeyi yönetenlerin bir kez daha hatırlaması lazım.
Çanakkale Zaferinin 98’inci yıldönümünü kutladık. O beyaz kefeniyle at üstünde Anadolu’nun kapılarını milletimize açan, Anadolu’yu Türk milletinin vatanı yapan Alparslan Gazi’yi ve askerlerini rahmetle ve saygıyla selamlıyorum. Çanakkale’de şehit düşen 57. Alayı ve 57. Alayın aziz komutanı Hüseyin Avni Bey’i rahmetle anıyorum. Yahya Çavuşu, Seyit Onbaşıyı, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle anıyorum” dedi.
35 bin insanımızı, 10 bin Mehmetçiğimizi, binlerce polisi, imamı, kamu görevlisini şehit eden taşeron suç örgütünün sözde lideri Türkiye’de neredeyse milli kahraman ilan edilecek. Bu utancı bize yaşatanlara yazıklar olsun, yuh olsun.
İmralı ihanet sürecine değinen Genel Başkan Koncuk, kaygılarını dile getirdi. Koncuk şunları söyledi: “Bir süreç yaşıyoruz. Bunun adına çözüm süreci deniliyor ama biz buna ihanet süreci diyoruz. Bu ihanetin tarafı olanlar da var, meseleye ‘acaba akan kan durur mu?’ şeklinde yaklaşanlar da var. Bakınız; Erzurum’da Türk bayrağı açan gençlerimize biber gazıyla müdahale edildi. Bu talimatı veren zevata sesleniyorum: O kadar yüreğin varsa, Diyarbakır’daki paçavraları asanlara da biber gazıyla müdahale etseydin.
Gerçekten çok kötü günler yaşıyoruz. Allah hepimizin gönül gözünü açsın. Bunun adına çözüm süreci diyenler, milleti aldatmaya çalışanlardır. Bazı mütareke basını da beyinlerini kiralamış ve vicdanlarını satmıştır. Öyle ki; 35 bin insanımızı, 10 bin Mehmetçiğimizi, binlerce polisi, imamı, kamu görevlisini şehit eden taşeron suç örgütünün sözde lideri Türkiye’de neredeyse milli kahraman ilan edilecek. Bu utancı bize yaşatanlara yazıklar olsun, yuh olsun.”
Şehitlerimiz, bölücü örgütün elebaşının itibarlı hale geldiğini, saygı gördüğünü görse yattıkları mezardan kalkıp bu ihanet sürecini başlatanların yüzüne tükürürler.
Şehit Aileleri Derneği Başkanı’nın ‘bugün çocuğumun şehit olduğu günden çok daha fazla üzülüyorum’ şeklindeki sözlerini hatırlatan Genel Başkan Koncuk, “Şehitlerimiz, bölücü örgütün elebaşının itibarlı hale geldiğini, saygı gördüğünü görse, yattıkları mezardan kalkıp bu ihanet sürecini başlatanların yüzüne tükürürler” dedi. Koncuk şöyle konuştu: “Bu evlatlarımız niye şehit oldu? Bu noktada şunu düşünmemiz gerekir: Bu yaşananlardan sonra, ülkemizde önümüzdeki süreçte başka şeyler yaşansa canını seve seve verecek insan bulunur mu? Şehitlerimiz, bölücü örgütün elebaşının itibarlı hale geldiğini, saygı gördüğünü görse, yattıkları mezardan kalkıp bu ihanet sürecini başlatanların yüzüne tükürürler.”
PKK’nın bir yılda 50 milyar dolar hacminde bir para trafiğini kontrol ettiğini söyleyen Koncuk “PKK; kadın ticareti, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ve silah ticareti gibi her türlü illegal faaliyetlerin göbeğinde. Bu örgütü, masa başı görüşmelerle illegal faaliyetlerden alıkoyabilir misiniz?Bölücü örgüt anonim şirket gibi olmuş. Parayı veriyorsunuz, bölgedeki uyuşturucu trafiğini yönetiyor. Dolayısıyla ‘bu örgütle masa başında anlaşacağım’ diyen insanların samimi olduklarına da inanmıyorum. Peki bu neden yapılıyor? Önümüzdeki aylarda 4 seçim yaşanacak. Bunlar; yerel seçimler, Anayasa referandumu, olası başkanlık seçimi ve genel seçimlerdir. Ve terör karşısında başarısız olmuş bir siyasi iktidar vardır. Bu nedenle seçimlerin yapıldığı sürede Türkiye’de terör olmamalı. Öte yandan terör örgütü TSK karşısında büyük darbe yedi. Onların da yenilenmeye ihtiyacı var. Önümüzdeki birkaç yılda söylediklerimizin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkacak. Birileri bu milletten çıkıp özür dilemek zorunda kalacak. Ancak acıları yine bizim evlatlarımız yaşayacak” dedi.
Türkiye’nin yeniden inşasına ihtiyaç mı var? Kimin için yeni Türkiye’yi inşa edeceğiz? Bebek katilinin siyaset arenasında boy göstermesi için mi yeni Türkiye’yi inşa edeceğiz?”
Bebek katilinin Diyarbakır’da okunan mesajına da değinen Koncuk, “Bebek katili, Diyarbakır Meydanında okunan manifestosunda ‘yeni bir Türkiye inşa ediyoruz’ diyor. Kimse de ‘sen kimsin kardeşim?’ diye sormuyor. Türkiye’nin yeniden inşasına ihtiyaç mı var? Kimin için yeni Türkiye’yi inşa edeceğiz? Bebek katilinin siyaset arenasında boy göstermesi için mi yeni Türkiye’yi inşa edeceğiz?” diye konuştu.
Yumruk gibi olun, Birbirinize güvenin. Birbirinizi sevin. Birlik ve beraberliğinizi hiçbir şey adına feda etmeyin
Türkiye’nin çok sıkıntılı günler yaşayacağına dikkat çeken Koncuk, bu konuda herkese sorumluluk düştüğünü kaydetti. Türkiye Kamu-Sen’in hem hakların korunması hem de milletimizin geleceği açısından önemli işler yaptığını kaydeden Koncuk, herkesi Türkiye Kamu-Sen’e sahip çıkmaya çağırdı. Koncuk, “Yumruk gibi olun, Birbirinize güvenin. Birbirinizi sevin. Birlik ve beraberliğinizi hiçbir şey adına feda etmeyin” diye konuştu.
Referanduma gittiğimizde pakette, Anayasa’nın değiştirilemez olan ilk 4 maddesi kaldırılacak,Türklük tanımı kaldırılacak, başkanlık sistemi getirilecek, devlet memurluğu tarih olacak, tüm bunların yanında başörtüsü konusu da olacak. Bu durumda yardan mı geçeceğiz, serden mi geçeceğiz?
Çalışma hayatında yaşanan sıkıntıları da anlatan Koncuk, kamu çalışanlarının iş güvencesinin tehlikede olduğuna vurgu yaptı. “Kamu çalışanlarının en önemli güvencesi olan iş güvencesi ortadan kaldırılmaya çalışılıyor” diyen Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Devlet memurluğu kavramını nasıl kaldırabileceklerinin hesabını yapıyorlar. Bundan bir süre önce iktidar partisi milletve-eri Anayasa Uzlaşma Komisyonuna bir teklif verdi. Bildiğiniz gibi devlet memurluğunu tanımlayan Anayasa’nın 128. Maddesi ‘Devletin asli ve sürekli işleri devlet memuru ve kamu görevlileri eliyle görülür” şeklindedir. AKP milletve-eri, bu teklifin ‘Devletin işleri çalışanlar eliyle görülür’ şeklinde değiştirilmesini istedi.
Devlet memurluğu kavramının olmadığı, esnek istihdama dayalı, part-time, çağrı usulü, parça başı işi gibi yöntemlerin kullanıldığı ve az ücrete dayanan bir istihdam modeli oluşturulmak isteniyor. Bunun adımları tek tek atılıyor. Bu noktada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından performans sistemine dair bir yönetmelik hazırlanıyor. Eğer performansınız yeterli değilse, sizi bulunduğunuz kurumdan başka kuruma gönderme hakları olacak. Kısacası iş güvencesi bunların takıntısı haline gelmiş. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 657 sayılı DMK’nın köhne bir kanun olduğunu söylüyor. Bir kanunun 1965 yılında yayınlanmış olması onun köhne olduğunu göstermez. Köhne olmak, kanunun muhteviyatıyla ilgilidir. 2013 tarihli bir kanun çıkarırsınız ama köhnedir. Tıpkı 2012 yılında çıkarılan 4+4+4 sistemi gibi.
Bu noktada şunu söyleyebiliriz: Anayasa referandumuna gitmek kaçınılmaz olacak. Peki Anayasa referandumunda önümüze neler gelecek? Devlet memurluğu kavramının iptali pakette yer alacak. Anayasanın 66. Maddesi değiştirilmek isteniyor. Çünkü Türklük tanımından rahatsızlık duyuluyor. PKK’ya verilen sözler doğrultusunda Türklük tanımının kaldırılması da pakette yer alacak.
Pakette başkanlık sisteminin getirilmesi yer alacak. Oysa bu sistem, sadece ABD’de sağlıklı bir şekilde uygulanıyor. Bunun dışında uygulanan tüm ülkelerde diktatörlüğe kaymıştır. Başkanlık sistemi Türk milletinin genlerine uygun da değildir. Türk milletinin genetik kodlarına en uygun sistem, parlamenter demokratik sistemdir. Şu anda kuvvetler ayrılığı prensibinden rahatsızlar. Zaman zaman yargı bağımsızlığından rahatsız olduklarını açıkça ifade ediyorlar. Kuvvetler ayrılığı prensibinden rahatsız olmak, ‘tek başına ben yöneteyim’ anlayışıdır. Bu nedenle başkanlık sistemini getirdiğinizde diktatörlüğe kayma olacaktır. Ayrıca başkanlık sistemi eyalet sistemini öngörmektedir. Zaten bebek katilinin ‘yeni bir Türkiye kuracağız’ sözünün arkasından yatan da budur. Bu durumda Türkiye eyalet sitemi şeklinde yönetilecektir.
Pakette tüm bunlarla birlikte kamusal alanda başörtüsü konusu da olacaktır. Türkiye Kamu-Sen olarak kadınlarımızın çalışma hayatına girmelerinin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Hangi vicdan bir kişiyi ekmeğiyle dini arasında tercihe zorlayabilir. Bu vicdansızlıktır. Dolayısıyla kamusal alanda başörtüsü yasağı kaldırılmalıdır. Ancak burada şöyle bir durum var: AKP 11 yıldır iktidarda olmasına karşın kamusal alanda başörtüsü konusunda bir şey yapmadı. Bugün birileri başörtüsünün kaldırılması için imza kampanyası yapıyor. Kampanyadan herhangi bir rahatsızlığımız yok ama şunu da iyi görmek durumundayız: Bir eylem yapıyorsanız muhatabı olmalıdır. Başörtüsü konusunda muhatap kim? CHP mi, MHP mi, AKP mi? Bu eylemi yapanların, Başbakana iki çift söz söylemesini beklerdim. Eylem yapanların iktidara, ‘Siz başörtüsü zulmünü kaldıracağız dediniz. O halde neden 11 yıldır gözünüzü kapatıyorsunuz?’ diye sorması gerekirdi.
İktidar partisi milletve-eri ‘başörtüsü sorununu Anayasa referandumunda çözeceğiz’ diyor. Ama başörtüsü sorununun Anayasa ile hiçbir alakası yok. Anayasa’da başörtüsünü yasaklayan hiçbir şey yok. Başörtüsü yasağı kılık-kıyafet yönetmeliğiyle kalkabilir. Çözüm son derece basittir.
Referanduma gittiğimizde pakette Anayasa’nın değiştirilemez olan ilk 4 maddesi kaldırılacak, Türklük tanımı kaldırılacak, başkanlık sistemi getirilecek, devlet memurluğu tarih olacak, tüm bunların yanında başörtüsü konusu da olacak. Bu durumda yardan mı geçeceğiz, serden mi geçeceğiz? Bu kirli tezgahı bozmamız lazım. ‘Başörtüsü sorunu referandumla değil, yönetmelik ile çözülmeli’ demeliyiz.”
Eğer siz evlatlarımızın ihtiyaç duyduğu eğitimi okullarda devlet kontrolünde vermiyorsanız, başkaları çocuklarımıza sağlıksız din eğitimi verir. Atatürk’e düşman olmayı İslam’ın 6. şartı sayan bir nesil türer.
1997 yılından bu yana din istismarının tavan yaptığını da söyleyen Genel Başkan Koncuk, “Hz. Peygamberimizin ‘Din güzel ahlaktır’ sözünü çocuklarımızın beyinlerine nakşetmeliyiz ki, İslam’ın yandaşlık, yalakalık ve namussuzluk olmadığını anlasınlar” dedi. Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “28 Şubat sürecinde İmam-Hatiplerin orta bölümlerini kapatmak için 8 yıllık kesintisiz temel eğitimi getirdiler. Biz bunun son derece yanlış olduğunu söyledik. Buna bağlı olarak katsayı zulmü uygulandı. Mesleki ve teknik eğitime darbe vuruldu. Bu durum, Türkiye’nin teknoloji yarışında geri kalmasına neden oldu. Peki İmam-Hatiplerin ortaokul bölümü kapatıldı da, ne oldu? Türkiye’de din istismarı sona erdi mi? Tam tersine din istismarı tarihin en üst seviyesine çıktı. Din eğitimi bir millet hayatında gereklidir ve asla vazgeçilmemelidir. Eğer siz evlatlarımızın ihtiyaç duyduğu eğitimi okullarda devlet kontrolünde vermiyorsanız, başkaları çocuklarımıza sağlıksız din eğitimi verir. Atatürk’e düşman olmayı İslam’ın 6. şartı sayan bir nesil türer. Çocuklarımıza doğru İslam algısını öğretmeliyiz. Hz. Peygamberimizin ‘Din güzel ahlaktır’ sözünü çocuklarımızın beyinlerine nakşetmeliyiz ki, İslam’ın yandaşlık, yalakalık ve namussuzluk olmadığını anlasınlar.”
Bu tatlı su demokratları hayatlarının hiçbir evresinde samimi olmadı. Bunların özü korkaktır. Bunlar mal paylaşımında varlar, makamlar paylaşılırken varlar. Onları zorda gören var mı? Milli bir dava için riskli bir konuda seslerini duyan oldu mu?”
Türkiye Kamu-Sen’e ‘darbeci şeklinde iftira atanları şiddetle kınayan Koncuk, şöyle konuştu: “Şimdi bazı tosuncuklar bizim için ‘28 Şubat sürecinde yoktular’ diye iftira atıyor. Bizler o dönemde darbeci anlayışla mücadele ederken, vatandaşlarımızın yakasına ‘kesintisiz demokrasi istiyoruz’ kokartları takarken; 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın beslediği büyüttüğü bu tosuncuklar, tatlı su demokratları evlerinden burunlarını çıkaramıyordu. Bugün ise bu tosuncuklar kendilerini darbe savar olarak değerlendiriyor, bizi darbeci olarak nitelendiriyor. Yuh diyorum onlara yuh!
Bunların içi, dışı farklıdır. Diyarbakır’da bölücüler ile kol kola giriyorlar. ‘Andımız kaldırılsın’ diyorlar, İstiklal Marşı törenlerinden rahatsızlar. ‘Vatanseverim, milliyetçiyim, bölücülüğü karşıyım’ diyen bir kamu çalışanı nasıl bu sendikaya üye olur? Bunların genel başkanları ‘dinsiz, ruhsuz ve kör bir Anayasa istiyoruz’ diyor. Bakınız; bir Anayasa’nın bütün dinlere aynı mesafede olması ayrı; dinsiz olması ayrı bir şeydir. Dinsiz bir Anayasa istiyorsan, başörtüsü konusunu neden Anayasa’ya sokmaya çalışıyorsun? Dün laikliğe dinsizlik diye karşı çıktılar, bugün dinsiz Anayasa istiyorlar. Dinsiz Anayasa istemek akla zarardır.
Bu tatlı su demokratları hayatlarının hiçbir evresinde samimi olmadı. Bunların özü korkaktır. Bunlar mal paylaşımında varlar, makamlar paylaşılırken varlar. Onları zorda gören var mı? Milli bir dava için riskli bir konuda seslerini duyan oldu mu?”
Şu anda 435 bin üye Türkiye Kamu-Sen’e nasıl güvenerek üye olduysa, bu sayıyı 1 milyona kadar çıkabiliriz.
Türkiye’de sağlam bir sendikal mücadele ihtiyaç olduğunu kaydeden Koncuk, bu mücadelenin adresinin Türkiye Kamu-Sen olduğunu ifade etti. Üye sayımızı 1 milyona çıkarabileceğimizi belirten Koncuk, “yarın çok geç olabilir” dedi. Koncuk şunları kaydetti: “Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ‘kamu çalışanlarını enflasyona ezdirmedik’ diyor. Oysa 1998 yılında mili gelirden ayrılan pay yüzde 8.83 iken, bugün yüzde 5.6’ya düşmüş. Devlet memuru sayısı artmasına rağmen, milli gelirden ayrılan pay azalmış. İş güvencesi, pastadan düşen payımız ve hak ettiğimiz emekli ikramiyesine kavuşmak için sağlam bir sendikal mücadeleye ihtiyaç vardır. Bunu adı Türkiye Kamu-Sen’dir. Mücadele etmemiz lazım. Alanlarda olmalı ve üye sayımızı artırmalıyız. 2011 yılında 394 bin olan üye sayımızı, 2012 yılında 420 bine ulaştırdık. İnşallah bu sene daha da yukarılara çekeceğiz. Şu anda 435 bin üye Türkiye Kamu-Sen’e nasıl güvenerek üye olduysa, bu sayıyı 1 milyona kadar çıkabiliriz. Çünkü yarın çok geç olabilir."
Türkiye’de teslim olmuş ve her şeyi sineye çeken sendikal anlayış desteklendiyse, kamu çalışanları Cumhuriyet tarihinin en büyük kazanımı olan iş güvencesini kaybedecektir. Bunun lamı cimi yoktur. Bu nedenle herkes el ele vermelidir.
Türkiye Kamu-Sen’in büyümesinin kamu çalışanlarının hak mücadelesinin büyümesi ve kamu çalışanlarını tehdit edenlerin, tehdit edilmesi anlamına geldiğini söyleyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Türkiye’de teslim olmuş ve her şeyi sineye çeken sendikal anlayış desteklendiyse, kamu çalışanları Cumhuriyet tarihinin en büyük kazanımı olan iş güvencesini kaybedecektir. Bunun lamı cimi yoktur. Dolayısıyla herkes el ele vermelidir.
Türkiye Kamu-Sen’in büyümesi lazım. Türkiye Kamu-Sen’in büyümesi kamu çalışanlarının hak mücadelesinin büyümesi ve kamu çalışanlarını tehdit edenlerin, tehdit edilmesi demektir. Üye sayımız en az bir milyon olmalıdır. Eğer toplumun dinamikleri olarak gördüğümüz kamu çalışanları yanlış yaparsa, önce kendi geleceklerine, daha sonra çocuklarının, torunlarının ve ülke geleceğine ihanet etmiş olurlar. Sendikal tercihleri ortaya koymak çok önemlidir.
Bu dava, İsmail Koncuk’un mor sümbüllü bağlarının davası değildir. Bu dava, gelecek davasıdır, haklarımız için asla vazgeçemeyeceğimiz bir mücadeledir. Bu şerefli mücadelede herkes olmalıdır. Kırmızı çizgilerimizde buluşan, ülkemizin milli birlik ve bölünmez bütünlüğünden yana olan milli, manevi değerlerimize sahip çıkan ve Atatürk ‘e saygıda buluşan herkesin bu mücadele yeri vardır” dedi.