Türk Eğitim-Sen’in 1-2 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 5
Türk Eğitim-Sen’in 1-2 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 5. Olağan Merkez Genel Kurulu Büyük Anadolu Otel’de başladı.
Türk Eğitim-Sen Genel Kuruluna; MHP Genel Başkan Yardımcısı ve TBMM Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Zühal Topçu, Çalışma ve Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Fatih Acar, Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali KumbuzoğluTürk Dünyası Kadınları Dostluk ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı ve MHP MYK Üyesi Şenol Bal, DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi, Türk Eğitim-Sen Eski Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Ali Ünalan, Türkiye Kamu-Sen Eski Genel Başkanı Bircan Akyıldız, Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, Türk Büro-Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş, Türk Haber-Sen Genel Başkanı İsmail Karadavut, Türk İmar-Sen Genel Başkanı Necati Alsancak, Türk Ulaşım-Sen Genel Başkanı Nazmi Güzel, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal, Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci, Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Mehmet Özer, Türk Yerel Hizmet-Sen Genel Başkanı İlhan Koyuncu, Türk Emekli-Sen Genel Başkanı Osman Özdemir, İlksan Başkanı Tuncer Yılmaz, Ankara Şehit Aileleri Derneği Başkanı Hamit Köse, Azerbaycan Cumhuriyet Meclisi Milletvekili ve Dünya Azerbaycanlılar Kongresi Başkanı Sabir Rüstemhanlı, Kazakistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Sendikası Genel Başkanı Maira Amantayeva, Kazakistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Sendikası Pavlodar Bölge Başkanı Gülbaram Nauras Bayeva, Kazakistan Semey Bölgesi Sendika Başkanı Sabit İbrayev, Güney Kazakistan Bölgesi İlköğretim Sendika Başkanı Bibi Daribeyeve, Kırgızistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Organizasyon Bölüm Başkanı Kanisay İbragimova, Kırgızistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Mali Bölüm Başkanı Nazira Abikova, Kırgızistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Osh Bölge Başkanı Sabyr Togonbayev, Azerbaycan Tahsil İşçileri Azad Hemkarlar İttifakı Genel Başkan Yardımcısı Mirza Jafarzade, Azerbaycan Tahsil İşçileri Azad Hemkarlar İttifakı Organizasyon Bölüm Başkanı Emil Rüstemov, Kemin Bölge Başkanı Aysalkin Chilybayeva, Kosova Türk Öğretmenleri Derneği Genel Başkanı Ferhat Aşıkferki, Kosova Türk Öğretmenleri Derneği Genel Başkan Yardımcısı Orhan Volkan, Makedonya Ufuk Derneği Genel Başkanı İlhan Rahman, Makedonya Ufuk Derneği Kurucu Genel Başkanı Enes İbrahim, KKTC Kıbrıs Türk Memur-Sen Genel Başkanı Şener Özburak, Kıbrıs Türk Memur-Sen Genel Sekreteri Kaan Mındıkoğlu, Kıbrıs Türk Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Akın Manga, Ticaret Turizm Mezunları Derneği Başkanı Selver Korkut, Ticaret Turizm Mezunları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Erdoğan, Türkav Genel Başkan Yardımcısı Murat Güler, Türkav Genel Başkan Yardımcısı Musa Güler, Türk Ocakları Eski Genel Başkan Yardımcısı Efendi Barutçu, Merkez Kadın Kolları Başkanı Firdes Işık, MHP Çankaya Belediyesi Başkan Adayı sadık Aslan, Avukat Hamit Kocabey, MHP Genel Başkan Baş Danışmanı Prof. Dr. Çetin Elmas ve Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Kürşat Karacabey katıldı.
Genel Kurulda, saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından divan seçimi yapıldı. Divana Türk Eğitim-Sen İstanbul 8 No’lu Şube Başkanı Remzi Özmen başkanlık ederken; Türk Eğitim-Sen Ankara 1 No’lu Şube Başkanı İbrahim Çömez, Trabzon 2 No’lu Şube Başkanı Arife Erkan ve Batman Şube Başkanı Aykan Sağırkaya divan üyeliğine seçildi.
Genel Kurulda; Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, MHP Genel Başkan Yardımcısı ve TBMM Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Zühal Topçu, DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi ve Çalışma ve Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Fatih Acar ile Türk dünyasından Genel Kurulumuza katılan Kazakistan,Azerbaycan, Kırgızistan, Kosova, Makedonya ve Kıbrıs Heyetinin temsilcileri debirer konuşma yaptı.
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk konuşmasına Sezai Karkoç’un;
“Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak.
Halbuki, biz sussak, tarih susmayacak.
Tarih sussa, hakikat susmayacak.
Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak.
Halbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar,
Vicdan azabından kurtulsalar, tarihin azabından kurtulamayacaklar.
Tarihin azabından kurtulsalar Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar” şeklindeki sözleriyle başladı.
Türk ekonomisi freni patlamış kamyon gibi. Şu anda kimse nerede duracağını bilemiyor.
Son günlerde ülkemizin kötü günlerden geçtiğini kaydeden Koncuk, 17 Aralık tarihini sahte ahlak maskelerinin düştüğü gün olarak tanımladı. 17 Aralık tarihinden önce de ekonominin kötüye gittiğini kaydeden Koncuk şunları söyledi: “17 Aralık tarihinden önce cari açık 55 milyar doları bulmuştu. Dün açıklanan verilere göre, dış ticaret açığımız da 99.8 milyar dolar olmuş. Ekonomideki bu kötü gidiş sadece 17 Aralık operasyonuna bağlanamaz. ‘17 Aralık’a kadar Türkiye’de her şey güllük gülistanlıktı, 17 Aralık’tan sonra operasyonu yapanlar Türkiye’deki kötü ekonomik gidişin sebebi oldu’ şeklinde gerekçe yaratılıyor. Bu doğru değildir. Türk ekonomisi freni patlamış kamyon gibi. Şu anda kimse nerede duracağını bilemiyor. Faizler yüzde 100 oranında artırıldı. Faizlerin artması, birçok yatırımın durması ve işsizliğin artması demektir. 17 Aralık ile birlikte siyasi iktidara karşı güvensizliğin daha da derinleşmesi beraberinde ekonomik güvensizliği ve istikrarsızlığı getirdi. Bir ülkede ekonominin iyi olması için huzur olması ve ülkeyi yönetenlere güven duyulması lazım. Dolayısıyla Türkiye’nin yatırım yapılabilecek, insan hakları ve demokratik haklar bakımından güvenilir bir ülke olduğu kanaatinin oluşması lazım ki sıcak para akışı olsun. Şu anda sıcak para akışı kesildi. Sıcak para akışını yeniden sağlamak düşüncesiyle faizler artırıldı. Ama bunun doların ateşini ne kadar azaltabileceğini zaman içinde göreceğiz. Allah ülkemizin yardımcısı olsun.”
Yolsuzluklar konusunda ‘paralel devlet bunları uydurdu’ gibi akla zarar iddialar ortaya koyarak belki bazı insanları kandırabilirsiniz ya da hayal dünyalarındaki ahlaklı adamların esasında ayakkabı kutularında malı götürdüğünü kabul etmek istemeyenler buna inanmak isteyebilirler; ancak aklı başında olan, kafası biraz çalışan, bağımsız düşünebilen hiçbir insan inanmaz.
Türkiye’de siyasi anlamda güvenin sağlanması gerektiğini kaydeden Koncuk, “Hem Türk insanının hem de Türkiye dışındaki camianın, dünya ülkelerinin Türk yönetimine güven duyması lazım. Bunu sağlamak zorundayız. Şu yapılanlarla güven sağlanması mümkün değil” dedi. Yargının alt üst edildiğini ve siyasi iktidarın, ‘paralel devlet’ diyerek, esasında akla zarar bir iddia ile yolsuzluk iddialarından kendilerini soyutlamaya çalıştığını belirten Koncuk, “Peki paralel devlet ne zaman yapılanmış, paralel devleti kim yapılandırmış? Paralel yapının mensupları emniyetin, yargının kilit noktalarına kimin onayıyla getirilmiş?” diye sordu.
Bu iktidarın ülkeyi 11 yıldır ülkeyi yönettiğini söyleyen Koncuk, “Dolayısıyla yolsuzluklar konusunda ‘paralel devlet bunları uydurdu’ gibi akla zarar iddialar ortaya koyarak belki bazı insanları kandırabilirsiniz ya da hayal dünyalarındaki ahlaklı adamların esasında ayakkabı kutularında malı götürdüğünü kabul etmek istemeyenler buna inanmak isteyebilirler; ancak aklı başında olan, kafası biraz çalışan, bağımsız düşünebilen hiçbir insan inanmaz” dedi.
Türkiye’de siyasi güvensizlik oluştuğunun altını çizen Genel Başkan Koncuk, “11 yıldır ‘Siyasi istikrar bozulmasın. Siyasi istikrar bozulursa ekonomik istikrarda bozulur’ diyorlardı. Şu anda siyasi istikrardan bahsetmek mümkün değildir. Dolar yüzde 22 ila yüzde 25 oranında Türk lirası karşısında değer kazandı. Dolayısıyla bizim ülke olarak siyasi istikrarı sağlama mecburiyetimiz var. Bu da ancak güven duyulan bir siyasi iktidarla oluşabilir” diye konuştu.
Evlatlarımızın geleceğini hiç kimsenin, hiçbir siyasi partinin siyasi ihtiraslarına feda edemeyiz.
“Benim evimden ayakkabı kutularında izah edemeyeceğim paralar çıkarsa, ben burada nasıl ahlaktan bahsedebilirim?” diyen Koncuk, vatandaşlarımızın gereğini mutlaka yapacağını kaydetti. Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir ülkede ahlaksızlık, yolsuzluk hırsızlık varsa vatandaş gereğini yapacaktır. Facebook ve twitter’da ses kayıtları dolaşıyor. Mızrak çuvala sığmıyor. Birileri Başbakanı da, bakanları da, iş adamlarını da dinlemiş. ‘Yapmadık’ diyorsunuz da, bu kayıtları nereye koyacaksınız? Tüm bunları siyasi angajmanla söylemiyorum; bu ülkenin bir ferdi, en büyük sivil toplum örgütlerinden birinin genel başkanı olarak söylüyorum. Bu ülke bizim. Evlatlarımızın geleceğini hiç kimsenin, hiçbir siyasi partinin siyasi ihtiraslarına feda edemeyiz.
Çanakkale’de 253 bin insan makam, mevki, menfaat demedi; ‘ben’ demedi, ‘biz’ dedi ve ölüme koştu.
Bu iktidar döneminde makam mevki sahibi olabiliriz. Ancak şunu düşünmeliyiz: Çanakkale’de şehit olan 253 bin insanın da yaşama hakkı vardı, onlar gözlerini kırpmadan ölüme koştu. Çanakkale’de 253 bin insan makam, mevki, menfaat demedi; ‘ben’ demedi, ‘biz’ dedi ve ölüme koştu. Türk tarihinde yaşanan bu acıları, Anadolu coğrafyasında yaşayan her bir vatandaşımız yüreğinde hissetmek zorundadır. Eğer hissetmezsek, bu ülkenin geleceği kalmaz; bu coğrafyada hür yaşamamız mümkün olmaz. Bu nedenle demokratik şartlar içinde ne gerekiyorsa yapacağız.”
Ben İsmail Koncuk’um. Türküm ve Müslümanım. Bundan da şeref duyuyorum.
Öğrenci Andının kaldırıldığını ifade eden Koncuk, “Öğrenci Andını neden kaldırdılar? Çünkü Öğrenci Andında yer alan ‘Türküm’ ifadesinden rahatsızdılar. Öğrenci Andını kaldırmak, demokratikleşme midir? Bir milletin adını söylemesi, adına saygı duyması anti demokratik bir durum mudur? Buradan bir kez daha söylüyorum: Ben İsmail Koncuk’um. Türküm ve Müslümanım. Bundan da şeref duyuyorum” diye konuştu.
Adımıza sahip çıkmalıyız. Adımıza sahip çıkmak bir şereftir, Türküm demek bir şereftir.
Bu ülkede bölücü terör örgütünün talepleriyle sözde demokratikleşme paketlerinin açıklandığını belirten Koncuk, bu durumdan tüm vatanseverlerin, bu ülkeye sevdalı olanların ve ‘milli hassasiyetlerim var’ diyenlerin yüzlerinin kızarması gerektiğini bildirdi. Milli hassasiyetler konusunda Türkiye Kamu-Sen olarak her türlü tepkiyi gösterdiklerini söyleyen Koncuk, “Adımıza sahip çıkmalıyız. Adımıza sahip çıkmak bir şereftir, Türküm demek bir şereftir” dedi.
Kişi başına milli geliri 10 bin 500 dolara çıkardık’ diyorlar. Vatandaş, ‘10 bin 500 dolarım nerede?’ diye hesap sormalıdır.
Türkiye’nin ekonomik durumunun Türk memurunu vurduğunu da kaydeden Genel Başkan Koncuk, “Türkiye Kamu-Sen’in araştırmasına göre kamu çalışanlarının yüzde 97’sinin borçlu olduğu ortaya çıktı. Türkiye’de borçlu olmayan kimse kalmadı. Asgari ücretli, çiftçi yaşayamıyor; esnaf kepenk kapatıyor, dar ve sabit gelirli geçimlerini sağlayamıyor. Adaletli bir gelir dağılımı sağlanamıyor. ‘Kişi başına milli geliri 10 bin 500 dolara çıkardık’ diyorlar. Vatandaş, ‘10 bin 500 dolarım nerede?’ diye hesap sormalıdır” dedi.
Enflasyon farkını bile düşünemeyen bir konfederasyonun hala var olması, emin olun Türk memuru açısından kaygı verici bir durumdur.
Toplu sözleşme dönemine de değinen Genel Başkan İsmail Koncuk, memurun 123 TL’ye satıldığını kaydetti. Koncuk şöyle konuştu: “123 TL’ye imza atan konfederasyon, 123 TL’yi ballandıra ballandıra anlatıyor. Oysa alttan da baksan, üstten de baksan 123 TL. Bunun altına imza atanlar yarın memurların karşısına çıkamayacaklar, işyerlerini gezemeyecekler. Ekonomik gidiş çift haneli enflasyon rakamlarını işaret ediyor. Merkez Bankası enflasyon hedefini son olarak yüzde 6.6 şeklinde ilan etti. Daha önce enflasyon hedefi yüzde 5.3 idi. Sanal enflasyon hedeflerinin hiç tutmadığını biliyoruz. Bunu ekonomik krizin ayak sesleri ile beraber değerlendirdiğimizde, aklı başında hiçbir ekonomist Türkiye’nin geleceğinden umutlu değildir. 2014 yılında memurlara enflasyon farkı verilmeyecek. Enflasyon farkını bile düşünemeyen bir konfederasyonun hala var olması, emin olun Türk memuru açısından kaygı verici bir durumdur. Bu ülke, yüzde 15 enflasyon ile kaşı karşıya kalırsa, memurlara ‘pardon’ mu diyecekler? Pardon diyemeyecekler çünkü ‘tarihi sözleşme imzaladık’ diye övündüler.”
Eti kasaptan, ekmeği fırından alacaksın. Kaçak et alırsan ya at ya eşek eti yersin. Memurlar bunu bilecek. Sendikacılığı da, sendikacılık yapanların yanında durarak göstereceğiz.
Son bir yılda devlet memurunun maaşının dolar karşısında yüzde 15, avro karşısında yüzde 16 azaldığını söyleyen Koncuk, “Hesaplarımıza göre devlet memurlarının alım gücü bir yılda 179 TL azalmış ama 123 TL zam almışız. Bu şartlar altında kamu çalışanlarının masada satıldığını, pazarlandığını söylemek yanlış olmaz. Büyük bir beceriksizliktir. Türkiye Kamu-Sen bilgili ve tecrübeli bir sendikadır. Eti kasaptan, ekmeği fırından alacaksın. Kaçak et alırsan ya at ya eşek eti yersin. Memurlar bunu bilecek. Sendikacılığı da, sendikacılık yapanların yanında durarak göstereceğiz” diye konuştu.
Başbakan daha önceki zamanlarda YÖK Başkanlarını yerden yere vuruyordu, YÖK Kanununun anti demokratik olduğunu söylüyordu. Ama YÖK Kanununu değiştirmediler. Kim gücü eline geçirirse, He-man gibi ‘güç bende’ diyor; o gücü kullanmaya devam ediyor.
YÖK ile ilgili açıklamalarda da bulunan Koncuk şunları söyledi: “Başbakan daha önceki zamanlarda YÖK Başkanlarını yerden yere vuruyordu, YÖK Kanununun anti demokratik olduğunu söylüyordu. Ama YÖK Kanununu değiştirmediler. Kim gücü eline geçirirse, He-man gibi ‘güç bende’ diyor; o gücü kullanmaya devam ediyor. Daha önce de Anayasa Mahkemesini ve yargıyı kötülüyorlardı. Anayasa Mahkemesi bir ara çok iyi oldu, yargı iyi oldu, savcıların verdiği kararlar çok iyi kararlar oldu. Hatta Başbakan Ergenekon sanıkları yargılanırken ‘abdestiniz sağlamsa, namazınızdan şüpheniz olmasın. Bırakın savcılar görevini yapsın’ dedi. Ama işin ucu size dokununca, daha önce övdüğünüz savcı Zekeriya Öz şimdi en kötü adam oldu. İşte YÖK de böyle. Şu anda kendi getirdikleri bir yönetim var, dolayısıyla YÖK iyi.
YÖK Kanunu çalışmaları yapıldı. Biz de TES olarak bu çalışmaların içindeydik. Ama YÖK Kanunu rafa kalktı. YÖK Kanunu iyi ki değişmedi. Çünkü mevcut kanundan daha beter bir YÖK Kanunu ile karşı karşıya kalacaktık.”
Koncuk “üniversitelerimizde demokratik havayı solumamıza izin verin.Üniversitelerde demokratik bir ortam oluşturamazsak, bilimsel çalışmalar yapabilmek mümkün olmayacaktır” diye sözlerine ekledi.
Buradan Mehmet Şimşek’e sesleniyorum: Siz ağlama duvarı değilsiniz. Akademisyenlerin problemlerini çözün.
Kim iktidar olursa olsun, isterse babamız iktidar olsun, bu kanun değişmelidir. YÖK ve rektör sultasına son verilmelidir.
Akademisyenlerin ekonomik durumunun çok kötü olduğunu kaydeden Koncuk, akademisyenlerin maaşları ile ilgili düzenleme yapılmasını istedi. Koncuk, “Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de akademisyenlerin ekonomik durumunun kötü olduğunu söyledi. Buradan Mehmet Şimşek’e sesleniyorum: Siz ağlama duvarı değilsiniz. Akademisyenlerin problemlerini çözün.
Türkiye Kamu-Sen olarak bütçe görüşmelerinde eylem yaptık. Ama akademisyenlerimizin durumları ile ilgili hala gelişme yok. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bu konunun görüşüldüğünü ve mutabakat olduğunu söyledi. İnşallah bu sözler havada kalmaz.”
YÖK Kanununun değiştirilmesi gerektiğini de kaydeden Koncuk, “Kim iktidar olursa olsun, isterse babamız iktidar olsun, bu kanun değişmelidir. YÖK ve rektör sultasına son verilmelidir. Aksi taktirde üniversitelerde huzur bulamayız, üniversiteleri bilimsel çalışmanın merkezi yapamayız” diye konuştu.
‘Darbecilerle mücadele edeceğiz, 28 Şubat mantığını kazıyacağız’ diye bas bas bağıracaksınız ama MEB’de fişleme yapacaksınız. Bu kabul edilemezdir.
Bu ülke; Türkü, Kürdü, Çerkesiyle hep birlikte bir ve beraber olursa, mutlu olabilir. Ancak siyasi iktidar ‘Beni destekleyenler, sadece bana teslim olanlar bu ülkede yaşama hakkına sahiptir. Diğerlerine bu hakkı tanımam, devlet kademelerinde unvan vermem’ diyerek, kendisi gibi düşünmeyen tüm insanları potansiyel suçlu olarak görürse, bu ülkede huzur olmaz.
MEB’deki fişlemelere değinen Koncuk, “MEB’de paralel yapılanma var mı? diye zaman zaman soruyorum” dedi. Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı mı, MEB Müsteşarı Yusuf Tekin mi, yoksa başka birileri mi? Bakınız ‘Darbecilerle mücadele edeceğiz, 28 Şubat mantığını kazıyacağız’ diye bas bas bağıracaksınız ama MEB’de fişleme yapacaksınız. Bu kabul edilemezdir. Bu ülke, bu kafayla huzur bulmaz. Ülkemizde solcuya da, cemaatçiye de, milliyetçiye de, dindara da peşin yargıyla düşman gözüyle yaklaşıldığı, vatandaş kavramının unutulduğu ve ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olmak saygıdeğer olmak için yeterlidir’ prensibi uygulanmadığı sürece, vallahi de billahi de huzur gelmez. Bir mutlu azınlık olur; yarın bu mutlu azınlık, mutsuz azınlık olabilir. Biz insanımızı; her devirde, her şartta, siyasi görüşü, mezhebi meşrebi ne olursa olsun mutlu etmek zorundayız. Bu ülke; Türkü, Kürdü, Çerkesiyle hep birlikte bir ve beraber olursa, mutlu olabilir. Ancak siyasi iktidar ‘Beni destekleyenler, sadece bana teslim olanlar bu ülkede yaşama hakkına sahiptir. Diğerlerine bu hakkı tanımam, devlet kademelerinde unvan vermem’ diyerek, kendisi gibi düşünmeyen tüm insanları potansiyel suçlu olarak görürse, bu ülkede huzur olmaz.
‘Cemaat mensubu, dün AKP’ye yardım etti’ şeklinde düşünmemeliyiz. Kim olursa olsun, o bu ülkenin insanıdır. Acı çekenin derdiyle dertlenmeyen, bundan keyif alan alçak oğlu alçaktır.”
Koncuk fişleme iddialarında adı geçen Atıf Ala’nın Teftiş Kurulu Başkanı yapılmasını eleştirdi. MEB Müsteşarı Yusuf Tekin ile İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın kardeşi Atıf Ala’nın MEB çalışanlarını fişlemekle suçlandığını hatırlatan Koncuk, Türk Eğitim-Sen olarak suç duyurusunda bulunduklarını söyledi. “Kim suçlanıyorsa araştırılsın” diyen Koncuk, Atıf Ala’nın fişleme iddialarında adı geçmesine rağmen Teftiş Kurulu Başkanlığı’na getirildiğini kaydetti. “Bekleyin de adam aklansın” diyen Koncuk, bu açıklamayı yapınca ilköğretim müfettişlerinin ayaklandığını belirtti. İlköğretim müfettişleri, ‘Atıf Ala teftiş sisteminin birleştirilmesi ile ilgili önemli görevler yapıyor. Siz, teftiş sisteminin birleştirilmesine mi karşısınız’ diyorlar. Ne alakası var? Türk Eğitim-Sen olarak fişçilikle itham edilen bir insanının Teftiş Kurulu Başkanı olmasına karşıyız. Teftiş siteminin birleştirilmesini elbette destekliyoruz. Ama ne yazık ki Atıf Ala’ya itirazımızı bu şekilde algılıyorlar. Elbette teftiş kurulundaki çift başlılık düzeltilmeli ama bu ülke çıkacak kanunlarla yönetilmiyor; çıkmış kanunlarla yönetiliyor. Kanunu çıkarırsınız, şartlar oluşur, Teftiş Kurulu Başkanı olan bu zat soruşturma geçirir; fişleme yoksa bizim de baş tacımız olur. Atıf Ala’ya düşmanlığımız yok.”
Özel okullarda öğrenci başına 3 bin TL para vereceklerini söylüyorlar. Siz aklınızı peynir ekmekle mi yediniz? Camı kırık okullar var, badanası yapılamayan, laboratuvarı olmayan, hala saboyla ısınan okullar var. Önce bu okullara yardım et; kendi elindeki okulları, devlet okullarını adam et.
Dershanelerin kapatılmasına karşı çıktığını söyleyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Dershanelerin kapatılmasını seçim sonrasına ertelediler. Türkiye de aklı selim hiçbir fert dershanelerin kapatılmasının doğru olduğunu düşünmüyor. Dershaneler önce ihtiyaç olmaktan çıkarılmalıdır. Kanun çıkarıp dershaneleri kapatabilirsiniz ama bu dershanelerin kapanması sonucunu doğurmayacaktır. Devlet kontrolünde olan dershane sistemi yerine illegal faaliyetler başlayacaktır. Dershaneleri kapatacaklar ama dil kurslarını ve KPSS kurslarını kapatmayacaklar. Bu kursları neden kapatmıyorsunuz? Okullarda matematik eğitimini çok iyi veriyoruz da, yabancı dil eğitimini iyi veremediğimiz için mi bu kursları kapatmıyorsunuz? Kapatıyorsanız, kökünü kapatırsınız.
Dershanelerin kapatılması ile ilgili akla zarar projeler var. Dershanelerin bir kısmını özel okula dönüştürecekler. Ülkemizde özel okulların doluluk oranı yüzde 40. Mevcut özel okullar dahi öğrenci bulamıyor. Özel okullarda öğrenci başına 3 bin TL para vereceklerini söylüyorlar. Siz aklınızı peynir ekmekle mi yediniz? Camı kırık okullar var, badanası yapılamayan, laboratuvarı olmayan, hala saboyla, hatta mahrumiyet bölgelerinde tezekle ısınan okullar var. Önce bu okullara yardım et; kendi elindeki okulları, devlet okullarını adam et. Böyle bir öngörüsüzlük olur mu? Sanıyorum ki, bir kör inatlaşma uğruna ne güneşler batıyor diyeceğiz.”
Nabi Avcı’yı ikaz ediyoruz. Sayın Avcı 60 yaşındasın. Hayatının en olgun çağındasın. Adını güzel analım. Bir Nabi Avcı geldi geçti, ne güzel bakanlık yaptı diyelim; yandaş korudu, eğitim-öğretimi berbat etti demeyelim. Bakanlık koltuğunu korumak uğruna bu kadar yanlışlığa göz yumman, ses çıkarmaman senin ak saçına, ak sakalına hiç yakışmıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yandaş koruma bakanlığı olmaktan çıkarılmasını isteyen Koncuk, “Nabi Avcı’yı ikaz ediyoruz. Sayın Avcı 60 yaşındasın. Hayatının en olgun çağındasın. Adını güzel analım. Bir Nabi Avcı geldi geçti, ne güzel bakanlık yaptı diyelim; yandaş korudu, eğitim-öğretimi berbat etti demeyelim. Bakanlık koltuğunu korumak uğruna bu kadar yanlışlığa göz yumman, ses çıkarmaman senin ak saçına, ak sakalına hiç yakışmıyor” diye konuştu.
Adamlar tezgah kurmuş. Yönetici atamalarında kendilerinden olmayanlara düşük puanlar veriyorlar. Günah, böyle bir şey olmaz.
Yönetici ve şube müdürlüğü atamalarına değinen Koncuk, şöyle konuştu: “Adamlar tezgah kurmuş. Yönetici atamalarında kendilerinden olmayanlara düşük puanlar veriyorlar. Günah, böyle bir şey olmaz. Kim hak ediyorsa, liyakatli ise, eğitim-öğretimimizi bir adım ileri götürecekse, o kişiler yöneticilik makamlarına getirilmelidir. Önümüzdeki dönemde şube müdürlüğü atamaları olacak. Öyle bir yönetmelik ki, şube müdürlüğü sınavlarında yazılı sınav sonucuna göre sözlü sınava çağırıyorlar ama şube müdürlüğü atamaları sözlü sınav sonucuna göre yapılıyor. Açıkça ‘torpil yapacağım’ deniliyor. Ama yargıda kazanacağız. Sizlerin yüzünü o zaman göreceğiz. İlçe müdürleri atanıyor. Yıllardır Ankara’da görev yapan ilçe müdürleri vardı, onları farklı illere gönderdiler. Ahde vefada yok. Bu kişilerin yerine kimleri getirdiler? Bir yalaka sendikanın adamlarını, iki koyun güdemeyecek, birini kaybedip gelecek kişileri ilçe milli eğitim müdürü yaptılar. Sonra da Türk milli eğitimi neden bu durumda diyoruz? Daha beter durumda olmadığına şükredelim. İyi ki Türkiye sevdalıları size rağmen Türk milli eğitim sistemi içinde var. Bir başarı varsa onların omuzlarında olan bir başarıdır.
Ömer Balıbey’i de görevden aldılar. Çok tecrübeli bir isim olan Ömer Balıbey’i neden görevden aldınız, Balıbey ne yaptı? Başbakan Balıbey’i istemiyormuş; Ömer Balıbey, Türk milli eğitimine ömrünü verdi. Bu kadar hazımsızlık olabilir mi? Ömer Balıbey Türkiye sevdalısı, türk milliyetçisi diye görevden alınır mı? Balıbey, herkese eşit mesafedeydi. Yazık. Bu anlayışla ülkemiz kaybediyor.”
Hem kendi çocuklarımızı sömürüyoruz hem de Şeyh Edebali’nin ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ sözünü söylüyoruz. İnsanı böyle mi yaşatacaksınız?
Sendikamızın yaptığı araştırmaya göre ülkemizde 65 bin ücretli öğretmen olduğunu, 350 bin öğretmenin atama beklediğini belirten Koncuk, ücretli öğretmenlerin 10 bininin iki yıllık meslek yüksek okulu mezunu olduğunu söyledi. Ücretli öğretmenlerin 600 TL’ye sömürüldüğünü de belirten Koncuk, “Hem kendi çocuklarımızı sömürüyoruz hem de Şeyh Edebali’nin ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ sözünü söylüyoruz. İnsanı böyle mi yaşatacaksınız?” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm 4/C’lileri kadrolu yapmaya gücünün yeteceğine inanıyorum.
23 bin 4/C’linin kadroya alınmasını isteyen Koncuk, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm 4/C’lileri kadrolu yapmaya gücünün yeteceğine inanıyorum” dedi. Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 4/C’liler ile ilgili ‘sorumluluklarımızı yerine getirdik’ diyor. Yani Mehmet Şimşek, ‘Biz kurumları özelleştirirken, işçilere kıdem ve ihbar tazminatını verdik, devlet olarak görevimizi yerine getirdik” demek istiyor. Hani devletin görevi insanı yaşatmaktı? Yüce dinimiz de bu çifte standart anlayışı zulüm olarak adlandırıyor. Çalışanlar arasında farklı hukuki normları uygulamak zulümdür. Bu kabul edilebilecek bir durum değildir. Başbakan 4/C’lilere kadro konusunda ‘seçimler öncesinde popülizm olur’ diyorsa da, insana sahip çıkmak popülizm olmaz. Siz devlet olarak görevlerinizi yerine getirin, onlara sahip çıkın; popülizm diyenler, desinler. 4/C’lilerin kadroya alınması konusunun takipçisiyiz” dedi.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Devlet memurlarına bir derece verilmesi konusunda KPDK toplantısında mutabakat sağlamıştık. Memurlara daha önce bir derece verilmişti. Bunun da Torba Yasa’da olmasını bekliyoruz. Sicil affı da yapılmalıdır. İnsan zaman zaman hata yapabilir. Bakın, bu ülke PKK’ya bile affı konuşuyor. Memuru affetmek daha mı zor geliyor? Bunları mutlaka çözmeliyiz. Üniversiteli işçiler kadroya alınmalıdır.”
Ya haklarımıza sahip çıkacağız ya da siyasi iktidarlar, yarın böyle bir değişiklik yaparak işine gelmeyeni kapı önüne koyacak.
Devlet memurlarının iş güvencesinin tehdit altında olduğunu kaydeden Koncuk, “Siyasi iradenin zaman zaman yaptığı açıklamalar iş güvencesinden rahatsızlık duyduklarını gösteriyor. 17 Aralık operasyonundan sonra Pakistan gezisinden dönerken bir gazeteci Başbakan’a ‘Operasyon yapan polisleri neden görevden almıyorsunuz? diye sordu. Başbakan da ‘657 sayılı kanun bu kişileri koruyor. Fabrikada çalışsalardı kıdem ve ihbar tazminatını verip kapının önüne koyardık. Aklımız başımıza geldi, 657’yi değiştireceğiz’ diyor. 2 milyon 600 bin kamu çalışanı bu sözleri duya duya, iş güvencesiz bir istihdam modeli istiyor mu? Başka bir isim ile anılmak istiyorlar mı? 2 milyon 600 bin kamu çalışanı buna karar vermek zorundadır. Ya haklarımıza sahip çıkacağız ya da siyasi iktidarlar, yarın böyle bir değişiklik yaparak işine gelmeyeni kapı önüne koyacak. Bu noktada 4/C’liler önümüzde bir örnektir. Yarın devlet memurluğunda da böyle bir sitem oluşturulabilir.
Türkiye Kamu-Sen bu mücadeleyi vermekte kararlıdır, meydan boş değildir. Her türlü bedeli öderiz ama devlet memurluğu kavramının kaldırılmasına müsaade etmeyiz. Kimse macera aramasın. Bir ülkede iktidar olmak, keyfince her istediğini yapmak anlamına gelemez. Senin iktidar olman benim haklarımızı budama hakkını vermez, devlet memurluğunu kaldırma hakkını sana vermez. Kimse kral değil. Kimse şah değil, padişah değil. Herkes yetkilerini sınırları içinde davranmalıdır” diye konuştu.