Türk Eğitim-Sen Başkanlar Kurulu Toplantısı, 10–11 Ekim 2014 tarihleri arasında Ankara’da yapıldı. Bera Otel’de gerçekleştirilen toplantıda Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Genel Merkez Yöneticileri ve şube başkanları hazır bulundu.
Toplantıda bir konuşma yapan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk şunları kaydetti: “Bugünlerde yine düğmeye basıldı ve Türkiye ateş topuna döndü. Birçok ilimizde olaylar cereyan ediyor. Çözüm süreci ile ilgili çok şeyler yazılıp çizildi ama maalesef iktidar inatla ‘bu süreci uygulayacağız’ dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘Çözüm sürecine elimi, bedenimi, canımı koydum. Ne pahasına olursa olsun 77 milyonun kardeşliğini tesis etmek için mücadele etmeye devam edeceğim’ dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu da son olayların, çözüm sürecini sabote etmeye yönelik olduğunu söylüyor. Bölücü siyasi parti de ‘çözüm süreci zarar görmesin’ şeklinde beyanlarda bulunuyor. Yani herkes çözüm süreci üzerinden bir şeyler söylüyor. Hiç kimse çözüm sürecini akamete uğratmak istemiyor ama ortada ne çözüm var, ne de bu süreçle ilgili gelişme söz konusudur. İktidar bu konuda ‘dediğim dedik’ noktasındadır, çözüm sürecinden yana olduğunu göstermektedir. Sözde çözüm sürecinin ülkemize maliyetini ucuz olmadığını gördük. Bu süreç PKK’nın palazlanması, itibarlı hale gelmesi sonucunu getirdi. Düne kadar belli bölgelerde vatanına bağlı birçok insan dahi PKK terör örgütünün oluşturduğu korku nedeniyle bu olayların içerisinde istemeyerek de olsa kendisini buldu. Güneydoğu Anadolu’da vatandaşlarımız devletin gücünü hiç hissedemiyor. Tek hissedilen güç, maalesef terör örgütünün yarattığı güç. Bölge illerimizin taşra kısımlarında durum daha da vahim.
AKP’nin sözde çözüm projesi tuş olmuştur. Gelinen durum telafisi mümkün olmayacak sıkıntılar doğurmaya namzettir. Fakat ne iktidar bunu görüyor, ne de iktidarın sözde çözüm projesinin paydaşı olan PKK bunu kabul ediyor. Herkes çözüm süreci üzerinden kendisini aklamaya çalışıyor. Selahattin Demirtaş bu olaylara provokasyon diyor. Nasıl provokasyon? Hem insanları sokağa davet edeceksin hem de yaşananlara provokasyon diyeceksin. Bu ne nane yemektir? Bayrak yakılıyor, Atatürk’ün büstü tekmeleniyor ve hala ‘provokasyon’ denilerek hadiseler sıradanlaştırılıyor. Bunu yapanlar belli. Sizin adamlarınız.”
Türkiye’nin Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Çerkez’iyle bir millet olarak yoluna devam etmek zorunda olduğunu bildiren Genel Başkan Koncuk, “Türk milleti, milli birlik anlayışından geri adım atılması mümkün değildir. Bu olayları aklı-selim bir şekilde değerlendirmek lazım. Duygularla hareket edildiğinde kardeş kavgasının başlaması söz konusu olur. Bundan milletimizin her ferdi zarar görür. Beraberce yaşama irademizi sonuna kadar savunmak zorundayız.
Yakalım, yıkalım, ezelim, geçelim böyle bir şey yok ama PKK terör örgütüne karşı da müsamaha gösterilmemelidir. Eğer devletin düzeni, milletin huzuru, her bölgedeki vatandaşımızın hayat hakkı tehdit ediliyorsa, devletin buna ‘dur’ demesi lazım. Aksi taktirde masum insanları korumak mümkün değildir. Bu süreç Kürt vatandaşlarına zarar veren bir süreçtir. Devlet, kadife eldiven içerisinde demir yumruk olmalıdır. Vatandaşına karşı müşfik ve adaletli yaklaşan, temel insan haklarını koruyan devlet; bölücüye, ihanete, toplumun huzuruna kast edenlere ve terör örgütü unsurlarına karşı da demir yumruğunu hissettirmelidir. Aksi taktirde devletin güvenilir otoritesini hissedemeyen ve terör örgütüne karşı sempati duymayan bir kısım insanlarımız da bölücü ihanetin etki alanına terkedilmiş olacaktır. Devletimiz buna fırsat vermemelidir; bu coğrafyada yaşama hakkının savunulması adına her türlü tedbiri almalıdır.” dedi.
IŞİD terör örgütünün cani bir örgüt olduğunu ifade eden Genel Başkan İsmail Koncuk, “Müslümanın kellesini koparan cani bir örgüte karşı takılması gereken tavır tabi ki bellidir. Ancak IŞİD ile mücadele üzerinden yaklaşık 40 bin insanımızın canına ve Türkiye’mizin birliğine kast eden PKK terör örgütünün de aklanması girişimlerini şiddetle kınıyoruz. PKK terör örgütü hala ülkemiz açısından en büyük tehlikedir. ‘Kobani’de insanlar ölmesin’ deniliyor, elbette ki insanlar ölmesin. Zaten ülkemiz tarihte eşine az rastlanır bir erdemle bölgedeki bütün mazlumlara kedisine yakışır şekilde kucağını açmış bulunmaktadır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin PYD ve PKK uzantısı olan bir örgütün can güvenliğini sağlama gibi bir görevi de yoktur. ‘İnsani kaygılarla Kobani’ye girelim’ deniliyor. Niye gireceğiz? PKK uzantılarının can güvenliğini devam ettirmeleri için mi gireceğiz? Silah verecekmişiz. Niye silah vereceğiz? 40 bin insanımızı katlettiniz, bir 40 bin insanımızı daha katledin diye mi silah vereceğiz? Amaç, Türkiye’yi PYD ve PKK’ya yardıma zorlamaktır. Bağımsız devleti, Türkiye eliyle kurduracaklar. Türkiye bu kadar saf mı? Kimse böyle bir ihanette bulunamaz” diye konuştu.
Başbakan’ın 13 Ekim tarihinde son yaşanan olaylarla ilgili STK temsilcileri ile toplantı yapacağını belirten Koncuk, şöyle konuştu: “Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu son yaşanan olaylarla ilgili STK’ların temsilcileri ile görüşmek, onların düşüncelerini öğrenmek istiyormuş. Biz de Türkiye’nin sendikası olarak ülkemizde yaşanan terör olaylarına gözümüzü kapatamayız. Yaşananlara siyasi değerlendirmelerle bakmıyoruz. Olayları, milli birlik ve beraberlik noktasında değerlendiriyoruz. Dolayısıyla bu toplantıya biz de katılacağız. Bu toplantıya katılacak illerimiz şunlardır: Adana, Osmaniye, Adıyaman, Ağrı, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Hatay, Mersin, Kars, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Van, Batman, Şırnak, Ardahan, Iğdır, Kilis. Bu toplantıda ben de hazır bulunacağım ve görüşlerimizi aktaracağız.”
Yönetici atama konusunda tüm teşkilatlarımızın iyi bir sınav verdiğini kaydeden Koncuk, “Konuyla ilgili davalar açıldı, yönetmelik Danıştay’a götürüldü. Anayasa Mahkemesi hala bir karar vermedi. Danıştay’a taşınan yönetmeliğin iptali ile ilgili ciddi bir umudumuz var. Açılan şahsi davalar var. Bu şahsi davalar büyük ihtimalle kazanılacak. Çünkü idare verdiği puanı açıklayamıyor. Verilen puanları belgelerle çürütebiliriz. Öte yandan yaptığımız eylemlerin çok ciddi ses getirdiğini de ifade edeyim.
Bunun yanı sıra Sayın Başbakan’a yönetici atamaları ile ilgili olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda bilgi verdim. Başbakan Davutoğlu benden rapor istedi ve raporu kendisine sundum.
Bu konuda herkes haklılığımızı kabul ediyor. Soruşturma başlatılması ile ilgili talimat verildi. Konuyla ilgili Bakanlığa davet ettiler. Bizden bilgi, belge göndermemizi istediler. Bize ulaşan bilgi ve belgeleri gönderdik. Şöyle bir yol daha takip etmeye karar verdik: Okul müdürlerimizden başarı belgeleri ve ödülleri ile birlikte dilekçe vermelerini istedik. Bize ulaşan yaklaşık 15 klasör evrakı Milli Eğitim Bakanlığı'na teslim ettik. Öte yandan illerimizde defalarca eylem yaptık. Bundan sonra yapılması gereken bir şey varsa, onu da yaparız.” diye konuştu.
Mülakat sistemine kökten karşı olduklarını ancak bu konuda açılan davaların kazanılamadığını hatırlatan Koncuk, mülakat sisteminin MEB tarafından ısrarla uygulandığını kaydetti. Koncuk, “O halde, mülakatta mutlaka elektronik kayıt gerekmektedir. Bu konuyla ilgili Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve MEB bürokratları ile görüşmelerimiz oldu. Sayın Bakan, geç kalınmakla birlikte, konuyu değerlendireceklerin ifade etmiştir. Ben de, bu konuda geç kalınmadığını, bir talimatla, bunun mümkün olduğunu söyledim. Kamera sistemi mülakat komisyonu üzerindeki şaibeyi de ortadan kaldırabilir” dedi.
Genel Başkanın konuşmasının ardından toplantının istişare bölümüne geçildi. Katılımcılar öğleden sonra yapılan toplantıda görüş ve önerilerini dile getirdi.