Ankara’da gerçekleştirilen, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi 35'inci toplantısı tamamlandı
Ankara’da gerçekleştirilen, Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi 35'inci toplantısı tamamlandı.
Türkiye-AB müzakere sürecinde parlamentolar arası ve hükümetler arası komite yanında, sivil toplum kuruluşları arasında Türkiye-AB Karma İstişare Komitesinde kurumsal olarak görev yapan, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Konseyi sivil toplum kuruluşları, başta konfederasyonumuz Türkiye Kamu-Sen olmak üzere, TOBB, TESK, TZOB, TÜRK-İŞ, TİSK, HAK-İŞ, MEMUR-SEN’den oluşan Türkiye –AB Karma İstişare Komitesi 35. Toplantısında Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve Türkiye Kamu-Sen Genel Dış İlişkiler Sekreteri ve Türk Tarım Orman-Sen Genel Başkanı Ahmet Demirci’de Türkiye kanadı adına katıldı.
İki gün süren toplantıda, Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye-AB sivil toplum diyaloğu çerçevesinde göçmen krizi, Türk vatandaşlarının Avrupa’daki serbest vize uygulaması, Türkiye’deki ekonomik ve sosyal durum ile yatırım iklimi, Türkiye-AB arasındaki gümrük birliği konuları gözden geçirildi.
Toplantının sonunda hazırlanan ortak bildiride Türkiye –AB ilişkilerinin tarihi geçmişi ve önemine atıfta bulunularak bu ilişkilerin sürdürülmesinin her iki tarafa da bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada olumlu sonuçlar doğuracağı vurgulandı.
Ortak bildiride ayrıca, 15 Temmuz darbe girişimi kınanarak Avrupa Birliği’nin, Türkiye’deki demokrasinin korunması, hukukun üstünlüğü ve temel insan hakları konularında yürüttüğü mücadelelere Avrupa kanadının daha yakın destek ve dayanışma göstermesi gerektiği ifade edildi. 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan OHAL uygulamalarının, 1950 yılından bu yana Avrupa Konseyi üyesi olan ülkemizde konseyin kararlarına uygun olarak yürütülmesi ve ayrıca OHAL uygulamaları ile ortaya çıkan olumsuz tablonun da en kısa sürede sona erdirilmesi talep edildi.
Bildiride, AB müzakere süreci başlıklarının her birinin siyasi mülahazalardan uzak, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı, ayrımcılığın önlenmesi ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, dernek kurma ve toplantı özgürlüğü, kadın hakları, sendikal haklar dini ve kültürel gruplar dahil olmak üzere siyasi-medeni haklar ve tüketici haklarının da korunduğu ve geliştirildiği zeminlerde müzakerelerin kesintisiz olarak sürdürülmesi gerekliliği vurgulandı.
Kıbrıs konusunda Birleşmiş milletler çerçevesinde yürütülen müzakerelerin desteklenmesi gerektiği, buna bağlı olarak Türkiye’nin Ankara protokolüne uyması beklenirken, aynı zamanda AB Konseyinin KKTC için 22 Haziran 2007’de almış olduğu ekonomik kalkınmasına katkı yönündeki kararını da uygulamasının beklendiği de ifade edildi.
Mülteci krizinin sadece Türkiye’ye ait bir kriz olmadığının kaydedildiği ortak bildiride, mültecilerin problemlerinin çözülmesine yönelik Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin de bu problemin çözümüne katkı sunmak üzere Türkiye ile mali ve sosyal anlamda daha fazla işbirliği yapılmasının özellikle altı çizildi.
Bildiride serbest vize uygulamasına da değinilerek, AB’nin Türkiye’ye karşı çifte standart uygulamasından vazgeçmesi gerektiği ve bir an önce bu konuda mesafe alınması yönünde adım atılmasına vurgu yapıldı.
Gümrük Birliği çerçevesinde AB’nin Türkiye’nin en büyük ticari partneri olarak bu konuda 3. ülkelerle yapmış olduğu serbest ticaret anlaşmalarına Türkiye’yi de dahil etmesi noktasında adım atmasının beklendiğinin ifade edildiği bildiride, Gümrük birliği çerçevesinde yapılması gereken bazı yapısal düzenlemelerin de bir an önce hayata geçirilmesi gerekliliğinin altı çizildi.
Sonuç deklarasyonu dikkate alındığında Türkiye’nin sendikal haklar konusunda bugüne kadar yaşamış olduğu problemlerin 15 Temmuz itibari ile daha da ileri aşamaya taşındığı vurgusu öne çıkmıştır. Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi üyeleri sendikal hakların geliştirilmesi, ifade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, basın özgürlüğü, toplanma ve gösteri hakkı gibi konularda bir an önce AB standartlarının uygulanması hassasiyetlerini öne çıkarmış, AB-Türkiye ilişkilerinin daha da geliştirilerek her iki tarafın faydasına olabilecek bu birlikteliğin daha etkin ve daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulmasının altını çizmişlerdir.