Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, AB sürecinde İnsan Hakları Danışma Kurulu raporu çerçevesinde yaptığı konuşmasında ülkemizdeki ihanet odaklarının azınlık adı altında Türk kimliğini de bir azınlık statüsüne sokmaya çalıştığına dikkat çekerek, "Vatan toprağının bedeli kandır gerekirse dökülür" diye konuştu
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, AB sürecinde İnsan Hakları Danışma Kurulu raporu çerçevesinde yaptığı konuşmasında ülkemizdeki ihanet odaklarının azınlık adı altında Türk kimliğini de bir azınlık statüsüne sokmaya çalıştığına dikkat çekerek, "Vatan toprağının bedeli kandır gerekirse dökülür" diye konuştu.
Cumhuriyetin 81. kuruluş yıldönümü münasebetiyle Ulus Eski TBMM binası önünde toplanan Türkiye Kamu-Sen üyesi memurlar, ellerindeki Türk bayraklarıyla alanı doldurdular. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız ve Konfederasyona bağlı sendikaların Genel Başkanları ile Genel Merkez Yönetimi ve Ankara şubelerinin katılımıyla gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Akyıldız, son zamanlarda bir dayatma olarak Türkiye'nin önüne konulan raporların Türk kimliğini ortadan kaldırmaya yönelik olduğuna işaret etti.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan önce yedi düvele karşı verilen mücadelenin, yeniden verilmek durumunda olduğunu vurgulayan Akyıldız şöyle konuştu:
Yüce Türk Milletine seslenmek istiyorum!
Coşku ve heyecanla kutlamak istediğimiz ama buruk bir tebessümle kutlamaya çalıştığımız Cumhuriyetimizin 81. yılında şu soruları sormak elbette senin hakkın olacaktır.
Cumhuriyetimiz, 29 Ekim 1923'de;
-Hangi ekonomik yapı ile kurulmuştur?
-Hangi sosyal ve kültürel yapı ile kurulmuştur?
-Hangi mücadelelerin sonunda kurulmuştur? Ve,
-Ne bedel ödenerek kurulmuştur?
Bu soruların cevaplarını unutanlara hatırlatmak ve bu günleri buna göre değerlendirmek gerektiğini bilmek, hepimizin boynunun borcudur.
Bunları unutanlar, bu vebalin altında ezilmeye mahkum olacaktır.
Bizler; Türk Milletinin evladı olan bizler;
Yaşadıklarımızı ve yaşayacaklarımızı çok iyi tahlil ve tespit etmek zorundayız. Zira; Cumhuriyetimizin kuruluşundan önce yedi düvele karşı verilen mücadele, yeniden verilmek durumundadır.
Bugün, girmek istediğimiz Avrupa; Bizden,
-Kıbrıs'ı istemektedir
-Tarım ve hayvancılığımızı öldürmemizi istemektedir
-Toprağımızı para karşılığında satmamızı istemektedir
-Üretken kurumlarımızı tasfiye etmemizi istemektedir
-Ruhban Okulu'nu açmamızı emretmektedir
-Rum Patrikhanesi'nin Ekümenlik olarak tanınmasını istemektedir
-Misyoner Vakıf ve derneklerinin ülkemizde at koşturmasını istemektedir
-Milletimizi azınlık adı altında bölmek, parçalamak istemektedir
-30 bin insanımızın katilini yeniden yargılamamızı istemektedir
-Sözde Ermeni Soykırımını tanımamızı istemektedir
-Ordumuzu etkisiz hale getirmemizi istemektedir
-Askerliği kaldırmamızı istemektedir
-Devlet yönetimini değiştirmemizi, federasyonlar kurmamızı istemektedir
-Ama insanlarımızın Avrupa Birliği ülkelerinde serbest dolaşım hakkı engellenmektedir.
Bunların hepsini yapsak bile ülkemizi, devletimizi isterlerse ve en erken 2025 yılından sonra Avrupa Birliği'ne alacaklarını söylemektedirler.
Ülkemizdeki ihanet odakları ise hemen azınlık adı altında ne kadar kimlik bulabiliyorlarsa su yüzüne çıkarmakta, adeta Türk kimliğini de bir azınlık statüsüne sokmaya çalışmaktadırlar.
Demokrasi ve insan hakları suçlusu olan küresel güçler, bugün insan hakları ve demokrasi örtüsüne bürünerek dünya düzenini değiştirmek istemektedirler.
Bu anlamda ülkemize de 1920 ve 30'ların Kemalist devlet modelinden vazgeçmemiz emredilmekte ve yeni Sevr hükümleri dayatılmaktadır. Elbette içerideki tetikçiler ve çanakçılar da bunun zeminini oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Unutulmamalıdır ki!
Güçlü devlet;güçlü kurum, güçlü bürokrasi demektir.
Güçlü devlet; milli devlet demektir.
Bu bakımdan Mustafa Kemal Atatürk'ün daha meşrutiyetin ilk yıllarında yaptığı "...Şüphesiz Türkiye'yi Türklere teslim etmek gerek. Fakat satılmış Türklere değil!" tespit çok önemlidir.
Yine Mustafa Kemal Atatürk, 6 mart 1922'de TBMM'nde yaptığı konuşmada aynen şunları söylemektedir;
"Efendiler!
Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye, tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlana durmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi İstiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir".
Yüce Türk Milletinin Değerli Evlatları!
Cumhuriyetimizin öncesinde verilen mücadeledeki gücümüzün birliğimizden, bütünlüğümüzden kaynaklandığını biliyoruz. Sosyal ve kültürel değerlerimizden kaynaklandığını biliyoruz.
Bugün ihtiyacımız olan da bu değerleri yeniden coşku ile, heyecan ile diriltmek ve hayata geçirmektir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi "Cumhuriyetimiz öyle zannolunulduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için çok kan döktük. Her tarafa kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müessesatımızı müdafaa için lazım olanı yapmaya amadeyiz."
Bugün, aynı duygularla, aynı heyecanla ve aynı düşünce ile tekrar ediyoruz.
Vatan toprağının bedeli kandır. Gerekirse dökülür.
Yüce Türk Milleti!
Gün, birlik ve bütünlük günüdür.
Gün, dayanışma günüdür.
Gün, Türk milletinin meşalesini geleceğe taşıma günüdür.
Biz, Yüce Türk milletinin bir evladı olarak, bütün milletimizi duyarlı olmaya ve evlerinin balkonlarını, camlarını, işyerlerini, sokakları bayraklarla donatmaya, Cumhuriyet Bayramı'nı büyük bir coşku ile kutlamaya davet ediyoruz.