Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, 1987 ile 1995 yılları arasında Konut Edindirme Yardımından (KEY) yararlanmak üzere açılan hesaba kesintisiz olarak para yatıranların anaparasının 3 bin 366 YTL olduğunu belirterek, ''Siyasi irade yaptığımız hesaplamanın altında bir rakamla vatandaşlarımızın karşısına çıkarsa bunun adı hak gasbı olur'' dedi
Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, 1987 ile 1995 yılları arasında Konut Edindirme Yardımından (KEY) yararlanmak üzere açılan hesaba kesintisiz olarak para yatıranların anaparasının 3 bin 366 YTL olduğunu belirterek, ''Siyasi irade yaptığımız hesaplamanın altında bir rakamla vatandaşlarımızın karşısına çıkarsa bunun adı hak gasbı olur'' dedi.
Akyıldız, konfederasyon genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, tüm dünyada ve Türkiye'de uzun zamandır bir ekonomik kriz tehlikesinden söz edildiğini belirterek, özellikle 2006 ve 2007 yılı ekonomik göstergelerinde ortaya çıkan rakamların, durumun ciddiyetini ortaya koyduğunu belirtti.
Her krizde olduğu gibi bugün de en büyük zararı memurlar ve ücretli çalışanların gördüğünü söyleyen Akyıldız, '' Enflasyon hedeflemesinin ve ekonomide yapılan hesapların fiyaskoya dönüşmesi, son 3 yıldır tüm hedeflerden yüzde yüz oranında sapılmış olması bile siyasi iradenin umurunda değildir. Başka bir ülkede olsa bakanların istifa edeceği kadar vahim olan bu durum, siyasi irade nezdinde basit bir matematiksel hata gibi bile görülmemektedir'' dedi.
-''MAĞDURİYET GİDERİLSİN''-
Maaşların yanı sıra vatandaşların hak ve kazanımlarının da günden güne eridiğini vurgulayan Akyıldız, Konut Edindirme Fonunda toplanan paraların hak sahiplerine ödenmesi konusunda yaşanan gelişmelerin kendilerini endişeye düşürdüğünü söyledi.
Akyıldız, bu konuda yapılan düzenlemelerin, hesaba para yatıran işçi, memur ve emeklileri umutlandırdığını, ancak açıklamalara bir taraftan sevinirken diğer taraftan da hak sahiplerine ödenecek paranın miktarı konusunda endişeye düştüklerini dile getirdi.
Hesaplarda biriken paranın tutarının gerçekçi bir şekilde hesaplanamadığını kaydeden Akyıldız, şunları söyledi:
''KEY hesaplarının tasfiyesi yılan hikayesine dönüştürmüştür. Bu konuda araştırma geliştirme merkezimizin yaptığı çalışmada uzmanlarımız, fonda biriken paranın miktarını tespit etmişlerdir. Buna göre, bir çalışan için ilgili hesaba; 1987 yılında 66 bin, 1988'de 210 bin, 1989'da 390 bin, 1990'da 690 bin, 1991 ve 1995 yılları arasında her yıl için 960'ar bin TL olmak üzere toplam 6 YTL 156 YKr yatırılmıştır.
Bu rakam; üzerine yalnızca her yıl gerçekleşen enflasyon eklendiğinde, 2007 yılı sonu itibarı ile 3 bin 366 YTL 68 YKr'ye denk gelmektedir. Bu, ödemeleri tam olarak yapılmış bir çalışanın yalnızca anaparasıdır.
Bunun üzerine ayrıca nemalandırma oranlarının da eklenmesi gerekmektedir.
Bu nemalar da hesaba katıldığında bir hak sahibine ödenecek tutar, bu rakamın en az 2 katı olacaktır.
Siyasi irade, yaptığımız hesaplamanın altında bir rakamla vatandaşlarımızın karşısına çıkarsa, bunun adı hak gasbı olur.
Siyasi irade, daha fazla bekletmeden, vatandaşlarımızın bu yardımdan yararlanma sürelerine göre, gerçekçi bir hesaplamayla karşımıza çıkmak zorundadır.
Seçim rüzgarlarının esmeye başladığı şu günlerde yeniden gündeme getirilmiş olan bu konunun, seçim yatırımlarına kurban edilmesine, bir lütufmuş gibi topluma sunulmasına ve yanlış hesaplarla kapatılmaya çalışılmasına Türkiye Kamu-Sen olarak karşı çıkacağımızı ve bu konuyu yargıya intikal ettireceğimizi açıkça bildiriyoruz.''
Ekonomideki sıkıntıya da dikkat çeken Genel Başkan Akyıldız, "gemi su almaktır. Bu gemi batmadan, siyasi irade; bir an önce hayallerle yaşamayı bırakıp, gerçeklere dönmek zorundadır." dedi. Akyıldız konuşmasına söyle devam etti:
"Bugün tüm dünyada ve ülkemizde bir ekonomik kriz tehlikesinden söz edilmektedir.
Özellikle 2006 ve 2007 yılı ekonomik göstergelerinde ortaya çıkan rakamlar, durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır.
Yıllardır Türkiye Kamu-Sen'in uyarılarına, "önlem alınmazsa kriz kaçınılmaz olur" demesine rağmen, ekonominin yolunda olduğunu iddia eden ekonomistler, bugünkü durumu Amerikan Mortgage piyasasındaki sıkıntıya bağlamaya çalışmaktadır.
Ülkemizdeki durum, yalnızca ABD'de ortaya çıkan ekonomik olumsuzluğun yansıması değildir.
Bir çok ülke talep daralması, petrol, enerji ve gıda fiyatlarının yükselmesinin piyasalardaki olumsuz etkisi ile mücadele etmektedir.
Tüm dünyada görülen bu olumsuzluklar bir günde ortaya çıkmamıştır.
Ülkemizi de derinden sarsan ve yıkıcı etkileri önümüzdeki dönemde daha çok hissedilecek olan bu durumun belirtileri yıllar önce görülmeye başlamıştır.
Türkiye Kamu-Sen, uzun zaman önce ülkemiz ekonomisinde yolunda gitmeyen şeyler olduğunu belirtmiştir.
Görülen kısmi iyileşmenin dünya ekonomisindeki olağanüstü genişlemeden kaynaklandığını, bu fırsatın iyi değerlendirilmesi gerektiğini, ülkemizde yaratılan kaynağın yurt dışına kaçmadan, tüm vatandaşlarımıza adil bir şekilde dağıtılmak zorunda olduğunu söylemiştir.
Yeni yatırımlarla hem kamuda hem de özel sektörde istihdamın ve ücretlerin artırılmasını ısrarla önermiştir.
Aksi taktirde dünyada yaşanan ekonomik büyüme sürecinin bir gün sona ereceğini ve trendin tersine dönmesi durumunda bundan en büyük zararı ülkemizin göreceğini belirtmiştir.
Bugün ne yazık ki, söylediklerimiz tek tek gerçekleşmeye başlamış, dünyadaki genişleme süreci sona ermiştir.
Ancak ne acıdır ki, bundan önce uyarılarımızı dinlememekte ısrar eden hükümet, şu anda da yaptığı yanlıştan dönmek için herhangi bir girişimde bulunmamaktadır.
Her krizde olduğu gibi, bugün gelinen süreçte de en büyük zararı memurlarımız ve ücretli çalışanlarımız görmektedir.
Yıllardır enflasyon hedeflemesi gibi bir yutturmacanın kıskacı altındaki memurlarımız, gerçeklere gözlerini kapayan siyasi iradenin pençesi altında ezilmektedir.
Enflasyon hedeflemesinin ve ekonomide yapılan hesapların fiyaskoya dönüşmesi, son 3 yıldır tüm hedeflerden yüzde yüz oranında sapılmış olması bile siyasi iradenin umurunda değildir.
Başka bir ülkede olsa, bakanların istifa edeceği kadar vahim olan bu durum, siyasi irade nezdinde basit bir matematiksel hata gibi bile görülmemektedir.
Oysa yapılan bu hata 3 milyon kamu çalışanını, 6 milyon asgari ücretliyi, 8 milyon dolayındaki emeklimizi ve bunların aileleri ile birlikte yaklaşık 35 milyon vatandaşımızı açlığa mahkum etmiştir.
Hedeflenen enflasyon gibi ne olduğu belli olmayan, dünya ve ülkemiz gerçekleriyle bağdaşmayan bir yanlışın kurbanı olan kamu çalışanları, her yıl eriyen maaşlarıyla adeta bir yaşam mücadelesinin içine sürüklenmiştir.
Öyle ki, gıda ürünlerinde görülen fiyat artışları, hedefinden sapan enflasyon ortalamalarını bile kat be kat geride bırakmıştır.
Yüzde 4 olan enflasyon hedefi, yıllık yüzde 9,6 olarak gerçekleşmiş ama gıda ürünlerindeki ortalama fiyat artışı yüzde 16'yı aşmıştır.
IMF ile yapılan stand by anlaması çerçevesinde maaşlar, yalnızca enflasyon kadar artırılmış ama gerçekler karşısında, memurlarımızın daha fazla dayanacak gücü kalmamıştır.
Bütün bunların yanında en acı olansa, siyasi iradenin tüm makro hedeflerini; gerçekleşmesi muhtemel yüksek enflasyona uyarlarken, memurlarımızı, asgari ücretlilerimizi, işçi ve emeklilerimizi yine unutmuş olmasıdır.
Bir iktidarın vatandaşlarından bu denli kopuk olması, onları düşürdüğü sıkıntılarıyla baş başa bırakması kabul edilir gibi değildir.
2008 yılının ilk altı ayı için memur maaşlarına yapılan yüzde 2'lik zam, henüz şubat ayı bitmeden enflasyona yenik düşmüşken, siyasi iradenin bu konuda tepkisiz kalışı düşündürücüdür.
Gemi su almaktadır.
Bu gemi batmadan, siyasi irade; bir an önce hayallerle yaşamayı bırakıp, gerçeklere dönmek zorundadır.
Bunun önceliği ise daha önce belirttiğimiz gibi memurlarımıza %6 enflasyon farkının ocak 2008'den başlayarak ödenmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesidir."