3,5 yıllık iktidarı süresince, seçim öncesi verdiği vaatlerin hiçbirini yerine getiremeyen AKP iktidarı başta emekliler olmak üzere memur, işçi, çiftçi ve küçük esnafı perişan etmiş, halkı bir önceki hükümeti arar hale getirmiştir
3,5 yıllık iktidarı süresince, seçim öncesi verdiği vaatlerin hiçbirini yerine getiremeyen AKP iktidarı başta emekliler olmak üzere memur, işçi, çiftçi ve küçük esnafı perişan etmiş, halkı bir önceki hükümeti arar hale getirmiştir.
Hükümetle yetkili sendikalar arasında 2004 yılı Ağustos ayında yapılan toplu görüşmelerde mutabakata varılan konulardan birisi de "memur disiplin affı" idi. Bu aftan "yüz kızartıcı suçlar dışında" çeşitli sebeplerden dolayı ceza almış olan memurlar yararlanacak ve aldıkları cezalar bütün hüküm ve sonuçları ile ortadan kalkacaktı. Hükümet toplu görüşmelerde sendikalarla mutabakat sağladığı ve altına imza koyduğu başta ücret artışları olmak üzere çalışanların lehine olan pek çok konuda sözünün ve imzasının arkasında durmamıştır. Ama kamuoyuna yapılan açıklamalarına güvenen kamu çalışanları en azından hükümetin bu sözünü yerine getireceğine inanmaktaydı.
Memur Disiplin Affı Yasa Tasarısı'nın bu hafta içinde mecliste görüşüleceğini kamuoyuna açıklayan hükümet, bu sözünde de durmayarak yasa tasarısını rafa kaldırmıştır.
Disiplin affının çıkarılmama gerekçesi ise; hükümetin suçüstü yakalanmasına neden olmuştur. "Eğer disiplin affı meclisten çıkarsa, hükümetimiz döneminde görevden alınan 1900 civarında üst düzey bürokratın görev yerlerine geri dönmelerinin yolu açılır" denilerek, iktidarları döneminde bürokrasideki kıyımlarını ve kadrolaşmalarını itiraf etmişlerdir.
Bilindiği gibi; Sayın Başbakan göreve geldiklerinde "Bizim hızımıza ayak uyduramayan bürokratlarla çalışmamız mümkün değildir, hızımıza ayak uydurabilenler ve görevini layıkıyla yapanlar endişe etmesinler" şeklinde açıklamalarda bulunmuştu. 3,5 yıllık iktidarları süresince daha evvel üçlü kararname ile göreve gelen üst düzey devlet yöneticilerinin % 95'i görevlerinden alınmıştır. Alınamayanlar ise; hükümetin doğrudan atama yapamadığı Danıştay, Sayıştay, YÖK ve Anayasa Mahkemesi gibi kurum ve kuruluşlardır.
Soruyoruz: Yıllardır devletimizin en üst kademelerinde görev yapan deneyimli, liyakat sahibi yöneticilerin tamamı hükümetin hızına ayak uyduramamış mıdır? Bunun cevabı; elbette hayır'dır. Bütün üst düzey yöneticilerini görevden almanın tek gayesi siyasi kadrolaşmadır. Bunu da iktidar en acımasız bir şekilde yaparak hem liyakat sahibi devlet yöneticilerini kamudan uzaklaştırmış, hem de sadece siyasi görüşüne bakılarak yapılan amalarla devlet hizmeti verimsiz hale getirilmiştir. Bugün devlet kadrolarının önemli bir bölümü vekaleten atanan yeteneksiz parti bürokratları tarafından işgal edilmiştir.
Hükümet bununla da yetinmeyerek bütün kamu kurumlarının İl ve İlçe Müdürlüklerinde, Müdür ve Müdür Yardımcılarına kadar on binlerce devlet memurunu görevden almıştır. Sadece bu iktidar döneminde Danıştay'da görülen ve memurların görevden alınmaları ile ilgili dava sayısının 32 bine ulaşması da (Danıştay'a gelen davaların % 45'i) hükümetin siyasi kadrolaşmasının acı bir göstergesidir. Personel yetersizliği nedeniyle, iş yükü ağır olan ve davaları uzunca bir zaman sonra sonuçlandırabilen idare mahkemeleri ve Danıştay, hükümetin haksız görevden almaları nedeniyle zaman kaybına uğramaktadır. Danıştay içtihatlarını ve aleyhinde verilen kararları görmezden gelen hükümet, hukuka saygı göstermemekte ve mahkemeleri de gereksiz yere meşgul etmektedir. Bunun yanında yargı kararıyla görevine dönme hakkı kazanan kamu çalışanlarını, görevine iade etmeyen veya iade ettikten sonra zaman geçirmeden tekrar görevden alan hükümetin hukuk tanımaz bir tutum içine girdiği görülmüştür. Bakanların dokunulmazlığı nedeniyle ülkemizin en büyük Bakanlığı olan Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarı açılan davaları kazanan memurları görevine getirmediği için mahkum olmuştur. Yine Sağlık Bakanlığı müsteşarı da aynı suçtan dolayı yargılanmaktadır. Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir müsteşarın mahkum olması bu iktidar döneminde gerçekleşmiştir. Buda sürgün ve kıyımların hangi noktaya geldiğinin acı bir göstergesidir.
Başta okullar olmak üzere, hastanelerde, Tarım İl Müdürlüklerinde, Meteoroloji Müdürlüklerinde ve diğer kurumların İl ve İlçe örgütlerinde çalışan binlerce müdür ve müdür yardımcısı, sahte ihbarlar ve imzasız mektuplara dayanılarak düzenlenen, sahte raporlarla görevden el çektirilmiş veya açığa alınmışlardır. Mevzuattan kaynaklanan kısıtlamalar nedeniyle dava açamayan, açtığı davayı idarenin takdir yetkisine dayalı olarak kaybeden çalışanlar, adil olmayan uygulamalar karşısında çaresiz kalarak, yargı yoluna başvurmaktan da, hükümetin kin politikası nedeniyle imtina etmektedir. Çünkü mahkeme kararı ile hukuksuz işlemler iptal edilse dahi, memurlar sırf yasal hakkını kullandığı için idarenin ağır yaptırımlarına maruz bırakılmaktadır.
Türkiye Kamu-Sen AR-GE Merkezinin yaptığı araştırmalara göre: AKP iktidarı döneminde görevden alınan ve sürgüne gönderilen memur sayısı yüz binin üzerindedir. Bu sayı kamuda bir rekordur. Bu insanlık dışı rekorda bugünkü iktidarın marifetidir.
Kamu çalışanlarına hiçbir iktidarın bu denli kıyım ve sürgün yaptığı bugüne kadar görülmemiştir. Türkiye Kamu-Sen olarak bu utanç tablosuna sebep olan hükümetin peşini bırakmayacağımızı bir kere daha kamuoyuna saygı ile duyururuz.