Türkiye Kamu-Sen Genişletilmiş Şube Başkanları İstişare Toplantısı, Kızılcahamam'da başladı
Türkiye Kamu-Sen Genişletilmiş Şube Başkanları İstişare Toplantısı, Kızılcahamam'da başladı.Birinci gün, sendikalar kendi aralarında istişare toplantısı yaparak, strateji ve görüşlerini belirlediler. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, Genişletilmiş Şube Başkanları Toplantısının açılış konuşmasında konfederasyonumuzun yine en çok üyeye sahip olarak toplu görüşme heyetinin başındaki yerini alacağını belirtti. "Toplu görüşmelerde verilen sözler yerine getirilmediği, enflasyn farkının derhal ocak 2008'den itibaren yansıtılmadığı taktirde karşılarında bambaşka bir Türkiye Kamu-Sen bulacaklardır" dedi. Bircan Akyıldız, şöyle devam etti:
Ülkemizin dört bir yanında vatandaşlarımıza en iyi hizmeti sunmak için mücadele veren,
Vatan ve millet sevgisini yüreğinde hisseden,
"Benim ilkem, önce ülkem" diyebilme ayrıcalığına ulaşmış,
Her türlü tehdide karşı dimdik, onurluca durabilmeyi başarmış,
Siyasi rüzgarları arkasına alanların vaatlerine aldırmadan,
İnandığı yolda dosdoğru yürürken, bütün maddi çıkarları elinin tersiyle iten,
Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır diyebilen;
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere,
Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere,
Tükürün ehl-i salibin o hayasız yüzüne,
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!
Dizelerinde olduğu gibi,
Alçakların, kahpelerin, döneklerin yüzüne tükürmeye yemin etmiş değerli arkadaşlarım;
Hepinizi sevgi, saygı ve muhabbetle kucaklıyorum.
Hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Değerli arkadaşlarım,
Çok önemli, tarihi günler yaşıyoruz.
Ekonomik, siyasi ve toplumsal büyük bir dönüşüm sürecinin içindeyiz.
Her dönüşümün kendine has riskleri ve avantajları vardır.
Ne yazık ki, bugünlerde ülke olarak önümüzdeki riskler, avantajlarımızdan çok daha fazladır.
Ama bir gerçek var ki; ülkemizin karşı karşıya olduğu en büyük risk, siyasetin, siyasi iradenin bizzat kendisidir.
Yıllardır yapılan uyarılara kulak tıkayan, kendisi gibi düşünmeyen herkesi ötekileştiren bu anlayış, ülkemizi uçurumun kenarına getirmiştir.
Yapılan ekonomik uygulamalar, ekonomideki hastalığın teşhisi ve tedavisi şeklinde değil, ekonomik sistemin halka karşı, IMF ve küresel sermayenin yanında bir yapıya dönüştürülmesi şeklinde olmuştur.
Son altı yılda alınan borçlar, seksen yılda alınan borç toplamını ikiye katlamış, üstüne ülkemizin bütün önemli ve kar eden kamu iktisadi teşekkülleri yabancılara satılmıştır.
"Enflasyon düşüyor" denmiş ama faizler yükseltilmiş; küresel sermaye dünyanın en yüksek reel faizine üşüşmüştür.
Bu da yetmezmiş gibi, topraklarımız, arazilerimiz, ormanlarımız, limanlarımız bir bir elimizden çıkmaktadır.
Devlet içinde bu politikalara uymayanlar dışlanmakta, görevlerinden uzaklaştırılmaktadır.
En alttan en üste kadar, bütün kademelerde büyük bir kadrolaşma yaşanmakta, esen siyasi rüzgarları arkasına alanlar, bu kadrolaşmadan nasiplenmeye çalışmaktadır.
Altı yıldan beri ülkemiz batan geminin malları misali talan edilmektedir.
Bu gerçekleri en başından beri dile getiren, çarpık uygulamalara direnen ve "dur" diyen bir tek Türkiye Kamu-Sen vardır.
Bütün baskılara, sürgünlere, engellemelere rağmen siz değerli sendika yöneticileri ve bizlere üye olan 380 bin inanmış yürek olduğu sürece de direnmeye devam edecektir.
Bu yolda Türkiye Kamu-Sen, zapt edilemeyen son kale, çökertilemeyen son cephe, milletimizin çelik iradesinin son neferidir.
Bu nedenle bütün güçleriyle, bütün silahlarıyla üstümüze gelmektedirler.
Bu nedenle bizi çökertmeye çalışmaktadırlar.
Ama bilmiyorlar ki; Türkiye Kamu-Sen'li başını eğmez.
Bitti dendiği yerde yeniden başlar.
İşte bu yüzden en büyüktür.
İşte bu yüzden yıkamazlar, geçemezler!
Türkiye Kamu-Sen üyelerini tehditle, sürgünle yıldırmaya da çalışsalar,
Terfi ile tayinle kandırmaya da çalışsalar başaramazlar.
Başaramıyorlar. Başaramayacaklar!
Çünkü Türkiye Kamu-Sen'in birlikteliği menfaate dayanmaz.
Çıkar ilişkilerine bağlı değildir.
Çünkü Türkiye Kamu-Sen'li, esen rüzgara göre yön değiştiren rüzgar gülü değildir.
Çünkü Türkiye Kamu-Sen'li kimseden sözünü esirgemez.
İnandığı yolda tek başına yürür.
Çelik gibidir.
Kırılır belki ama asla eğilmez!
Değerli arkadaşlarım;
Tüm kamu çalışanlarını yakından ilgilendiren ve bu yıl yedincisi gerçekleştirilecek olan toplu sözleşme süreci 15 Ağustos 2008 Cuma günü başlayacaktır.
Türkiye Kamu-Sen, yine en büyük konfederasyon olarak, toplu görüşme heyetinin başında yerini alacaktır.
Türkiye'nin ekonomik gereklerinin ve memurumuzun içinde bulunduğu durumun farkında olan Konfederasyonumuz, bu bilinç içinde toplu sözleşme hazırlıklarını sürdürmektedir.
Öncelikli olarak belirtmek isterim ki; Türkiye Kamu-Sen, sergilediği sorumlu sendikacılık anlayışı gereği, yalnızca ücret sendikacılığı yapmamaktadır.
Kamu görevlileri olarak, ülkemizin içinde bulunduğu, ülkemiz insanının ve vatanımızın geleceğini yakından ilgilendiren gelişmelere duyarsız kalmamız düşünülemez.
Bu noktada özellikle ülkemiz içindeki gerginliğin bir an önce son bulması gerektiği inancı ile herkesi aklıselim davranmaya davet ediyoruz.
Bu konuda üzerimize düşen her türlü görevi, Türkiye Kamu-Sen olarak üstlenmeye hazır olduğumuzu buradan bildiriyoruz.
Değerli arkadaşlar,
2006 yılından beri ülkemiz ekonomisinde görülen gelişmeler oldukça endişe vericidir.
Özellikle enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle ülkemiz büyük bir ekonomik krizin eşiğine gelmiştir.
Son üç yıldır hedeflenen enflasyon rakamları aşılmakta, işsizlik artmakta, piyasalarda durgunluk yaşanmaktadır.
Ortaya çıkan cari açık, özelleştirme gelirlerine, yüksek reel faizin çektiği sıcak paraya ve yüksek borçlanmaya dayalı olarak finanse edilmektedir.
Önümüzdeki dönemde daha da zorlaşacak ekonomik şartlar altında, cari açığın finansmanının imkansız hale gelmesi ve ülkemizin büyük bir ekonomik krize girmesi ihtimali yüksektir.
Ülkemizi borçlandırırken, ülkemizin kaynaklarını alacaklılara yıllık %20 faizle veren yetkililer; konu memur maaşlarına geldiğinde yıllık enflasyon hedeflerine göre hareket etmektedir.
Gerçekleşen enflasyon rakamlarının, memur maaşlarına yapılan artış oranlarını geçmesi nedeniyle, memur maaşları reel anlamda değer kaybetmekte, memurlarımız ekonomideki olumsuzluktan en fazla etkilenen kesim olmaktadır.
Öyle ki, son bir yıllık dönemde limon %160, mercimek %106, ayçiçek yağı %88, pirinç %62, bal %56, kuru fasulye %53 ve ekmek %75 zamlanmış, mutfakta adeta yangın çıkmıştır.
Bu nedenle ortaya çıkan enflasyon farkının derhal, Ocak 2008'den itibaren maaşlara yansıtılması zorunludur.
Bu konuda talebimiz nettir.
Toplu görüşmelerde de olmazsa olmaz şartlarımızın başında memur maaşlarına gerçekleşen enflasyon ve refah payı ile orantılı bir artış yapılması konusu gelecektir.
Siyasi irade memurlarımızı ezmiş, reel olarak kayba uğratmıştır.
Zorunlu tüketim harcamalarındaki artışın memur maaşlarını geçmesi ile yılın ilk beş aylık döneminde 344 bin memurun daha maaşı açlık sınırının altına düşmüştür.
Yaptığımız araştırmaya göre 2007 yılının Aralık ayında 895 YTL olan açlık sınırının altında maaş alan 693 bin memur bulunmaktaydı.
2008 yılının ilk beş ayında açlık sınırı %9,2 artmış ve 977 YTL'ye ulaşmıştır.
Açlık sınırındaki artış, memur maaşlarının %5 ile %7 arasında erimesine neden olmuştur.
Maliye Bakanlığı'ndan sızan bazı haberler, memurlara verilecek olan enflasyon farkının en fazla %2 seviyesinde olacağı yolundadır.
Ama memurun enflasyon farkı %6 olmuştur.
Bu oranın altında bir fark verilmesi, hak gaspı olacaktır.
Bunun vebali de siyasi iradeye aittir.
2007 yılının Aralık ayında memurların %28,4'ü açlık sınırının altında maaş alırken, bu oran 2008 yılının Mayıs ayında %42,5'e çıkmıştır.
Buna rağmen bizler, yetkililerden kabul edilemez bir ücret değil, insanca bir yaşama yetecek kadar ücret istiyoruz.
Ama bu iktidar, milletimizin kaynaklarını belli çevrelere aktarma görevini üstlendiği için, gerçeklere gözlerini kapamaktadır.
Enflasyon hedefleri yap boz tahtasına dönmüşken, küresel sermayenin talepleri doğrultusunda faizler sürekli artarken, memurlarımıza enflasyon farkı verilmesi konusunun sürüncemede bırakılması, çalışanlarımızın açlığa mahkum edilmesi kabul edilemez.
Muhterem hazirun;
Son 6 yıldır memurumuzun da fedakarlığıyla, kesintisiz büyüyen bir ekonomiye ulaşılmış, yetkililerin iddialarına göre kişi başına düşen milli gelir 9500 dolara yaklaşmıştır.
Ancak memur ailesinde kişi başına düşen milli gelir, 2150 dolarda kalmıştır.
Kamu görevlileri, 6 yıldır ekonomideki büyümeden hak ettiği payı alamamaktadır.
Yazılı ve görsel basının umut dağıtan yayınları, toplumsal gerçekleri örtbas etmeye yetmemektedir.
Son yıllarda adi suçlarda görülen artışın temelinde ekonomik sorunların yattığı gerçeğinden yola çıkılarak, bir an önce yalnız memurların değil, emekliler, işsizler, dul ve yetimler gibi toplumun tüm kesimlerinin ekonomik durumları ve maaşları yeniden düzenlenmelidir.
Bütün bu gerçekler ışığında, bu yıl yedinci defa oturacağımız toplu pazarlık masasında, hükümetin muhtemelen önümüze sunacağı "kaynak yok" mazeretinin konfederasyonumuz nezdinde kabul edilmeyeceğini şimdiden bildiriyoruz.
Aldığı borçlar için yıllık %20 faiz ödeyen yetkililerin, kamu çalışanlarının ekonomik sorunlarını çözecek oranda bir artış yapma zorunluluğu bulunmaktadır.
Türkiye Kamu-Sen olarak bizler, yaşamakta olduğumuz ekonomik büyümeden ve artan milli gelirden bir çalışan olarak hak ettiğimiz payı istiyoruz.
Aynı zamanda ülkemizin imza altına aldığı sözleşmeler gereği, memurlara toplu sözleşme ve grev hakkının tanınması için yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması da bir zorunluluk haline gelmiştir.
Sayın Başbakan 2004 yılı toplu görüşmelerinde memurlara toplu sözleşme ve grev hakkını düzenleyen yasanın çıkarılacağı sözünü vermiştir.
Üzerinden dört yıl geçmesine rağmen, bu söz unutulmuştur.
Yetkilileri verdiği sözün arkasında durmaya davet ediyoruz.
Değerli arkadaşlar;
Bundan önce yapılan altı toplu görüşmede, siyasi irade toplu görüşmeleri provake etmiştir.
Hükümetin toplu görüşmelerin ciddiyetine gölge düşürme çabaları nedeniyle, arzu edilen sonuç sağlanamamış, kamu görevlilerinin sorunları tam anlamıyla çözülememiştir.
Mutabakatsızlık üzerine başvurduğumuz Uzlaştırma Kurulu da hükümetin katı ve tek taraflı tutumu nedeniyle etkinliğini yitirmektedir.
Yapılan 6 toplu görüşmenin 5'inde Uzlaştırma Kurulu'nun görüşüne başvurduk.
Ancak kamu işveren tarafı ve hükümet, kurulun hiçbir kararını uygulamadı.
Türkiye Kamu-Sen, yapılan haksızlıklara asla izin vermeyecektir.
Yaptıkları her yanlışta bizleri karşılarında bulacaklar.
Asla yılmayacağız. Asla bıkmayacağız.
Memurun hakkını yiyenlere, bunun hesabını sormak boynumuzun borcu olsun.
Kıymetli arkadaşlar;
Geçtiğimiz yıl, toplu pazarlıklar esnasında, Devlet Bakanları Mehmet Ali Şahin ve Murat Başesgioğlu'nun birlikte önerdiği ve taban aylığına 30 YTL ek zam getiren önerisi, Uzlaştırma Kurulu sürecinde yok sayılmıştır.
Kamu İşveren Kurulu'nun Uzlaştırma Kurulu'na sunduğu resmi yazıda, üzerinde anlaşmaya varıldığı belirtilen "sendika ödeneği"nin "toplu görüşme primi" olarak yeniden adlandırılması ve 10 YTL'ye çıkarılması konusu ise üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen hala hayata geçirilmemiştir.
Bu örneklerden de anlaşıldığı gibi yetkililer, toplu pazarlık masasının etkisini azaltabilmek amacıyla her türlü siyasi manevrayı yapmaktadır.
4688 sayılı Kanunun 28. maddesi, kamu görevlilerinin her türlü sosyal ve özlük haklarının toplu görüşme sonucunda kararlaştırılması gerektiğini belirtmektedir.
Ancak hükümet, toplu görüşme süreci dışında uygulamalar yaparak, kamudaki dengeyi ve düzeni bozmakta, kamu görevlileri ile ilgili düzenlemeleri toplu görüşme süreci dışına taşıyarak toplu görüşme masasını sulandırmak istemektedir.
Bu nedenle kamudaki ücret adaletsizliği en üst düzeye çıkmıştır.
Bugüne kadar hiçbir hükümet, kamudaki sisteme bu denli müdahale etmemiş, dengeyi bu denli bozmamıştır.
Bunların sayesinde kamuda ücretler, içinden çıkılamaz bir hal almıştır.
İktidar, kamuda taşeronlaşmanın önünü açmakta, yemek, temizlik, güvenlik gibi hizmetleri özelleştirmektedir.
Devletin içinde özel sektör işçisi, 4-a, 4-b, 4-c statüsünde, geçici, kısmi süreli gibi bir çok şekilde çalışan bulunmaktadır.
Bu durum da işleri iyice karmaşık hale getirmekte, sorunları büyütmektedir.
Geldikleri günden beri sorun üreten siyasi irade, çözüm yolunu da belediyeler eliyle makarna dağıtmakta bulmuştur.
Belediyeler kendi çalışanlarına maaş veremezken, çalışanlarını açlığa mahkum ederken, koltuklarını koruyabilmek uğruna bu kaynakları yakın çevresine dağıtmaktadırlar.
Bugüne kadar konfederasyonumuzun bütün iyi niyetli çabalarına karşı yetkililerin sergilediği kayıtsız tutum, süreci gergin ve kısır bir ortama doğru sürüklemiştir.
Üyelerimize yapılan baskılar ve yıldırma girişimleri de bardağı taşıran son damla olmuştur.
Kamu görevlileri arasında yandaş memur oluşturularak, kamu hizmetlerinin bu yandaş kadro ile gördürülmesi amacıyla kurulan sarı sendika etkili olamayınca, sendikacılığı da bizzat siyasi irade yapmaya başlamıştır.
Ülkemizin her köşesinde üyelerimiz, tehditle korkutulmaya çalışılmakta, terfi ve tayin vaatleriyle akılları çelinmek istenmektedir.
Kendilerine yakın gördükleri sendikayı güçlendirerek, özelleştirmeleri daha kolay yapmak, personel reformu aldatmacasıyla kamuda iş güvencesini yok etmek, kamu hizmetlerini taşeronlaştırmak istemektedirler.
Ancak onurlu Türk memurunun tek adresi olan Türkiye Kamu-Sen'e duyulan güven ve gösterilen ilgi, siyasilerin bütün çabalarının boşa çıkmasını sağlamıştır.
Türkiye Kamu-Sen, bu yıl da üye sayısını artırmış, sizlerin sayesinde yine en büyük konfederasyon olmayı başarmıştır.
Değerli arkadaşlar;
Bir atımlık kurşunları kalmıştı onu da bu yıl kullandılar.
Bundan daha fazlasını yapamayacaklar.
Siz çok değerli şube başkanlarımızın gayretleriyle, siyasi irade artık sendikacılıkta da duvara toslamıştır.
Türk memurunun baskılardan yılmayacağını, Türkiye Kamu-Sen ruhuna sahip olanların kuru gürültüye pabuç bırakmayacağını artık anlamaları gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar,
Türkiye Kamu-Sen olarak bizler de bundan böyle sizlerden gelecek destekle ve burada alacağımız kararlar sonucuna göre, savunma yapmaktan vazgeçeceğiz.
Yetkililer gerginlikleri giderici, gerçekçi, uzlaşmacı ve iyi niyetli yaklaşımımıza aynı sağduyu ile karşılık vermediği taktirde, politikalarımızı gözden geçireceğiz.
Toplumsal gerginliklerin sebebi, ekonomik yükün ve gelirin paylaşımında adaletin sağlanamamasıdır.
Siyasi iktidarın en önemli görevi ise bu adaleti sağlamaktır.
Kamu görevlilerinin umutlarını boşa çıkaran, örgütlenme özgürlüğünün önünü tıkayan ve örgütlenme bilincine darbe vuran girişimler içindeki yetkililer, toplu görüşme stratejilerini değiştirmediği,
Geçmiş dönemde imza altına alınan konuları hayata geçirmediği,
Geçen yıl kabul ettiği toplu görüşme priminin 10 YTL'ye çıkarılması konusunda bir çalışma yapmadığı ve
Derhal Ocak 2008'den başlamak suretiyle kamu görevlilerine enflasyon farkı ödemeyi kabul etmediği taktirde,
Türkiye Kamu-Sen hiç kimsenin ummadığı bir şekilde karşılarına çıkacaktır.
Çözümsüzlüğün ve gerginliğin müsebbibi asla konfederasyonumuz değildir.
Bu durumun sebebi sözünde durmayan, imzasına sahip çıkmayan, kamu görevlilerinin sorunlarını görmezden gelen yetkililerdir.
Bu nedenle siyasi iktidarı son kez, ülkenin gerçekleri, toplumun ihtiyaçları ve beklentileri doğrultusunda adil olmaya davet ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Ülkemizin içinde bulunduğu kritik durum ortadadır.
Siyasi irade, ülkemizde bir kaos ortamı yaratmıştır.
Dünyada çok önemli gelişmeler olurken, ekonomide çok önemli gelişmeler yaşanırken, haritalar yeniden şe-enirken bizler anlamsız tartışmaların içine çekilerek etkisizleştiriliyoruz.
Enflasyon yeniden çift haneli rakamlara yükselmişken, memur, işçi, emekli, asgari ücretli, dul ve yetim açlıkla pençeleşirken, işsizlik, yoksulluk ve suçlarda patlama yaşanırken, bizler yapay gündemlerin peşinde koşturuluyoruz.
Özelleştirmeler, yandaşlara dağıtılan ihaleler, vatandaşlara hakaret eden siyasiler, yolsuzluklar, vurgunlar, yağmalanan hazine arazileri almış başını giderken, bizler bir siyasi partinin kapatma davasına takılıyoruz.
Vatandaşlarımızı enflasyona ezdiren siz değil misiniz?
Memuru, emekliyi, dulu, yetimi açlığa mahkum eden siz değil misiniz?
Kamuyu hallaç pamuğu gibi dağıtan siz değil misiniz?
Çeşitli istihdam şe-eriyle, 4-a, 4-b, 4-c, hatta neredeyse "yumuşak g" ile memurun hakkını gasp etmeye, iş güvencesini yok etmeye çalışan siz değil misiniz?
Sosyal güvenliğimizi kaosa sürükleyecek uygulamalara imza atan siz değil misiniz?
Milletimizi bizden ve bizden olmayan diye birbirine düşüren siz değil misiniz?
Yolsuzluğu, vurgunu, talanı, adam kayırmayı, kadrolaşmayı suç olmaktan, ayıp olmaktan çıkarıp, açıkça yapanları destekleyen siz değil misiniz?
Söz verip de tutmayan, imzasına sahip çıkmayan, "Brüksel bizim Kabe'mizdir" diyen siz değil misiniz?
ABD ile gizli anlaşmalar yapan siz değil misiniz?
Bu ülkeyi mağdur eden siz değil misiniz?
Siz kimi kandırıyorsunuz?
Arkadaşlarım,
Her çıkışın bir inişi, her yolun bir sonu vardır.
Mevki, makam ve gücünü, hakka dayanmadan, adaletten uzaklaşarak, taraf tutarak, ötekileştirerek, zulmederek kullananların da o mevkilerden inecekleri, millete hesap verecekleri bir gün mutlaka olacaktır.
Bizlere düşen biraz daha sabır göstermektir.
Bizler birlik ve beraberlik içinde olduğumuz sürece, bizi yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.
Bizim bir görevimiz, bir idealimiz var.
Türkiye Kamu-Sen'i diğer oluşumlardan ayıran en önemli özellik, sahip olduğu felsefe ve yüklendiği tarihi misyondur.
Bu görev, her ne şart altında olursa olsun haksızlığa karşı durmak, memurumuzun hakkını, devletimizin kaynaklarını kimseye yedirmemektir.
Bizler bu düsturla yola çıktık.
Bizi bu yolumuzdan döndürmek isteyenler olacaktır.
İçimizde gücünü ve inancını kaybeden zayıflar da çıkabilir.
Ama bizim dönenlerle, döneklerle işimiz olmaz.
Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz.
Bu yolda çile çekeceğiz, acılara göğüs gereceğiz.
Ama birliğimizden, birbirimize olan sevgimizden, vatanımıza ve devletimize bağlılığımızdan asla taviz vermeyeceğiz.
Biz biriz, biz iriyiz, biz diriyiz.
Gün gelecek, devran dönecek, çok şeyler değişecektir.
Ama Türkiye Kamu-Sen'in onurlu ve dik duruşu asla değişmeyecektir.
Çok yakın bir zamanda milletimiz, gerçekleri görecek ve bugün iktidara sahip olanları geldikleri gibi gönderecektir.
İşte o zaman, gücü ele geçirince zalimleşenlerden hesap sormak boynumuzun borcu olsun!
Ama bugün bizlere düşen, verdiğimiz sözden dönmemektir.
Bizlere düşen sabredip, Türkiye Kamu-Sen felsefesinde, Türkiye Kamu-Sen çatısı altında kenetlenmektir.
Bizlere düşen, haksızlıklar karşısında asla pes etmemek, asla susmamaktır.
Çünkü tüm ülkemizin Türkiye Kamu-Sen'in sesine, sıcak nefesine ihtiyacı var.
Kerkük'te, Kafkaslar'da, Bosna'da, Doğu Türkistan'da bu sesi bekleyenler, bu sesi dinleyenler var.
Ve aksakallıların bizim üzerimizde hakları var. Onun için kenetleneceğiz. Onun için bir olacağız, onlar için susmayacağız.
Canım sağ oldukça rahmetli babam
Susarsam, hakkını helal etmesin
Ak sütün emziren ihtiyar anam
Susarsam hakkını helal etmesin.
Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan,
Bana zindan olur Maraş, Elbistan
İbni Sina, Dedem Korkut , Alparslan
Susarsam hakkını helal etmesin
Uyutulmuş köy, nahiye, ilçe, il
Yüreğimi yetmiş yerden yara bil;
Mehmet Akif, Osman Batur, Şeyh Şamil
Susarsam hakkını helal etmesin.
Mühim değil güceneni, küseni
Allah sevmez haksızlığa susanı
Yozgat'ın Yerköy'lü Yetim Hasan'ı
Susarsam hakkını helal etmesin.
Buradan çıkıp memleketimizin dört bir yanında dağıldığınızda, sizlerden de haksızlığa karşı duruşun sembolü olan Türkiye Kamu-Sen'in sesini oralarda yankılandırmanızı istiyoruz.
Sizlerden, asla pes etmemenizi, asla susmamanızı istiyoruz.
Susacak mısınız? ............
Davamıza, devletimize, vatanımıza sahip çıkmanızı istiyoruz.
Sahip çıkacak mısınız?........
"Sahipsiz vatanın batması haktır; Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır."
Hepinize saygılar sunuyorum.
Allah yar ve yardımcınız olsun!