Değerli Basın Mensupları, Türkiye Kamu-Sen'in değerli yöneticileri ve il temsilcileri Yüksek İstişare Kurulu Toplantımıza hoş geldiniz diyor, saygılar sunuyorum
Değerli Basın Mensupları, Türkiye Kamu-Sen'in değerli yöneticileri ve il temsilcileri Yüksek İstişare Kurulu Toplantımıza hoş geldiniz diyor, saygılar sunuyorum.
4688 sayılı kanun yayınlanıp uygulanmaya başlandığından beri bütün siyasilerin ve hükümet edenlerin verdikleri sözler maalesef vaat çerçevesinde kalmıştır. Yıllarca mücadele edip elde ettiğimiz kanuni haklarımız siyasilerin ve hükümet edenlerin gözardı ettikleri hukuki metinler haline getirilmeye çalışılmıştır. Bu gelişmeler asla kabul edemeyeceğimiz, kabul etme hakkımızın olmadığı uygulamalardır. Hükümet edenlerin iktidar olmadan önce vaat ettikleri ile, hükümet olduktan sonra yaptıkları yüz seksen derece dönüşü göstermektedir.
4688 sayılı kanun ilke olarak kamu görevlilerinin sendikalar kurarak kamu otoritesi ile toplu görüşme yapmalarını ve bu görüşmeler sonucu ortaya çıkan anlaşma metninin uygulanmasını amaçlamaktadır. Ancak ilki 2002 yılında gerçekleştirilen toplu görüşmelerin safahatı ve muhtevası hiç dikkate alınmadan hükümet tarafından tamamen keyfi sayılacak uygulamaların yapıldığı görülmüştür. Bu keyfiliğe ilişkin olarak 2003 Bütçe Kanunu ile getirilen bir durumu tespit etmek yerinde olacaktır;
2003 yılı bütçe kanunu üçüncü kısım, birinci bölüm madde 30-a ile Bakanlar Kuruluna şu yetki verilmiştir; "Bakanlar Kurulu aylık, taban aylık ve yan ödeme katsayıları ile sözleşme taban ve tavan ücretlerini veya bu ücretlere uygulanacak artış oranı ile bunların yürürlük tarihlerini ekonomik gelişmeler ve devletin mali imkanlarını gözönünde bulundurmak suretiyle yeniden belirlemeye yetkilidir."
Yılbaşından itibaren kamu görevlilerine yüzde 5 civarında bir ücret artışı yapılmıştır. İlk 4 aylık tüketici fiyatına göre enflasyon ise yüzde 11 civarındadır. (Enflasyon hesaplanmasında kullanılan girdiler ayrı bir tartışma konusu yapılacak boyutta olmasına rağmen burada değerlendirme dışı bırakılmıştır) İlk dört ayda meydana gelen kamu görevlilerinin kayıplarına ve Bakanlar Kurulu'nun Bütçe Kanununda almış olduğu yetkiye rağmen kamu görevlilerine ilave hiçbir katkının yapılmamış olması, alınmış yetkinin kullanılmaması görevi ihmaldir. Bütçe Kanununda Bakanlar Kurulunun bu yetkisini devletin mali imkanları ölçüsünde kullanılacağı söylenmekle birlikte, bankaların, yerli ve yabancı kreditörlerin alacakları sözkonusu olduğunda devletin mali imkanları sözkonusu edilmemekte, kuruşuna kadar ödemeler eksiksiz yapılmaktadır. Sermaye ve emek alacakları karşı karşıya geldiğinde sermayenin alacakları emeğe tercih edilmektedir.
Bakanlar Kurulu ayrıca Uzlaştırma Kurulu kararlarını dikkate almamak gibi bir alışkanlık edinmektedir ki bu da 4688 sayılı kanunun topyekün ihmali anlamını taşımaktadır. 4688 sayılı kanunun madde 1 ve 3/h hükümleri hiç dikkate alınmaksızın uygulamalar yapılmaktadır. Her iki maddede görüleceği üzere temel bir kanun olarak çıkarılan 4688 sayılı kanun toplu görüşmeyi ve nasıl yapılacağını en ince teferruatına kadar açıklayıp düzenlemekte, bu hukuki müessesenin uygulanmasını amaçlamaktadır. Yoksa bu hususların fantastik hükümler olarak kalması kanunun amacı değildir. Halbuki kanunu uygulamakla yükümlü olan Bakanlar Kurulu (4688 sayılı kamu görevlileri sendikaları kanunu Md.46) kanunu uygulamak bir yana, neredeyse kanunu yok saymakta şimdiye kadar yapılmış bütün toplu görüşme sürecini, uzlaştırma kurulu raporunu, çeşitli kurumsal çalışmaları, kamu görevlileri sendikalarını, konfederasyonları, kamu görevlilerini dikkate almamaktadır. Bu tavır ise en hafif deyimiyle kamu görevlilerini umursamamaktır. Meclisteki çoğunluk yetkisini halktan alan hükümet, kamu görevlilerinin bu çoğunluğun en önemli unsurlardan birisi olduğunu gözardı etmiştir. Devletimizin sistemi, çoğunluğun azınlığa tahakkümünü değil, toplumdaki bütün kesimlerin görüşlerinin dikkate alınmasını amaçlamaktadır.
Anayasanın 2. maddesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin (..sosyal bir hukuk devleti..) olduğunu belirtmektedir. Sosyal devlet Anayasa Mahkemesi'nin çeşitli zamanlarda verdiği kararlarda isabetle belirttiği gibi bir toplumda kendiliğinden gerçekleşemeyen ekonomik dengeye müdahale ederek gerçekleştiren devlettir. Bu anayasal hüküm çerçevesinde devletin asli görevlerinden birisinin toplumdaki sosyal dengeyi kurmak ve yaşatmak olduğu aşikar iken hükümet edenlerin bu anayasal zorunluluğu gözardı etmesi ancak Anayasaya aykırı davranmakla izah edilebilir. Açıkçası Anayasaya karşı duruş sözkonusudur. Bu hususun cezası da kanunlarımızda belirlenmiştir. Bunun yanında çarpık uygulamaların İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine de aykırılık teşkil ettiği aşikardır.
Türkiye'nin de üyesi bulunduğu ve bu sene yıllık konferansına bizim de Türkiye Kamu-Sen olarak üst düzeyde katıldığımız İLO düzenlemeleri bu uygulama arızalarını topyekün reddetmektedir. 151 sayılı kamu hizmetinde örgütlenme hakkının korunması ve istihdam şartlarının belirlenmesi usulleri hakkındaki sözleşmeye hükümet uygulamaları aykırılık teşkil etmektedir. Bu sözleşme ile amaçlanan öncelikle sendikaların serbestçe kurulup faaliyette bulunmaları, sendikal özgürlüklerinin sağlanması, toplu görüşme hakkının tam anlamıyla sağlanması ve çalışma şartlarının karşılıklı müzakerelerle belirlenmesinin mümkün kılınmasıdır. Ancak mevcut siyasi iktidarın, bu şartları gereğince yerine getirmesi bir yana, bu imkanların kullanılmasını engellemek için elinden geleni yaptığını söylemek durumundayız.
Sendikalara üye olamayacaklarla ilgili olarak 151 sayılı sözleşmelerin sınırları belli iken bu sınır son derece geniş tutulmuştur. 151 sayılı sözleşmenin 7. maddesi; "Kamu görevlileri ve kamu makamları arasında çalışma koşullarının görüşülmesine olanak veren yöntemlerin ve kamu görevlileri temsilcilerinin anılan koşullarının belirlenmesine katılmalarını sağlayan başka her türlü yöntemin en geniş biçimde geliştirilmesini ve kullanılmasını teşvik için gerektiğinde ulusal koşullara uygun önlemler alınacaktır" ifadelerini kullanmakta olmasına rağmen, hükümetin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin imza attığı bu sözleşme maddesine hiç de uygun davranmadığı bilinmektedir.
Yine çalışma şartları ile ilgili ortaya çıkacak uyuşmazlıklar konusunda, 151 sayılı sözleşme şu düzenlemeyi getirmektedir; (madde 8) "Çalışma koşullarının belirlenmesi ile ilgili olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü ulusal koşullara uygun olarak taraflar arasında görüşme yoluyla veya ilgili tarafların güvenini sağlayacak şekilde kurulan arabuluculuk, uzlaştırma veya tahkim gibi bağımsız ve tarafsız mekanizmalardan yararlanılarak araştırılacaktır." Bununla da amaçlanan uyuşmazlıkların çözümünde tek tarafın hegomonyasına terkedilmiş bir usul değil, iki tarafın müştereken tatmin edileceği bir usulün belirlenmesidir. Ancak siyasal iktidar 4688 sayılı kanunla getirilen uzlaştırma kurulu kararlarını dahi hiç ama hiç dikkate almaksızın hem kanuna hem de 151 sayılı İLO sözleşmesine aykırı davranmaktadır. 4688 sayılı kanunun değiştirilmesine yönelik tekliflerimizin içerisinde uzlaştırma kurulunun işçilerin toplu iş uyuşmazlıklarında yetkili yüksek hakem kurulu tarzında teşekkül ettirilmesi ve kararlarının bağlayıcı hale getirilmesi de mevcuttur. Bu isteğimizin gerçekleştirilmesi mümkün olduğu takdirde iktidarların keyfi davranışları da son bulacaktır. Her sözlerinde demokrasi ve insan hakları kavramlarını kullanan ancak çalışanların hakları sözkonusu olduğunda vurdumduymaz bir tavır sergileyen siyasal iktidar sahiplerinin güçleri ancak bu şekilde sınırlandırılabilir.
Türkiye'nin 1989 yılında kabul ettiği Avrupa Sosyal Şartı dikkatle incelendiğinde yine mevcut uygulamaların da bu şarta aykırılık teşkil ettiği anlaşılabilecektir. Özellikle şartın 5. ve 6. maddelerinde belirtilen örgütlenme ve toplu pazarlık hakları düzenlemeleri ile bizim mevzuatımızın arasında derin aykırılıklar sözkonusudur.
Sonuç olarak, hükümet uygulamaları Türkiye'nin taraf olduğu ve imza attığı sözleşmelere aykırılık teşkil etmekte ve özellikle kamu çalışanlarının mağduriyetine sebep olmaktadır. Bunun da sebebi hem uluslar arası sözleşmelerdeki düzenlemelere aykırı kanuni yapımız hem de bu eksikleri kullanan siyasi iktidarın samimiyetsizliğidir. Amacımız en kısa sürede bütün teşebbüslerde bulunularak uluslar arası kurallara uygun ve siyasal iktidarların da suistimal edemeyecekleri kanuni düzenlemelerin yerine getirilebilmesi için olağanüstü çaba sarf etmektir.
Bu çerçevede, Türkiye Kamu-Sen olarak 15 Ağustos 2003 tarihindeki toplu görüşmelerde ileri süreceğimiz taleplerimizi başlıklar halinde kamuoyuna ve kamu çalışanlarına açıklıyoruz:
1-Zorunlu tasarrufların ana para ödemelerinin derhal tamamlanması ve konut edindirme yardımı hesaplarındaki paraların hak sahiplerine iade edilmesi
2-2003 yılı için öngörülen Uzlaştırma Kurulu kararlarının uygulanması
3-Asgari geçinme standartı baz alınarak bütün memurların maaşlarının insanca yaşayabileceği seviyeye çekilmesi
4-631 sayılı kanun hükmünde kararname ile verilmesi gereken görev tazminatlarının verilmesi
5-Kira, ulaşım, yiyecek, giyecek yardımlarının günün şartlarına uygun olarak belirlenmesi
6-Aile, çocuk yardımlarının ele alınarak yeniden düzenlenmesi
7-Günlük mesai saatlerinin 7 saat olarak belirlenmesi(haftalık 35 saat)
8-Kadın çalışanların doğum öncesi ücretli izin haklarının 6 haftaya çıkarılması ve doğum nedeniyle ücretsiz izine ayrılan kadın çalışanların emekli borçlanmalarını istedikleri zaman yapabilmeleri
9-57. hükümet zamanında başlatılan ancak sonuçlanmayan yıllık izinlerin çalışma günü olarak düzenlenmesi
10-4688 sayılı kanunun yeniden ele alınarak ILO normlarına uygun olarak başta grev ve toplu sözleşme hakkı olmak üzere, günümüze cevap vermeyen maddelerinin yeniden düzenlenmesi
11-Kamu Personel Rejiminin, sendikalarla biraraya gelinerek bir an önce değiştirilmesi ve benzeri konular olacaktır.
Taleplerimiz, makul ve haklı taleplerdir. Siyasi iradenin bu talepleri karşılamakta samimiyetini görmek ve kendilerine güvenmek istiyoruz. Tavırlarımızı tavırları belirleyecektir. Siyasi irade bu konudaki kararlılığımızı çok iyi bilinmektedir.
Değerli Basın Mensupları,
Değerli Arkadaşlarım,
Yüksek İstişare Kurul Toplantımızın ve 15 Ağustos 2003 tarihinde başlayacak toplu görüşmelerin ülkemize ve kamu çalışanlarına hayırlar getirmesini diliyor hepinize saygılar sunuyorum.