Genel Başkanımız Fahrettin Yokuş, Genel Başkan Yardımcılarımız Bayram Öztürk, Osman Eksert, A" />
Genel Başkanımız Fahrettin Yokuş, Genel Başkan Yardımcılarımız Bayram Öztürk, Osman Eksert, A
Genel Başkanımız Fahrettin Yokuş, Genel Başkan Yardımcılarımız Bayram Öztürk, Osman Eksert, A. Tahir Yüzbaşıoğlu ve İlhan Eren ile Ankara 2 Nolu Şubemizin 19.12.2015 tarihinde düzenlediği İşyeri Temsilciler toplantısına katıldı.
Ankara 2 Nolu Şube Başkanımız Ramazan Nacak’ın açılış konuşmasından sonra konuşan Genel Başkanımız Fahrettin Yokuş, “Sendika mensuplarının haklarını korumak ve geliştirmek için vardır. Sendika birinin hakkını, diğerine vermek için oluşturulmamıştır. Sendikacı emeğe sahip çıktığı gibi ülkesine de sahip çıkmalıdır. Sendikacı üyeleri için hak ve hukuk derken, yaşadığı toplumunda hak ve hukukunu savunmalıdır. Emeğe saygı, alın terine değer ancak böyle verilir” dedi.
ÇALIŞANLARI “BİZDEN OLANLAR VE OLMAYANLAR” DİYE İKİYE BÖLDÜLER
“13 yıllık siyasi iktidar döneminde, siyasi ve keyfi yönetim anlayışıyla memurları sindirdiler. Liyakat, birikim ve tecrübeyi ayaklar altına aldılar. Kamuda ne kadar yandaşları varsa, liyakate bakmadan hepsini yönetici yaptılar. Memurları sendikalarına göre tasnife tabii tuttular. Kamuda huzur kalmadı. Çalışma barışı bozuldu. Milyonlarca evladımız KPSS’ye girerek memur olmak için uğraşırken, aileleri dershanelere para öderken kamuda istisnai memur kadroları istismar edilerek, doldur – boşalt yöntemiyle 13 yılda 20 binin üzerinde siyasilerin yakınları sınavsız memur yapıldı.”
BAŞTA ABD OLMAK ÜZERE BİRÇOK AVRUPA ÜLKESİNDE ÇALIŞANLARIN ORTALAMA %90’ININ HAYAT BOYU İSTİHDAM GARANTİSİ BULUNMAKTADIR
“İktidara geldikleri günden beri, memurun iş güvencesini ortadan kaldırarak, güvensiz ve güvencesiz bir çalışma hayatı oluşturmak için altyapı hazırlamaya çalışan siyasi iktidar, 13 yıllık iktidarları döneminde sürekli işçi-memur ayrımının kaldırılması gerektiğini dile getirerek türlü söylemlerle kazanılmış hakları yok etmeyi, memurlarımızı adeta bir ateş çemberinin içine atmayı amaçlamaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu işçi, memur ayrımını kaldıracaklarını ifade ederek, yeni anayasayla birlikte çalışan kavramının geleceğini belirtmişlerdir. 13 yıllık iktidarları boyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlığı döneminde de defalarca işçi-memur ayrımını kaldıracaklarını ifade ederek, dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde işçi-memur ayrımı olmadığını ve hatta “Devletin malı deniz” anlayışının 657 sayılı kanun ile rahatlıkla yapılabileceğini söyledi. Halbuki Devlet Personel Başkanlığının resmi internet sitesine bakılırsa birçok gelişmiş ülkede aynen kamu çalışanları gibi hayat boyu garantisi olan devlet memurları var. Örneğin Hollanda’da süreli sözleşmeli çalışanların oranı yüzde bir bile değil. Hepsi iş garantili ama Türkiye’de devlet memurların iş garantisi birilerini rahatsız ediyor.
Amerika’nın da Başkanlık sistemiyle yönetildiğini örnek gösteren Sayın Cumhurbaşkanı burada çalışanların %90’ının hayat boyu çalışanlar veya ucu açık süreli sözleşmeliler olduğunu bilmiyor mu? Ayrıca, İngiltere, İspanya, İrlanda, Avusturya, Yeni Zelanda, Portekiz, Belçika, Finlandiya’da Devlette çalışanların %90’ı güvenceli sürekli çalışanlardır. Memurun güvencesine göz dikenler, bilmiyorlar mı her yıl 500’ün üzerinde memurun işten atıldığını? 20 binden fazla memura ceza verildiğini?”
PARALEL YAPI BAHANESİYLE İŞ GÜVENCEMİZE GÖZ DİKTİLER
“Siyasi iktidar, yarattığı paralel canavarını bahane ederek, her türlü hukuksuzluğu yaptı. 12 yıl birlikte ülkeyi yönetenler, orduya, emniyete, yargıya ve siyasi muhaliflerine birlikte kumpas kurdular. Bugün birbirlerini boğazlıyorlar. Milletten de kendi yanlarında saf tutmalarını ve destek vermelerini istiyorlar. Ülkeyi 12 yıl boyu paralel paralel yönetenler, ikinizde kirlisiniz ikinizde çamura battınız. 12 yıl boyu yaptığınız zulme ortaksınız. Sonuçta 3Y ile mücadele etmek yerine, 3Y bataklığına saplananlar, yaptıkları tüm hukuksuzlukları paralel canavarına yıktılar. Şimdi de konuşmalarında paralel yapı ile mücadele için 657 sayılı DMK’nın değiştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu bahane ile memurların iş güvencesini ellerinden alacaklar. Kamuda paralel bir yapı varsa, oda yandaş sendikadır.”
657 SAYILI YASA DEĞİŞİKLİĞE MUHTAÇTIR, ANCAK DEĞİŞİKLİK MEMURLARIN LEHİNE OLMALIDIR
“Bizler 657 sayılı DMK’da bazı değişikliklerin yapılması gerektiğini yıllardır söylüyoruz. Hatta geçtiğimiz yıllarda kitapçık hazırladık “657 sayılı Kanun değişecekse, böyle değişmelidir” diye ve bunu kamuoyuyla da paylaştık. Ancak değişiklikle memurun iş güvencesinin kaldırılmasına asla müsaade etmeyiz. Ayrıca mevcut 657 sayılı yasada memur cezalarının ağırlaştırılmasını da kabul etmemiz mümkün değildir. Ülkemizde mutlaka yeni bir personel reformu yapılmalıdır. Bu reformun temelinde iş tanımı öncelikli olarak yapılmalıdır. Mevcut personel rejimimizde hangi işin hangi işe eşit olduğu noktasında büyük bir eksiklik vardır. Bununla birlikte istisnai uygulamalar var, bunlarda kaldırılmalıdır ve tüm memurlar arasında eşitlik sağlanmalıdır.”
AB İLERLEME RAPORUYLA KAMUDA AYRIMCILIK VE KAYIRMACILIK YAPILDIĞI BİR KEZ DAHA TESCİL EDİLDİ
Avrupa Birliği’nin yayınladığı ilerleme raporunda Türkiye’de hukukun işlevsiz hale geldiği, kamuda ayrımcılık yapıldığı ortaya konuldu. Raporda, “Kamuya girişlerde sözlü sınavlarda siyasi müdahale yapılıyor. Ayrıca, çok sayıda kişi sınava alınmadan kamuya atanıyor. Kamuda bazı gerekçelerle (paralel – yandaş olmama) işten çıkarmalar ve tenzili rütbeler yapılmaktadır. Yolsuzlukları soruşturma ve kovuşturmalara kayıtsız kalınmaktadır. HSYK şeffaf değildir. Mahkemelere siyasi müdahale söz konusudur. MİT ve diğer istihbarat birimleri, parlamentoda hesap verme sorumluluğundan yoksun. Türkiye’de 8 bağımsız düzenleyici kuruma, usulsüz siyasi müdahale yapıldı” gibi endişe verici hususlar yer alıyor. Yeni düzenlemelerin talep edildiği konular ise, “Kamu yönetimi alanında işe alımlar, terfi ve işten çıkarmalarda liyakate dayalı daha modern, entegre ve şeffaf prosedürler gereklidir. Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve yolsuzluklarla ciddi mücadele verilmelidir. Eğitimde fırsat eşitliği, ifade özgürlüğü, örgütlü suçlarla mücadele ve dış politikadaki eksiklikler diye sıralanıyor.” Rapor Türkiye’nin kötü yönetildiğini ayan beyan ortaya koymaktadır. Endişe verici gelişme, en temel demokratik hakların kullanımında ayrımcılık yapılması nedeniyle “geriye gidişin” söz konusu olmasıdır.
KENDİLERİNDEN OLMAYANLARA HER ŞEY YASAK
“Hukuk bağımsız olmaktan çıkmıştır. İktidar sahipleri, kendi üstünler hukukunu oluşturmuştur. 13 yılda TBMM, en çok hukukla ilgili düzenleme yapmış ve 150’nin üzerinde kanun değişikliği gerçekleştirilmiştir. Kısacası hukuk yaz boz tahtası olmuştur. “Bana Yasal, Sana Yasak” anlayışını benimsediler. Facebook, twitter gibi sosyal paylaşım ağlarını yasakladılar. Yandaş olmayan gazete ve televizyonları susturmak için operasyonlar düzenlediler. Kayyum atadılar, gazetecileri işten çıkardılar.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ, KAMU YÖNETİMİ YASASI VE AÇILIM ISITILARAK HALKA TEKRAR SUNULDU
Davutoğlu, “Şahsi hesaplarımızı bir kenara koyalım. 50 sene sonra da yaşayabilecek, 100 sene sonra da torunlarımızın gurur duyacağı anayasayı birlikte yazalım. Kendi halkına güvenen bir anayasa. Başkanlık sistemi bu açıdan tartışılmalı. Ne sayın Cumhurbaşkanımızın ne de benim şahsi bir hesabımız yok. Bizim kanaatimiz iyi tanımlanmış bir başkanlık sistemi." Dedi.
Erdoğan 10 Kasım töreninde “rejim endişelerinin gündemden çıkaralım. Bu dönemi yeni anayasa başta olmak üzere ülkemizin ve milletimizin ihtiyaçlarını en ileri düzeyde karşılayacak reformların hayata geçirildiği bir dönem haline getirelim. Bu ülkenin siyasetçileri, yöneticileri olarak bizler üzerimize düşeni yapalım. Nihai kararı milletimize bırakalım.” Diyerek, referandum sinyallerini verdi. Başkanlık sistemi bu ülkeye felaket getirir.
ÜLKEMİZ KAOSA SÜRÜKLENİYOR
İçeriden ve dışarıdan terör saldırılarıyla karşı karşıyayız. Bir yanda PKK diğer yanda IŞİD… Etrafımız ateş çemberine dönüştürüldü. Sınırlarımız kontrolden çıktı, girenin çıkanın bilinmediği bir göçmenler ülkesi haline geldik.
Artık ülkemizde Suriyeli, Iraklı, Bangladeşli, Afganistanlı, Pakistanlı, Gürcistanlı, Ermenistan vatandaşı…. 3 milyonu aşkın göçmenimiz oldu. Göçmenlerin 1 milyona yakını kayıtdışı istihdam ediliyor. Göçmenler yüzünden birçok şehrimiz yaşanamaz hale geldi. Şehirlerde başta kiralar olmak üzere, pek çok hizmetlere zam geldi. Yanlış dış politikaların sonucu, sadece bu tabloyla sınırlı kalmadı. Ülkemiz Suriye’deki bir iç savaş bataklığına sürüklenmek isteniyor. Türk Milleti’ne, Anadolu topraklarında ne yazık ki huzur çok görülüyor.
Habur, OSLO ve Dolmabahçe’de bölücü PKK’ya tavizler verilmiştir. Yetmemiş şimdi de IŞİD belası ülkemize musallat olmuştur. Ne yazık ki ülkemiz terör örgütlerinin eylem alanı haline gelmiştir. Yabancı ajanların cirit attığı bir ülke durumundayız. Her gün şehitler gelmeye devam etmekte, Doğu ve Güneydoğu Anadolumuzda hendekler kazılmaya devam ediyor. Ülkeyi yönetenlerin beceriksizliği ve terörle müzakeresinin bedelini millet olarak bizler ödüyoruz. Sadece PKK’ya değil, IŞİD’e verilen desteğinde faturası millete kesiliyor. 30 yılda 35 bin can verdiğimiz terör yüzünden en az 500 milyar dolar ekonomik kayba uğradık. Ülkemizde yaşanan işsizliğin, fakirliğin en büyük nedeni terördür.
ALLAH EMANETLERİ EHLİNE TESLİM ETMEYİ EMREDİYOR
“Yüce Allah buyuruyor; “Hiç şüphesiz ki, Allah size emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” Bütün dinlerde; hak, adalet, ehliyet ve liyakat ön plana çıkarılmıştır. Özellikle adaletin olmadığı yerlerde, haksızlık ve hukuksuzluk vardır. Haksızlık ve hukuksuzluğa maruz kalan insanlar, bir anlamda zulme uğramışlardır” dedi.
2 MİLYON 600 BİN MEMUR İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ
Memurların Devleti somutlaştırdığını belirten Yokuş, “Memurlarımızın iş güvencesinin kaldırılması demek, devletin birliğinin ve bütünlüğünün bozulması demektir. Biz buna asla müsaade etmeyeceğiz. Türkiye Kamu-Sen olarak 2 milyon 600 bin memurumuz ile iş güvencemiz için mücadele edeceğiz. Memurun iş güvencesiz olarak çalışmasını asla kabul etmeyiz” dedi.