İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun dün yapılan toplantısında hazırlanan Azınlıklar Raporu'nu herkesin şaşkın bakışları arasında yırtarak yere atan Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri Fahrettin Yokuş, suskunluğunu bozarak eleştirilere cevap verdi
İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun dün yapılan toplantısında hazırlanan Azınlıklar Raporu'nu herkesin şaşkın bakışları arasında yırtarak yere atan Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri Fahrettin Yokuş, suskunluğunu bozarak eleştirilere cevap verdi.Raporu, 'İhanet belgesi' sözleriyle değerlendiren Yokuş, "Kimseye fiziki bir saldırı düzenlemedim, demokratik hakkımı kullandım. Bu ihanet belgesini değil bir defa bin defa karşımıza çıksa yine yırtar atarız" dedi. Yokuş, Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız ile ortak basın toplantısı düzenleyerek hakkındaki eleştirileri cevapladı. Yokuş,Türkiye Kamu-Sen'in devletin milleti ile bölünmez bütünlüğünden asla taviz vermeyen bir sendikacılık anlayışını kendisine ilke edindiğini belirterek, bugüne bu ilkeden asla taviz vermediklerini, ülkenin geleceğini tehdit eden her unsurun karşısında olmayı sürdürdüklerini belirtti. Yokuş, "Kamuoyunda büyük tartışmalara neden olan Azınlık Hakları Raporu'yla ilgili olarak Türkiye Kamu-Sen'in ortaya koyduğu tepki, ulus-devlete karşı bir tuzağın, bir oyunun yerinde ve zamanında bozulması şeklinde olmuştur. Bu tepki sadece Türkiye Kamu-Sen'in tepkisi değil, binlerce şehidimizin, gazilerimizin yüce Türk milletinin tepkisidir" diye konuştu. Söz konusu raporun Prof. Dr. Baskın Oran tarafından kitap haline getirilip geçtiğimiz yıllarda yayınlandığını anlatan Yokuş, şunları söyledi: "Bu rapor, TESEV'de görev yapan İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İsmail Kaboğlu ve Prof. Dr. Baskın Oran'ın ortak ürünüdür. Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu'nda bu rapor, üzerinde hiçbir ciddi çalışma yapılmadan emri vaki ile (kurul üyesi Abdullah Buksul'un itirazlarına rağmen) üst kurula getirilmiştir. İnsan Hakları Danışma Kurulu yönetmeliğinin 6. maddesi toplantıların üye tam sayısının bir fazlası ile yani salt çoğunluk ile yapılacağını ifade etmektedir. Raporun oylandığı 1 Ekim 2004 günü öğleden sonraki oturumunda 33 kişi ile oylama yapılmıştır. Bilindiği gibi İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun 78 üyesi bulunmaktadır. Burada aranması gereken salt çoğunluk 40 kişidir. Bu bir skandaldır. Katılımcılara saygısızlıktır. Bu oylama esnasında rapor, toplantıya katılan üyelerin talebine rağmen metin olarak dağıtılmamıştır. Gerekçe ise Başbakanlık Tasarruf Genelgesi gösterilmiştir. Toplantının öğleden sonraki bölümüne kamudan görevlendirilen 19 bürokrattan 5'inin katılmış olması aklımıza hükümet tarafından, 'Bu toplantıya katılmayın' talimatı verildiği kuşkusunu düşürmektedir. Hukuksuz olarak Danışma Kurulu'ndan oylatılarak geçirilen rapor üzerinde Kaboğlu ve Oran'ın değişiklikler yaptıklarını defalarca kamuoyuna anlatmaları bu rapora olumlu oy veren 24 kurum ve kuruluş temsilcilerine saygısızlıktır. Siz hangi hakla başkasının iradesini kullanarak oylanmış bir raporu değiştirebiliyorsunuz? Siz ikinizde üniversitelerimizde ilim adamısınız. İlim adamı etiğine yaptığınız eylem uyuyor mu? Rapora olumlu oy veren kurum ve kuruluşlar iradelerini bu iki profesöre kullanma hakkı mı verdiler? Bu kuruluşları açıklamaya davet ediyoruz". İnsan Hakları Danışma Kurulu adına raporun açıklanacağını dün gazetelerden öğrendiğini ve basın toplantısı yapılan salona gittiğini ifade eden Yokuş, Başkan Kaboğlu'nu, raporu İnsan Hakları Danışma Kurulu adına açıklamaması yönünde uyardığını söyledi. Yokuş, Kaboğlu'na gerekçe olarak da oylaması doğru yapılmayan, üzerinde keyfi değişiklikler yapılan bir raporun kendilerini bağlamadığını vurguladığını anlattı. Kendisi gibi üç Danışma Kurulu üyesinin de benzer ifadelerle rapora itiraz ettiğini belirten Yokuş, "Ancak Kaboğlu bizim sözlerimizi hiç dikkate almadan açıklama yapmaya başladı. Bunun üzerine de bizim adımıza böyle bir raporun açıklanmasını doğru bulmadığımız için raporu yırttık ve yırtma gerekçemizi de orada açıkladık" şeklinde konuştu. "KURUL LAĞVEDİLEREK YENİDEN YAPILANDIRILMALI" Sözkonusu raporda, Anayasa'nının 'değiştirilemez' hükümlerine, dilimize, yeni azınlıklar yaratılarak milli bütünlüğümüze ve Türk kimliğine saldırılar bulunduğunu ileri süren Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri Yokuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu raporu hazırlayanların yarın bayrağımızı, toprak bütünlüğümüzü ve yüce dinimize saldırmayacaklarının garantisini kim verebilir? Kafalarını azınlıklarla bozmuş olanların Türk milletinin temel değerlerine saldırmayı alışkanlık haline getirdikleri görülmektedir. Anayasamız Türk milletinin teminatı altındadır. Türk milleti adına yetki kullananlar; TBMM Başkanı, Başbakan, ilgili Bakanlar, Milletve-eri, ilgili kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz. Sessizlikleri bu raporu tasdik ettikleri anlamına mı geliyor? Türkiye Kamu-Sen olarak bu konuda açıklama bekliyoruz. Diğer yandan raporda 'Sevr Sendromu' ifadesi özellikle kullanılarak bu rapordaki görüşlere karşı çıkabilecekler bu cümle ile baskı altına alınmak istenmektedir. Bilim adamı etiğine yakışmayan, karşı çıkanlara tahammülü olmayan, kendisi gibi düşünmeyenleri akıl hastası ilan eden bu anlayışı reddediyoruz. Bu anlayışa göre bu rapora karşı çıkan Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, TOBB yetkilileri, Türk-İş yetkilileri ve milyonlarca vatandaşımız paronayak ilan edilmiştir. Ülkemizin temeline dinamit koymak anlamına gelen ve 78 üyeden teşkil olan İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun bu raporunun kimler tarafından hazırlandığı yetkili ağızlar tarafından kamuoyuna açıklanmalıdır. Kaldı ki Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de böyle bir rapordan bilgisi olmadığını açıklamıştır. Öyle ise bu rapor kimin raporudur? Bize göre Azınlıklar Raporu, bir ihanet belgesidir. Kamuoyuna bu belgede yer alan başlıkları da sunmak görevimizdir. Türkiye Kamu-Sen olarak 58. Hükümet zamanında oluşturulan ve Kurul Başkanı İbrahim Kaboğlu'nun keyfi uygulamalarıyla sulandırılan bu kurul, güvenirliliğini yitirmiştir. Bu kurul lağvedilerek yeniden yapılandırılmalıdır". Kaboğlu ve Oran'ı ağır bir dille eleştiren Yokuş, hükümetin olup bitene seyirci kaldığını, hatta gelişmeleri planladığını ileri sürdü. Yokuş'un sözleri salonu dolduran Türkiye Kamu-Sen üyeleri tarafından, Hainler bize hesap verecek", "Ne mutlu Türküm diyene" ve "Vatan bizim canımız feda olsun kanımız" sloganlarıyla desteklendi. Yokuş'un açıklamasının tam metni şöyle: Değerli Basın Mensupları;
Devletin milleti ile bölünmez bütünlüğünden asla taviz vermeyen bir sendikacılık anlayışını kendisine ilke edinen Türkiye Kamu-Sen, kuruluşundan bugüne bu ilkesinden asla taviz vermemiş, ülkenin geleceğini tehdit eden her unsurun karşısında olmuştur.
Bugün de kamuoyunda büyük tartışmalara neden olan Azınlık Hakları Raporu'yla ilgili olarak Türkiye Kamu-Sen'in ortaya koymuş olduğu tepki, ulus-devlet'e karşı bir tuzağın, bir oyunun yerinde ve zamanında bozulması şeklinde olmuştur. Bu tepki sadece Türkiye Kamu-Sen'in tepkisi değil, binlerce şehidimizin, gazilerimizin Yüce Türk Milletinin tepkisidir.
Değerli Basın Mensupları;
Sözkonusu rapor, TESEV'in ısmarlaması ile sayın Prof.Dr. Baskın Oran tarafından kitap haline getirilmiş, geçtiğimiz yıllarda yayınlanmıştır. Bu rapor, TESEV'de görev yapan sayın Kaboğlu ve sayın Oran'ın ortak ürünüdür. Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu'nda bu rapor, üzerinde hiçbir ciddi çalışma yapılmadan emri vaki ile(kurul üyesi Abdullah Buksul'un itirazlarına rağmen) üst kurula getirilmiştir. İnsan hakları Danışma Kurulu yönetmeliğinin 6. maddesi toplantıların üye tam sayısının bir fazlası ile yani salt çoğunluk ile yapılacağını ifade etmektedir. Raporun oylandığı 1 Ekim 2004 günü öğleden sonraki oturumunda 33 kişi ile oylama yapılmıştır. Bilindiği gibi İnsan Hakları Danışma Kurulu'nun 78 üyesi bulunmaktadır. Burada aranması gereken salt çoğunluk 40 kişidir. Bu bir skandaldır. Katılımcılara saygısızlıktır. Bu oylama esnasında rapor, toplantıya katılan üyelerin talebine rağmen metin olarak dağıtılmamıştır. Gerekçe ise Başbakanlık Tasarruf Genelgesi gösterilmiştir. Toplantının öğleden sonraki bölümüne kamudan görevlendirilen 19 bürokrattan 5'inin katılmış olması aklımıza hükümet tarafından "bu toplantıya katılmayın" talimatı mı verildiği kuşkusunu düşürmektedir.
Hukuksuz olarak Danışma Kurulu'ndan oylatılarak geçirilen rapor üzerinde sayın Kaboğlu ve sayın Oran'ın değişiklikler yaptıklarını defalarca kamuoyuna anlatmaları bu rapora olumlu oy veren 24 kurum ve kuruluş temsilcilerine saygısızlıktır. Siz hangi hakla başkasının iradesini kullanarak oylanmış bir raporu değiştirebiliyorsunuz? Siz ikinizde üniversitelerimizde ilim adamısınız. İlim adamı etiğine yaptığınız eylem uyuyor mu? Rapora olumlu oy veren kurum ve kuruluşlar iradelerini bu iki profesöre kullanma hakkı mı verdiler? Bu kuruluşları açıklamaya davet ediyoruz.
Değerli Basın mensupları;
Yukarıda ifade ettiğimiz gerekçeler ile dün İnsan Hakları Danışma Kurulu adına raporun açıklanacağını basından öğrenerek basın toplantısı yapılan salona gittim. Basın toplantısı başlamadan sayın İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. İsmail Kaboğlu'nu bu raporu "İnsan Hakları Danışma Kurulu adına açıklayamazsınız. Çünkü oylaması doğru yapılmayan, üzerinde keyfi değişiklikler yapılan bir raporun bizi bağlamayacağını" ifade ettim. Benim gibi üç Danışma Kurulu üyesi de benzer ifadelerle itiraz ettiler. Ancak sayın Kaboğlu bizim sözlerimizi hiç dikkate almadan açıklama yapmaya başladı. Bunun üzerine de bizim adımıza böyle bir raporun açıklanmasını doğru bulmadığımız için raporu yırtarak yırtma gerekçemizi de orada açıkladık.
Sözkonusu raporda Anayasamızın değiştirilemez hükümlerine, dilimize, yeni azınlıklar yaratılarak milli bütünlüğümüze ve Türk kimliğimize saldırılar sözkonusudur. Bu raporu hazırlayanların yarın bayrağımızı, toprak bütünlüğümüzü ve yüce dinimize saldırmayacaklarının garantisini kim verebilir? Kafalarını azınlıklarla bozmuş olanların Türk milletinin temel değerlerine saldırmayı alışkanlık haline getirdikleri görülmektedir.
Anayasamız Türk milletinin teminatı altındadır. Türk Milleti adına yetki kullananlar; TBMM Başkanı, Başbakan, ilgili Bakanlar, Milletve-eri, ilgili kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz.
Sessizlikleri bu raporu tasdik ettikleri anlamına mı geliyor? Türkiye Kamu-Sen olarak bu konuda açıklama bekliyoruz.
Diğer yandan raporda "Sevr Sendromu" ifadesi özellikle kullanılarak bu rapordaki görüşlere karşı çıkabilecekler bu cümle ile baskı altına alınmak istenmektedir. Hiçbir ilim adamı etiğine yakışmayan karşı çıkanlara tahammülü olmayan, kendisi gibi düşünmeyenleri akıl hastası ilan eden bu anlayışı reddediyoruz. Bu anlayışa göre bu rapora karşı çıkan sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Genelkurmay Başkanı, Sayın TOBB yetkilileri,TÜRK-İŞ yetkilileri ve milyonlarca vatandaşımız paronayak ilan edilmiştir.
Değerli Basın Mensupları;
Ülkemizin temeline dinamit koymak anlamına gelen ve 78 üyeden teşkil olan İnsan Hakları Danışma Kurulunun bu Raporunun kimler tarafından hazırlandığı yetkili ağızlar tarafından kamuoyuna açıklanmalıdır. Kaldı ki Başbakan Yardımcısı Sayın Abdullah Gül de böyle bir rapordan bilgisi olmadığını açıklamıştır. Öyle ise bu rapor kimin raporudur?
Bize göre Azınlıklar Raporu, bir ihanet belgesidir. Kamuoyuna bu belgede yer alan başlıkları da sunmak görevimizdir.
Türkiye Kamu-Sen olarak 58.Hükümet zamanında oluşturulan ve Kurul Başkanı sayın İbrahim Kaboğlu'nun keyfi uygulamalarıyla sulandırılan bu kurul, güvenirliliğini yitirmiştir. Bu kurul lağvedilerek yeniden yapılandırılmalıdır.
İnsan Hakları Danışma Kurulu Azınlık Hakları Ve Kültürel Haklar Çalışma Grubu Raporunda Ne Diyor?
1. 1923 yılında imzalanan Lozan'da "etnik, dilsel ve dinsel azınlıklar" konularını kabul etmemiş olmamız hatadır.
2. Ülkemizde yalnızca gayrimüslim azınlık yoktur.
3. Bu nedenle Lozan'da Türk tarafı hata yapmıştır.
4. Azınlıklar konusu Türkiye'yi boşu boşuna meşgul etmekte ve sıkıntıya sokmaktadır.
5. Yakında Türkiye azınlıklar konusunu zaten AB zoruyla kabul edecektir.
6. Eğer bu yapılmazsa Türkiye'deki azınlıklar uluslar arası koruma kapsamına girecek ve tüm T.C. yurttaşları adına, uluslar arası örgütlere Türkiye'ye müdahale hakkı doğacaktır.
7. Hiç kimseyi zorunlu T.C. yurttaşı yapamayız.
8. Anayasa'nın değiştirilemeyeceği hüküm altına alınan 3. maddesinde yazılan "Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir." ibaresi yanlıştır.
9. Devlet bölünmeyebilir ancak milletin bölünmez bütünlüğü kavramı yanlıştır. Bu tanım milleti oluşturan alt kimliklerin inkarı anlamına gelmektedir.
10. "Milli güvenlik", azınlıklara tanınan hakların sınırlandırılması için bir gerekçe olamaz.
11. T.C. Devleti'nin dili olmaz.
12. Azınlık Vakıflarının mülk edinmesinin önünün açılması gerekir. Bugüne kadar bu konuda birçok hata yapılmıştır.
13. Aslında Türkler de ülke içinde etnik bir guruptur.
14. 1990'ların başında Türkiye bir "Sevr Sendromu"na girmiştir.
15. Ülkenin bölünmesi tehlikesinin bugün de ileri sürülmesi rahatsız edici paranoyak bir ruh hastalığıdır.
16. Doğu Karadeniz'de Pontus Devleti'nin kurulacağından, dönmelerin Türkiye'yi idare ettiğinden, Fener Patrikhanesi'nin İstanbul'da bir tür Vatikan devleti kuracağından bahsetmek bu ruh hastalığının belirtileridir.
17. Nasıl ki Kemalist reformlara irticacı tepkiler gelmişse; bu gün yapılmak istenen reformlara da "Sevr Paranoyası"nın beslediği zihniyet şiddetle direnmektedir.
18. Ancak artık Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Yargıtay'ın üzerinde bir mahkemedir. Bu nedenle, tüm davalar AİHM'de tekrar dava konusu olacak ve karara bağlanacaktır.
19. Artık bu noktadan geriye dönüş zordur.
20. Bu haklar, AB uyum yasalarıyla parça parça verilmektedir.
21. T.C.Anayasası ve ilgili yasalar yeni baştan yazılmalıdır.
22. Azınlıkların kendi kimliklerini koruma ve geliştirme hakları (yayın, kendini ifade, öğrenim, vs.) güvence altına alınmalıdır.
23. Merkezi yönetim ve yerel yönetimler bu şekilde şeffaflaştırılmalı ve demokratikleştirilmelidir.
24. Artık insan hakları ve özgürlüklerine yönelik tüm belge ve sözleşmeler çekincesiz olarak imzalanmalı ve onaylanmalıdır.
25. Ulus-devlet modeli ve anlayışı değiştirilmelidir.
26. Yeni toplum yalnızca gönüllü vatandaşlardan oluşacaktır.
27. Bu günkü durumun tek sebebi, 1920 ve 30'ların Kemalist devlet modelinde ısrar edilmesi olmuştur.
28. Bu inat, ülkemize zarar vermektedir.
Değerli Basın Mensupları;
Yukarıda 28 madde ile özetlediğimiz bu ihanet belgesini, değil bir defa bin defa karşımıza çıksa yine yırtar atarız.
Hepinize saygılar sunuyorum.